Eline baltayı alıp devrin putlarını paramparça eden Hz.İbrahim, Nemrut'un huzuruna çıkarılır.
Nemrut'un emri ile Hz.İbrahim'i ateşe atmaya karar verirler, ateş için yüksek bir yer yapılır. Ateş yakılacak yer çevrilir.
Ateşin çevre duvarı, yapılıp-tamamlanınca, Nemrut emretti. Ateş için odunlar taşındı. Oraya odun götürmek için odun yüklenen develer, odunların, İbrahim'i yakmak için taşındığını bildiklerinden, sırtlarındaki yükü yere düşürürlerdi, götürmek istemezlerdi. Bundan ötürü İbrahim, onlara hayır duada bulunurdu. Ancak katır, hırsla ve gönülden odun taşımıştı. İbrahim, katırlara lanet etti. Bu odunlar, bir yıl boyu taşındı. Hz.İbrahim'in, ateşe atılacağının bütün ülkedebilinmesi ve halkın orada hazır bulunması için iş uzatıldı. Beli bükülmüş, ihtiyarlar, hastalar sürüne sürüne giderler, dağdan sırtlarında birer, ikişer odun getirirlerdi. Bizde bir hayırda bulunalım. İlahlarımıza yardım edelim. Onların düşmanını ateşte yakalım, derlerdi. Bu yolda biryıl tamamlanınca, odunlar bir dağ gibi yığıldı. Sonra bu odunlar, ateşe verildi. Öyle bir yanış yandı ki, alevleri gökyüzünü sardı. Daha sonra İbrahim'i, zincirlerle bağlı olduğu halde, o ateşeatmaya getirdiler. Nemrut halkı, onu görünce sevindiler. İbrahim'i sevenler ise gizli gizli ağlaşır, Allah(c.c.)'a yalvarırlardı.
Sonuçta Hz.İbrahim ateşe atıldı.
Allah(c.c), Cebrail'e emretti:
-Yetiş! İbrahim havadayken tut!
Ona: "Ben Cebrail'im de! Benim yapabileceğim bir dileğin var mı? Diye sor", dedi.
Cebrail, hemen o anda, İbrahim'e yetişti:
-Ey İbrahim! dedi. Ben Cebrail'im! Allah(c.c.)'nün emriyle sana geldim. Benden ne dilersen dile!
Hz.İbrahim:
-Benim dileğim, Allah(c.c.)'a dır, sana değildir. Ben O'nun kölesiyim! Ateşte O'nundur! Nasıl dilerse öyle yapsın! Dedi.
Hz.İbrahim, Allah(c.c.)'tan başka kimseden yardım dilemeyerek:
-Ben sadece Allah(c.c.)'tan yardım isterim dediği için Allah(c.c.), ona, "Halilim" (dostum) dedi ve adı "Halilullah"(Allah'ın dostu) oldu.
Allah(c.c.), o zaman ateşe şöyle emretti:
"Biz söyledik: 'Ey ateş, İbrahim'in üzerine soğuk ve selâmet ol!'"
Ve İbrahim, ateşin ortasına düşünce, ateş dört yana çekildi. Ateşin ortasında bir yer açıldı.Güzel bir pınar çıktı. Çevresi yeşillendi. O da geldi, pınarın yanına oturdu. Ayağındaki zincir bağları çözüldü.
Nemrut, yüksek bir saray yaptırmıştı. O sarayın üstüne, ağaçtan yüksek bir sedir yapılmasını emretti. O yüksek yere çıkarak, ateşi görmek istedi.
Hem de şöyle dedi:
-İbrahim'in ateş içindeki halini göreyim! Acaba yanıp kavruldu mu?
Nemrut, ateşin içine baktı. Ateş ortasında, pınarı ve yeşilliği gördü. Hz.İbrahim'de, sağ olarak pınarın yanında oturuyordu. Nemrut, bu hal karşısında şaşırdı, kaldı.
Hz.İbrahim;
-Yarabbi, Sen, bu tağutun neler söylediğini bilirsin. Bunun helakini, sana havale ediyorum!" Dedi.
Yüce Allah(c.c.), yaratıklarının en zayıfı olan sivrisinek ordusuna emretti. Akın akın geldiler. Nemrut ordusundaki askerin, yüzlerine, gözlerine üşüştüler. Sivrisineğin çokluğundan, askerler, birbirlerini görmezlerdi. Her adamı ve atını ısırdığında, acısı dayanılmaz olurdu. Bu acıyla, hayvanlar şaha kalkar, canının acısından, askerleri yerlere fırlatırdı. Böylece, bu zalim ordu, perişan oldu.
Nemrut, yapayalnız kaldı. Kaçıp, sarayına girdi. Kapıları sağlamca kapattı. O beladan kurtuldum sandı. Fakat Yüce Allah(c.c.), sineklerin en zayıfına emretti. Öyle ki bir gözü kör, birayağı topaldı. Baca deliğinden içeri girmiş, Nemrut'un dizi üstüne konmuştu. O, onu tutup öldürmek istedi. Sinek uçtu, yüzüne kondu. O da onu, yüzünden kovmak istedi. Sinek yine uçtu, onun burnunun içine girdi. Oradan beyninin içine kadar yürüdü. Azar azar beynini kemirmeğe başladı.
Nemrut iki eliyle yüzüne, gözüne vuruyor, acısını bir parça dindirmek istiyordu. Sinek, ona, o kadar işkence ediyordu ki, ne zaman başını sallasa, sineğin kemirişi diniyordu. O da, o zaman rahat ediyordu. Eğer başına, bir şeylerle vurmazlarsa, sineğin beynini yemesi yine devam ediyordu. O zaman, Nemrut'un feryadı göklere çıkıyordu.
Sonunda, başına vuracak bir görevli gerekti. Tokmaklar hazırlandı. Nemrut'un yakınlarından, nöbetle onun başına vuracak kişiler görevlendirildi. Nemrut, hafif vurandan darılır, kuvvetli vurandan memnun olurdu. İşte kendisini "tanrılaştıran" ve kendi çağının en büyük krallığının başındaki zalimin akıbeti!
Sözün Özü:
İbrahimlere hazırlanan ateşlere gagasıyla odun kıymığı taşıyanlarda, gagası ile su taşıyanlarda tarihteki yerini alacaklardır elbet…
Celal DEMİRCİ