EĞİTİM
Fişlemedim, fişlendim!
Gün aşırı gündem değiştiren Türkiye, yaklaşık 1 ay boyunca dershane tartışmasına sahne oldu. Yaşanan tartışmalar Milli Eğitimi, sizleri nasıl etkiledi? Dershanelerin kapatılması konusu ertelendi mi, çalışmalar ne aşamada?
Öncelikle sorunuzda küçük bir düzeltme yaparak söze başlamak istiyorum. Dershaneleri kapatmıyor, dönüştürüyoruz. Bir başka deyişle, dershanelerin eğitim sistemimiz içindeki rol ve misyonlarını değiştirmeye dönük bir süreci hayata geçirmeye çalışıyoruz. Temel amacımız, Türkiye’de özel okullaşma oranını artırmak, kamu kaynaklarını daha verimli kullanmak ve dershanelerin özel okula dönüşümünü sağlamak. Uzunca zamandan beri, 1990’lı yıllardan beri Türkiye’nin gündeminde olan ve hazırlığı yapılan bir konu. Biz de bu amaçla, bu dönüşüm sürecini gerçekleştirebilmek için ilgili tüm aktörlerin ve paydaşların da görüşlerini aldığımız uzun soluklu bir çalışma yaptık. Bu süreçte, dershanelerin özel okula dönüşebilmesi için ihtiyaç duyulan zamandan gerekli olan altyapıya kadar hemen her hususu kendileriyle müzakere ettik. Ve belli bir noktaya geldik.
Gelinen noktada, dershanelerin dönüşüm sürecinden vazgeçmek ya da bunu ertelemek gibi bir durum söz konusu değil. Yalnızca daha önce dershanelerin mevcut statüleri için Haziran 2014 olarak belirlenen son tarih, sektör temsilcilerinin talep ve önerileri doğrultusunda 2015-2016 eğitim öğretim yılının başına kadar uzatılmış oldu. Yine bu süreçte dershanelerimiz 2014 Ocak ayında da öğrenci kayıtlarını sürdürebilecekler. Ancak bununla eş zamanlı olarak 2014 yılı içinde dönüşüm süreci de başlamış olacak. Dershanelere verilecek teşvik, kredi ve benzeri uygulamalar da, dönüşüm sürecine dâhil olma zamanlaması ve biçimine göre değişecek. Üzerinde çalışmaların halen devam ettiği bu sürece ilişkin bütün detayların önümüzdeki haftalarda daha da kesinleşerek kamuoyuna ilan edileceğini düşünüyorum.
Dershaneler; İlkokul, Ortaokul, Lise, Açık Lise ve Anaokuluna Dönüşebilir
Dershaneler akademik liseye mi, açık liseyi mi dönüşecek, özel okul mu olacak? Bu dönüşüm nasıl gerçekleşecek? Zor bir süreç değil mi bu dönüşümü gerçekleştirmek?
Dediğim gibi, burada temel hedefimiz dershanelerin eğitim kurumlarına dönüşmesi. Çok farklı seçenekler sunacağız. Bu seçeneklerin arasında ilkokul, ortaokul ve lise düzeyinde eğitim veren özel okullara dönüşme, anaokuluna dönüşme, açık liseye dönüşme ve benzeri seçenekler de yer alacak. Hemen bütün bakanlıklarla irtibat halindeyiz. Farklı mesleki kurslar veren birimler haline dönüşebilme seçeneği sunacağız. Süreçten kimsenin mağdur olmaması ve sürecin en sağlıklı şekilde yürütülmesi için bir takım teşvikler de hayata geçirilecek. Bütün bu hususlarla ilgili çalışmalarımız çok boyutlu olarak ve ilgili tüm aktör ve paydaşlarla birlikte yürütülüyor.
Bu süreçte “kim, neyi, niçin savunuyor”, kamuoyu gördü!
Sayın Müsteşar, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki ücretsiz Etüt merkezleri üzerinden öğrencilerin gözyaşlarının kullanıldığını düşünüyor musunuz? Etüt merkezleri de kapatılacak mı? Nedir etüt merkezleri?
Bakın, ben Milli Eğitim Bakanlığı müsteşarı olarak, yani devletin bir bürokratı olarak bu hususlara girmek istemem, girmeyi kendi adıma ve temsil ettiğim makam adına doğru da bulmam. Bu süreçte çok şey yazıldı, çizildi. Kimin neyi, nasıl savunduğu; kimin neye niçin karşı çıktığı hususunda kamuoyunda yeterince bir zihin açıklığının oluştuğunu düşünüyorum. Ancak etüt merkezleriyle ilgili sorunuza yanıt vermem gerekirse, bu merkezlerin ücretsiz olanlarının kapatılacağı yönündeki haberler kesinlikle gerçeği yansıtmıyor. Hatta ilkokul öğrencileri düzeyinde hizmet veren ücretli etüt eğitim merkezleri de kapatılmayacak. Kapatılması öngörülen etüt eğitim merkezleri, ortaokul ve lise öğrencileri düzeyinde hizmet veren, öğrencileri ücret karşılığında bir üst eğitim kurumunun sınavlarına hazırlayan ve adeta dershanevari bir misyonla çalışan ücretli etüt eğitim merkezleridir. Yoksa ilkokul düzeyinde hizmet veren ücretli etüt eğitim merkezleriyle ücretsiz etüt eğitim merkezlerinin kapatılması söz konusu değil. Ancak bu kurumlar artık okullardaki eğitime paralel eğitim veren ve öğrencileri sınava hazırlayan bir işleve sahip olamayacaklar.
Dershaneler, eğitimde çift başlılık!
Vatandaş, “Okul varsa dershaneye ne gerek, yok dershaneler eğitim verecekse okullara ne hacet?” diye düşünüyor. Dershanesiz eğitimde MEB okulları, başat eğitim kurumları olacak mı? Eğitimin kalitesi yükselecek mi diyorsunuz?
Vatandaşlarımızın böyle düşünmesi gayet doğal. Zira dershaneler bugün eğitim sistemimizde bir çift başlılık yaratmıştır. Aslında toplumdaki yaygın kanaat açısından bakıldığında, dershanelere yönelik olumsuz bir kamuoyu algısının bulunduğu söylenebilir. Ancak bu olumsuz algıya rağmen, dershanelere yönelik ciddi bir rağbet de söz konusu. Kendi içinde çelişik olan bu durumun çeşitli gerekçeleri bulunmakla birlikte, en önemli nedeni ezbere-yarışmacılığa dayalı eğitim sisteminin varlığıdır. Öğrencilerin sınavlarda başarılı olmak arzusuyla başvurdukları bir öncelik haline gelen dershaneler, öğrenci velileri açısından da çocuklarının geleceğini garantiye almanın bir önkoşulu olarak görülüyor. Bu da, dershaneleri okulların önüne geçirdiği gibi, dershanelere yönelik rağbetin artmasına yol açıyor ve dershanelerin her türlü eleştiriye ve olumsuz kamuoyu algısına rağmen varlıklarını sürdürebilmelerine olanak sağlıyor. Dershanelerin dönüşümüne ilişkin sürecin en önemli pedagojik gerekçesi budur.
Eğitim reformu paketi sırada!
Kaldı ki, biz yalnızca dershanelerin dönüşümünü değil, kısa-orta ve uzun vadeli başka hedefleri de olan kapsamlı bir eğitim reformu paketini hayata geçirmeye çalışıyoruz. Örneğin bildiğiniz üzere SBS sınavını kaldırdık ve bunun yerine öğrencinin okul başarılarını merkeze alan yeni bir uygulama geliştirdik. Bu uygulama kapsamında, öğrencilerimiz artık yeni ve ekstra bir sınava girmiyor, eğitim öğretim süreci içinde zaten yeter sayıda mevcut olan sınav sonuçları yerleştirmeye esas alınıyor. Geçtiğimiz Kasım ayının son haftasında bu uygulama kapsamındaki ilk sınavlar, hamdolsun, sorunsuz şekilde gerçekleştirildi.
Türkiye, sınav stresini yaşamayacak!
Artık öğrencilerimiz test makinası olarak nitelendirilmelerine yol açan ve tüm öğrenim hayatlarını yoğun bir sınav stresiyle yaşamalarına neden olan yarışmacı sınavlara girmek zorunda kalmayacaklar. Biz bu uygulamanın bir benzerini de üniversitelere geçiş süreci için geliştirmek istiyoruz. Bu konudaki çalışmalarımız da hızlı bir şekilde devam ediyor. İnşaallah Türkiye’de artık hem öğrencilerimiz hem de ebeveynlerimiz salt yarışmacılığa dayalı sınavların yol açtığı stresi yaşamayacak, bu amaçla okul dışı eğitim kurumlarına rağbet etmeyecek, maddi bir kayıp yaşamayacak ve sosyal, kültürel, sportif, sanatsal ve benzeri alanlarda kendileri için daha çok vakit ayırabilecekler.
Siz, normal pedagojik süreç diyorsunuz ama, kamuoyu “Dershanelerin kapatılması” 2004 MGK Kararlarında da var. Bu dönüşüm, o kararların sonucu olmasın?
Bakın, birilerinin ısrarla dershanelerin kapatılması olarak takdim ettiği bu süreç, az önce de ifade ettiğim gibi, yalnızca bir dönüşme süreci, bir kapatma süreci değil. Ve bu süreç yine birilerinin kasıtlı şekilde iddia ettikleri gibi, 2004 MGK Kararlarıyla başlamış ya da başlatılmış bir süreç de değil. Eğitim sistemimizin kronik bir sorunu haline dönüşen dershanelerle ilgili olarak muhtelif siyasal iktidarlar bu türden teşebbüsler de bulunmuşlardır. Yine Kalkınma Planlarında bu konuya değinilmiş, örneğin 7, 8 ve 9. Kalkınma Planlarında bu doğrultuda hedefler konulmuştur. Dahası ve belki de en çarpıcı olanı, bu konu yalnızca Hükümet partisinin değil, aynı zamanda CHP ve MHP’nin de gündemine girmiştir. Bu iki partinin 2011 yılındaki seçim beyannamelerini okuduğunuzda, “eğitim sisteminin dershane yükünden kurtulması” gerektiğine ilişkin ifadelere rastlarsınız. Dolayısıyla kamuoyunu yanlış yönlendirmek ve konuyu başka zeminlere çekmek isteyenlerin iddia ettiği gibi, dershane mevzusunu 2004 ya da başka herhangi bir tarihli MGK kararlarıyla ilişkilendirmek doğru değildir. Dershane konusu pedagojik bir konudur ve bu konuya ilişkin tüm politikalar da pedagojik ihtiyaçlar gözetilerek oluşturulmaktadır.
Toplumda cinayet, hırsızlık, yolsuzluk, hoşgörüsüzlük, maddecilik ve saygısızlık, tarihte örnek olmuş ecdadın devamı bugünkü toplumumuzu yaşanmaz hale getiriyor. Genç ve çocuklarımızda alkol ve maddeye başlama yaşı ortada. Okulların etrafında uyuşturucu satılması haberleri eksik olmuyor. MEB çocuklarımıza ahlaki ve manevi eğitim vermek, maddi ve manevi yetkinlikte, dürüst, çalışkan, dindar bir gençlik yetiştirmek için kalıcı bir çalışma yapıyor mu? Devlet bu konuya ne zaman eğilecek?
Kuşkusuz gençlik, tüm politikalarımızın ana hedef kitlesini oluşturuyor. Türkiye’deki gençlerin ilköğretimden yükseköğretime kadar neredeyse tüm eğitim aşamalarında karşılaştıkları ve kendi gelişimleri açısından olumsuz bir şekilde etkilendikleri sorunları ele alarak bir bir çözmeye çalışıyoruz. 4+4+4 sistemiyle zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılması, katsayı adaletsizliğinin ortadan kaldırılması, başörtüsüne serbestiyet tanınması ve benzeri birçok uygulamayı bu kapsamda zikretmemiz mümkündür. Milli Eğitim Bakanlığı olarak bir taraftan gençlerimizin daha nitelikli ve akranlarıyla küresel düzeyde rekabet edebilecek bir donanıma kavuşmaları için gerekli altyapı çalışmalarını yaparken; diğer taraftan da insan haklarına saygılı, demokratik ve milli-manevi değerlerle uyumlu bir gençlik profilinin oluşması için gayret sarf etmekteyiz.
Fişlemedim, Fişlendim
Bir gazetede Bakanlık çalışanlarının fişlenmesi konusunda talimat verdiğinize dair bir haber yer aldı. Göreve gelir gelmez, fişleme işine mi başladınız?
Bu soruyu sormanız iyi oldu. Çünkü gerçekten çok rahatsız olduğum bir konu. Ben 28 Şubat sürecini yaşayan ve bu süreçte “fişlenen” bir kişiyim. Dolayısıyla bundan dolayı mağdur olmuş birisiyim. Bahse konu habere gelince bu haber tamamen yalan ve uydurmadır. Hiç ama hiç gerçeklik payı yoktur. Zaten ilgili yayın grubu hakkında suç duyurusunda bulundum, gerekli hukuki süreci başlattım. Altını çizerek söylemek isterim ki, ne böyle bir talimatım olmuştur, ne de böyle bir dosya hazırlanıp tarafıma sunulmuştur. Diyebilirsiniz ki, peki neden böyle bir haber yapıldı. Bunun sebebi çok açık. Adı geçen yayın grubunda Milli Eğitim Müsteşarlığı görevine atandığım günden beri geçmişim, kimliğim ve özel hayatımla ilgili hakkımda bir karalama kampanyası başlatıldı. Bunların bir kısmı gazete ve televizyonlarda yer aldı. Ama asıl önemli olan bu yayın gruplarına mensup kişilerle yaşadığım diyaloglar. Bakanlık bünyesinde yapacağımız, yapmaya başladığımız şeylerden duydukları rahatsızlıkları her fırsatta dile getirdiler. En son dershanelerin dönüşüm süreci ile birlikte artık hiç bir ahlaki sınırları olmayan bir noktaya vardı bu iş. Açıkça bu sürecin hayata geçirilmemesi için akla hayale gelmedik yöntemlere başvurdular. Buna devam ediyorlar. Bu fişleme tartışmaları da bunun son örneği. Şunu sizin aracılığınızla bir kez daha vurgulamak istiyorum. Kendisi fişlenen, fişlendiği için mağdur edilen birisi olarak Allah şahit hiç kimseye habere konu olan türden bir talimat kesinlikle vermedim, böyle bir dosya ya da hazırlık da bana kesinlikle ulaştırılmadı. Bu haberi yapanlara hakkımı asla helal etmeyeceğim.
Şu anda MEB’de öğretmen olmak için bekleyen kaç aday var? Yeni adaylar için bir müjde var mı?
Elimizde net bir rakam yok. Ancak dershanelerin dönüşüm sürecinde sayın Başbakanımız öğretmenlerin bir kısmını kamuda istihdam edebileceğimizi söyledi. Sektörde resmi rakamlara göre 60 bin civarında öğretmen var. Ayrıca sizin sorduğunuz gibi atama bekleyen öğretmen adayları da var. Dolayısıyla toplam olarak 230 bin civarında bir rakam söz konusu. Şu anda Milli Eğitim Bakanlığının öğretmen ihtiyacı ise 127 bin. Dolasıyla bütün açığımızı kapatacak bir kadro imkanına sahip olsak dahi, atama bekleyen arkadaşlarımızın sadece yarısına yakınını istihdam edebileceğiz. 2014 yılı Şubat döneminde 10 bin, Ağustos döneminde de 40 bin olmak üzere toplam 50 bin öğretmen istihdam edeceğimizi de sayın başbakanımız müjdeledi. Dolayısıyla önümüzdeki yıl öğretmen ihtiyacımızın önemli bir kısmını daha istihdam etmiş olacağız.
Ben 28 Şubat sürecini yaşayan ve bu süreçte “fişlenen” bir kişiyim. Dolayısıyla bundan dolayı mağdur olmuş birisiyim. Bahse konu habere gelince bu haber tamamen yalan ve uydurmadır.
Hiç ama hiç gerçeklik payı yoktur. Zaten ilgili yayın grubu hakkında suç duyurusunda bulundum, gerekli hukuki süreci başlattım. Altını çizerek söylemek isterim ki, ne böyle bir talimatım olmuştur, ne de böyle bir dosya hazırlanıp tarafıma sunulmuştur. Diyebilirsiniz ki, peki neden böyle bir haber yapıldı. Bunun sebebi çok açık. Adı geçen yayın grubunda Milli Eğitim Müsteşarlığı görevine atandığım günden beri geçmişim, kimliğim ve özel hayatımla ilgili hakkımda bir karalama kampanyası başlatıldı.
Kendisi fişlenen, fişlendiği için mağdur edilen birisi olarak Allah şahit hiç kimseye habere konu olan türden bir talimat kesinlikle vermedim, böyle bir dosya ya da hazırlık da bana kesinlikle ulaştırılmadı. Bu haberi yapanlara hakkımı asla helal etmeyeceğim.
Dershaneler, Sınav Sistemi ve Ezberci Eğitimden Besleniyor
Türkiye’de uzun yıllardan beri Milli Eğitimde sürekli yaşanan yap-boz, deneme-yanılma şeklindeki başarısız girişimler gibi olmayacak öyle mi?
Eğitim sistemimizdeki sorunların temel kaynaklarından biri, mevcut sınav sistemini ve dolayısıyla ezberci eğitimi besleyen ve aynı zamanda ondan beslenen dershanelerdir. Bu kurumlarla ilgili bir yenilik yapmadan eğitim sistemini dönüştürmek neredeyse imkânsız hale gelmiştir. Yani dershanelerin dönüşümü eğitim sistemimizin ıslahı için ihtiyaç duyduğumuz pedagojik bir zorunluluk. Bu zorunluluğun gereğini yapmadığımız takdirde, uzun soluklu bir sistem ve verimli bir eğitim ortamı inşa etmemiz mümkün değil. Dolayısıyla dönüşüm sürecinden geri adım söz konusu değil.
Değerlerimiz, programlara yansıyacak!
Milli Eğitim’de; içerik veya şekle ilişkin müfredat, okullar, öğrenciler, öğretmenler veya velilerle ilgili yaptığınız yeni bir çalışma, düzenleme varsa böyle taze bir haberi ülke insanımıza ilk defa Millî Gazete’den duyurmak isteriz? Neler söylemek istersiniz? Milli Eğitim’de; içerik veya şekle ilişkin müfredat, okullar, öğrenciler, öğretmenler veya velilerle ilgili yaptığınız yeni bir çalışma, düzenleme varsa böyle taze bir haberi ülke insanımıza ilk defa Millî Gazete’den duyurmak isteriz? Neler söylemek istersiniz?
Milli Eğitim Bakanlığı hizmet etmek isteyen insan için oldukça mümbit bir alan. Sizin de saydığınız gibi yapacak çok şeyin olduğu bir alan. Okul türlerinden okul binalarının yapısına, okul programlarından ders kitaplarına, öğretmenlerin istihdamından özlük haklarına değin yapacak çok şey var. Bunların hepsi ile ilgili yürüyen çalışmalar var. Örneğin TÜBİTAK ile birlikte okul programları yeniden yazılıyor. İnsan hakları, demokrasi, bize ait kültürel öğeler vb çokça arzu ettiğimiz değerler yeni programlara işleniyor. Okul binaları ve standartları gerçekten gurur duyacağımız bir yapıya kavuşsun arzu ediyoruz. Öğretmenlerimizin istihdam edilme koşullarından, görev esnasında kendilerini geliştirecek imkânlar sunulmasına kadarher alanda onları mutlu edecek yeniliklerimiz olacak. İnşallah kısa zamanda bunlar birer birer hayata geçecek.
MİLLİ GAZETE / AHMET YAVUZ'UN RÖPORTAJI