GÜNDEM
Faruk Çelik'ten Çalışanlara Yönelik Açıklamalar
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Akit Ankara Temsilcisi Yener Dönmez ile Ankara Haber Müdürü Fatih Akkayanın gündeme ilişkin sorularını cevapladı. sorulan sorular ve Çalışma Bakanı Faruk Çelikin cevapları şöyle:
Sayın Bakan hoş geldiniz. Dilerseniz bakanlığınızın görev kapsamında bulunan sosyal güvenlik sisteminden başlayalım. SSKnın bir dönem iflas ettiği konuşuluyordu. Geçmişteki kötü yönetimle noktasında müşahadeleriniz nelerdir. Sizin hükümetiniz döneminizde yeniden bir yapılanmaya gidildi ve SGK çatısı oluşturuldu. Bugün gelinen durum nedir?
Sistemin geçmişte alabildiğine kötü yönetildiği bilgisi maalesef doğru. Siyasetçi bu durumun ana sorumlusu. Ancak siyasetçinin kurumun başına getirdiği bürokrat da en az siyasi kadar sorumlu. Dolayısıyla 1992den günümüze SSKda, Bağ-Kurda, Emekli Sandığındaki kötü yönetimde siyasetin, paralelinde de bürokrasinin dolayısıyla kurumları yönetmekle görevli bürokratların ortak sorumluluğu mevcut. Hiç kimse ben bürokratım diyerek kaçma şansına sahip değil. Siyasetçinin her şeyi bilme şansı yok. Demek ki o işlerin icra edilmesinde görevli bürokratlar, işlerin yanlış gitmesine çanak tuttu hatta yol gösterdi.
-Sayın Kılıçdaroğlunu mu kastediyorsunuz?
Sorumlular kendilerini bilir. Ayrıca bürokratın siyasetçiyi uyarma görevi var. Bu yapılmış mı? Yapılmamış. 7-8 yıl boyunca o kurumun (SSK) başında durulmuş ve 1999 yılına gelinmiş. Bu yıl niye önemli. Bir gecede bir kanun çıkarılmış, o kanunla milyonlarca insanın hayalleri yıkılmış. Nedir o kanun, Senin emekliğini 10 yıl uzattım, senin emekliğini 5 yıl uzattım demişsiniz insanlara. Çalışan insana diyorsunuz bunu. Geleceğini planlayan insana diyorsunuz. Birde emekçi geçiniyorsunuz, çalışanı karşınıza alıp, dün 10 yıl çalışacakken bugün 20 yıl çalışman gerekir diyorsunuz. Ne demek bu? O günün siyasileri ve bürokratları, tabi Sayın Kılıçdaroğluda bu işin içinde, ülkeyi duvara toslattılar. Sosyal güvenliği duvara toslattılar. Böyle bir yasal düzenlemeyi yapmak zorunda bıraktılar. Milyonlarca insanı mağdur ettiler. Bu işin sosyal boyutu. Ekonomik boyuta baktığımızda SSKnın 1992 yılı sonu itibariyle borcu yok. O günlere kadar hep artı vermiş.
SİSTEMİN TEMELİNİ DİNAMİTLEMİŞLER
-Koalisyonlar dönemi başlıyor?
Evet bu yıldan sonra koalisyon hükümetleri başa geliyor. Kemal Kılıçdaroğlu SSKnın başına getiriliyor. Deniyor ki, erken emeklilik. Erken emeklilik çok çok yanlış bir şey. İnsanları o gün için memnun edip, gelecek nesilleri, sistemi karartan, insanların geleceğini karartan bir uygulama. Kim yaptı bunu? Siyasi iktidar diyecekler. Hayır. Bürokrat diyecekti ki, Bu uygulama sistemin temelini dinamitlemedir, ben bu işte bu oyunda yokum Kemal Kılıçdaroğlu Genel Müdürdü. Yanlış bir karar varsa ki var, neden bu işin içinde bulundu. Sayın Kılıçdaroğlu bunun hesabını halen verebilmiş değildir. Siyasisiyle, bürokratıyla aynı kafada olan insanlar sosyal güvenlik sistemi gibi ülkeyi de kara bir noktaya, ekonomik açıdan da iflas noktasına getirdiler.
-Bu neden böyle idi Sayın Bakan?
Kötü yönetim. Siz hem sağlıkta vatandaşa hizmet sunmuyorsunuz, ilaç vermiyorsunuz, gideriniz yok, ama geliriniz var olan giderinizi de karşılamıyor. Biz ise sağlık giderlerimizi 3 misli artırdık. Sağlık giderimiz 10 milyardan 50 milyara geldi. Görüyor musunuz doğru yönetimi. Doğru yönetim hem vatandaşa güzel hizmet sunuyor, hem gelirlerin giderleri karşılama oranı arasında açık kapanıyor. Ama kötü yönetim, hem vatandaşa hizmet götüremiyor, hem gelirler giderleri karşılamıyor. Bu kötü yönetime Türkiyede bir örnek aranıyor ise, SSK açısında bakarsak, Sayın Kılıçdaroğlunun dönemi çok nettir.
Peki eski dönemlerde kadrolaşma iddiaları da ayyuka çıkmıştı. Bu kötü yönetim olarak tanımladığınız dönemde ne gibi bir personel politikası izlenmiş. Bakanlığınızın personel yapısı ne durumdadır?
Şu an bizim kurumda 30 bine yakın personel var. Bunun 28 bin civarındaki kısmı SGKda görevli. Bunun da üçte ikisinden fazlası, 22-23 bin kadarı Kılıçdaroğlu döneminde alınmış personel. Bizim personel ayrımımız filan söz konusu değil tabii. Ama buraya ideolojik amaçlarla alınmış insanları da görmüyor değiliz. Kadrolaşma süreçleri koalisyon hükümetlerinin en mahir oldukları konuların başındaydı. O konularda devletin elinde kalın kalın dosyalar var. Ama o dönemde yapılanların yargıya taşınmaması ve muafiyetiyle ilgili de bir şeyler yapılmış.
Emeklilik yaşına gelmiş 5 milyon insanın varlığından bahsediliyor. Gündeminizde emeklilikle ilgili yeni bir düzenleme var mı?
Bu konu abartılıyor çok büyütülüyor. Biz bir anlamda diyalog bakanlığıyız. Toplumun neresinde bir sancı varsa onlarla diyaloga geçip, sorunlarını dinleme sorumluluğumuz var. Biz geçmişte Sayın Kılıçdaroğlunun yapmış olduğu hataları yapma lüksüne sahip değiliz. Yani bir popülist uygulamalar bizim hükümetimizin gündeminde yok. Fakat soruyu nasıl sorarsanız cevap da o şekilde veriliyor. Emeklilikte yaşa takılanlar olarak tanımlanan kesimle görüşmeler gerçekleştirdik. Söylediğimiz nedir? Çok net, Siz bizim mali sistemimizi bozacak bir şekilde düzenleme bekliyorsanız bu mümkün değildir dedik. Onların bize getirdiği teklifleri elbette değerlendiriyoruz.
EMEĞİN SÖMÜRÜSÜYLE KARŞI KARŞIYAYIZ
-Sözleşmeli ve taşeron işçilerin birtakım sorunları var. Bunlar için ne gibi iyileştirmeler düşünülüyor?
Son dönemlerde taşeron işçilik olarak hizmet alımı iyice yaygınlaştı. Burada bir gerçek var. Ciddi anlamda emeğin sömürülmesiyle karşı karşıyayız. Bunun çözülmesi lazım. Bir kere çalışma saatleriyle ilgili kurallar işlemiyor. 45 saat çalışması gereken bir işçinin 50 saatin üzerinde çalıştırıldığına şahit oluyoruz. Günlük 8 saat çalışması gereken işçimiz 10-12 saat çalıştırılıyor. Ücret asgari ücret. Asgari ücret taban ücretidir, koruma ücretidir. Sosyal koruma ücretini biz kalıcı hale getirmişiz bu yanlış. Örgütlenme hakları yok, yıllık izin yok. Yok oğlu yok. Şimdi bu sürdürülebilir bir durum değil. Biz kamuda ve özelde, özel sektörün dünya ile rekabet şartlarını da göz önünde tutarak bir denge sağlamaya, bir orta yol bulmaya çalışıyoruz. Saydığım tüm bu olumsuzlukların ortadan kaldırılması için çalışmalarımızı tamamladık. Taslağımız hazır. Muhalefetle, sendikalarla, özel sektörle tartışarak görüşerek bu işleri bir yoluna koymamız gerekiyor.
-Ne gibi öneriler alıyorsunuz taşeronlaşma konusunda?
Hizmet alımı olmasın deniliyor. Bu nasıl olacak? Güvenlik, yemek, temizlik hizmeti almayın deniyor. Bu kadar personeli nasıl çalıştırmayı düşünüyorsunuz peki? Buna cevap veren yok. Bu çağın gereklerine uymuyor. Ulusal sözleşme de öyle diyor, hizmeti kimden aldığın önemli değil, mühim olan çalışanın hakkını koruyabiliyor musun?
-SGKda ne gibi yeni projeleriniz var?
Bizim SGKdaki atılımlarımız devam ediyor. Geçtiğimiz hafta bir yasa çıkardık. Orada önemli düzenlemeler var. Mesela şiddete maruz kalan bir kadın gelir tespitine tabi olmayacak. Sağlık hizmetleri ücretsiz verilecek kendisine. 18 yaşın altındaki gençleri anne-babasıyla irtibatlandırmayacağız. Sosyal güvenlik sistemi dinamik bir yapı. Değişen kuralların vatandaşa anlatılması için bir yayın organına ihtiyaç duyuldu. Bu amaçla bir TV kanalı kurduk. İnternet üzerinden dünyanın herhangi bir yerinden insanlarımız sistemdeki gelişmeleri takip edebilecekler.
-Özel hastanelerle ilgili olarak da birtakım şikayetler dillendiriliyor Sayın Bakan. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Biz sağlık hizmetini vatandaşa en hızlı ve en yakın yerden sunma derdindeyiz. Tabii bununla ilgili devletin birtakım teşvik destek ve takviyesi gelinde sağlık kuruluşları da en ücra noktalara kadar hastaneleri götürdüler. Özel hastanelerdeki vatandaşın ilaçların yüzde 95ini biz karşılıyoruz. Solcuların 1960lı yıllardan beri konuştuklarını biz yaptık. Genel Sağlık Sigortasını biz getirdik.
7 KARDEŞİNİ KAYBEDEN, HALKIN İÇİNDEN BİR BAKAN
Artvinin Yusufeli İlçesine bağlı bir dağ köyünde dünyaya gelen Faruk Çelik, ilçe merkezine yayan 8 saat mesafedeki bu zor koşullarda 11 yaşına kadar yaşadı. 9 kardeşi olan Bakan Çelik, 7 kardeşini basit bazı hastalıklar sebebiyle ardı ardına kaybediyor. İnşaat ustası olan ve ancak bir iki yılda bir köye uğrayabilen babası, bir süre sonra ailesini Ben çektim çocuklarıma çektirmeyeceğim diyerek Bursaya götürüyor.
BAKKAL ÇIRAKLIĞINDAN BELEDİYE BAŞKAN ADAYLIĞINA
Burada 7 sene İmam Hatip Lisesinde tahsil görüyor Faruk Çelik. Boş vakitlerinde de ağabeyinin açtığı bakkal dükkanında ve babasının inşaat işlerinde ailesine destek veriyor. 21 yaşında öğretmen olarak atanıyor. Erzincan 59. Topçu Tugayında askerliğini yapıyor. 1983 yılında, 12 Eylül İhtilalinin hemen ardından Refah Partisinde, merkez ilçe yedek üyesi olarak siyasete atılıyor. 1989da Bursa Belediye Başkan adayı ilan ediliyor. Partinin oyları Yıldırım ilçesinde 3 bin 500ten 17 bine çıkıyor. 2 Belediye Meclis üyesi çıkarılıyor.
AK PARTİ KURUCULARI ARASINDA
Daha sonra Bursa İl Başkanlığı görevine getiriliyor. 28 Şubat darbesinin ardından, Erbakan tarafından ESAM Başkanlığına getiriliyor. Fazilet Partisi içerisinde yenilikçiler-gelenekçiler şeklinde gelişen çekişmelerin kendilerine zor günler yaşattığını söyleyen Çelik, Ak Parti kurucuları arasında bulunuyor. Fazilet Partisi Meclis Grup yönetiminde görev alan Faruk Çelik, Parti Genel Başkan Yardımcılığı görevinde de bulunuyor. FPnin kapatılmasının ardından Ak Parti kurucuları arasında bulunan Çelik, 5 yıl Grup Başkanvekilliği yapıyor. 2007de seçimlerde yine Bursa milletvekili olarak seçiliyor. Yeni kabinede Çalışma Bakanlığı görevini üstleniyor. 2 yıl bu görevde bulunuyor. Sonra Devlet Bakanlığına getiriliyor..
DİYANET KANUNU ONUN DÖNEMİNDE HAZIRLANDI
Çalışma Bakanlığında sosyal güvenlik reformuna imza atıyor. Dünya ekonomik kriz yaşarken istihdamla ilgili ciddi atılımlar gerçekleştiriliyor. Bugün Türkiyenin önemli kurumlarından olan İş-Kur yine onun döneminde bugünkü yapısına kavuşturuluyor. Türkiyenin krizde aldığı ciddi önlemlerin altında yine Çelikin emekleri de bulunuyor. Krizden en az zararla çıkılmasında alınan bu önlemlerin önemli etkisi oluyor. Devlet Bakanlığı döneminde, 30 yıldır yapılamayan Diyanet Kanunu hazırlanıyor ve kabul ediliyor. Öte yandan, Alevi ve Roman vatandaşların durumu ve sıkıntılarıyla ilgili toplantılar ve çalışmalar da gerçekleştiriliyor.
YURTDIŞI TÜRKLER BAŞKANLIĞININ NE ANLAMA GELDİĞİNİ İSRAİL ÇOK İYİ BİLİYOR
Belki en önemli icraatı Yurtdışı Türkler ve Akrabalar Topluluklar Başkanlığı adında son derece stratejik öneme haiz bir kurumun kurulması fikrini ortaya atması oluyor. Bu kurum kısa sürede kurularak faaliyetlerine başlıyor. Faruk Çelik şöyle anlatıyor: Yurtdışına çıktığımda diğer ülkelerde gördüğüm; örneğin Almanların güçlü vakıfları, Ermenilerin, Bulgarların diaspora bakanlıkları mevcuttu. Gürcülerin, İsrailin belli kurumları var, bazılarının diaspora müşteşarlıkları var. Herkes dışarıya dönük birimler oluşturup hinterlandını ona göre dizayn ederken, biz maalesef içine kapalı sinmiş bir görünüm veriyorduk. Biz Osmanlının mirasçısı, bakiyesi değilmişiz gibi, dışarıda hiçbir sorunumuz ve sorumluluğumuz yokmuş gibi davranamazdık. Bu kaygıdan hareketle Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığını kurduk. Ben bugün bu birimin birçok milletvekili tarafından bile tam olarak ne anlama geldiğinin idrak edilebildiğini sanmıyorum. Ancak Almanya, Rusya, Bulgaristan, Gürcistan, İsrail Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukların ne anlama geldiğini çok iyi biliyor. Bu kurumumuzda bizim bütün dünyadaki soydaşlarımızın, vatandaşlarımızın halini, sorunlarını bilen, her dili bilen 300ün üzerinde uzmanımız var. Bu birim önemli çalışmalar yapıyor.
Kıdem Tazminatı Fonu, adil bir sistem olacak
-Kıdem tazminatı kaldırılacak şeklinde iddialar dolaşıyor?
Yok öyle şey. Hazırladığımız taslağın içerisinde bunu da düzenliyoruz. Türkiyede çalışanların ancak yüzde 10u kıdem tazminatını hak edebiliyor. Diğerleri hak edemiyor. Niye? 12 ay çalışma zorunluluğu var. 12 ay çalışmayınca bir işçimiz kıdem tazminatı alamıyor. Yıllık bir brüt maaş miktarındaki bu tazminatı alamıyor. Kıdem tazminatı sistemimiz çalışmıyor.
Hükümet olarak bir Kıdem Tazminatı Fonu getirmek istedik, tepkileri biliyorsunuz. Bizim sistemimiz ne getiriyordu onu özetleyeyim. Bir ay çalıştınız. İşveren kıdem tazminatı primini direkt bu fona yatıracak. Bu şekilde herkes kıdem tazminat fonundan yararlanabilecek. Herkese çalıştığı gün kadar tazminat hakkı düzenlemesi getiriyor bu sistem. Adil bir sistem. Mevcut hakları da koruyoruz bu arada.
-Memurların rotasyonu şeklinde tartışmalar var?
Rotasyon diye bir uygulama peşinde değiliz. Sivil toplum örgütlerine şunu sorduk, Hakkâride öğretmen olsun mu?, Edirne de olsun mu?, olsun dediler. Doktor, hemşire yine aynı şekilde.. Her yerde olacak.. Ancak bunu da adil bir şekilde dağıtmak lazım. Bizim dediğimiz bu idi. Şu anki sistemde adam gitmiş Şırnaka orada öğretmen, on yıldır orada. Gelmek istiyor, gelemiyor. Başka birisi Ankarada çalışıyor. Bu sistem mesleki memurlarla ilgili idi. Zaten var olan uygulamanın çatısını koyacağız. Mesela Gümrük Bakanlığı rotasyon sistemini koymuş. Çalışanlar 3-4 yıl içerisinde yer değiştirmek durumundalar. Bu çatı çerçevesinde herkes geleceğini görecek. Amacımız 2 milyon memuru rotasyona tabi tutmak değil. Vatandaşın hizmete daha iyi şartlarda ulaşmasını sağlamak.
BELEDİYE ÇALIŞANLARINA KADRO MÜJDESİ
-Sözleşmeli çalışanların kadroya geçirilmesi gibi bir gelişme söz konusu olacak mı?
Biz hükümet olarak sözleşmeli çalışan 205 bin çalışanı kadroya aldık zaten. Bu arada belediyelerde çalışan sözleşmeli personeli kesin olarak kadrolu hale getireceğiz. Bu arada diğerlerinin durumunu da değerlendireceğiz. Türkiyede 164 bin sözleşmeli personel var. Bunun 75 bini KİTlerde 90 bini de diğer kurumlarda. Türkiyenin personel statüsü dağınık bir görünüm arz ediyor. Mesela kamuda 590 bin, özel sektörde ise 600 bin civarında taşeron işçi gözüküyor. Ancak biz bu rakamın toplamda 2 milyon civarında olduğunu değerlendiriyoruz.
Yeni Akit