GÜNDEM
Dinçerin Başını Yiyen Üç Neden (?)
O bakanlığa geldiğinde hakkında yazılanlarla gündeme oturduğu gibi gittiğinde de oturacağa benziyor. Dün ve bu günkü yazılanları takip edecek şüphesiz birçok analiz olacaktır. Reformist ama bir o kadarda tartışmalı Bakanlık yaptı. Reform adına yaptıklarını tarih hep yazacaktır diye başlayan cümleler yazıların nakarat kısmını oluşturacaktır. Fakat tarihteki yerini sadece nakarat kısmıyla almayacağını, aynı zamanda Milli Eğitim Bakanı olup ta Bakanlık nasıl yapılamaza da örnek olarak alacağını düşünenlerdenim.
Ne gibi köklü değişiklikler yaptı konusuna çok fazla girmeyeceğim. Bunu merak edenler Bakana en fazla teşekkür ettiği gibi aynı zamanda en fazla da eleştiri getiren Eğitim-Bir-Sen sendikasının demeçlerindeki; ama- fakat lakin kısmına kadar olan girişlere bakabilirler.
Milli Eğitimde1920den 2013 yılına kadar 93 yıllık zaman diliminde 75 bakan görev yaptı. Ortalama 15 ayda bir bakan değişmiş durumda. 8 yıl bakanlık yapan CHPli Hasan Ali Yücel ile 6 yıl bakanlık yapan Ak Partili Hüseyin Çelik dışında uzun süre bakanlık yapabileni bulamazsınız. 1 ve 2 günlük bakanlık yapan bile var. 15 yılda 20 bakan değişen neredeyse tek bakanlık Milli Eğitim Bakanlığıdır. Bırakın 15 yılda 20 bakanı, 19601963 arası 6 bakanın değiştiğini bile görebiliriz. Amacım asla rakamlara boğmak değil. Bir şeyin altını çizmek istiyorum o da; istikrarı arayan Bakanlıktır Milli Eğitim.
Dinçer, en uzun süre Bakanlık yapan biri olabilirdi. Atandığında onun hakkında yazılan çizilenler tarihte hiçbir bakana nasip olmadı. Yazar-çizer takımının kısaca Milli Eğitim Atı Jokeyini Buldu türünden kaleme aldığı onlarca yazı bulabiliriz. Bir kişi 100 tam kredi ile bakanlığa başlayıp, 1 yıl 6 ay 18 gün içerisinde bütün kredileri nasıl bitirilebilirin öyküsünü anlatmaya çalışıyoruz. Her bakanın gidişinden sonra bu tür yazıların yazıldığının söylenmesi Dinçeri rahatlatabilir. Fakat yeni Bakan, eğitimcileri ne kadar sürede rahatlatabilir onu kestirmek gerçekten çok güç.
Öğretmenleri bir türlü sevemedi. Onları tavır, söz ve uygulamaları ile döverek yol alamaya çalıştı. İdealist ve kararlı olduğunu icraatlarıyla anlatmaya çalıştı ama sözlü olarak anlatmaya çalıştığı her demecinde mutlaka ama mutlaka bir pot kırdı. İlk bir iki ay içerisinde bütün öğretmenleri karşısına almayı başardı. Cesurdu. Adeta; öğretmenleri karşıma alıyorum da idarecilerde kim oluyor edasıyla bütün okul yöneticilerini de karşısına almaktan çekinmedi. Sendikalarla ilişkiler kısmına girmiyorum çünkü o pilav çok su götürür. Atadığı il müdürlerini çilehanede sabır testine bırakıp orada da unuttuğu için onu da pas geçiyorum. Merkez teşkilata gelince; Bakanlık merkez teşkilatındaki yapısal değişiklik son derece önemliydi fakat tecrübeyi engel olarak görmesi kadar büyük bir engelini göremiyorum. Devlet kadrolarında çalışan personelin en fazlasının bulunduğu bakanlıkta personele ilişkin aldığı her karar fırtınalar koparmaya yetti de artı bile Deneme yanılma yöntemiyle bakanlık yapılamayacağına en örnek Bakan olarak anılmaktan asla kurtulamayacağını söylemek iddialı bir söz olmaz.
Neleri yanlış yaptı konusu yazmak eminim sayfalar sürer. 850 bin çalışanın bulunduğu devasa bakanlıkta insan kaynaklarını yönetmek için eğitimle ilişkisi; sadece çocuğunun öğrenci olması olan yönetsel kadroya önemi yok deneme yanılma yöntemi ile öğrenirsiniz denilemeyecek tek bakanlıktır Milli Eğitim. Milli Eğitim acemi nalbant ..eşeğinde öğrenir türünden üzerinde kumar oynanamayacak bakanlıktır.
Sayın Bakan İşletme profesörüydü. İşletme kitaplarının pas geçtiği kısmı kimse kendisine anlatmadı anlaşılan. Milli Eğitimi yönetmek için 3 anahtar vardır. Birincisi Bakanda bulunur. İkincisi müsteşarda, , üçüncüsü ise en ufak uğultunun devasa gürültüye dönüştüğü eğitimde alanın ve tabanın reflekslerini yansıtan bağcı dövme derdi olmayan üzüm yemeye niyetli sendikadadır. Bakan ve sendika, sendika ve müsteşar ile bakan- sendika ve müsteşar birlikte kapıyı açabilirler ama bakan ve müsteşar bir olup asla kapıyı açamazlar. Ömer Dinçer, bakan ve müsteşar anahtarlarını birleştirip kapıyı açmaya direnen ama bunu başaramayan bakandır. Kimse ne alakası var; müsteşarı devreden çıkarın müsteşar gereksiz ve zararsızdır diye düşünmesin. Müsteşar paratonerdir ve müsteşarın olmadığı ve görevini yapamadığı yerde yüksek voltaj adamı kül edebilir. Müsteşarlığı yapamayan kişi zararsız değil, yönetsel yapının en zararlısıdır.
Başlığa dönüyor ve Bakan Dinçerin başını yiyen üç nedeni söylüyorum. Üç anahtarın olmazsa olmazını kavramamak için direnmiştir. İki anahtarla kapıyı açmaya çalışırken bırakın anahtar deliğini kapının kolunu ve kilit sistemini kökten tahrip etmiştir. Üçüncü anahtar anahtarların sahibine bunlar ne yapmaya çalışıyor, ortada ne kapı ne kilit sitemi kaldı demekten çekinmediği için anahtarların sahibi kapıyı ve birinci anahtarı değiştirmiştir.
Bundan sonra neler olabilir?
İkinci anahtarın birinci anahtara biz ikimiz bu kapıyı açarız efendim ısrarının olmasını bekleyenler var. Çilingir ve maymuncuklarla da kapıyı açarız efendim diyeceğini düşünenler de yok değil. Ben bunlara ihtimal vermiyorum. Çünkü birinci anahtarı alan kapının neden açılamadığını da bilen birisidir. Gerçek anahtar yerine maymuncuklarla da vakit kaybetmez. Enformatik Cehalet kitabıyla aydın, çokbilmiş geçinenlerin cehaletini kitaplaştıran kişinin analiz yeteneğinin buna engel olacağını düşünenlerdenim.
Aklım, üç anahtar ve üç nedende kaldı.
Sizce; Dinçerin başını yiyen hangi neden?
Cem Altınyayla
Özel Eğitim Danışmanı
GAZETEKAMU.COM ÖZELHABER