KAMU
Gıda denetimi SOS veriyor!
Gıda denetimi SOS veriyor!
07 Nisan 2014, Pazartesi
Yaşamımızı direkt ilgilendiren o kadar çok konu var ki, kısır tartışmalar yüzünden, bırakın denetim yapıp, önlem almayı, konuşamıyoruz bile.
Örneğin organik tarım, örneğin pastorize gıdalar.
Uzmanlar, yanlış gübreleme nedeniyle zehirlenmemiş tarım toprağı, atıklar nedeniyle de temiz akarsu kalmadığını feryat ediyorlar ama duyan yok.
Oysa o topraklarda yetişen, o akarsularla sulanan ürünleri, yediden yetmişe hepimiz yiyoruz...
Peki hibrit tohumlara, GDO’lu ürünlere ve pastorize gıdalara ne demeli?..
24 saat aralıksız yayın yapan televizyonlar, keşke, biraz da bu konularda bilgilendirici, uyarıcı ve en önemlisi de halkın avukatlığını yapıcı programlar gerçekleştirseler...
Pastorize gıdalar
Pastorize ve dondurulmuş gıdaları, fazla değil 20 yıl öncesine kadar sadece filmlerde görürdük, şimdi yaşamımıza öylesine girdiler ki, tazesi varken bile onları tercih eder olduk.
Peki ne kadarı sağlıklı, ne kadarı denetim altında ve ne kadarı uygun koşullarda postorize ediliyor ve saklanıyor?
İşte size çok çarpıcı bir tespit:
“Daha birkaç gün önce yaşadığım bir olayı sıcağı sıcağına sizinle paylaşmak istiyorum.
Bir gıda işletmesi...
Ürettiği ürünlere ait etiketin içindekiler bölümünde ‘Sıkma meyve suyu (Sadece pastörize edilmiştir)’ yazmakta...
Bu ürüne verilen raf ömrü 20 güne yakın...
Fakat işletmede ‘Aseptik dolum tekniği’ kullanılmamakta...
Böyle bir makine parkuru yok...
Bu çok önemli bir nokta...
Eğer bir gıda işletmesi ‘Aseptik şartlarda dolum tekniği’ kullanmıyor ise ve gıda ambalajlarını tekniğe uygun bir yolla ‘sterilize etmiyor’ ise, bu demektir ki, gıdayı aseptik olmayan koşullarda sterilize olmayan ambalajlara dolduruyor...
O zaman ambalajladığı gıda nasıl oluyor da uzun süre dayanabiliyor?
Bu gıda maddesinin ambalajlandıktan sonra mikroorganizmalar tarafından bozulmaması için, antimikrobiyal katkılar katılması şarttır...
Bu su götürmez bir gerçek...
Fakat gelin görün ki, gıdanın etiketinde, içindekiler satırında yazan bilgi ‘SIKMA MEYVE SUYU (SADECE PASTÖRİZE EDİLMİŞTİR)’ şeklinde...
İşletmeci benzoatlar ve sorbatlar gibi katkılar katıyor...
Peki Gıda Bakanlığı uyuyor mu?
Allah aşkınıza, bu işletme Gıda Bakanlığı’ndan kayıt alırken, onay alırken, izin alırken bir tane memur çıkıp da, hem aseptik dolum yapmayacaksın hem de içindekiler kısmında antimikrobiyal katkı maddelerini yazmayacaksın; bu gıda bu kadar süre nasıl dayanacak, diye sormadı mı?
Evet sormadı. Çünkü sormuş olsa ve bunun üzerine gitmiş olsa, böyle bir etiket ile karşılaşmayız...
Gıda mühendisliği verileri bütün açıklığıyla karşımızdayken...
Ülkemizde yetişmiş ve istihdam edilmeyi bekleyen binlerce gıda mühendisleri ve maalesef bunlardan yararlanmayan bir bakanlık varken...
Ben bir genç olarak gördüğüm, yaşadığım manzaraya mı inanacağım; yoksa gıda bakanlığının ‘içiniz rahat olsun kamu spotlarına’ mı inanacağım...
Evet gerçekten çok önemli bir konu.
Çünkü:
Gıda Bakanlığı’nın onay ve izin verdiği bu tür iş yerlerinde üretilen gıda maddelerinin, aseptik dolum tekniği ekipmanları bulunmadığı halde, katkı maddeleri ile dayanıklı hale getirildiğini tüketiciler bilemezler. Bilmelerine imkan yoktur. Katılan katkı maddeleri etikette deklare edilmiyor.
Ve maalesef il ve ilçe gıda müdürlükleri gıda işyerlerine izinleri ve onayları verirken, son ürün ile bu ürünün üretildiği öne sürülen makine parkurunu profesyonelce analiz etmiyor. Son ürünün meydana getirileceği (üretileceği) alet ekipmanın ne olması gerektiği, işyerinin hangi makine parkuruna sahip olması gerektiği, bugün gıda mühendisliği alanında en iyi bilinen ve en açık konudur...”
Kime inanacağız?
Üretim yapan firmalara ve devlete sorarsanız, asayiş berkemal, yani hiçbir sorun yok. Ama yukarıdaki satırları, sosyal sorumluluk çerçevesinde yazan ve ispatlamaya hazır olduğunu belirten bir gıda mühendisine sorarsanız gidişat hiç de o kadar iyi değil.
Peki kim doğru söylüyor?
İşte bunu anlamak gerçekten zor. Bazı konularda öylesine bir algı var ki, en doğruyu da söyleseniz inandırıcılığınız olmuyor. Bu konu da, öyle zor bir konu, her ne kadar her şey usulüne uygun yapılıyor deseniz de, mutlaka bir hile, hurda vardır diyen hep çıkacaktır.
Keşke, her koşulda sözüne güvenilen kurumlarımız olsa da bilirkişi olarak son sözü onlar söyleseler...
TÜBİTAK ve ÖSYM onlardan ikisiydi. Düştükleri durum ise ortada...
Özetin özeti: En azından, insan yaşamını direkt ilgilendiren konularda, önyargılardan uzak, dürüst ve samimi olabilsek! Ama bunu bile kendimize çok görüyoruz... Abbas Güçlü - Milliyet