GÜNDEM
Hüseyin Gülerce ezber bozdu: Siyaseti sadece parti yapmaz
Hizmet-hükümet meselesinde, bir söylem öne çıkıyor: “Biz, Hizmet hareketini dini bir hareket biliyoruz.
Hâlbuki son tartışmalar, Gülen’in demeç ve röportajları gösteriyor ki, karşımızda siyasi bir hareket var.”
Burada iki peşin hüküm var: Birincisi, Hizmet hareketini tartışmasız “dini bir hareket” kabul etmek. İkincisi, siyasetin sadece partiler tarafından yapılmasını savunmak.
Evet, bu hareketin referansları İslamî’dir. Gönüllü insanları harekete geçiren, onları motive eden evet, Allah rızası, ila-yı Kelimetullah davasıdır. Hizmet hareketi, kendi mana köklerimize dönerek, kendimiz olarak ayağa kalkma hamlesidir. Evrensel insani değerlerde buluşarak, sevgi, diyalog, hoşgörü, uzlaşma diyerek bir arada huzur içinde yaşayacağımız yeni bir dünya kurma çabasıdır.
Bu özelliği ile Hizmet hareketi, demokratik toplumların olmazsa olmazı sivil toplum kuruluşudur. Demokrasilerde seçimler, yani sandık çok önemlidir. Seçmen iradesi tartışmasız çok değerlidir. Bununla beraber kamuoyu diye bir güç daha var. Partilere, yönetimlere etki etmektedir. Kamuoyuna karşı, kamuoyuna rağmen demokrasilerde siyaset yapmaya kalkmak, akıntıya kürek çekmek gibidir. Sivil toplum kuruluşları, hukukun içinde kalarak, kamuoyu oluşturma, siyaseti etkileme, toplumsal gelişmelerle ilgili fikirlerini, görüşlerini, tepkilerini ortaya koyma gibi demokrasiyi güçlendiren bir işleve sahiptir. Başta İspanya, İtalya ve Almanya’da Katolik sivil toplum kuruluşları, ABD’de Protestan sivil toplum kuruluşları demokrasi içinde önemli baskı gruplarıdır. Dini ve laik baskı grupları bu ülkelerin hiçbirinde yadırganmamaktadır. Burada tek ölçü, seçilmişlerin hukuka dayalı talimatları dışında, devlet çarkının işleyişi dışında hareket etmemektir.
Hizmet hareketi, bir sivil toplum kuruluşu olarak bu manada demokratik siyasetin hep içinde olmuştur. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın kurucu mütevelli heyeti içinde yer alan ve halen vakfın onursal başkanı olan Muhterem Fethullah Gülen, 1994’te ilk açılış toplantısında şunu söylemişti: “Türkiye’de ve dünyada demokrasiden geriye dönüş yok…” Bu, dini bir söylem değildir. Tam tersine, Türkiye’yi ve dünyayı doğru okuyan bir kanaat önderinin, Müslümanların, sürekli gelişen demokrasi ile bir probleminin olmayacağı görüşüdür.
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın faaliyetleri dini değil, toplumsal ve siyasidir. Mesela Abant Platformu bugüne kadar 30 toplantı yaptı. Bazılarının konuları şuydu: İslam ve Laiklik. Türkiye’nin AB’ye Üyeliği Sürecinde Kültür, Kimlik ve Din. Türkiye-Fransa Söyleşileri: Cumhuriyet, Kültürel Çoğulculuk ve Avrupa… Küresel Politikalar ve Ortadoğu’nun Geleceği. Yeni Anayasa. Kürt Sorunu: Geleceği ve Barışı Birlikte Aramak (İkincisi Erbil’de yapıldı). Demokratikleşme: 12 Eylül’den AB’ye Siyasi Partiler. Vesayet ve Demokrasi. Aleviler ve Sünniler: Barışı ve Geleceği Birlikte Aramak…
Dünyanın 160 ülkesinde açılan Türk okulları da çok şükür, dini, dili, ırkı, mezhebi farklı coğrafyalarda rağbet görüyor? Bu okulların hiçbiri dini okul değildir. Hepsi o ülkelerin eğitim müfredatına göre çalışıyor. Ortak özellikleri, iyi insanlar, dürüst insanlar, barışa sevdalı nesiller yetiştirmek. Bu arada Türkçeyi de dünya dili haline getirerek gönüllü Türkiye lobileri oluşturuyorlar.
Onun için “Hizmet, hani dini hareketti?” diye menfi algı oluşturma gayretlerinden, bunun için psikolojik harp yöntemleri kullanmaktan vazgeçilsin. (Bundan sonraki yazının konusu, “Hizmet, parti mi kursun?” olacak.)