GÜNDEM
Heeeeey! Dön bir de buraya bak!
Devletin cinayeti olur da kuşu olmaz mı?
İnternetin sitelerinde Kılıçdaroğlu’nun Arşimedvari haykırışını okuyunca, korktuğunun başına gelmemesi için yine bir tedbir peşinde dediler, onu tanıyanlar.
“Ben buldum, ben buldum! Ne MHP’si? Ben buldum”
Bulunanın bulunmuş olmasına neden sevinmiyordu da bu ülkenin insanları, iki bulucuyu yarıştırıyorlardı?
Hem sonra veteriner odalarından, solcu sanatçı kahvelerine; otogarlardaki yolcu salonlarından, selden kurtulmuş sera bahçelerine kadar bakmadık yer bırakmayan kimdi?
Kılıçdaroğlu’nun turlarıyla akşam haberlerini renklendirerek, evlendirme programları kadar reyting toplayan tv kanallarına ne demeli?
Kılıçdaroğlu’nun korktuğu başına gelmemeli. Ama nasıl? Onu tanıyanlar olarak tedbirli adamdır dedik ya...
İsteyen istediği kadar çatı adayını MHP buldu desin. Kılıçdaroğlu’nun korkusu başka, bu değil.
Bulunan adaya birileri çıkıp, başına devlet kuşu kondu deyiverirse...
“Başına devlet kuşu konmuş!”
Devlet belli, Bahçeli adam; peki kuş kim ola?
Şimdi anlaşıldı mı Kılıçdaroğlu’nun hangi tedbir peşinde olduğu.
Bu gün İslamoğlu, yarın ne?
Maksadı Kılıçdaroğluna muhalefet yapmak olan insanlar, ilk itirazlarını, onun ilk açıklamasını duydukları anda yapıverdiler.
“Efendim daha adamın soyadını bile doğru söyleyemiyor. İslamoğlu dedi!”
Ne kadar dikkatliler, ne kadar can kulağı ile dinlemişler.
Halbuki bilmeliler, Kılıçdaroğlu boşu boşuna, ya da durup duruken İslamoğlu demez. Devlet durup dudurken cinayet işlemez, demişti Demirel. Onun gibi bir şey. Yalnız buradaki devleti, Kılıçdaroğlu’nun ortağıyla karıştırmamak gerek.
Ne uyanıktır, Bilen bilir Kılıçtaroğlunu.
Dersimdeki sülale kaydını bir günde Karahisar Türkmenlerinin obasına taşıyıvermişti; mezarlıklar hariç.
İşte bu Kılıçtaroğlu, ben buldum dediği adayını açıklarken, onun soyadını “İslamoğlu” olarak telafuz etmişse, elbette bir sebebi vardır bunun.
Kendini etiketliyor yahut Demirel’den öğrendiklerini pratiğe döküyor da diyebilir siniz.
Yıllarca, camiler açık diyerek oy toplamadı mı Demirel? TRT radyosunda haftada bir yayınlanan diyanet saatini örnek verirdi arada; daha ne isitiyormunuz?
“Soyadı İslamoğlu’dur!”
Vay ki vay. Kılıçtaroğlu’nu İslamoğullarına hayran say.
Tanınmadı ama bulundu
“Ben buldum” diyedursun Kılıçtaroğlu, bulunan ne haldedir, bir bakmayalım mı?
Hakkında kafalarda oluşan ilk sorular şöyle; mademki bulunan o’dur.
Nasıl kaybolmuş,
Nerede kaybolmuş,
Ne zaman kaybolmuş?
Bizzat kendisi söyledi, bulunduğu ilan edildikten sonra düzenlediği ev önü basın toplantısında.
“Beni tanımıyorlar!”
Ancak bulunmuş birini bulanlardan başka kim tanıyabilirdi? Yoksa yıllardır bulunmamış olmasını mı hazmedemiyor? Daha şimdiden bu milleti suçlamaya başlaması, acaba kendini önemsemesinden midir, bulunmasını önemsemesinden midir; neredesiniz ey psikiyatri doktorları?
Ya da, veya, yahut da...
“Beni tanımıyorlar!” derken, bir adım önde olduğunu, avantajının iyi olduğunu mu vurgulamak istiyor! Tarihte misalleri var bunun.
Demirel, Çankaya’ya çıkma hazılığı yaparken Ayhan Songar demişti: Bu millet Demirel’i şimdi tanıyacak!
Bulunmuş ve fakat tanınmayan adayın bunları bilmesi biraz tarih okumasıyla alakalı olmayıp, yegane tavsiyecisinin dizi dibi tedrisatından unutmadıklarının neticesidir.
Sanki CHP, kendini tanıyor da..
“Beni tanımıyorlar!” derken, sayın çatı adayı, Kılıçdaroğlu haricindeki CHP’lileri kasdediyor olmasın?
İtiraz ettiklerine göre, yani tanısalar itiraz etmeyeceklerdi, demek istiyor olamaz mı?
“Mason olmazsan, bir şey olamazsın” dediği rivayet edileni ünlü mason başbakanlarımızdan Ş. Günaltay’ı ne çabuk unuttular.
Diğer ünlü mason Demirel’le Ş. Günaltay’ı kıyaslarsanız, Ş. Günaltay CHP’nin öz çocuğudur, İsmet paşa’nın başbakanıdır. Demirel gibi sonradan hayranı değildir.
Çatı adayı itirazcısı CHP’liler, partilerinin tarihinin bu tarafınrı mı bilmiyorlar, yoksa kartel medyası patronunun senaryosundan rol kapan başkanları Kılıçdaroğlu’na figüran mı oluyorlar?
“ Senin çatı adayın İslamcı imiş, biz kabul etmiyoruz”
Ne kadar zeka ürünü bir durum bu. Bu ülkede bir CHP’liler uyanık.
Millet İslamcıyı iyi Müslüman olarak anlayacaklar ve CHP’liler başkanlarına rağmen itiraz ettiklerine göre, onda bir iş var diyecekler... Ee sonra? Sandığa gittiklerinde de... CHP’ye rağmen seçmiş olacaklar.
Aranarak günler sonra ancak bulunan adayın adını duyduklarında ve resmini gördüklerinde, şöyle derlerse ne diyeceksiniz?
Bu yaşına kadar tanınmayan bundan sonra tanınsa ne olur?
Bugüne kadar olduklarından hiç haberimiz olmadı. Bundan sonra ne olduğundan bizi Kılıçdaroğlu’nun CHP’si mi haberdar edecek?
Daha da uzatılabir bu ne deme ihtimalleri...
Bu güne kadar ne olmuş ta bundan sonra ne olacak?
Meclise girme yaşını 18’e düşür, Çankaya’ya çıkma yaşının alt sınırına 70 yaz.
SGK geriatri servisi, fizik tedavi ve rehabilitasyon servisi açmak istedi de Çankaya’dan başka yer mi bulamadı?
Bulunana çatı adayın adını düştüğü dillerden duyan biri, ey kartel medyasının patronu, adamcağıza ne düşmanlığın vardı, diye sorsa haksız mıdır?
“Soyadından tescilli insanmış. İnsanoğlu imiş!”
Böyle bildiğinden mi, yoksa kafası mı iyi bu konuşanın? Bilen yok. Lakin efsaneler üretilmekte soyadı üstüne.
“ Öyle böyle biri değilmiş, düpedüz İskanoğlu imiş”
“Demirel’i Çankaya’ya iskan mı ettirecekmiş?”
Adını tanıyan yokmuş ki,
“Bana Ekmel derler!” demek zorunda kalmış adaycağız. Ah bu ne yalnızlıktır. Ah bu ne tevazudur. Ya birde,
“Ekmel derler bana!” deseydi Kılıçdaroğlu nasıl anlatacaktı ona, meydan okumamasını fakat meydanları doldurması gerektiğini... Lakin öyle dememiş.
“Bana Ekmel derler” demiş.
Yani elime vur ekmeğimi al. Ben bir tatsızlık çıkarmam.
Ama neden Ekmeleddin değil?
Eklemesini öne çıkaranlar var. Biri şöyle:
Adı da güzelmiş. Eklemeddin... CHP ile MHP’yi nasıl birbirine eklemledi? Bir daha ayrılmamazcasına. Helal olsun adama. Eklemeyi iyi biliyormuş ki ona Eklemeddin demişler.
Borç yiğidin kamçısıdır
Diyorlarki: İhsanoğlu’nu CHP ödünç aldı.
Gazetelere bakıyorsun, bir zamanlar parlamentoda bulunmuş ne kadar eski CHP’li varsa, alt alta listelenmişler ve beyanat veriyorlar:
“Sayın İhsanoğlu bizim beklentilerimize uygun bir adaydır!”
Ne demektir şimdi bu? İhsanoğlu bizim kadar CHP’lidir. Ki bu beyanatcıların çoğu aynı cümleyi Kılıçdaroğlu için kullanmamıştı.
Tabelasından belli olur
Bu karikatürü buraraya biz koyduk. Anlamakta güçlük çektiğimiz bazı sorulara, birlikte cevap bulabiliriz sandığımızdan.
Resimdeki hayvanın boynuna o tabela ne için asılmıştır? Sorulardan biri bu olabilir.
Başkalarının sevgi gösterilerini engellemek için asılmıştır.
O tabela orada iken, kim koşar gider de sarılır o boyuna. Ve sevincini belli etmek için kucaklar, seni burada buldum diyerek...
Bir kısım insanların kandırılmalarını önlemek için asılmıştır. İhtimalin biride bu.
Resimdeki o hayvan üzerine, daha doğrusu o hayvanı boyayıp satmak üzerine çok hikayesi olan bir toplumda, biri uyarıcılık görevi yapmış olamaz mı?
Satış, satıcılık konularıyla yakından ilgilenen birileri, pazarlamacılığın en uç sınırına vararak netice almak istiyordur!
Bizler boyadık, sizler boyama zahmeti yapmayacaksınız! Geçmişte yaşananlarla birlikte düşünülürse (,) bu ihtimal (,) biraz öne geçer.
Görüntüye bir daha baktığımızda, tabeladaki dikkat kelimesinin, tüm dikkatlerimizi üzerine çektiğini anlayabiliriz. O zaman ne oluyor? Resimdeki hayvanın zayıflığı, güçsüzlüğü, takatsizliği, tatsızlığı, yorgunluğu, bıkkınlığı, heyecansızlığı ihtimali gözlerimizden kaçırılmak isteniyor.
Geçtiğimiz yüzyılın ortaları bir tarihte (Daha hiç ihtilalin yapılmadığı bir tarihte) yayımlanan bu karikatür, resimdeki hayvanı kullanmak isteyenleri uyarmak ve hayvancağızı korumak niyetiyle çizilmişti.
Aradan geçen onca sene ve onca ihtilalin olgunlaştırması bize bu yorumları yaptırdı. (Bilmeyiz siz ne dersiniz)
Dahası ne?
Kartelcilerde bir telaş. Boya malzemesi de çıktı artık kullarım alanlarından.
Tankçı sınıfından mı?
Adamlar yani kartel patronu AD’nin kalemşörleri en az altı aydır biliyorlarmış, İhsanoğlu’nun adaylığını.
Bir yazıyorlar, bir yazıyorlar...
Sakinmiş, engin hoşgörülüymüş... Üstelik parlamanter sistemden yanaymış.
Kim söylüyor bunları?
Postallı diye ünlenen bir A.D’ci
Meşru hükümeti “Ya uy, ya çekil” manşetiyle tehdit eden, “Gerekirse silah bile kullanırız” manşetiyle iç savaş kışkırtıcılığı yapan, “Sıra silahsız kuvvetlerde” manşetiyle halkın bir kısmını, bir kısmının üstüne salmak isteyen bir kalemşör, kendi deyimleriyle söylersek, pişti olmuşlar aday İhsanoğlu ile...
Ne gam?
Entellektüel deryası sıfatı da yapıştırılıveren taze aday İhsanoğlu, şu sorumuza bir cevap vermeden hiç bir meydana çıkmamalıdır: Parlamenter sistem 28 Şubat’ta tankların altında ezdirilmek istenirken kartelcilerce, siz nerede idiniz? Nerede duruyordunuz? Başka sorularımız da var gerçi, kartelcilerin aman ne hayran olduk, diye övdükleri taze çatı adayı İhsanoğlu’na.
Ama daha sonra.
Geçmiş Zaman Penceresinden
1938 tarihli bir CHP yayın organından aldığımız bu küpürlerden, maksat Necip Fazıl’ı anlatmak değildir. Onun hangi çemberi kırarak bize ulaştığını çok yazdı tarih kitapları.
Bir zihniyet olarak CHP, kime, nasıl, niye karşı çıktığını burada kalın bir mizahla anlatıyor. Kızmıyoruz ve biliyoruz, CHP öyle olduğu için sürdürüyor hayatiyetini.
Merak ettiğimiz husus ise şu: CHP bu hazımsızlığını bu gün nereye koydu? Yoksa hayat kimyaları mı bozuldu?
Belgeler kıymetlidir.
Milli Gazete