GÜNDEM
Bosna'daki el kimin?
Dayton Anlaşması'ndan bu yana ekonomik ve siyasi krizler yaşayan Bosna-Hersek'teki eylemler ülkeyi savaş alanına çevirdi. Dışişleri Bakanı Zlatko Lagumciya, 'İnsanların mutsuzluğunu anlayabilirim. Ancak bazı güçler mevcut durumdan uzun yıllardır memnun olmayan vatandaşları kullanıyor' diye konuştu. Sırplar ise eylemlere destek verdi.
09 Şubat 2014, Pazar
1992-1995 yılları arasında Avrupa tarihinin en büyük soykırımlarından birine sahne olan Bosna-Hersek, savaş yıllarından sonra bu kez protestolarla gündemde. Kuzeydeki Tuzla Kantonu'nda işçilerin başlattığı eylem, birkaç gün içerisinde başkent Saraybosna'nın da aralarında bulunduğu 30'dan fazla kente yayıldı. Saraybosna Kantonu'ndaki Cumhurbaşkanlığı binasının göstericiler tarafından ateşe verilmesi sonucu, burada savaş yıllarında bile muhafaza edilen çok sayıda tarihi belge kül oldu. 'Haberler hiç de iyi değil' diyen Bosna-Hersek Arşiv Direktörü Şaban Zahiroviç' göre, gerçek zararın boyutu ancak günler sonra tespit edilebilecek.
İMPARATORLUK KAYITLARI YANDI
Bosna basınına yaptığı açıklamada Zahiroviç, 'Arşiv depolarından biri yandı. Buradaki belgeler, gördüğümüz üç savaş boyunca bile zarar görmemişti ancak bugün kül oldular. Bu büyük bir kültürel utanç. Arşiv belgelerinin değeri hesaplanamaz bile' ifadelerini kullandı. Yanan belgeler arasında Avusturya-Macaristan İmparatorluğu dönemine ait kayıtların da olduğu belirtiliyor. Diğer taraftan Saraybosna Kantonu İçişleri Bakanı Nermin Peçanac, El Cezire kanalına yaptığı açıklamada, başkentte durumun kontrol altına alındığını ve polise göstericilere karşı 'hoşgörülü davranmaları' yönünde talimat verdiklerini söyledi. Polisin, hükümet binalarını ateşe veren ve taşlarla saldıran göstericilere karşı plastik merminin yanı sıra göz yaşartıcı gaz kullandığı iddia edilirken, Saraybosna'daki olaylarda 20'si sivil 121 kişinin yaralandığı kaydedildi. Başkentte önceki gün artan tansiyonun ardından gerginliğin azaldığı ifade ediliyor.
Gençlerin yüzde 60'ı işsiz
Siyasi çözümsüzlüğün yanı sıra yüzde 44'ü aşan işsiz rakamları halkta öfkeye yol açtı. Savaş sahnelerinin dünya kamuoyunun gözünden silinmesiyle birlikte barış rüzgarları esti sanılan ülkede asıl kriz, şimdi istikrarsızlık ve karar mekanizmalarındaki kördüğümlerle karşımıza çıkıyor. Savaşta 250 bin insanını kaybeden ülkede bir nesil yok oldu. Geride kalan genç nüfus ise işsizlikle mücadele ediyor. Gençler arasındaki işsizlik oranı yüzde 60'larla ifade ediliyor.
İstifalar arka arkaya geldi
Olayların başladığı sanayi bölgesi Tuzla Kantonu'nda çok sayıda fabrikanın kapısına kilit vurulmasının süreci tetiklediği belirtiliyor. Savaş sonrası kendini toparlayamamış olan devlet kurumlarının, özel sektörün karşısında daha da zayıfladığı ve çok sayıda kamu çalışanının işsiz kaldığı ifade ediliyor. Sosyal hizmetlerden de mahrum olan binlerce kişinin sokağa çıkmasıyla başlayan olaylarda Tuzla'da aralarında en az 100 polisin de olduğu 130'dan fazla kişi yaralandı. Saraybosna'nın yanı sıra Zenitsa, Mostar, Bihaç'da da yüzlerce kişi eylemlere başladı. Ülke basının 'Bosna baharı' olarak nitelendirdiği olaylar nedeniyle Tuzla Kantonu Başbakanı Sead Çauşeviç ile Zenitsa Doboy Kantonu Başbakanı Munib Huseyinagiç istifa etti. Son olarak Saraybosna Kantonu Başbakanı Suad Zelykoviç de görevi bırakma kararı aldı.
Çalışan da 'açlık'tan şikayetçi
Savaş sonrası gelişimi engelleyen politik tartışmalar, yıllardır kurtuluş arayan halkın duyduğu öfkenin arkasındaki ana faktör olarak görülüyor. Komünizmin çöküşüyle başlayan özelleştirme ve ardından gelen savaş ile birlikte orta sınıf ağır yara alırken, çalışan kesimin de 'sefalet' sınırlarına yaklaştığı yorumları yapılıyor.
'Memnuniyetsizliği bazı güçler kullanıyor'
Bosna-Hersek Dışişleri Bakanı Zlatko Lagumciya, ülke genelinde yaşanan protestolar karşısında halkı anarşi ve şiddetin durmaya çağırdı. Aynı zamanda Sosyal Demokrat Parti (SDP) Genel Başkanı olan Lagumciya, 'İnsanların mutsuzluğunu anlayabilirim. Ancak bazı güçler mevcut durumdan uzun yıllardır memnun olmayan vatandaşları kullanıyor. 1992 yılı bir daha tekrarlanmayacak' dedi. Polise tam destek veren Lagumciya ayrıca, güvenlik güçlerinin insanları ve devletin yapılarını korumaya çalıştığını söyledi.
İzzetbegoviç Savaşta bile yakılmadı
Bosna-Hersek Üçlü Devlet Başkanlığı Konseyinin Boşnak üyesi Bakir İzzetbegoviç, halkı itidale çağırdı. Devlet arşivlerinin yanmasından duyduğu üzüntüyü ifade eden İzzetbegoviç, 'Savaş sırasında Cumhurbaşkanlığı defalarca bombalandı ancak asla yakılmadı. Bu bina direnişin simgesi ve yapılanı hak etmiyor. Eğer insanlar memnun değilse hükümeti değiştirmeli. Ancak şiddetle kendinize zarar vermiş olursunuz.' dedi.
Reis-ul ulema: Şiddetle olmaz
Bosna-Hersek Reis-ul Uleması Husein Kavazoviç de ülke geneline yayılan protestolara ilişkin yaptığı açıklamada, halka sağduyu çağrısında bulundu. Protestolar nedeniyle endişeli olduğunu kaydeden Kavazoviç, 'Şiddet sorunların çözümü değildir. Sosyal imkanların iyileştirilmesi talepleri dahi şiddet kullanılmasının bahanesi olamaz. Şiddet kullanarak, toplumun iyileştirilemeyeceği, aksine daha kötüleştirileceği açıktır' dedi.
Buzdağının görünmeyen yüzü: Dayton çıkmazı
Bosna-Hersek'te anayasada 'kurucu ulus' olarak tanımlanan Boşnak, Sırp ve Hırvat temcilciler dönüşümlü olarak federasyon başkanlığı görevini yürütüyor. Bosna'da yaklaşık 250 bin kişinin öldüğü savaşın ardından 1995'te Dayton Anlaşması imzalandı. Ülke, topraklarının yüzde 49'unu oluşturan Sırp Cumhuriyeti ile yüzde 51'ine sahip Boşnak ve Hırvatların çoğunluk olduğu Bosna Hersek Federasyonu ve bir küçük özerk bölge (Brçko) olarak yapılandı. Bosna Hersek Federasyonu ise kendi başbakanları, parlamento başkanları ve bakanları bulunan 10 kanton ile idare edilmeye başlandı. Her birimin siyasi ve ekonomik yapılanması birbirinden farklı hale getirildi. Antlaşma, silahları susturdu, ancak ülkeyi karışık bir devlet yapısıyla baş başa bıraktı. Bosna Hersek'in NATO ve Avrupa Birliği üyeliğine doğru ilerlemesi ve ekonomik anlamda gelişmesinin önündeki en büyük engel olarak da Dayton Anlaşması görülüyor. Birçok AB ülkesi başta olmak üzere Sırbistan'ın dahi kınadığı Srebrenitsa soykırımını Bosna-Hersek kınayamıyor.
Çünkü bu soykırımın kınanması için ülkedeki Sırpların da onay vermesi gerekiyor.
1990'larda sona eren savaşın ardından ülkeye barış yerine istikrarsızlık getiren Dayton Anlaşması Bosna-Hersek'teki bölünmeyi daha da derinleştirdi.
AB sürecinde eski komşuların gerisinde
Bosna, aylık ortalama 420 euroluk maaş geliri ile Avrupa'nın en fakir ülkeleri arasında listeleniyor. Yönetimin etnik düzlemde bölünmüş durumda olduğu Bosna-Hersek, AB sürecinde eski Yugoslav komşularının oldukça gerisinde kaldı. Slovenya 2004 yılında, Hırvatistan ise geçtiğimiz yıl AB üyesi oldu. Karadağ 2012'den bu yana katılım müzakerelerini yürütürken, Sırbistan 2013'te müzakerelere başladı. Makedonya 2005'ten bu yana aday. Bosna-Hersek ise henüz adaylık başvurusunda bulunamadı.
Sırp yetkililer olaylardan memnun
Bosna-Hersek'i oluşturan iki entiteden biri olan Bosna Sırp Cumhuriyeti'nin (RS) en büyük kenti Banya Luka'da 300 kişilik bir grup, Tuzla'daki eylemcilere destek için yürüyüş düzenledi. RS Başbakanı Jelyka Cviyanoviç'ten protestolara destek gelmesi dikkat çekti. Kadın lider, 'Demokratik haklarının uygulanmasını isteyen herkesi destekliyorum' açıklamasını yaptı. 1990'lardaki savaşta binlerce Boşnak, Sırplar tarafından katledilmişti.