GÜNDEM
MEB Merkezde Öğretmenlere Çin İşkencesi
Ömer Dinçerin zamanında başlayan öğretmeni itibarsızlaştırma söylemi Dinçerin gidişiyle bitti derken birden karşımıza öğretmene bakış açısının gösteren ilginç atamalar çıktı ve bize daha da mı kötüsü geliyor dedirtti. Olay Milli eğitim Bakanlığı Merkez teşkilatında çalışan öğretmenlerle ilgili. Kadrosu Merkez teşkilatında Açık Öğretim okullarında olan öğretmenler bu günlerde asker bavulu gibi bir oradan bir oraya atılıyorlar. Havuza alınan bürokratlar gibi değil mesele çünkü o kesime bir defa operasyon yapıldıktan sonra bırakıldı ama söz konusu öğretmen olunca kanunsuz hukuksuz işler zirveye çıktı öğretmen değil mi salla gitsin mantığı bir defa daha işletildi.
Bir defa Dinçerin bakanlığı döneminde Bakanlıkta öğretmen istemiyorum zihniyeti onun hala gitti gidecek denilen ekibi tarafından devam ettirilmeye çalışılıyor ama ellerine yüzlerine bulaştırılarak. Örneklerini yazının sonunda madde madde vereceğim ama bizim sendika olarak şahıslarla işimiz olmaz önemli olan hastalıklı zihniyetin deşifre edilerek bir an önce tedavinin gerçekleştirilmesidir.
Ömer Dinçer Bakanlıkta öğretmen görmek istemiyorum öğretmen sınıfta olmalı diyerek uzman ve uzman yardımcılığı kadroları ihdas etti. Bu tıpkı sağlık bakanının sağlık bakanlığında doktor adalet bakanının da adalet bakanlığında hakim görmek istemiyorum demesi gibi bir şeydi. Düşünün siz öğretmenlerle ilgili kanun tüzük çıkartacaksınız ama öğretmenlere başvurmayacaksınız. Eğitimle ilgili planlama yapacaksınız milyonlarca öğrenciyle muhatap olan öğretmenlerin fikrini almayacaksınız. Olay bundan ibaretti. Birde işin görünmeyen kısmı vardı. MEBde Bilişim Grup başkanlığından tutun sınav hizmetleri ve eğitim materyali üretilen YEGİTEKe kadar birçok genel müdürlük kendi yağıyla kavruluyor çok az konuda dışardan hizmet satın alıyordu. Nitekim sadece bilişim grup başkanlığında öğretmen maaşıyla çalışan öğretmen arkadaşlarımızın yaptığı programların özellikle tıkır tıkır saat gibi çalışan e-okul gibi platformları düşündüğünüzde yaklaşık devleti 50 milyon dolar gibi bir masraftan kurtardığı Dinçere iletildi. Yine senede yaklaşık 50 bin soru üreten ve bunun 40 binini kendi içinde öğretmenleriyle yapan 10 binini ise dışardan alıp(dışardan alınan sorular özel uzmanlık gerektiren örneğin zabıta alımı yada çevre bakanlığı görevde yükselme sınavı gibi sınavlar içindir) redakte eden sınavlar dairesindeki öğretmenlerin yaptığı işin dışardan bir firmaya yaptırıldığında maliyet ve güvenlik hesaplarını içine kattığınızda en az 2 katı para ödeyeceğiniz kesindi. Bakanlık Merkez teşkilatında öğretmenleri silme operasyonu bir defa buradan sekteye uğradı ve Dinçerle ekibi çar naçar Ya eğitim uzmanı olun ya da okula dönün dedi fakat işlerin nasıl dizayn edileceği tam bir muammaydı çünkü merkez teşkilatındaki kimi öğretmenleri eğitim uzmanı yapmak için çıkartılan yasanın iptali için mahkemeye gidilirken bundan faydalanıp eğitim uzmanı olan kimi öğretmenlerse eğitim uzmanlığı maaşlarının düştüğünü görünce iptal ettirmek istedi. Özellikle eğitim uzmanı olanlar sınavla bakanlığa alınan uzman yardımcılarıyla aynı işi yaptıklarını ve bu yüzden aynı maaşı almaları gerektiğini belirttiler ve sonuçta ortaya çıkan bu kaosa Şube başkanımız Mustafa Kır sendika sitemizde yayınlanan MEB UZMANLIK KARGAŞASINI DERHAL SONLANDIRMALIDIR başlıklı yazısıyla dikkat çekti, yetkilileri uyardı ama gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenmişti hatalar zinciri bundan sonra peş peşe sökün etti.
Türkiyedeki tüm kurumlar dışardan hizmet almaktansa kendi değerlerini, programlarını kendi içerisinde personeliyle üretmek için kariyer planlaması yaparak uzmanlık ve uzman yardımcılığı kadrolarını ihdas edip bunu da kendi içinde personeline uyguladığı sınavlarla(Örneğin İçişleri bakanlığı yada Kredi yurtlar kurumu aldığı uzmanlık kadrolarını kendi içinde yapacağı sınavla doldurmayı hedefliyor) gerçekleştirirken Dinçer ve ekibi adına ister işletme isterse yönetim felsefesi deyin vahim bir hata yaparak öğretmenin adını uzman yapmak ve dışardan da uzman yardımcılarını almakla kaliteli personel çözeceğini zannetti. Elbette uzman yardımcılarının faydalı olacağı ve sorunları çözeceği yer vardır ama elinin altında uzmanların yapacağı işleri yapan öğretmenlerin de olması hemde uzman yardımcılarının maaşından daha düşük olan öğretmen maaşıyla yapması senin için zararlı değil bilakis faydalı bir durumdur. Sayın Dinçer ve ekibi hani ilaca zehir zehire ilaç adı vermekle sorunu çözeceğini zannedip en azından personelin sıfatını değiştirmekle kendince tespit ettiği hastalığı tedavi edeceğini düşündü.
Sonuçta Bakanlık Merkez teşkilatında çalışan ve kadroları Açık Öğretim okullarında olan öğretmenler ile ilgili yanlış politikalar şöyle yürütüldü.
- Öğretmen olarak kadroları Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğüne bağlı Açık Öğretim okullarında olan 504 öğretmen başta YEGİTEK ve Bilişim Grup Başkanlığı olmak üzere bakanlığa ait farklı genel müdürlüklerde görevlendirme çalışmaktaydı.
-Buralardaki öğretmenlerden 150 civarında öğretmene(Bir kısmı dışarda kadrosu olup Talim terbiyede görevlendirme çalışanlardı) eğitim uzmanlığı verilip uzmanlık isteyen bir kesim dışarda bırakıldı. İlk adaletsizlik burada başladı.
-Sonrasında geride kalan personelden 51inin kadrosu Açık Öğretim okullarında kalırken 174 öğretmeninde kadrosu resen yaygın eğitim enstitüsüne verildi ve çalıştıkları genel müdürlüklerden uzaklaştırıldılar.
-210 civarında öğretmeninde kadrosu ise 1.Akşam sanat okuluna alındı ve eski çalıştıkları genel müdürlüklerde görevlendirmeleri Haziran ayına kadar uzatıldı. Burası da Çin işkencesini ayrı bir faslı ona da geleceğiz.
Peki kadrolar neye göre seçildi? Grup başkanları ve genel müdürler kendi listelerini yaptılar. Liste çalışmalarında kimi isimlerin seçimi isabetliyken kimi isimlerin dışlanması hataydı çünkü gecesini gündüzüne katıp çalışan arkadaşların çalışmalarına devam etmesi aklın ve vicdanın bir gereğiydi.
Dedik ya gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenince bir kaos başladı.
-Kadroları Açık Öğretim okullarında olan teknik öğretmenler 1. Akşam Sanat Okulu ve Yaygın Eğitim Ensititüsüne verilince teknik öğretmen tazminatından oldular bu da yaklaşık 150 bin tlye tekabül ediyor. Mahkemeye vermekten başka çareleri yok.
-1.Akşam Sanat okuluna verilip görevlendirmesi Haziran ayına kadar uzatılan öğretmenler Hazirandan sonra halimiz ne olacak demeye başladılar çünkü düşünün grup başkanı ya da genel müdürünün hatasına itiraz eden bir öğretmenin görevlendirmesi uzatılmayınca Akşam sanat okulunun asıl faaliyet alanı Ankaraya 35 km olan Hasanoğlandaki devlet kitapları bölümüne mi gidecek? Peki bu öğretmenler gönderilme korkusuyla nasıl bir halet-i ruhiye ile çalışıp verimli olacak?
-Açık öğretim kadrolarıyla ilgili norm düzenlenmesi sayın Müsteşar ve İnsan Kaynakları Genel müdürü maalesef en son yönetici atama yönetmeliğinde yaptıkları gibi hatalarla dolu bir işe imza attılar. Dedik ya Ömer Dinçer gitti ama ruhu hala bakanlık koridorlarında. Örneğin Mesleki Açık Öğretim lisesinde yeniden yapılan norm düzenlemesi ile Tarih öğretmeni normu boş bırakılmış ama bir Tarih öğretmeni başka okuldan alınarak buraya atanmıştır. Sıfır norma nasıl atama yapılabilir? Yine liselerde olmaması gereken sınıf öğretmeni kadroları Açık Öğretim ve Mesleki Açık Öğretim Liselerinin norm kadrosunda açılarak buralara üç sınıf öğretmeni atanmıştır. Sendika olarak Siz bu kadroyu neye göre seçiyorsunuz ?diye sorduğumuzda Açık Öğretim okullarında bilfiil çalışan öğretmenler denilmiş ama yine bu okulda bilfiil çalışmayan bir Fransızca öğretmeni norm kadrosu ve dersi olmadığı halde Mesleki ve Teknik Açık Öğretim Okuluna atanmıştır.
-Sayın müsteşar sınavlar dairesini geçen ay ziyaret ettiğinde sayıları ortalama 50den 20ye düşen başta SBS gibi bir çok sınavlarda iş yükü ağır olan öğretmenler iş yükü geçen yıla göre arttı ama personel sayısı yarı yarıya düştü, bazı komisyonlarda öğretmen kalmayınca kendi branşı dışında bile soru hazırlamak zorunda kalan arkadaşlarımız var bunların artan iş yükü karşısında soruları sağlıklı yetiştirmesi bu şekilde mümkün değildir diyerek sıkıntıyı dile getirmişler sayın Müsteşarda bunun üzerine kendisine bilgi notu hazırlamalarını istemiştir.
Sayın bakanımız Nabi Avcıya sesleniyorum burada mağduriyetleri ve psikolojisi bozulan öğretmenlerimizin sıkıntılarını giderin, kaybolan haklarını geri verin. Firmaların iştahla beklediği ve işler bize havale olsun cebimiz dolsun denildiği ortamda bakanlık bu zamana kadar bu işlerin altından nasıl öğretmenler ve farklı kadrolardaki diğer çalışanlarıyla daha az maliyetle kalktıysa bundan sonrada yapabilirler. İnsanoğluyuz hepimiz neticede hata yapabiliriz. Bu kadar kaos ve hatanın sebebi merkez teşkilatında öğretmen çalıştırmayacağım mantığıdır ve bu hatalar zincirini ortadan kaldıracak sizin iradenizdir.
İbrahim Demirkan