GÜNDEM
Başbağlar 20 Yıldır Kan Ağlar
Bugün; Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük katliamlarından olan Başbağlar katliamının 21. yılına giriliyor.
2 Temmuz 1993 tarihinde, Sivas’ta 37 kişinin Madımak Oteli’nde ölmesinden sadece 3 gün sonra Erzincan ili Kemaliye ilçesi Başbağlar Köyü’nde, akşam ezanı okunduktan sonra camiye giden 29 kişi köyün meydanına toplanarak kurşuna dizildi. Köydeki 214 ev, cami ve okul, içindeki insanlarla birlikte yakıldı. 1’i kadın 4 kişi yandı, toplam 33 kişi şehit oldu. CHP’lilerin yoğun çabalarıyla “teşhis usûlsüz” denilerek tetikçiler serbest bırakıldı ve bir daha da bulunamadı.
Başbağlar’da yapılan katliamın üzerinden tam 20 yıl geçmesine rağmen faillerin bulunamaması mağdurları üzüyor. Katliamda yakınlarını kaybedenler, 5 Temmuz 1993 tarihinde yaşadıklarını gazetemize anlattı.
“BABAMIZIN VE YAKINLARIMIZIN
KATİLLERİNİ BULUN!”
Eyüp Aydınlı; Başbağlar katliamı olduğu sırada 9 yaşındaydı... Babası Hasan Fehmi Aydınlı, dedesi Süleyman Orhan ve eniştesi Nurettin Aydın’ı kaybeden Eyüp Aydınlı, şu an 29 yaşında... Aydınlı, “İlkokulda okurken öğretmenimiz, yaz tatilinde yaşadıklarınızı kompozisyon şeklinde yazmamızı istedi. Babamı kaybettiğim için yıllardır kompozisyon yazamadım. Babamla çocukluğumu yaşayamadım. 9 yaşından 29 yaşına geldim, evlendim, çocuklarım oldu. Babamın, dedemin ve eniştemin katilleri hâlâ bulunmadı” dedi.
Cabbar Özdemir, Başbağlar olayı yaşandığında 3 yaşındaydı. Babası Yahya Kemal Özdemir ve dedesi İbrahim Baltacı’yı kaybeden Özdemir, şu an 23 yaşında. 20 yıldır olayın faillerinin yakalanamadığını ifade eden Özdemir, “Bu faillerin yakalanmasını istiyoruz. Ben 2,5 yaşındaydım. Babamı hiç hatırlamıyorum. Baba sevgisi yaşayamadım, kimseye ‘Baba’ diyemedim. Herkes ‘Baba’ diye seslenirken biz 3 kardeş bir kenarda oturduk. Babasız yaşamanın büyük acısını çekiyorum” diye konuştu.
İsa Parto, Başbağlar olayı yaşandığında 11 yaşındaydı. Babası Recep Parto ile dedesi Mehmet Parto’yu kaybeden Parto, şu an 31 yaşında. Babasız yaşamanın zorluğunun anlatılmasının mümkün olmadığını ifade eden İsa Parto, “Herkes ‘Baba’ derken biz ‘Baba’ diyemedik. Babamı çok özlüyorum, hasretiyle yaşıyorum. Resimleriyle hasret gidermeye çalışıyorum” dedi.
Tayfun Aydın, Başbağlar olayı yaşandığında 12 yaşındaydı. Babası Rıfat Aydın’ı kaybeden Aydın, “Benim küçük kardeşim var. Kardeşim ve ben sürekli baba eksikliğini yaşıyoruz. O zaman ben 12 yaşındaydım ve İstanbul’dan tatil amaçlı köye gitmiştik. Köye gittiğimiz günün akşamında bu olay yaşandı. Yıllar geçti, babamı hâlâ unutamadım, eksikliğini yaşıyorum. Babamın resmini sürekli baş köşemde taşıyorum, acısını yaşıyorum” şeklinde konuştu.
Başbağlar’ın katilleri bulunsun
Mazlumder Kayseri Şube Başkanı Ahmet Taş, yaptığı açıklamada, “Başbağlar katliamının katilleri bulunmalı, hesabı sorulmalı” dedi.
Mazlumder Kayseri Şube Başkanı Ahmet Taş, yaptığı yazılı basın açıklamasında, “2 Temmuz 1993’te Sivas’ta meydana gelen ve 37 vatandaşın hayatına mal olan olaydan 3 gün sonra 5 Temmuz 1993’te Erzincan ilinin Kemaliye ilçesinin Başbağlar köyüne, sanki Sivas’ta ölenlerin intikamı alınıyormuş izlenimi verilerek akşam namazı vakti basına yansıyan şekliyle PKK ve sol örgüt mensubu militanların yaptıkları baskın ve akabinde yapılan katliamda 33 savunmasız vatandaş kurşuna dizilerek ve yakılarak katledilmişti” ifadelerinde bulundu. Taş, “Olaydan sonra yapılan soruşturma sonucu yakalanan 20 sanık hakkında katliama katıldıkları gerekçesiyle dava açılmış, bunlardan 18’i beraat ettirilmiş, 2’si de mahkum edilmiştir. Daha sonra salıverilen sanıklar hakkında yeniden tutuklama kararı çıkarılmışsa da bu kişiler bir daha yakalanamamış, bu büyük katliamın üzerinden 20 yıl geçmesine rağmen ne yazık ki hesabı sorulamamıştır. Mazlumder olarak, Başbağlar katliamında hayatını kaybeden savunmasız vatandaşlara Allah’tan rahmet diler, geride kalanların acılarını paylaşırken Sivas olayları ve Başbağlar katliamı dosyasının hiç zaman geçirilmeden yeniden açılmasını, katillerin ve azmettiricilerin yakalanarak adalet önüne çıkarılması ve yaptıklarının hesabının sorulmasını, mağdur ve mağdur yakınlarına da hak ettikleri tazminatın ödenmesi için Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Adalet Bakanlığı ve ilgili denetleme kurullarını göreve davet ediyoruz.”
Sivas için feryat edenler Başbağlar katliamına kör!
Sivas davası sanıklarının, Başbağlar davasının ise mağdurlarının avukatı olan Cüneyt Toraman, Başbağlar katliamının tetikçilerinin yargılanmadığını, tertipçileriyle ilgili soruşturma bile yapılmadığını belirterek, “Bir köyü haritadan silecek kadar vahim bir katliam yapacaksınız ve bu katliamın faillerini yargılamayacaksınız. Böyle bir durum, ortaçağ Avrupa’sında bile yaşanmamıştır.” dedi.
“KATLİAMIN TETİKÇİLERİ
YAKALANDIĞI HALDE SERBEST BIRAKILDI”
Toraman, Başbağlar katliamından 3 gün önce gerçekleştirilen Sivas katliamına, gazete ihbarlarıyla alelacele failler bulunduğunu, sanıkların olayın failleri olup olmadığına bakılmaksızın ağır cezalara çarptırıldığını söyledi. Sivas katliamından sadece 3 gün sonra gerçekleştirilen Başbağlar katliamında ise tam aksi yönde işlemler yapıldığını hatırlatan Toraman, “Olaydan kısa süre sonra katliamın tetikçileri yakalandığı halde, talimat ve baskı sonucunda serbest bırakılmışlardır. Başbağlar katliamının mağdurları, olayın meydana geldiği günden bugüne kadar ısrarla katliama katılanların ve tertipçilerinin yakalanmasını ve yargılanmasını talep ettikleri halde bu talepleri duymazdan gelinmiştir” dedi.
“AYDINLARIN İKİ YÜZLÜLÜĞÜ VE SAHTEKARLIĞI”
Toraman, Sivas davasında, devletin tam kadro olayın mağdurlarının yanında yer aldığını ve mağdurların en ağır cezaya çarptırılmaları için olağanüstü gayret gösterdiklerini, aynı devletin Başbağlar’ı ise sahipsiz bıraktığını ve yetkililerin katliama sessiz kaldıklarını söyledi.
3 gün arayla aynı bölgede meydana gelen iki büyük katliamdan, birinin ısrarla gündemde tutulurken, diğerinin adının dahi ağza alınmamasının, aydınların “iki yüzlülüğünü” ve “sahtekarlığını” gösterdiğini kaydeden Toraman, “İnsan olan, insan olduğunu iddia eden, bu iki davayı birbirinden ayırmaz, ayıramaz. Sivas davasında, yakalanamayan bir-iki sanık için dünyayı ayağa kaldıranlar, Başbağlar’ın tetikçileri ve tertipçileri için neden sessizdir, kördür, sağırdır?” diye konuştu.
“DAVA DOSYASI ALELACELE KAPATILMIŞTIR”
“Başbağlar katliamının failleri meçhul olsa idi, mağdur yakınlarının, faillerin bulunmasından başka bir talebi olmazdı. Ancak Başbağlar katliamının tetikçileri de belidir, tertipçileri de bellidir” diyen Toraman, şunları söyledi: “Katliamın tetikçileri olaydan kısa bir süre sonra yakalanmış ve tamamı serbest bırakılmıştır. Pişmanlık Yasası’ndan yararlanmak için itirafta bulunanlar bu davaya dahil edilseydi, muhtemelen, azmettirenler de ortaya çıkacaktı. Ama tertipçiler davaya dahil edildiğinde, azmettirenlerin de ortayla çıkabileceği endişesiyle, itirafçılar davaya dahil edilmemiş, dava dosyası alelacele kapatılmıştır.”
“BAŞBAĞLAR KATLİAMI İNSANLIĞA
KARŞI İŞLENEN SUÇ”
Böylesine vahim bir katliamın tetikçilerinin bilindiği halde yargılanmamış olmasının Türk yargısının çok büyük bir ayıbı olduğunu kaydeden Toraman, “Başbağlar katliamı insanlığa karşı işlenen bir suç olduğundan, uluslararası sözleşmeler iç hukukun üzerinde olduğundan, bu suçlar için zamanaşımı da işlemez. Bugünden tezi yok, dava dosyası yeniden açılmalı, olayın tetikçileri yargılanmalıdır. Tetikçilere, bu emri kimin verdiği sorulmalı, bilgi vermezlerse, olayda ihmali olan herkesten hesap sorulmalı, kozmik odaya girilerek olayın tertipçileri tespit edilmelidir. Her iki olayın tertipçileri de aynı olduğu için, Başbağlar katliamı çözüldüğünde, Sivas katliamı da çözülecektir” dedi.
“YARGI GÖREVİNİ KÖTÜYE
KULLANANLAR DA HESAP VERMELİ”
Cüneyt Toraman, “Sivas davası, kanunla görevlendirilen mahkemeden alınarak, devletin daha kolay etkileyebileceği Ankara’ya nakledilirken, Başbağlar davası da, mağdurların davayı takip edememesi için, Erzincan’dan alınıp İzmir’e sürülmüştür. Büyük imkansızlıklarla duruşmalara gelen mağdurlara da, (özel olarak seçilmiş) mahkemenin hakimleri, inanılmaz hakaretlerde bulunmuştur. ‘Sözde’ dava dosyası, devletin arşivlerindedir. Bu dosya, yeniden ele alındığında, soruşturma aşamasında ve yargılama sırasında yapılan bütün usulsüzlükler, birer birer ortaya çıkacaktır. Sadece Başbağlar katliamının tetikçileri, tertipçileri değil, yargı görevini kötüye kullananlar da hesap vermelidir. Başbağlar davasının takipçisi olacağız” diye konuştu.
EĞİTİM-BİR-SEN: UNUTMAYACAĞIZ, UNUTTURMAYACAĞIZ “Başbağlar davasının takipçisi olacağız”
Başbağlar katliamı Eğitimciler Birliği Sendikası (Eğitim-Bir-Sen)Yönetim Kurulu’nun da gündemindeydi. Sendika Yönetim Kurulu’ndan yapılan açıklamada şunlar kaydedildi: “Sivas’ı ağızlarından düşürmeyenlerin Başbağlar’a sessiz kalmaları manidardır. Başbağlar katliamının aydınlatılması için kaç 20 yıl geçmesi lazım? Olayın aydınlığa kavuşturulup faillerinin hâlâ yakalanmamış olması, ülkemizin geleceği adına endişe vericidir.”
“Başbağlar’da katliam gerçekleştiren 100 kişilik PKK grubunun elini kolunu sallayarak bu köye gelmeleri, 2 saate yakın örgüt propagandası yapıp camide namazda olan erkekleri dışarı çıkardıktan sonra kurşuna dizmeleri, insanların evlerinin içinde yakılması, bine yakın hayvanın yakılarak telef edilmesi, ağaçların ve tüm evlerin yakılması olayları gerçekleşirken güvenlik güçlerinin olaydan 12 saat sonra köye ulaşması, kurşunların balistik incelemesinin yapılmaması, dava sürecinde izlenen akıl almaz hukuksuz tavır ve davranışlar, 20 yıl sonra bu olayın hâlâ kanayan bir yara olarak devam etmesine neden olmaktadır... Eğitim-Bir-Sen olarak, Başbağlar katliamının failleri bulunup hukuk karşısına çıkarılana kadar takipçisi olacağımızı, katledilen masum insanları unutmayacağımızı ve unutturmayacağımızı belirtmek isteriz.”
Akit