EĞİTİM
Yalova'daki öğretmen olayına bir de bu açıdan...
Önce bir hatırlatma yapayım..
Kılık kıyafete önem veren birisi değilim..
Kimi zaman saçım-sakalım birbirine karışır.
Temizliğe dikkat ederim ama..
Öyle ütülü elbise, kolalı gömlekle hiç işim olmaz..
Bu çerçevede, Yalova’da kılık kıyafeti sebebi ile, öğrenciler yanında azarlandığı iddia edilen öğretmen Halil Serkan Öz’ün mağduriyeti, beni üzdü..
İlaveten belirteyim..
Türkiye genelinde birden fazla ilin valisi, Hukuk Fakültesi’nden tanıştığımız sınıf arkadaşımız olsa da..
Yalova Valisi’ni tanımıyorum..
Dolayısı ile, bu yazı, bir savunma yazısı değildir...
Önce valinin nezaket dışı azarlamasına değinelim..
Tek kelime ile “yanlış”..
Öğrenci yanında yapılmaması lazım..
Ama dürüstlük gereği, hakkını teslim etmem gerekir..
Ben valinin iyiniyetli olduğuna inanıyorum.
Şahsi bir mesele yüzünden.. Örneğin, “Benim önümde, ceketini iliklemeden nasıl durursun” gibisinden ego kaynaklı bir azarlama söz konusu değil..
Bir öğretmenin, öğrencisi üzerinde nasıl etkili olacağını (benim gibi farklı düşünenlerin aksine), toplumun genel kabulü gereği, kılık kıyafetin önemli olduğu varsayımı ile bir uyarıda bulunmuş.
Bu uyarı, valinin şahsi kaprislerini tatmin değil, öğrencilerin daha iyi bilgilenmeleri, öğretmenlerin daha fazla saygı görmeleri amacına matuf.. Ve bu sebeple, iyiniyetli bir uyarıdır.
Ancak, amacı aşan bir sertlik söz konusudur.
Nezaketsizlik iddiası; haklı itirazdır.
Nokta..
Fakat gelinen noktada, valinin günah keçisi ilan edilmesine de eyvallah edemem..
Önce öğretmenin üyesi olduğu, sol sendikadan başlayalım.
Heeey.. Eğitim Sen yönetimi..
Siz değil misiniz, öğrencilere türban serbestiyeti geldiğinde, açıklama üstüne açıklama yapıp, özgürlüğü kınayan..
Hatta serbestliğe dava açan..
Şimdi kalkmışsınız..
Memurun.. Bir öğretmenin.. Kıyafet gerekçeli uyarılmasına itiraz ediyorsunuz..
Ne diyelim size..
İkiyüzlüsünüz.. Samimi değilsiniz..
Ciddiye alınmayı hak etmiyorsunuz..
Kıyafet serbestliğinin iptali için açtığınız davanın dilekçesindeki imzanız, tarihe utanç vesikanız olarak geçmiştir..
Nokta.
Vali beyin uyarısı 27 Mart’ta.. Öğretmenin gösteri sırasında rahatsızlanıp vefatı 4 Nisan’da gerçekleşiyor.
Arada bir hafta var..
İlliyet bağı yok gibi görünüyor..
Ama “var mı yok mu?” öğrenmemiz için..
Otopsi raporuna bakmamız lazım..
Var mı otopsi raporu?
Ben hiçbir haberde göremedim..
İstanbul’da savcının başına silah dayandığı halde.. Sonuçta yaşanan ölüm hadisesinin sebebini belirlemek için, “Otopsi niye yapılmadı” diye kızılca kıyamet kopartanlar.. Hem de otopsi yapıldığı halde, yalan söyleyerek bu kıyameti kopartanlar....
Öğretmenin ölümünde “Otopsi niye yapılmadı” diye hiç itiraz etmiyorlarsa..
Burada bir ikiyüzlülük vardır..
Daha önemlisi, burada bir “derin olay” vardır..
Sizce de öyle değil mi?
Önce Sağlık Bakanlığı açıklasın..
Yalova’da kalp krizi geçirildiğinde müdahale edilecek bir hastanemiz yok mudur?
Ki, hasta Bursa’ya sevk edilmiştir..
Sonra da Bursa’daki-Yalova’daki savcılarımız açıklasın..
Niçin otopsi yapılmamıştır?
Acaba ölüm sebebi gerçekten kalp krizi midir? Yoksa bir başka şey midir?
Dün birçok gazetede.. Vefat eden öğretmenin bir fotoğrafı yayınlandı...
Öğrencilerin bulunduğu bir kafe olduğu anlaşılan yerde.. Öğretmenimizin elinde, “Din üzerine” isimli bir kitap..
Arthur Schopenhauer isimli bir Alman ateistin kitabı.
Ateizm propagandası yapılan bir kitap..
Bununla yetinilmiyor..
Öğrencilerinin yayınladığı bir listeye göre..
Vefat eden Matematik öğretmenimiz, dersi ile ne ilgisi varsa..
Rus yazarlar başta olmak üzere.. Onlarca ahlaksız romanı, kitabı öğrencilerine de tavsiye etmiş.
İçlerinde neler var neler.
Öğretmenin gazetelerde basılan fotoğrafında elinde tuttuğu “Din üzerine” isimli ateizm propagandası yapılan kitaptan tutun..
Salman Rüşdi’nin bir kitabına..
Vladimir Nabokov’un Lolita’sına kadar..
Son kitabın kısa bir özetine, internetten baktım.
Ahlaksızca bir roman..
Bir öğretmenin, yüzü kızarmadan öğrencisine tavsiye edemeyeceği bir roman..
Bir öğrencinin, tavsiye üzerine okuduktan sonra.. Gelip öğretmeninin yüzüne bakamayacağı kadar seviyesizce bir belaltı anlatım.. Psikolojik sorunu olanların dünyasından bir fanteziler ürünü..
Özeti görünce, “Sen matematik öğretmeni misin, yoksa deli raporluların okuyacakları roman tavsiyecisi mi?” demekten, kendimi alıkoyamadım..
Artniyetlilerin muhtemel itirazları için.. Şimdiden belirteyim.. Tabii ki, bu ahlaksız romanları, ateizm propagandası içeren kitapları tavsiye ettiği için, o öğretmenin ölümüne sevinecek değilim..
Ama bu ölüm vesilesi ile öğrendiğimiz görevdışı, hukukdışı, ahlakdışı o tavsiyeleri de kabullenmediğimi belirteyim..
Öğretmenler, lütfen işlerini yapsınlar.. Kendi derslerini öğrencilere öğretsinler..
Matematik dersinde, Marks’ın, Engels’in, şu ateistin, bu ateistin propagandasını, öğrencilerimize yapacak kadar, militanlığa soyunmasınlar!
Buraya da bir nokta!
yeni Akit / Ali karahasanoğlu