GÜNDEM
Erdoğan’ı devirme nedenleri bu listede saklı
Erdoğan’ı devirme nedenleri bu listede saklı
20 Aralık 2013, Cuma
Önce şunların altını bir çizeyim. Hatta çizmekle kalmayıp boldlayayım. Hatta tırnak içine alıp büyük harflerle yazayım:
“BİR BAKAN HIRSIZLIK YAPABİLİR Mİ? YAPABİLİR. MEMLEKETTE YOLSUZLUK YAPANLAR VAR MIDIR? VARDIR. KİM NE YEMİŞSE HARAM ZIKKIM OLSUN MU? OLSUN. YOLSUZLUK, VARSIN OLSUN MU? OLMASIN.”
Şimdi gelelim işin nirengi noktasına, mihenk taşına, bam teline...
Önce şöyle bir geriye yaslanalım ve tüm duygularımızdan arınalım; gözlerimizi kapatarak şu 11 yıllık iktidarda neler yapıldı, ona bir bakalım:
1961’den beri IMF’den borç alıp “memleket yönettiğini zannedenler” vardı. 52 yıldır IMF’ye borçluyduk. 2013’te borç sıfırlandı.
Konut edindirme yardımı (KEY) adı altında, çalışanlardan kesilen milyarlarca para, konut yapımına gitmedi; haydi gitmedi, bari iade edilsindi, iade de edilmedi. Bu 11 yıllık iktidar iade etti.
Özel banka kurup kendi bankasını hortumlayanların devlete yüklediği 65 milyar dolar bu 11 yılda ödendi.
2002’de 13 milyon turistin geldiği Türkiye’ye bu yıl 36 milyon turist geldi. İlk kez İngiltere, Almanya, Rusya’yı geçtik.
1939’dan sonraki en büyük küresel ekonomik kriz 70 yıl sonra yani 2009’da yaşandı. Almanya hariç tüm Batı ülkeleri krize girdi, bazıları resmen battı. Kriz, Türkiye’nin yanından ise “rüzgâr gibi geçti”.
Okullarda ders kitapları ücretsiz olarak dağıtıldı.
Cumhuriyet tarihi boyunca yapılan derslik sayısından daha fazlası bu 11 yılda yapıldı.
Bilgisayarın girmediği okul kalmadı. Akıllı tahtanın girdiği okul sayısı ise hızla yükseliyor.
Yüzyıllardır söylenen “Bu soğuklarda Allah kimseyi kömürsüz bırakmasın” cümlesi 11 yıl boyunca söylenmedi, söylenmesine gerek kalmadı.
MGK’ya ilk kez sivil bir genel sekreter atandı.
Darbecilerin “dayandığı”, TSK’nın İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesi kaldırıldı.
Örneğin bir öğretmen, bir tapu memuru, bir adliye kâtibi, hatta bir milletvekiline başörtülü olabilme hürriyeti tanındı.
Kuran kurslarına bir ilkokul çocuğunun gidebilmesini engelleyen yasa değiştirildi.
Aynı sınava giren ama soruların tamamını yapsa dahi hukuk, tıp gibi fakültelere giremeyen imam hatip ya da meslek lisesi öğrencilerinin katsayı mağduriyeti giderildi.
Devletin televizyonunda Kürt diyenin içeri tıkıldığı bir ortamdan kesintisiz Kürtçe yayın yapılması noktasına gelindi.
Alevilerle ilgili birtakım haklar tam sağlanamasa da cumhuriyet tarihinde ilk kez müfredatta Alevilikle ilgili konular yer aldı.
Marmaray, bölünmüş yollar, her ile havaalanı, her ile üniversite yapıldı.
AB’ye vizesiz seyahat imkanını sağlayan protokol imzalandı.
Bir şekilde hepinizin yolu hastaneye düştüğü için sağlık alanındaki icraatı yazmayı ise gereksiz buluyorum.
El konulan azınlık vakıf mallarının iadesine karar verildi.
Ahdamar, Sümela gibi alanlarda kiliseler restore edildi, ibadete de açıldı.
Köy mahiyetinde olan beldeler, kamusal tasarrufa gayesiyle belediye olmaktan çıkarıldı.
Yurtiçinde veya yurtdışında ne kadar vakıf eseri varsa büyük bir kısmı restore edildi, gerisi restore ediliyor.
Dünya liderlerinin karşısında ezik, pısmış bir anlayıştan, gururlu ve onurlu bir anlayışa geçtik.
Evet, şimdi bunları yazınca eminim ki şunu diyenler olacaktır: “Ben de yapılmayanları sayayım mı?”
Yapılmayanları ben de biliyorum. Keza yapılamayanları da... Bunları da çok yakında yazacağım.
Bu memleket hem Başbakan Erdoğan’a yaltaklanan şahsiyetsiz güruhtan hem de Erdoğan’a küfretmeyi maharet sayanlardan çok çekti.
Tayyip Erdoğan benim babamın oğlu değil... Birileri için mesele “Tayyip Erdoğan meselesi”olabilir. Ama benim meselem, “şahıs” değil, “şahsiyet”tir.
Sadece tarihin tekerrür etmemesi için bir şeyler yazıyorum. O yüzden 28 Temmuz 2013’te bu köşede yazdığım “Erdoğan’la ilgili bir bilmece” başlıklı yazımı okumadıysanız, okumanızı isterim.
Tarihin tekerrürü noktasındaki “derdimi”, sanıyorum orada daha iyi anlattım.
“BİR BAKAN HIRSIZLIK YAPABİLİR Mİ? YAPABİLİR. MEMLEKETTE YOLSUZLUK YAPANLAR VAR MIDIR? VARDIR. KİM NE YEMİŞSE HARAM ZIKKIM OLSUN MU? OLSUN. YOLSUZLUK, VARSIN OLSUN MU? OLMASIN.”
Şimdi gelelim işin nirengi noktasına, mihenk taşına, bam teline...
Önce şöyle bir geriye yaslanalım ve tüm duygularımızdan arınalım; gözlerimizi kapatarak şu 11 yıllık iktidarda neler yapıldı, ona bir bakalım:
1961’den beri IMF’den borç alıp “memleket yönettiğini zannedenler” vardı. 52 yıldır IMF’ye borçluyduk. 2013’te borç sıfırlandı.
Konut edindirme yardımı (KEY) adı altında, çalışanlardan kesilen milyarlarca para, konut yapımına gitmedi; haydi gitmedi, bari iade edilsindi, iade de edilmedi. Bu 11 yıllık iktidar iade etti.
Özel banka kurup kendi bankasını hortumlayanların devlete yüklediği 65 milyar dolar bu 11 yılda ödendi.
2002’de 13 milyon turistin geldiği Türkiye’ye bu yıl 36 milyon turist geldi. İlk kez İngiltere, Almanya, Rusya’yı geçtik.
1939’dan sonraki en büyük küresel ekonomik kriz 70 yıl sonra yani 2009’da yaşandı. Almanya hariç tüm Batı ülkeleri krize girdi, bazıları resmen battı. Kriz, Türkiye’nin yanından ise “rüzgâr gibi geçti”.
Okullarda ders kitapları ücretsiz olarak dağıtıldı.
Cumhuriyet tarihi boyunca yapılan derslik sayısından daha fazlası bu 11 yılda yapıldı.
Bilgisayarın girmediği okul kalmadı. Akıllı tahtanın girdiği okul sayısı ise hızla yükseliyor.
Yüzyıllardır söylenen “Bu soğuklarda Allah kimseyi kömürsüz bırakmasın” cümlesi 11 yıl boyunca söylenmedi, söylenmesine gerek kalmadı.
MGK’ya ilk kez sivil bir genel sekreter atandı.
Darbecilerin “dayandığı”, TSK’nın İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesi kaldırıldı.
Örneğin bir öğretmen, bir tapu memuru, bir adliye kâtibi, hatta bir milletvekiline başörtülü olabilme hürriyeti tanındı.
Kuran kurslarına bir ilkokul çocuğunun gidebilmesini engelleyen yasa değiştirildi.
Aynı sınava giren ama soruların tamamını yapsa dahi hukuk, tıp gibi fakültelere giremeyen imam hatip ya da meslek lisesi öğrencilerinin katsayı mağduriyeti giderildi.
Devletin televizyonunda Kürt diyenin içeri tıkıldığı bir ortamdan kesintisiz Kürtçe yayın yapılması noktasına gelindi.
Alevilerle ilgili birtakım haklar tam sağlanamasa da cumhuriyet tarihinde ilk kez müfredatta Alevilikle ilgili konular yer aldı.
Marmaray, bölünmüş yollar, her ile havaalanı, her ile üniversite yapıldı.
AB’ye vizesiz seyahat imkanını sağlayan protokol imzalandı.
Bir şekilde hepinizin yolu hastaneye düştüğü için sağlık alanındaki icraatı yazmayı ise gereksiz buluyorum.
El konulan azınlık vakıf mallarının iadesine karar verildi.
Ahdamar, Sümela gibi alanlarda kiliseler restore edildi, ibadete de açıldı.
Köy mahiyetinde olan beldeler, kamusal tasarrufa gayesiyle belediye olmaktan çıkarıldı.
Yurtiçinde veya yurtdışında ne kadar vakıf eseri varsa büyük bir kısmı restore edildi, gerisi restore ediliyor.
Dünya liderlerinin karşısında ezik, pısmış bir anlayıştan, gururlu ve onurlu bir anlayışa geçtik.
Evet, şimdi bunları yazınca eminim ki şunu diyenler olacaktır: “Ben de yapılmayanları sayayım mı?”
Yapılmayanları ben de biliyorum. Keza yapılamayanları da... Bunları da çok yakında yazacağım.
Bu memleket hem Başbakan Erdoğan’a yaltaklanan şahsiyetsiz güruhtan hem de Erdoğan’a küfretmeyi maharet sayanlardan çok çekti.
Tayyip Erdoğan benim babamın oğlu değil... Birileri için mesele “Tayyip Erdoğan meselesi”olabilir. Ama benim meselem, “şahıs” değil, “şahsiyet”tir.
Sadece tarihin tekerrür etmemesi için bir şeyler yazıyorum. O yüzden 28 Temmuz 2013’te bu köşede yazdığım “Erdoğan’la ilgili bir bilmece” başlıklı yazımı okumadıysanız, okumanızı isterim.
Tarihin tekerrürü noktasındaki “derdimi”, sanıyorum orada daha iyi anlattım.
Fikri Akyüz / Akşam