GÜNDEM
Evren'in ardından; 12 Eylül'ün utanç tablosu!
Türkiye, tam 35 yıl önce tarihine bir utanç vesikası olarak geçecek karanlık bir sabaha uyandı. Takvimler 12 Eylül 1980'i gösterirken duyulan tank gürültüleri, izleri bugün bile silinmeyen bir insanlık suçunun gelişini haber veriyordu. Türkiye, 27 Mayıs 1960 Darbesi ve 12 Mart 1971 Muhtırası'ndan sonra bir kez daha, "Asmayıp da besleyelim mi" diyen ruhsuz bir anlayışın yönetimine girdi.
ERDAL EREN 17 YAŞINDA ASILDI
İhtilal mahkemelerinde yapılan sözde yargılamalarda, 517 kişiye idam cezası verildi, bu cezalardan 50'si infaz edildi. 17 yaşındaki Erdal Eren'in idam kararı Yargıtay tarafından iki kere iptal edilmiş olmasına karşın, Milli Güvenlik Konseyi tarafından onaylanarak 13 Aralık 1980'de infaz edildi.
ABD BÜYÜKELÇİSİ'NİN KRİPTOSU
Dönemin ABD Büyükelçisi'nin ülkesine gönderdiği kriptoya, "Bizim çocuklar işi bitirdi" diye geçen 12 Eylül Askeri Darbesi'nin cunta yönetimi, daha da ileri giderek "Burunlarının kanaması halinde cezaevindeki herkesin öldürülmesi" talimatını verdi. Darbenin başındaki komutan Kenan Evren, yıllar sonra katıldığı bir televizyon programında, bu emri doğruladı.
DAYANAK İÇ HİZMET KANUNU'YDU
Dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren'in başını çektiği beş generalden oluşan cunta yönetiminin, geçen Temmuz ayında kaldırılan TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35. Maddesinde yer alan 'Cumhuriyeti kollama ve koruma görevini' dayanak göstererek gerçekleştirdiği darbe, yıllar sonra da olsa şimdi yargıya hesap veriyor. Darbenin hayattaki komutanları Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya, geçen yıl açılan davanın sanıkları olarak 'ağırlaştırılmış müebbet' talebiyle yargılanıyorlar.
PARTi LiDERLERİ SÜRGÜN EDİLDİ
Darbenin sabahı saat 05.30'da Süleyman Demirel, Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan'a, Genelkurmay Başkanı Kenan Evren tarafından, "TSK'nın yönetime el koyduğu, hükümetin feshedildiği, parlamento üyeliklerinin sona erdiğini" bildiren birer tebliğ gönderildi. Aynı sabah Ecevit ve Demirel eşleriyle birlikte aynı uçakla Hamzakoy'a, Necmettin Erbakan ise Uzunada'ya götürüldüler. Evinde bulunamayan Alparslan Türkeş ise 14 Eylül'de teslim oldu ve Uzunada'ya gönderildi.
BİRÇOK AYDIN FAİLİ MEÇHUL CİNAYETE KURBAN GİTTİ
Türkiye'yi 12 Eylül darbesine götüren süreçte, 1970'li yıllarda başlayan ve giderek tırmanan sağ-sol çatışmaları dikkat cekiyordu. Sıkıyönetim uygulamasına rağmen bu çatışmaların durulmaması ve giderek alevlenmesi, askerin darbeye zemin hazırlamak için bilerek seyirci kaldığı gerçeğini su yüzüne çıkardı. Sadece sağ ve sol grupların çatışmaları değil, art arda yaşanan suikastler de darbenin gelişini hızlandırdı. Şubat 1979 Milliyet Gazetesi Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi öldürüldü. Darbeye kadar geçen sürede, Prof. Cavit Orhan Tütengil, Ümit Kaftancıoğlu, MHP Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak, Maden-İş Sandikası genel Başkanı Kemal Türkler uğradıkları saldırılarda can verdiler.
İLK İŞARET UYARI MEKTUBU
İstikrarsızlıkların yaşandığı bir dönemde gerginleşen ortam cuntacıların işini kolaylaştırdı. Demirel'in Başbakanlığı'nda kurulan azınlık hükümeti döneminde de gerilim tırmandı. Darbenin ilk işareti olan TSK'nın 'uyarı mektubu', 27 Aralık 1979'da Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'e verildi. Genelkurmay Başkanı Kenan Evren, Kara Kuvvetleri Komutanı Nurettin Ersin, Deniz Kuvvetleri Komutanı Bülend Ulusu, Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya ile Jandarma Genel Komutanı Sedat Celasun'un imzasını taşıyan mektupta, ülkedeki iç karışıklıklardan duyulan rahatsızlık dile getiriliyordu.
YARGILAMANIN ÖNÜ AÇILDI
Halen yürürlükte olan 1982 Anayasası, 7 Kasım 1982'de yapılan tartışmalı bir halk oylamasıyla kabul edildi. Beyaz zarflara konarak atılan oy pusulalarında mavi rengin fark edileceğinden endişe eden çok sayıda yurttaşın, bu çekince ile Anayasa'ya "Evet" dediği yıllarca konuşuldu. Aynı halk oylamasıyla Evren Cumhurbaşkanı seçildi. Anayasa'daki geçici 15. Madde ise cuntacıların yargılanmalarını engelledi. 2010'daki Anayasa değişikliğiyle bu madde kaldırıldı; Evren ve Şahinkaya hakkında dava açıldı ve mahkemelerde hesap soruldu.
RAKAMLARLA UTANÇ
- Bir milyon 683 bin kişi fişlendi, bir milyona yakın kişi gözaltına alındı.
- 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.
- 517 kişiye idam cezası verildi. 50 kişi asıldı.
- 71 bin kişi irtica ve komünizm propagandası suçlamasıyla, 98 bin 404 kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılandı.
- 50 binin üzerinde kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı. 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı. 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti.
- Yaklaşık 300 kişi gözaltındayken öldürüldü. 171 kişi işkenceden öldü.
- 937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı. 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu.
- 3 bin 854 öğretmen, 120 öğretim üyesi ve 47 hakimin işine son verildi. 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi.
Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi. 31 gazeteci cezaevine girdi. 300 gazeteci saldırıya uğradı.
3 gazeteci silahla öldürüldü. Gazeteler 300 gün yayın yapamadı. 13 büyük gazete için 303 dava açıldı.
- Cezaevlerinde 299 kişi yaşamını yitirdi.