EĞİTİM
'And içireceğinize süt içirmenin yollarını bulun'
160 öğrenim günü olduğunu varsayarsak, bir çocuk, ister Kürt, ister Ermeni, ister Rum, ister Laz, ister Çerkes, ister Fransız kökenli olsun çocuk sekiz yıllık temel eğitimi boyunca 1280 kere 'Türküm, doğruyum, çalışkanım...' demek zorunda.
02 Ekim 2013, Çarşamba
Sırrı Süreyya Önder/2011
Dr. Reşit Galip kimdir?
Rodoslu, eski İttihatçı, Şeyh Sait’i astıran İstiklal Mahkemesi’nin hukukçu olmayan üyesi.
Atatürk’e kafa tutmuş ve onu Rus lokantacı karı-kocaya İş Bankası’ndan verilecek usulsüz bir krediye aracılık etmekle suçlamış.
Atatürk onu sofradan kovduğunda “Bu, milletin sofrasıdır; kaldıramazsınız!” diyerek kafa açınca Atatürk sofrayı terk etmiş. Daha sonra onu affettiğinde iki asker çağırıp iskemlesinden kaldırtmış ve mealen “Ahan da biz adamı istersek böyle kaldırtırız” diye aşağılamıştır.
Birinci Türk Tarih Konferansı’nda Türk ırkının özelliklerini “uzun boylu, uzun beyaz simalı, düz veya kemerli ince burunlu, muntazam dudaklı, çok kere mavi gözlü ve göz kapakları çekik değil, badem gözlü bir ırk” olarak tanımlamış.
Biraz daha ileri giderek “Müslümanlık: Türk’ün milli dini” adlı tezinde, Hz. İbrahim, Hz. İsmail ve Hz. Muhammed’in Türk olduğunu iddia etmiş.
Prof. Afet İnan ‘Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler’ adlı eserinde onu şöyle anlatıyor:
“1933 yılının 23 Nisan Çocuk Bayramı idi. O, heyecanla Çankaya Köşkü’ne geldiği vakit, Atatürk’ün yanında bana bir kağıt uzattı ve şunları anlatmaya başladı. ‘Sabahleyin ilk bayramlaşmayı kızlarımla yaptım. Onlara bir şeyler söylemek istediğim vakit, bir and meydana çıktı. İşte Cumhuriyetimizin 23 Nisan çocuklarına armağanı’ dedi…”
Adam kızlarına bir 23 Nisan sabahı aşka gelerek yazdığı manzumeyi, daha sonra bütün öğrencilere mecburi olarak okutmak için 1933 yılında bir genelge yayımlatmış.
1972 yılında, yine bir genelgeyle ‘Andımız’a eklemeler yapılmış.
Ruhi yapısı şüpheli birinin attığı taşı 78 yıldan beri çoluk çocuğa okutturup duruyoruz.
Danıştay’a açılan ‘Andımız’ın iptal edilmesi ile ilgili davada, Danıştay Sekizinci Dairesi, “… Yeni nesillere Türk devletinin ve milletinin bir ferdi olma onurunu duymaya ve hazzını yaşatmaya yönelik…” gibi bir gerekçeyle anayasa ve yasa maddelerine aykırılık bulunmadığını ifade etmiş…
Şimdi olayın ‘ırkçı’ yanını falan bir kenara bırakıyorum ve basit bir teklif yapıyorum.
Başta Danıştay’ın ilgili daire üyeleri olmak üzere, bu marşı faydalı bulan, bundan bir ‘hazzı yaşatma’ beklentisi içinde olan herkesi günde bir kez yüksek sesle okumaya davet ediyorum.
İşte Andımız:
“Türk’üm
Doğruyum,
Çalışkanım,
İlkem; küçüklerimi korumak,
Büyüklerimi saymak,
Yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir.
Ey büyük Atatürk!
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe,
Durmadan yürüyeceğime and içerim.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türk’üm diyene!”
Eğer siz sadece sekiz ay bunu yüksek sesle ‘haz duyarak’ okuyabilirseniz, çoluk çocuk da 8 yıl boyunca her gün okumaya devam edebilir.
Olay ırkçılık meselesinden daha vahim olarak pedagojik bir sorun olarak düşünülmelidir.
Vaktinde bir genelgeyle konulmuş, bir genelgeyle de kaldırın gitsin...
Kendinize reva görmediğiniz şeyleri çocuğunuza da görmeyin.
Yıldırım Türker’in dediği gibi “And içireceğinize süt içirmenin yollarını bulmaya çalışın.”