GÜNDEM
Başörtüsünde direnmediniz de ‘dershane’lerde nedir bu celal?
Başörtüsünde direnmediniz de ‘dershane’lerde nedir bu celal?
15 Kasım 2013, Cuma
Dershaneler konusunu anlamaya çalışıyorum..
Nedir bu direncin sebebi?
Öyle bir direnç ki; aynı grup, 28 Şubat sürecinde, başörtü konusunda bu kadar hassas olmamıştı..
Hocaefendi’nin “Başörtü furuattır” sözündeki anlamı genişleterek, “Başınızı açıp okuyabilirsiniz” diyerek, o zamanki baskıcı hükümete teslim olmuşlardı.
Hatta, “Ne yapalım, bu kadar yapılabiliniyor.. Tümü ile her şeyimizi kaybetmektense, istenileni yapmamız lazım” savunması geliştirilmişti.
Sadece okullarda değil..
Bir adım ilerisinde..
Dershanelerde başörtü konusu sorun olduğunda..
Yine aynı çizgi izlendi..
Bir defasında.. Kızının dershaneye gitmesini zorunluluk gibi algılayan bir annenin, başörtü sorunu yüzünden kızının dershaneyi bırakmak zorunda kalacağını ağlayarak anlatması üzerine..
Dershanenin yetkilisini arayıp, “Okuyucumuz, başörtülü olarak gelinmemesi talebinde bulunduğunuzu söylüyor. Doğru mu? Siz dershanesiniz. Okulların kıyafet yönetmeliğinin sizinle ne ilgisi var?” diye sormuştum..
Bilginin doğru olduğunu kabul etmişler, ancak gerekçesini izahatta çaresiz kalmışlardı..
Belli ki, müfettişler keyfi baskı kurmak istemişler..
Onlar da, “eyvallah” etmişlerdi..
Sonuçta söylenilen şu idi:
“Başörtülü öğrenciler yüzünden, burdaki hizmeti tümü ile sona erdiremeyiz. Dershanemizi kapattıramayız. Bunun sonu, Türkiye genelinde dershanelerimizin kapatılması, hatta dershanelere ilaveten Türkiye genelindeki okullarımızın başının derde girmesi demektir. Kimbilir belki, Türki cumhuriyetlerdeki okullarımıza bile uzanabilir, bu işin sonu.. Böyle bir şeyi nasıl göze alabiliriz?”
Doğru ya..
Hocaefendi’nin de çizgisi; “sabır”, “hoşgörü”, “feragat”, “fedakârlık” üzerine kurulu değil miydi?
O günler geride kaldı.. Elhamdülillah..
Şimdi, hemen hemen tüm partilerin seçim vaadleri arasında yer alan..
Sistemini oturtmuş hiçbir ülkede, bu kadar yaygın bir örneği görülmeyen dershanelerin kapatılması sözkonusu olduğunda..
Abooo..
O ne?..
“Başörtülü öğrenci-öğretmen istemiyoruz” denildiğinde gösterilmeyen direnç, “dershanelerin kapatılması” konusunda gösterilmeye başlandı..
“Başörtülü öğrenci olmayacak” keyfi baskısında, hemen “Emredersiniz” diyen arkadaşlarımız, “Dershanelerinizi, özel okula dönüştürür müsünüz?.. Ayrıca devlet desteği de sağlanacak” teklifine, öyle bir celallendiler ki, gözleri kimseyi görmez oldu..
Yalan haberler.
Belden aşağı vurmalar.
Betondan geçilmeyen, gökdelenlerle ünlü ilçenin belediye başkanını, “betondan şikayet eden yazılar” eşliğinde şişirme girişimleri..
Merak ettim, “Dershaneler konusunda, bir ayet mi var acaba?”
Öyle ya..
Örtü konusunda hiç de direnmediniz.
Örtü konusunda kesin “ayet” olduğu halde..
Şimdi dershane konusunda nedir bu direncinizin sebebi?
Ayetler, hadisler var da, biz mi bilmiyoruz?
Hocaefendi zamanında söylemiş..
Dershanelerin kapanması gündeme geldiği ilk günlerde, şöyle demiş Hocaefendi:
“Alternatif yollar bulunmalı..
Hareketi, hamleyi, gayreti durdurmadan, Allah’ın izni ve inâyetiyle alternatif yollar, yöntemler oluşturarak yola devam etmeli..
Onlarla uğraşmaya kalkarsanız, bir yerde takılır kalırsınız.. Zamanı israf etmiş olursunuz. Hiç uğraşmadan, alternatif yollar ve yöntemler oluşturarak yolunuza devam edeceksiniz.
Evinizi kapattıkları zaman yurt açacaksınız. Yurtlarınızı kapattıkları zaman ev yapacaksınız. Okulunuzu kapattıkları zaman üniversite yapacaksınız. Üniversitenizi kapattıkları zaman on tane okul açacaksınız. Hiç durmadan yürüyeceksiniz.
Hafazanallah, durup başkalarıyla meşgul olmaya kalktığınız zaman, zamanı beyhude kullanmış, israf etmiş olursunuz. Zamanı israf etmenin hesabını da Allah sorar.”
Hoş; kimsenin bugün, mücadele eder anlamda bir şey kapattığı da yok..
Hükümet teklif ediyor, “Dershaneleri kapatıyoruz. Yerine okul açabilirsiniz. Hatta biz de destekleriz” diye..
Hepsi hepsi bu..
Böylesi bir durumda, “dershane” konusunu yalan isnatlarla gündeme taşıyanlar, acaba kimlerdir?
Hocaefendi’nin, “Allah hesabını sorar” diye ikaz ettiği kişiler değil mi?..
Daha önemlisi var..
Acaba bu kişiler somut olarak kimler?
Hocaefendi’yi dinlemeyecek kadar büyük bir cesareti, kimden alıyorlar?
Yoksa, cemaatte Hocaefendi’ye karşı, “derin bir yapı” mı var?
Ki; “başörtü”de gösterilmeyen direnci, tüm kolaylık önerilerine rağmen, “dershane konusu”nda gösteriyorlar..
“Sırtlarındaki yumurta küfeleri”nin dağılma tehlikesine rağmen!
Nedir bu direncin sebebi?
Öyle bir direnç ki; aynı grup, 28 Şubat sürecinde, başörtü konusunda bu kadar hassas olmamıştı..
Hocaefendi’nin “Başörtü furuattır” sözündeki anlamı genişleterek, “Başınızı açıp okuyabilirsiniz” diyerek, o zamanki baskıcı hükümete teslim olmuşlardı.
Hatta, “Ne yapalım, bu kadar yapılabiliniyor.. Tümü ile her şeyimizi kaybetmektense, istenileni yapmamız lazım” savunması geliştirilmişti.
Sadece okullarda değil..
Bir adım ilerisinde..
Dershanelerde başörtü konusu sorun olduğunda..
Yine aynı çizgi izlendi..
Bir defasında.. Kızının dershaneye gitmesini zorunluluk gibi algılayan bir annenin, başörtü sorunu yüzünden kızının dershaneyi bırakmak zorunda kalacağını ağlayarak anlatması üzerine..
Dershanenin yetkilisini arayıp, “Okuyucumuz, başörtülü olarak gelinmemesi talebinde bulunduğunuzu söylüyor. Doğru mu? Siz dershanesiniz. Okulların kıyafet yönetmeliğinin sizinle ne ilgisi var?” diye sormuştum..
Bilginin doğru olduğunu kabul etmişler, ancak gerekçesini izahatta çaresiz kalmışlardı..
Belli ki, müfettişler keyfi baskı kurmak istemişler..
Onlar da, “eyvallah” etmişlerdi..
Sonuçta söylenilen şu idi:
“Başörtülü öğrenciler yüzünden, burdaki hizmeti tümü ile sona erdiremeyiz. Dershanemizi kapattıramayız. Bunun sonu, Türkiye genelinde dershanelerimizin kapatılması, hatta dershanelere ilaveten Türkiye genelindeki okullarımızın başının derde girmesi demektir. Kimbilir belki, Türki cumhuriyetlerdeki okullarımıza bile uzanabilir, bu işin sonu.. Böyle bir şeyi nasıl göze alabiliriz?”
Doğru ya..
Hocaefendi’nin de çizgisi; “sabır”, “hoşgörü”, “feragat”, “fedakârlık” üzerine kurulu değil miydi?
O günler geride kaldı.. Elhamdülillah..
Şimdi, hemen hemen tüm partilerin seçim vaadleri arasında yer alan..
Sistemini oturtmuş hiçbir ülkede, bu kadar yaygın bir örneği görülmeyen dershanelerin kapatılması sözkonusu olduğunda..
Abooo..
O ne?..
“Başörtülü öğrenci-öğretmen istemiyoruz” denildiğinde gösterilmeyen direnç, “dershanelerin kapatılması” konusunda gösterilmeye başlandı..
“Başörtülü öğrenci olmayacak” keyfi baskısında, hemen “Emredersiniz” diyen arkadaşlarımız, “Dershanelerinizi, özel okula dönüştürür müsünüz?.. Ayrıca devlet desteği de sağlanacak” teklifine, öyle bir celallendiler ki, gözleri kimseyi görmez oldu..
Yalan haberler.
Belden aşağı vurmalar.
Betondan geçilmeyen, gökdelenlerle ünlü ilçenin belediye başkanını, “betondan şikayet eden yazılar” eşliğinde şişirme girişimleri..
Merak ettim, “Dershaneler konusunda, bir ayet mi var acaba?”
Öyle ya..
Örtü konusunda hiç de direnmediniz.
Örtü konusunda kesin “ayet” olduğu halde..
Şimdi dershane konusunda nedir bu direncinizin sebebi?
Ayetler, hadisler var da, biz mi bilmiyoruz?
Hocaefendi zamanında söylemiş..
Dershanelerin kapanması gündeme geldiği ilk günlerde, şöyle demiş Hocaefendi:
“Alternatif yollar bulunmalı..
Hareketi, hamleyi, gayreti durdurmadan, Allah’ın izni ve inâyetiyle alternatif yollar, yöntemler oluşturarak yola devam etmeli..
Onlarla uğraşmaya kalkarsanız, bir yerde takılır kalırsınız.. Zamanı israf etmiş olursunuz. Hiç uğraşmadan, alternatif yollar ve yöntemler oluşturarak yolunuza devam edeceksiniz.
Evinizi kapattıkları zaman yurt açacaksınız. Yurtlarınızı kapattıkları zaman ev yapacaksınız. Okulunuzu kapattıkları zaman üniversite yapacaksınız. Üniversitenizi kapattıkları zaman on tane okul açacaksınız. Hiç durmadan yürüyeceksiniz.
Hafazanallah, durup başkalarıyla meşgul olmaya kalktığınız zaman, zamanı beyhude kullanmış, israf etmiş olursunuz. Zamanı israf etmenin hesabını da Allah sorar.”
Hoş; kimsenin bugün, mücadele eder anlamda bir şey kapattığı da yok..
Hükümet teklif ediyor, “Dershaneleri kapatıyoruz. Yerine okul açabilirsiniz. Hatta biz de destekleriz” diye..
Hepsi hepsi bu..
Böylesi bir durumda, “dershane” konusunu yalan isnatlarla gündeme taşıyanlar, acaba kimlerdir?
Hocaefendi’nin, “Allah hesabını sorar” diye ikaz ettiği kişiler değil mi?..
Daha önemlisi var..
Acaba bu kişiler somut olarak kimler?
Hocaefendi’yi dinlemeyecek kadar büyük bir cesareti, kimden alıyorlar?
Yoksa, cemaatte Hocaefendi’ye karşı, “derin bir yapı” mı var?
Ki; “başörtü”de gösterilmeyen direnci, tüm kolaylık önerilerine rağmen, “dershane konusu”nda gösteriyorlar..
“Sırtlarındaki yumurta küfeleri”nin dağılma tehlikesine rağmen!