EĞİTİM
Bürokrat Kurbanı MEB’e Neşter Lazım!
Milli Eğitim Bakanı
Nabi Avcı ve Müsteşarı Yusuf Tekin, eski bakan Ömer Dinçer ve Müsteşarı Emin
Zararsız gibi iletişimsizliği yönetim tarzlarının olmazsa olmazı gören iki
isimden sonra göreve gelmenin büyük avantajını yaşıyorlar.
Dinçer ve
Zararsız dönemindeki akademisyen ve mülkiyeli takıntıları ile deneyimli
kadrolar tırpanlandı, şu sıralar dillere pelesenk olan “diktatörce” bir
anlayışla bakanlık yönetildi.
Her şeyi bilen(!)
kaymakam kökenli bürokratlar, adeta işleri içinden çıkılmaz hale getirdiler.
Kargaları
güldüren, eğitimcilere saç baş yolduran uygulamalara imza attılar.
Öğretmenleri
güdülecek bir sürü gibi gördüler.
Öğretmenlerin,
bakanlık yetkililerinin gözündeki çalışmayan, kaçamak yapan, iş bilmeyen meslek
gurubu algısı camiayı canından bezdirdi.
4+4+4 gibi ideal
bir sitem bile bakanın “ben yaptım oldu” anlayışı ile eğitimciler ve geniş bir
toplum kesimi tarafından burun kıvrılarak karşılandı ve kabul görmedi.
Eğitimciler adeta
bakanlıkları ile kanlı bıçaklı olmuşlardı.
Nihayet Bakan
değişti.
Yeni bakan Nabi
Avcı, Dinçer’e inat, iletişim uzmanı,
babacan, karşısındakine değer veren, şeker mi şeker bir adamdı.
Gelin görün ki;
göreve gelmesinin üstünden aylar geçtiği halde bu şeker bakan, sorunların
çözümüne yönelik herhangi bir adım atmıyor; bol bol yurt içi ve yurt dışı
gezilerine katılıyordu. Avcı’nın o günlerden gittiği bir yurt dışı gezisinde
basına düşen şu haberi herkesin gülümseyerek okuduğunu tahmin ediyorum: “Bakan
Avcı, Azerbaycan gezisinde Azeri öğretmenlerin sorunlarını dinledi”
MEB, elini taşın
altına koyacak bir yiğit bekleyedursun, Sayın Avcı, en ciddi problemlerle
ilgili soruları “üzerinde çalışmalar devam ediyor” gibi yuvarlak laflarla
geçiştiriliyordu.
Avcı’nın
bakanlığı döneminde yayınlanan Yönetici Atama Yönetmeliği, bakanlığa çok da
hâkim olmadığı; o sevecen tavırlarını bakanlığındaki sevimsiz bürokratlara da
gösterdiği yorumlarına neden oldu. Dönemin müsteşarı Emin Zararsız, tüm
uyarılara rağmen herkese posta koymuş ve evlere şenlik bir yönetmelik
yayınlamıştı.
Sayın Avcı ise
olaya müdahil olmayarak herkesi hayal kırıklığına uğratmıştı.
Dinçer’in
ekibinin varlığı, Bakan Avcı ile yeşeren umutları tek tek kırmaya başlamıştı ki
nihayet Müsteşar Zararsız’a yol verildi.
Müsteşarın
değişeceği umuduyla geçen aylar, eğitimciler için yıllar gibiydi.
Ancak Sayın
Zararsız görevden ayrılınca kendisine yakışanı yaptı ve sekreteri Ayşen
Demirsoy'u kadrolu olarak İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğüne Grup Başkanı
olarak atadı.
Giderayak
yaptıkları ile 1 milyonluk eğitim camiasının takdirini (!) kazanan Zararsız’ın
bu yakışıksız takdirine de Sayın Avcı Müdahil olmadı.
Sayın Nabi
Avcı’nın müşfik mizacından yüz bulan, bakanlığın imajını yerle bir eden,
eğitimcileri canından bezdiren, eğitime gönül vermiş, emek vermiş insanları
dışlayan sevimsiz bürokratların görevde olduğu her gün Milli Eğitimimiz için
büyük kayıptır.
Müsteşarla
başlayan, müsteşar yardımcısıyla devam eden yeni atama dalgasının kaplumbağa
hızıyla devam ediyor olması başka bir yanlış…
AK Parti
iktidarının en kötü karnesi en önemli bakanlığa ait.
Bu durum hem
partiye hem de memlekete kan kaybettiriyor.
Ama bu durumun
müsebbipleri hala bakanlıktaki makamlarında günlerini gün ediyorlar.
İçimiz acıyarak
izlediğimiz MEB ile ilgili uyarılarımız dikkate alınmasa bile ilahi huzurda
görevimiz yaptığımızın delili olsun diye Sayın Bakan Avcı ve iki numaralı adamı
Müsteşarına sesleniyorum:
“Bu kadroyla asla…”
Bu yazının tüm hakları GazeteKamu.com'a aittir. "www.gazetekamu.com" biçiminde bağlantı kurulabilir, açık kaynak gösterilmek kaydıyla içerik kullanılabilir.