EĞİTİM
Eski Okul Müdürlerinden Yeni Okul Müdürlerine
İdareci atama yönetmenliğindeki yeni değişikler, beni çok eski zamanlarda okullarda idarecilik yapan müdürlerin halini şöyle bir yoklamama sebep oldu. 'Okul giriş kapısında sabahları elleri arkasında, başı dik ve hafif göğüs şişkin, etrafı alımlı bir şekilde yoklayan bakışlarla çevresine 'Ben' buradayım duruşunun heybetini olabildiğince vermeye çalışan tavırlar...
Okul müdürlerini, makamını öğretmenlerin başında disiplin ve düzeni sağlamaya çalışan amir konumunu bozmama adına çaba gösteren eğitim kökenli insanların pürmelali olarak hatırlıyorum. Velilerin memnuniyetini sağlama adına öğretmenini yeri geldiğinde arka plana atan ve okul başarısını sağlamak için yeri geldiğinde öğretmenlerin ve öğrencilerin varlığını insancıl açıdan sorgulamaya değer görmeyen bir anlayıştan uzaklaşmanın emarelerini yaşamanın hazzını tadıyorum.
Vali ve Kaymakamların makam odalarından daha gösterişli okul müdür odalarının varlığı, yıllarca öğrenci ve veliler hatta öğretmenler için kapıyı çalmada tereddütler içeren bir olgudur. Ülkemin okulları, İşgal ettiği yöneticilik kadrosunu bırakmak istemediği gibi o makama kendinden başkasını layık görmenin erdemliğinden uzak algıya sahip olan insanlar tarafından yıllarca yönetildi. O anlayış görevden alındığında vazgeçilmez olduğunu göstermek için defalarca idare mahkemelerinin kapılarını aşındırdı. Uzun yıllar idarecilik yaptıktan sonra başarısızlığı kendisinde görmeyerek, yeniden sınıflarda öğretmenlik yapmanın çevresi tarafından utanç verici ve küçük düşürücü bir eylem olduğuna inandırıldı. Tüm idarecilerin böyle olduğunu kesin olarak söylemek ne kadar yanlışsa, genelleme yapacak derecede yaygın olduğunu söylemek bir o kadar yanlış olmayacaktır.
Eğitimci olmanın ve bunu idarecilikte eğitimin yapısı ile bağdaştırmanın önemini kavrayamamanın beraberinde getirdiği eğitim anlayışı, yıllardır fikri hür ve bağımsız bireyleri yetiştirmenin önünde hep engel olarak kalmıştır. Okul yönetimini öğretmenin ve öğrencinin giriş çıkış saatlerini, giysilerini kontrol etmekten, okul binasının yapısını ve güvenliğini sağlamaktan ibaret olduğunu düşünerek, öğretmenlerin aralarındaki problemleri görmezden gelen ve öğrenciyi okula alıştırmada kendisinin ilk başta gelen etmen olduğunu unutan bir idarecilik anlayışının, artık son bulacağını nihayet yeni idareci atama yönetmenliğinden anlıyoruz.
Artık okul idarecilerinin 4 yıl ve eğer başarılı görülürlerse ikinci bir 4 yılda görevde kalacak olmaları, ilelebet koltuğa bağlı kalamayacaklarını gösterdiği gibi, başarılı olup olmamalarında okuldaki öğretmenlerin ve öğrenci meclisinin vereceği notlarla da belirlenecek olması, sosyalleşen bir idareci varlığının zamanla ortaya çıkmasına sebep olacaktır.
Özellikle müdürlerin başarısını ölçmede yer alan 'Öğretmen ve öğrencileri motive ediyor mu? Öğrencileri sosyal faaliyetlere teşvik ediyor mu? Okulda öğretmen ve öğrencilerin görüşüne başvuruyor mu? Velilerle iletişimini sürekli kılıyor mu? Gibi vb. Ölçütlerin olması, Türkiye'de sınavla atanan okul müdürlerinden artık birçok birleşen ve paydaşların belirleyeceği yeni atanan müdürlerin olacağına işaret ediyor.
İdarecileri değerlendirmede öğretmen, öğrenci ve velilere verilecek mebbis de özel şifrelerle değerlendirilmelerin yapılması, Milli Eğitim Bakanlığı'nın bu durum üzerinde ne kadar ciddiyetle durduğunu gösteriyor.
Her okul müdürünün başarı sağlamada kendi ekibini ( müdür yardımcılarını) belirlemesi okul yönetiminin kişisel bir başarıya endekslemektense, ekip işi olduğunu gösteren bir gelişme olarak görebileceğimiz diğer önemli bir adım olarak karşımızda durmaktadır. Böylece idarecilerin kendi aralarındaki uyumundan ve öğretmenlerin idarecilerle olan ilişkine kadar sağlam temeller oluşturmada önemli düzenlemeler içeren yeni yönetmenliğin hayata geçmesinin ehemmiyeti daha da anlaşılmaktadır.
Bu adımı gerçekleştiren başta Sayın Bakanımız Nabi Avcı olmak üzere tüm Bakanlık bürokratlarının yerinde bir teşekkürü hak ettiklerini söylememiz abartı olmayacaktır.
İkram Bağcı Milat Gazetesi