EĞİTİM
FATİH Projesi MEB ve ÖSYM?
FATİH Projesi Türk Eğitim Tarihi’nin en büyük projelerinden birisi olarak açıklandı. Arkasındaki en büyük güç, bizzat Başbakan Erdoğan’dı.
15 Nisan 2014, Salı
FATİH Projesi Türk Eğitim Tarihi’nin en büyük projelerinden birisi olarak açıklandı. Arkasındaki en büyük güç, bizzat Başbakan Erdoğan’dı.
Hayata geçmesi için maddi ve manevi desteğini zerre kadar esirgemedi.
Hep arkasında oldu. Ama bir türlü istenilen noktaya gelinemedi.
Peki kabahatli olan kim?
Siyaset mi, MEB mi, öğrenci ve öğretmenler mi yoksa veliler mi?
Hiç kimse suçu üzerine almak istemiyor ama eğer bir sıralama yapılacak olsa ilk sırada kesinlikle MEB yer alacaktır.
Niye mi?
İşte cevabı:
Hayal kırıklığı
“Bir eğitim yöneticisiyim.
Fatih Projesi, büyük bir eğitim projesi fakat bakanlığımız yöneticilerine ve öğretmenlerine artık kulak vermeli çünkü hizmet içi eğitimler çok yetersiz ve verimsiz, herkes saatini doldurmanın peşinde...
Hizmet içi eğitimlere daha bilgisayarı açmasını bilmeyen, hayatında hiç office programları kullanmadığı gibi isimlerini bile duymamış arkadaşlar geliyor. Kursu verenler ise öğretmenlerden bi haber, anlatıp geçiyorlar...
Okullardaki uygulamayı ise eminim sizler düşünebiliyorsunuzdur.
Akıllı tahtaları sadece çocuklar kullanıyor. Bir de az bilgisayar kullanmasını bilen öğretmenler, çocuklara bir şeyler izletiyorlar...
Okullarda bilişim öğretmenlerinin önemini bu projeyle bence bütün idareciler anlayacak. Çünkü üzülerek söylüyorum maalesef bizim lisemizde bir bilişim öğretmenimizin olmaması biz idarecileri çok zor duruma düşürüyor.
Ve öyle bir durumdayız ki önümüzdeki yıllarda, bu eksiklik, Türkiye’de çok büyük sorunlara neden olacak ve bakanlığın bu duruma hemen çözüm üretmesi gerekiyor.
Hizmet içi kurslara değil bilişim öğretmenlerine önem vermesi daha mantıklıdır. Çünkü bilindiği gibi kurslar bizlere hiçbir şey katmamaktadır.
Çocuklar tabletleriyle bol bol oyun oynamakta, teneffüslerde ise akıllı tahtalarda muziplik yapmaktalar. Derste çocuklar ders mi dinlemekte oyun mu oynamakta derseniz cevapta öğretmenlerimiz karamsar.
Proje müdürleri görevden alarak mı gelişecek yoksa çocukları serbest kıyafet ile okula yollayarak mı?
Bakanlık bunun yerine sesimize kulak vermeli, projeyi ve bilişim öğretmenlerini önemsemelidir...”
Milli Eğitim müdürleri ve okul müdürleri bile bakanlığa sesini duyuramıyorsa gerisini siz düşünün!..
Başarısız olan kim?
Öyle sınavlar var ki başarı oranı sadece yüzde 10.
Yani adayların yüzde 90’ı başarısız.
Öyle hazırlık okulları var ki adayların neredeyse yüzde 95’i sınıf geçemiyor.
Peki bu durumda başarısız olan sistem ve hocaları mı yoksa adaylar mı?
Eğer bir sınavda yüzde 50’nin üzerinde başarısızlık varsa, sorunu kesinlikle adaylarda değil, sistem ve hocalarda aramak gerekir.
Ama nedense ne kimse sistemi sorguluyor ne de hocaları!..
Aşağıda çok çarpıcı bir tespit var.
Gelin önce bir okuyalım:
Yüzde 90 barajı aşamadı
“Sayın Güçlü,
Ben bir üniversitede öğretim elemanıyım.
Ne yazık ki ülkemizde akademik yükselme için yabancı dil sınavını geçmek gerekiyor.
Son 1 yıldır ÖSYM tarafından bunun için yapılan YDS sınavı bilgi ölçmekten çok sınava girenleri bırakma yönünde yoğunlaşmış durumda.
Son 2 sınava girenlerinin yüzde 10’dan azı sınavı geçebildi.
Bu sınavla ilgili en önemli sıkıntılardan biri de şu:
Örneğin İran uyruklu olup T.C. vatandaşlığına geçen biri farsça YDS’de başarılı olursa bu kabul görüyor fakat herhangi bir vatandaşımız ise kendi dilinden değil de başka dillerden başarılı olmak zorunda.
Bu konuda daha birçok sıkıntı mevcut, bu konuda bir program yapabilir misiniz ve bu konuyu tartışabilir misiniz?..
Selamlar...”
Sorumlu kim?
Çifte uyruklulara yönelik uygulama tartışılabilir. Ama asıl önemli olan genel başarı oranının bu kadar düşük olması.
Gerçi ÖSYM’nin diğer sınavlarında durum farklı değil.
Örneğin üniversite giriş sınavlarına 100 üzerinden 50 barajı konulsa, bırakın kazanamayanları, kazananların yüzde 90’ı da dışarıda kalır.
Peki bu “rezalet” neden hiç tartışılmıyor?
Önemsiz mi?
Kesinlikle hayır.
Ama onu önemli kılacak olan sizlerin, bizlerin, anne babaların ve özellikle de adayların ilgisi. Ancak arayın ki bulasınız!
Özetin özeti: Hep bir şeyler ters gidiyor, gidebilir de ama asıl sorun işlerin ters gitmesinden daha çok, bunun öyle ya da böyle hiçbir şekilde sorgulanmaması...
Abbas Güçlü