EĞİTİM
'Dinçer'in hayaleti bakanlıkta geziyor'
Eş durumundan öğretmen atamaları ile ilgili, Başbakan Erdoğan ve Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'nın girişimleri, öğretmenlerin derdine derman olmaya yetmedi. Bir öğretmen eşinin feryadını paylaşmak istedim.
11 Şubat 2013, Pazartesi
Ömer Dinçer, Başbakan Erdoğanın en güvendiği isimlerden idi. Milli Eğitim Bakanı olmadan önce, kamuda yapılan reformların altında imzası bulunan isimdi.
Başbakan Erdoğan, Milli Eğitim gibi kritik ve zor bir görevin üstesinden de geleceğini düşünerek, bu koltuğu emanet etti.
Dinçer, yapılamaz, başarılamaz denilen 4+4+4 düzenlemesini başarı ile hayata geçirdi. Ancak sistemin köhnemişliği ve öğretmen camiasının güçlü lobisi, Ömer Dinçerin elini kolunu bağladı.
Sonrasında öğretmenlerin dikkate alınması gereken taleplerini geri çevirdi. Bu da yetmiyormuş gibi yaşananları kişisel meselesi haline dönüşmesine engel olmadı. Ardından bildik gelişme yaşandı. Bazı bakanlar 10 yıl görev yapabilirken, Dinçer daha bakanlığının 18inci ayında görevden alınmış oldu.
Yeni Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, entelektüel birikimi ve Milli Eğitim Komisyonu Başkanı olarak da Dinçer döneminde yapılan pek çok önemli düzenlemenin aslında arka plandaki mimarı oldu. 4+4+4 dahil Avcının her kesimin kabul ettiği kişisel duruşları olmasa idi 4+4+4 düzenlemesinin Meclisten geçmesi çoooook daha zor olabilirdi.
Bakan Avcıdan eğitim camiasının acil olarak iki büyük beklentisi vardı.
Biri eş durumundan yer değiştirme talepleri,
ikincisi de yeni atamalar.
Şubat ayı atama talebinde bulunanlardan hükümetin tavrını bilenler, bu isteklerinin karşılanmasının mümkün olmayacağını biliyorlardı.
Eş durumundan yer değiştirmek isteyenlerin taleplerinin karşılanacağı ise bizzat Başbakan Erdoğan tarafından AK Parti Grup Toplantısında açıklandı.
Buna ilişkin hazırlıklar yapıldı, talep edilen yerde öğretmen ihtiyaçları belirlendi, talepler dikkate alındı ve ortaya bir tablo çıktı.
Bu konuda ne tür gelişmeler olduğunu size bir okuyucu mektubu ile anlatmaya çalışacağım.
Bu yazıyı yazarken okuyucumdan izin almadım. Adının baş harfleri değil, ben ondan kendi adımın ilk harfleri olan Ü. T. olarak bahsedeceğim. İsmini vermeden sadece yaşadıklarını anlattığı bilgileri paylaşacağım.
6 Aralık 2012de Çok tehlikeli konulara girdiğimi biliyorum başlıklı bir yazı yazmıştım. Yazıda öğretmenlere yönelik eleştirel pek çok nokta vardı.
Aynı gün, Sırça köşkünüzden mesele böyle görünüyorsa biz ne yapalım diye sitemde bulunduğu bir mail gönderdi. Atamayı lütuf haline getirince hiçbir konuda ses çıkarılmaması istendiğini belirttiği mailinde, benim yazımda Yüksek perdeden meseleyi ele alıp golü kıvrak bir hareketle öğretmenlerin kalesine bıraktınız diye devam ediyordu.
Ben de Ü. T.ye sırça köşkte oturduğumu söylemesinden hareketle ona kendi sırça köşkümü anlatan bir cevap yazmıştım. Özeti şöyle idi:
Her sabah (pazar günü bu anlattığımın dışında değil) saat 06.45'te işimin başında oluyorum.
Gün boyu, haber, görüşme trafiği sürüyor.
Akşam 18.30-19.30 arasında eve geliyorum.
Yol dahil bir saat kadar mola vermiş oluyorum.
Sonrasında evde masamın başında bu kez telefon ve haber trafiği.
Ta 00.30'a kadar bu tempo sürüyor.
Şikayetçi miyim. Kesinlikle değil.
MEĞER NE DURUMDA OLANLAR VARMIŞ
Ü.T. cevaben yazdığı mailde paylaştığı bilgilerden sonra kendimle ilgili yazdıklarımdan utandım. Yoğun çalışmanın ne olduğuna dair okuduğum örnek ve üstüne çoluk çocuğundan ayrı olmanın ne anlama geldiğini öğrendiğimde içim titredi.
Uzun fakat tek bir kelimesinde bile nezaketi elden bırakmayan mailinin özeti şöyle idi:
Sırça köşkünüzün nasıl olduğunu öğrendim. Sizin dost olduğununuzu düşünüp "Dost acı söyler" söylemi ile yazınızı tekrar gözden geçirip, ikinci kez kalvyeme sarılıyorum.
Ben de size küçük dünyamdan bahsedeyim. Bendeniz Gazi Ünv. Elektrik Öğretmenliği mezunuyum. Şuan kamuda elektrik teknisyeni olarak çalışıyorum. Eşim de Konyanın Seydişehrinde öğretmen. Ben sabah dokuz akşam 18 arası çalışıyorum.
Mesaim o kadar yoğun ki, çoğu zaman öğle arası bile çalışıyorum. Çünkü bulunduğum yerde teknik personel olarak tekim.
Bazen oluyor ki aynı anda üç farklı amir benden üç farklı iş yapmamı bekliyor. İş dönüşü eve nasıl girdiği mi bile bilmiyorum.
Akşamları da Ahmet Yesevi Üniversitesinde uzaktan eğitimle Bilgisayar Mühendisliği derslerini canlı olarak netden izliyorum ve ders çalışıyorum.
Akşamları da Ahmet Yesevi Üniversitesinde uzaktan eğitimle Bilgisayar Mühendisliği derslerini canlı olarak netden izliyorum ve ders çalışıyorum.
Cuma akşamları da otobüs veya trenle ailemin yanına gidiyor pazartesi sabah mesaiye eliyorum. Sayın Bakanın uygulamaları sayesinde ailemle bir araya gelmem en erken ağustos 2013 de lacak (nasipse). Olmadı bir yıl sonra, yine olmadı, bir yıl daha bekle.
Her fırsatta öğretmenlik mesleğine birileri tarafından çakılmasından da usandık.Çok şey değil sadece küçük dünyamda ailemle olmak ve yarınlara umutla bakmak istiyorum.
Çok mu şey istiyorum?
Başbakan ve yeni Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcının girişimlerinden sonra yaşadığı hayal kırıklığını ise dün paylaştığı maille şöyle anlatıyor. Biraz uzunca ama aynen paylaşmak istiyorum:
EŞLERİNE KAVUŞAMAYAN 2.800 ÖĞRETMENİN FERYADI
Aylar önce öğretmenlerle alakalı yazdığınız yazı ile alakalı yazışmıştık.
Malumunuz ben Ankara'da kamuda teknisyen eşim de Konya/Seydişehirde öğretmen. Size yazdığım yazıda Milli Eğitim Eski bakanı hakkında dert yanmış, ailemle en erken nasipse 2013 ağustos da bir araya gelebileceğimizi söylemiştim. Öncelikle artık Dinçer tarih oldu.
Buna nasıl sevindiğimizi anlatayım ailecek şükür namazı kıldık. Şubat ataması olabilecekti artık eşim ve benim yüzümde güller açıyordu. Sayın Başbakanımız Şubat da özür durumundan yer değiştirme yapılacağını söylediğinde dünyalar bizim olmuştu. Az kalmıştı artık bu ayrılık gayrılık bitecek aileme kavuşacak ve geleceğe umutla bakacaktım.
İş yerindeki arkadaşlarım memleketteki hasta anam, abilerim, ablam yani herkes benim adıma mutlu olmuştu. İşte bu mutluluk ve heyecanla ön başvurumuzu yaptık. Hatta ben yarıyıl tatilinin ikinci haftası için izin aldım. Oradaki evi kapatıp dönecektik nasılsa.
Evet Ünal bey her şey rüya gibiydi. Ta ki ikinci başvuru ekranını görünceye kadar. 4 Şubat günü ikinci başvuru ekranı açılacaktı. O gün adeta minik serçem dahil monitörün karşısına kilitlendik. Başvuru ekranı bir türlü açılmak bilmiyordu. O gün saat yirmi dörte kadar bekledik. Ama ekran bir türlü açılmıyordu.
Çaresiz dinlenmeye geçtik. Ama ben uyuyamıyordum. Ne hikmetse içimde bir huzursuzluk vardı anlamlandıramadığım. Saat üçe doğru biraz dalmışım ama bir kabusla uyandım ve hemen bilgisayara sarıldım. Ve o ekran açılmıştı...
Ekrana tekrar tekrar bakıyordum. Ekranda yazan yazı Ankara ilinde il sınırları içinde tüm ilçeler dahil olmak üzere eşimin branşında bir tane bile açık olmadığını söylüyordu. Ama nasıl olurdu ki, daha Ağustos 2012'deki açılan norm kadrolarda açıklar mevcuttu.
Demek ki araya sihirli bir el girmiş hokus pokus yaparak normları kaldırmıştı. Demek ki Dinçer gitmişti ama hayaleti hala bakanlıktaydı. Demek ki biz erken sevinmiş ve gülmüştük. Ama atalarımız boşuna dememişti son gülen iyi güler diye. Bu hesapla Ankara yakın zaman da eşimin branşıyla alakalı okul açılmayacağına göre buradaki öğretmenlerde ölüm ve emeklilik dışında gitmeyeceğine göre.
Ferdi Baba'nın dediği gibi "Hayal oldu hayal oldu kavuşmak bize hayal oldu".
İl dışı özür grubu atama başvurusu yapan öğretmen sayısı 8.286
Özür grubu atamalarında tercihine atanan öğretmen sayısı 5.463
Atanamayan sayı 2.823
İşte böyle Ünal bey
Biz bir araya gelemeyen 2.823 kişiden biriyiz. Zaten yeni Bakan da demişti, "Hherkesi bir araya getiremeyiz" diye. Keşke çok umutlanmasa idik. Hayal kırıklığı büyük oluyor.
Yalnız değilim üniversiteden iki arkadaşımda benim durumda, birinin eşi Adıyaman'da diğeri de Kilis'in köyünde. Ne yapıyorsunuz derseniz birbirimizi arayıp teselli vermeye çalışıyoruz ve bize bunları reva görenleri hayırla yad ediyoruz.
Sizden ricamız sesimizi duymanız ve duyurmanızdır.
Bu sorunları çözmek için ille de bürokrat olmaya gerek yok. Ankara bu ülkenin başkenti. Devletin tüm birimleri bu ilde. Burda çalışan on binlerde devlet memuru var. İster istemez buraya yığılma oluyor. O yüzden yer değiştirmelerde il ve ilçe emrine atama uygulamasının tekrar getirilerek bizim durumda bulunan mağdur ailelerin bir araya gelmesinin önü açılabilir. Yada rotasyon uygulaması yapılarak norm kadrolar açılabilir.Yada bakanlıklar tam koordine ile Ankara dışındaki illerde aileler bir araya getirebilir.
Yeter ki istensin. Çobanın gönlü olursa tekeden süt çıkarırmış.
Saygılarımla..."
Benim ekleyeceğim hiçbir şey yok.
rotahaber / Ünal Tanık