EĞİTİM
Eğitim tarihini yazanlar bizi hayırla yad eder
Hüseyin Çelik, Yalova Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından düzenlenen Yalova'nın Eğitimde Dünü Bugünü ve Geleceği" adlı çalıştayın kapanış konuşmasını yaptı.
Çelik, Yalova merkeze bağlı Kadıköy beldesinde bulunan bir otelin konferans salonunda gerçekleşen etkinlikte, Milli Eğitim Bakanlığı yaptığı dönemde yaşadığı sıkıntıları dile getirdi.
Eğitim için yapılacak daha çok iş olduğunu kaydeden Çelik, şöyle devam etti: "Ben fırtınalı bir zamanda, okyanus dalgalarının gemiler batırdığı bir dönemde Milli Eğitim Bakanı oldum. Sayın Ahmet Necdet Sezer, bir muhalefet partisinin genel başkanı gibi bize muamele ederdi. Kararname gönderirdik, 5 ay orada beklerdi, sonra geri gönderirdi. Hiçbir açıklama yapmadan. Efendim, Anayasa Mahkemesi, akla ziyan icraatlara imza atıyordu. Kanun çıkarırdık, Sayın Sezer bize iade ederdi, bir daha çıkarırdık, Anayasa Mahkemesi'ne gönderirdi orada iptal edilirdi. Danıştay bizi çalıştırmamaya ahdetmişti. Yargıtay, benim bürokratları içeri atmak için akla, hayale gelmez entrikalar peşindeydi. Benim o dönemki müsteşarım Sayın Necat Birinci'nin peşinden devam eden 10'larca dava var. Sivil ve askeri bürokrasiden oluşan bir vesayet sistemi vardı. YÖK başka bir âlemdi, Üniversitelerarası Kurul başka bir âlemdi. Burada öğretim görevlisi hocalarımız var onun ne olduğunu bilirler. Sendikalar bir taraftan, Meclis içi muhalefet bir taraftan. Medyada 3 günün 2'sinde benim aleyhime bir manşet yoksa hiçbir şey yoktur' derdik biz. Güllük gülistanlık' derdik biz. Böyle bir dönemde biz bu işleri yaptık arkadaşlar."
Konuşmasına bir fıkra anlatarak devam eden Çelik, "Temel hacca gitmiş. Dönüşte Temel ne yaptın?' demişler. Büyük şeytanı taşladım, sonra ortanca, sonra da küçük şeytanı taşladım' demiş. Başka bir şey yapmadın mı?' diye sormuşlar. Şeytan taşlamaktan ibadete vakit kalmadı ki' demiş. Eğitim tarihini yazanlar bir elimizle şeytan taşlayıp bir elimizle ibadet ettiğimiz halde, bizim yaptıklarımızı herhalde hayırla yâd edeceklerdir. Bu herkes biliyor." dedi.
Türkiye'de uzun yıllar yaşanılan tüm başarısızlıklarda nüfusun suçlandığını ifade eden Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz canımız sıkıldıkça hep suçu nüfusumuzda bulmuşuz. canım bizim nüfusumuz çok büyük, galiba çok doğuruyorlar' falan filan dediler. Geç bunları kardeşim. Esas bizim derdimiz bu değil. Türkiye'de yönetenlerin zaafı, yönetenlerin beceriksizliği hep bizim nüfusumuza fatura edilmiş. Bizim topraklarımız 200 milyon nüfusu çok rahatlıkla besler. Şuna katılıyorum: Eğer nüfus sağlıksız, eğitimsiz, idealizmden mahrum olursa, karnı tok, sırtı pek olmazsa, o nüfus başınıza bela olur. Nüfus her zaman nüfuz değildir arkadaşlar. Nüfusunuz eğitimli olursa bu sizin için aynı zamanda nüfuz haline gelir. Sayın Başbakan bütün nikâhlarda asgari 3 çocuk' diyor. Birileri kendi aklınca ti'ye alıyor. Efendim kim bakacak buna' diyorlar. Arkadaşlar fakirin çocuk problemi var mı? Fakirin zaten bir düzine var. Esas çocuğu olmayan zenginlerdir, hali vakti yerinde olanlardır, koca koca holding sahipleridir, valilerdir, büyükelçilerdir, profesörlerdir. Öyle değil mi? köylü vatandaşa sen çocuk yapma' desen de yapacak. Çünkü kuzuya, ineğe, çarşıya, pazara lazım. Mesele bu. Onun için mevcut olan genç ve dinamik nüfusumuzun çok çok iyi ve kaliteli bir nüfus olarak eğitmemiz gerekiyor."
Üniversite sınavlarında alınan sonuçları da değerlendiren Çelik, "Bizim medyamıza şenlik lazım. Efendim sıfırcılar şöyle, şu kadar sıfır alan oldu. Aynı sınavı Amerika'da yapın sıfır alanlar Türkiye'nin 10 katı çıkar. Eğitimi bilen arkadaşlar bilirler. Amerika'da liseyi bitiren, okuma yazması olmayan yığınla çocuk var." ifadesini kullandı.
Çelik, ardından çalıştaya katılanlarla birlikte hatıra fotoğrafı çektirdi.