“Evlerde internet yasakken her eve internet bağlanıyor. Saat 20.00-23.00 arası özel mesajlar“@sosyalpencere” isimli twitter hesabından veriliyor. Çoğunluğu 14-18 yaşları arasındakigençler neye hizmet ettiklerini bile bilmeden “1 Twit 1 Sewap” diye var gücüyle yükleniyorlar.Öğrencilere, twiitter da hesap açmaları, hatta bir kaçta yan hesap açmaları söyleniyor. Günlük100 twit ortalamasını tutturanlar var. Takipçi sayısını artırmak için 200-800 arası takipçisi olan hesaplar satın alınıyor Çocuklar için eğlenceli bir durum. Oyun gibi geliyor. Gazete de isedurum gergin” diyor içeriden birisi.
Dershane tartışmasıyla başlayan süreç, bir hareketin ne hale geldiğini ya da aşırı özgüven zehirlenmesiyle ne hale gelebileceğini gösteriyor. Yukarıda özet olarak alıntıladığım tespitleri içeriden yapan kişi; sosyal medya'da Mısır'daki olaylara tepki gösterenlerin birlikteliği bozuldu diyor. Bunu anlamak için keramet sahibi olmaya gerek yok tabi. Twitter ya da Facebookhesabınız olması yeterli.
Bugün Gazetesi'nin; Başbakan'ın aday tanıtım toplantısında, Devlet Bakanı Fatma Şahin ile Gaziantep ekibini yanına çağırıp el ele tutuşarak birlik beraberlik pozu vermeye hazırlandığı esnadaki resimden diğerlerini photoshop yardımıyla çıkarıp, Başbakan ve Bakan'ı el eletutuşan sevgililer gibi verme aymazlığını savunanların ilginç gerekçelerini görmek sosyal medyada görmelisiniz. Gazeteden bir yazarın Posta'da aynı şekilde veriyor ona niye bir şey demiyorsunuz demesini bile sosyal medyadan görmek mümkün.
Dershane kavgasının evrildiği yer ve bu durumun sosyo-politiği hakkında ciltler dolusu yazı yazılabilir. Kavga derinleştikçe durum televizyonlarda kadınların izleme saatine denk getirilenaile içi tartışma programlarına benzemeye başladı.
Peki, olay ne?
Devlet eğitimdeki gecekondulaşmayı ortadan kaldırmak istiyor ve gecekondu sahipleri de buna direniyor. Konu bu kadar basit. Tıpkı sağlık ve diğer sektörlerde yapılan dönüşüm gibi.Eğitimde de okulu merkeze alan, veliye ikinci yük getirmeyen bir çözüm arayışı var. Kaldı ki busadece mevcut hükümetin değil ana ve yavru muhalefetinde seçim programında var.Çözümsüzlükte dayatılmıyor. Bütçeye ciddi bir yük getirecek olan özel okul teşviki öneriliyor.Öneriye açığız, ne diyorsanız gelin masada tartışalım deniliyor. Ölçüsü kaçan manşetler ve yapılan fütursuz haberler karşısında Başbakan, ‘insaf' dercesine; “şimdiye kadar ne dediniz de yapmadık” diye isyan ediyor.
Teşvik verilse; SODES projelerinde olduğu gibi en fazla teşviki alacak olan cemaat, elindekimedya gücü, devlette kilit rollerdeki adamları, sermaye yapılanması ve Türkçe Olimpiyatlarında stantları dolduran insanların verdiği özgüven patlamasıyla meydan okuyor. Kirli çevrelerin hükümete olan kızgınlıklarını ise fırsat bilerek hükümete diz çöktürmek istiyor. Taktik olarak ta; vicdanları harekete geçirmek için ne kadar ulvi değer ve terim varsa oralardan alıntı yapıyor.Elindeki medya gücünü kullanıyor. Ekranlarda her şeyden habersiz çocukları, kadınlarıağlatarak tetikçi medya taktiklerini aratmıyor.
28 Şubat'ta, Mavi Marmara hadisesinde, Mısır'da halk iradesine yapılan darbede, Geziolaylarında ve ve ve diye sayılabilecek birçok konuda duyarlı ve tutarlı davranmayanlar, konu eğitimdeki gecekondulaşmanın tasfiyesine geldiğinde aslan kesiliyorlar. Eskiden MGK kararları içtihat niteliğindedir. İsabet ederse iki sevap etmezse bir sevap var diye tevil edenler, 2004 MGK'sının atmosferini bir kenara bırakıp “bavulun” içinde tuttuklarını marifetmiş gibi yayınlayarak “bizim neler yapabileceğimizi gör ve anla” diyorlar. Üç haftada öyle bir sınavveriyorlar ki adeta akıllara durgunluk veren cinsten.
Kemal Kılıçtaroğlu ile ABD'de görüşmeler, Mustafa Sarıgül'le İstanbul'u tehdit etme, Nur Serter'den bile demeçler,..vs. Elimde olsa Ergenekon'dan yatan paşaları serbest bırakırdım gibi yazılması bile huzursuzluk veren bir yığın tutarsızlık. Say say bitmez.
Asıl rezalet ise elimizde kasetler ve bir sürü kirli şeyler var. Yayınlayalım da görün bakalım türü şantajlar. Cemaat sütten çıkmış ak kaşıkmış gibi insan merkezli hataları ve bireysel günahları sizi yıpratmak için kullanırız tehditleri. Bu ne hazin savrulmadır böyle.
Bir düşünün bakalım; Bu gün Hz. Mevlana cemaatin başında olsaydı bu yapılanları ve tarzı kendilerine yakıştırır mıydı? Cemaati ticarete dönüştürüp, kirli savaşların ve dünya fitnelerinin cirit alanı mı yapardı? Bediüzzaman Hazretleri olsaydı ne yapardı? Sahi, Nur cemaatinin diğer kolları neden bu yapılanları tasvip etmiyorlar. Akıllarının yetmediğinden veya az bildiklerinden mi?
Cemaati tanımak kolaylaşıyor ama olup bitenleri anlamak her geçen gün zorlaşıyor. Müntesipler ise ikileme doğru yaklaşıyorlar Hükümet dershaneleri cemaat ise müntesiplerini sandık başında dönüştürmekte kararlı.
Hizmet erleri geçmişten bu güne alınan mesafeyi gözlerinin önüne getirip; Ya “Hocam, bizi affet” deyip Ak Parti'ye verecekler. Ya da “Allah'ım bizi affet” deyip CHP'ye verecekler.
Anlaşılan Mart ayı dert ayı…
Abdullah GÖRENGÖZ