GÜNDEM
Darbecilere Beddua Edemeyiz! İhvan Eve Gitsin!
Ne var ki Darbeciler, henüz bu katliamla tehdit ederken Zaman yazarı Kerim Balcı, Müslüman Kardeşler'e iktidardan vazgeçmelerini, evlerine gitmeleri gerektiğini söylemiş ve Türkiye'nin Mısır Halkı'nı katledenlere beddua bile etmeden darbecilerle görüşmesi gereğini ifade etmişti.
Dikkat çekmek istediğimiz satırların altınız özenle çizdiğimiz ve genel olarak Zaman Gazetesi'nin bağlı bulunduğu ideolojinin dünya görüşünü yansıtan, daha kötüsü, okurlarına da bu pasifist ve kaypak tavrı empoze eden yazı, Müslüman Kardeşler'in katliam öncesi ve sonrasındaki silahsız direnişinin Türkiye'deki dinsel gettolara kapatılmış zihinlerce de sempatiyle karşılanmasından endişe eden hastalıklı bir ruh halinin emarelerini taşıyor.
Zira Mısır özelinden Dinler Tarihi'ne bir okuma yapılacaksa, burada ideal misalin, Utbe bin Rebia'nın Kur'an Devrimi'nin Lideri İslam Peygamberi Hz.Muhammed Mustafa'ya yasama ve yürütme erki olan Darun Nedve'nin anahtarlarının teslim etmeyi teklif etmesi ve fakat Peygamberimizin Mekke Diktatörlüğü ile pazarlığa oturmayarak bu teklifi diğer tüm promosyonlarıyla birlikte toptan reddetmesini irdelemek icab ediyor.
İşte Zaman Gazetesi yazarı Kerim Balcı'nın o utanç yazısı:
Hz. Musa gitmişti Firavun’a…
Müslüman Kardeşler! Ülkeniz, ordunuzun işgali altında. Yakın tarihinizin ilk demokratik seçimiyle cumhurbaşkanlığına taşıdığınız Muhammed Mursi iç-savaş esiri. Nerede olduğunu bile bilmiyorsunuz.
30 Haziran’dan beri sokaklarda işgale karşı direniş gösterileri yapıyorsunuz; bir şey değişmiyor. Kendi askerleriniz, size kurşun sıkmaktan çekinmiyor. Her büyük gösterinizde birkaç yüz kardeşiniz daha giriyor iç-işgalcilerin hapishanelerine. İç-işgalciler, kendi hükümetlerini atadılar bile. Bir yıl haklı olarak oturdukları bakanlık koltuklarından, haksız olarak sökülüp, gözaltı koğuşlarına sokuldu liderleriniz. Yakında mahkemelerin soğuk sandalyelerine oturtulacaklar.
Kızmak hakkınız. Kızgınlığınız şakaklarınızdan taşıp sokaklara akıyor, adalet ve özgürlük istiyorsunuz. O da hakkınız.
Ama hakkınızdan daha azına razı olmak da hakkınız.
İsterseniz ve maslahat bunu gerektiriyorsa, geçmişte hep sabırla, ümitle, hikmetle yaptığınız gibi iç-işgalcilerinizle konuşup, ülkenizin menfaatleri için demokratik haklarınızdan fedakârlıkta bulunabilirsiniz.
Kardeş kanı akmasın diye, üzerinize kâbus gibi çökecek bir kalıcı olağanüstü hal yönetimi ilan edilmesin diye, otuz yıl daha kurtulamayacağınız bir cunta anayasası ortaya çıkmasın diye meşru ve fakat elinizden alınmış haklarınızın bir kısmından vazgeçip, elinizde bir kısım hakların kalmasını sağlayabilirsiniz. Bilirsiniz, tamamı elde edilemeyen bir hayrın, tamamından da vazgeçilmez. İşte göründü; iktidarınızın ihtiyarı yokmuş. İktidarınızdan vazgeçip, ihtiyarı ele geçirebilirsiniz. İdareniz iradesizmiş; idareden muvakkaten feragat edip, iradeyi ele alabilirsiniz.
Evet, mazlumsunuz; ama hepten mahpus, hepten mağdur, hepten maktul olmak ihtimaliniz de var. Zaman istiklal harbi zamanı değil, istikbalin muhafazası zamanıdır. Bugün sizin elinizden alınanın, çocuklarınızın da elinden alınmayacağını garanti etme zamanıdır.
Evet, hariçten gazel okumak kolaydır; ama hariçte okunan gazel, dâhilde okunacak ağıttan güzeldir. Gelin, hiç değilse bir kısmınız, yapılacak yeni anayasanın şekillenmesinde rol oynayın. Gelin, hiç değilse, gelecek kuşağın kolay kurtulabileceği bir anayasa ortaya çıkarmak için darbenin atadıklarıyla konuşun. Hiç değilse, değiştirilmesi teklif edilemez maddeleri olmayan bir anayasa ortaya çıkması için, kan için, kızılcık şerbeti içtik deyin, zaliminize halim bir dille konuşun.
Demokrasiniz fecr-i kazipmiş. Fecr-i sadığı karanlığa küfretmek getirmez. Zamanın çözeceği sorunları, isyan çözemez.
Siz hem Müslüman, hem kardeşsiniz; karanlıkta savrulan yumrukların kardeşlere vurmak ihtimali de var. Kardeşi vurmaksa ne Müslümanlığa, ne kardeşliğe sığar. Onların neyi hak ettiği sizi alakadar etmez.Size düşen her durumda Müslümanlığın ve kardeşliğin gereğini yerine getirmektir.
Müslüman Kardeşler!
Biliyoruz ki bizden de kardeşlik bekliyorsunuz. Nefret ettiklerinizden, sizinle birlikte nefret edelim istiyorsunuz. Fakat biz Mısır’a muhabbetten başka bir şey gösteremeyiz. İstiyorsunuz ki beddualarınıza katalım beddualarımızı. Fakat biz Mısır’a duadan başka bir şey gönderemeyiz. İstiyorsunuz ki darbenin atadıklarıyla konuşmayalım, yazışmayalım; ne onlar gelsin bize, ne biz gidelim onların makamına…
Evet, onlar zalim, onlar gâsıp, onlar işgalci amma,
Bütün zulümlerine rağmen, Hz. Musa (as) gitmişti Firavun’a…
analizmerkezi