GENEL
Gıda Mühendisleri GAZETEKAMU'ya Konuştu -3
GAZETEKAMU / ÖZEL HABER
Gıda mühendislerinin “GIDA TERÖRÜ” ile nasıl karşılaştıklarını ve meslektaşlarıma yapılan haksızlıkları “O BİR GIDA MÜHENDİSİ” yazı dizimizle sizlerle paylaşmaya devam ediyoruz.Gıda mühendisleri olarak 5996 sayılı yasa sebebiyle elimizden alınan yetkiler ve haklarımızın geri verilmesini istiyoruz. Bunlar; özel sektördeki yetkiler ve haklar, kamuda ise gıda denetimlerinin gıda mühendislerine yaptırılmasıdır. Her 3 gıda mühendisinden 1’i işsiz. Herkes gibi biz de evimizi geçindirmek zorundayız. Bize insan sağlığını hiçe sayan çirkin tekliflerde bulunan işverenlere caydırıcı yaptırımlar olmadığı için sıkıntılarımız bitmek bilmiyor. Bizi ekmeğimiz ve vicdanımız arasında bırakan bu sistemde derhal gerekli düzenlemeler yapılmalı; haklarımızı koruyan bir mekanizma kurulmalı. Çünkü bizim için insan sağlığı para kazanmaktan çok daha önemli.
O Bir Gıda Mühendisi: F.P.
Bir markette sorumlu yönetici olarak çalışıyordum. İşe girerken firma bana iki farklı sözleşme imzalattı. Noterde bir sözleşme imzaladım maaş olarak 3000 TL belirtilmişti. Kendi genel merkezlerinde ayrı bir sözleşme yaptılar, maaş bölümü boştu, acemiliğimden kanıp imzaladım. Denetleme için 2 sene içinde sadece 1 kez maliyeden geldiler. Durumu anlattım ancak bir sonuç çıkmadı; maaş kaydım açıkça denetlendi ama herhangi bir yaptırım olmadı. Mağaza müdürüyle kavga sayımı hatırlamıyorum bile. Kavgamıza en çok konu olan şey; derin dondurucunun temizlikçiler tarafından fişinin çekilip tekrar takmayı unutmaları yüzünden dolabın içindeki herşeyin erimesinden dolayı dolabı tamamen iadeye ayırmamdı. Eriyen ürünler arasında dondurma, milföy hamuru, dondurulmuş et ürünleri vs. bulunuyordu. Serin yerde bekletilmesi gereken bazlamalar fırının karşısındaki reyonda bekletildiği için rop oluşumuna çok sık rastlanıyordu. Rop, ölüme sebebiyet verebilecek hastalıklara kadar götürüyor ve hayvanlar dahi yemiyorlar rop oluşmuş ürünleri. Rop oluşmuş bir bazlamayı yiyen insan umursamayıp hastaneye gitmezse sonu ölüm. Gıda mühendisi yetkilerimi kullanarak bu gibi durumlara müdahalede bulunma girişimlerim birçok kez engellendi. Maalesef meslektaşlarımın çoğunluğu da yetkilerini kullanırken benim gibi birçok problemle karşılaşıyor.
O Bir Gıda Mühendisi: M.D.
Dondurulmuş hazır köfte çeşitlerine tavuk taşlığı ve mekanik ayrıştırılmış et ( MDM et ) karıştırılarak tağşiş yapıldığına şahit oldum. Ayrıca bu ürünlere renk vermek amacıyla karmin türevi boya maddeleri kullanılıyor. Kepekli ekmeklerde kepek bulunmuyor, onun yerine piyasada rogena diye bilinen kavrulmuş malt tozu kullanıldığını gördüm. Bu madde ile un boyanarak kepekliymiş gibi gösterilerek satılıyor. Bir fastfood zincirinin pizza satan kardeş kuruluşunda gün sonu satılmayıp kalan köftelerin soslarının yıkanıp ertesi gün tekrar kullanıldığını gördüm.
Halkımız ve yetkililerimiz bilinçlendikçe gıda terörünün önüne geçileceğine inanıyoruz.Bu konuda hepimize büyük görev düşüyor. Gıda terörü vakasıyla karşılaştığınız an lütfen Alo 174’e derhal ihbarda bulunun. “ Aman başkaları yapıyordur zaten ben hiç uğraşamam ” demeyin, çocuğunuz ve sizin sağlığınız için kimse uğraşmıyor bunu bilin ve artık harekete geçin.
O BİR GIDA MÜHENDİSİ: Ş.C.
Okulu bitirince bir süre işsiz kaldıktan sonra süt ürünleri üreten bir firmada işe başladım. İşsizlikle savaşım, yerini patronla yaşadığım soğuk savaşa bıraktı. Yoğurt katı olsun diye bol melaminli katkı maddesi kullanılıyordu. Antibiyotikli sütlerden kaşar peyniri yapılıyordu. Koruyucular kullanılarak yoğurtların ömrü bir aya kadar uzatılıyordu. Bir ay sonra iade gelen yoğurtların küflü kısmının sıyrılarak kalan kısım kovalara doldurulup lokantalara ucuza satılıyordu. Tarihi geçmiş ama küflenmemiş yoğurtların tarihleri silinip yeni tarih basılarak tekrar satışa gönderiliyordu. Sütün yağı tamamen alındıktan sonra içine bitkisel yağ katılarak beyaz peynir ve yoğurt yapılıyordu. Üstelik üretim yerleri hijyenden yoksundu.
Devletimizin bizi sıkıntıları düzeltelim diye zorunlu tuttuğunu sanıyordum; meğer zehirlenme durumunda firmalara günah keçisi lazım olduğu içinmiş. Devlet diyor ki bir usulsüzlük varsa bana şikâyet et. Peki devlet bilmiyor mu maaşını ödeyen kişiyi şikâyet edemeyeceğimi, edersem kovulacağımı? “ Hijyene ne gerek var 10 yıldır böyle burası sen beni batırmaya mı çalışıyorsun ” diye aldığım cevaplar… Olmayan yetkilerimle aldığım dağlar kadar sorumluluk; elimdeyse sadece çaresizlik...
Denetlemeler sık sık yapılsa yüküm hafiflerdi biraz olsun. Senede 1 defa numune alınacağına sık sık kontrol edilse elbet cesaret edemezlerdi böyle şeyleri yapmaya. O zaman onlar için çerez parası olan cezayı ödeyip aynı düzene devam edemezlerdi. Denetime gelenlerin içinde gıda mühendisi yoktu. Çuval çuval katkı maddesini süt tozu zannediyorlardı. Denetim şart değil Gıda Mühendisiyle denetim şart. Aradaki farkı benim gibi yaşayanlar bilir. Kansere, böbrek hastalıklarına, kalp rahatsızlıklarına, hormon bozukluklarına, zehirlenmeye çare değil önlemiz biz. Yeter ki elimizi kolumuz bağlanmasın, işimizi korkmadan yapalım. Hem özelde hem kamuda şartlar düzeltilsin.
O BİR GIDA MÜHENDİSİ: C.K.
Staj yaptığım yer birçok büyük firmaya meyve suyu konsantresi yapıp gönderen bir firmaydı. Kara havuç suyuna vişne aroması katarak vişne suyu olarak etiketliyorlardı. Yani piyasadaki çoğu vişne suyunun içeriği aslında kara havuç suyu + aroma + boyadan ibaret. Bir keresinde de teknik gezide şarap fabrikasına gitmiştik üzümler yıkanmadan üretime katılmıştı. Sonuçta pestisit kalıntısı yüksek olabilir böcek vs olabilir. Üretime arının da girdiğini görmüştüm.
Tuğba BÜLBÜL /Gıda Mühendisi