EĞİTİM
Anadilde eğitim talebi bölücü değil
Bakan Nihat Ergün, merakla beklenen demokratikleşme paketini değerlendirdi. Anadilde eğitim ve Heybeliada Ruhban Okulu konularında önemli bilgiler veren Ergün, seçim barajıyla ilgili Türkiye vekilliği alternatifini anlattı.
28 Eylül 2013, Cumartesi
DEVLETİN DEĞİŞEN TAVRI PAKETTE
Etnik, dini, siyasi kimlik sorunlarının hepsine yansıyacak bir yaklaşımdır devletin yeni tutumu. Alevi, gayrimüslim, Sünni Müslümanların sorunu yok mu? Sorunumuzu çözün diyecek, biz de bunlara kulak vereceğiz. En azından herkes bu yaklaşımı bu pakette görecek. Devletin değişen tavrını görecek. Dindar Sünni vatandaş dini kimlik sorunum var, sosyal, siyasi hayatta sorunlarım var dediğinde ona da çözüm olacak.
TEMSİLDE ADALET YÖNETİMDE İSTİKRAR
Bu tavır pakete tabii ki yansıyacak. Hem etnik kimlik hem dini kimlik hem de siyasi kimlik problemleri açısından yansıyacak. Siyasi görüşler düşünceler. Siyasi düşünce var, ama yüzde 10 barajı nedeniyle bu düşünce Meclis’e giremiyor. Sadece BDP değil, siyasi görüşümüzü parlamentoda temsil ettiremiyoruz diyenler var. Bunları ne yapacağız? Temsilde adalet, yönetimde istikrar diyor Anayasa.
Yüzde 10 barajı dursun, ama 100 kişilik bir Türkiye milletvekilliği oluşturalım. Yüzde 1 bile oy alanı, hiç olmazsa parti genel başkanını parlamentoya sokabilsin. Temsilde adalet sorunu hallolmuş olur. Bu da bir alternatif.
Bakanlara belediyeleri tavsiye ederim
Bakan Ergün, mevcut bakanların belediye başkanlığına aday olup olmayacaklarıyla ilgili soruya şu cevabı verdi: “Bakanlıkların hepsi değil de bazı bakanlıklar belediye başkanlığına yakın. Aslında bakanlıktan ziyade kişiye bağlı. İş yapmak isteyenler için belediye başkanlığı kolay. Ben belediye başkanlığı yapmam. Yeterince yaptım. Yapmadığım iş olsaydı, heves ederdim. Ama yaptım, çok güzel bir şey. Belediye başkanı olmak isteyen tüm bakanlarımıza tavsiye ederim.”
Anadilde eğitim talebi bölücü değil
Anadilde eğitim talebi bana göre yanlış talep değil. Farklı anadili olan insanlar varsa, devletten bu yönde talep etmeleri doğaldır. Devlet bu beklentilere kulak tıkayamaz. Türkiye bu tür taleplere hor baktı. Etnik kimlik talebinde bulunanı bölücülükle suçladı. Bir müddet sonra bölücüler de bu talepte bulunmaya başladılar. Bölücülerle vatandaşlar aynı talepte bulunabilirler mi? Sonunda öyle olabiliyor. Bu talep özü itibariyle bölücü değildir.
Türkiye’de bölücülüğün destek bulmasında vatandaştan gelen taleplere kulak tıkayan anlayışın etkisi büyüktür. Her talep karşılanamayabilir. Ama karşılanamadığı zaman bunu topluma nasıl izah edeceğiniz önemli. Talep edenin ağzına çakmak var ya da “Kardeşim, çok haklısın insani bir talep. Ama benim elimde bu talebini karşılayacak imkan yok. Üzerinde çalışalım, biraz. Zamana ihtiyacımız var. Sen de bize yardımcı ol. Birlikte çözelim” denebilir.
Din adamları Türkiye’de yetişmeli
Türkiye’nin Hıristiyan vatandaşlarının, din adamlarının Yunanistan’da, Rusya’da; Türkiye’nin Nusayri vatandaşlarının din adamlarının Şam’da; Türkiye’nin Caferi vatandaşlarının din adamlarının Kum’da eğitilmesi işi doğru bir iş değil.
Türkiye kendi vatandaşlarını, din adamlarının eğitimi konusunu kendi sınırları içerisinde çözme formülünü bulmalıdır. Türkiye’nin bu vatandaşlarının başka ülkelerde eğitilmesi bir eksikliktir. Bu vatandaşların eğitimini sağlayacak mekanizmanın kurulması lazım. Bu eksikliğin daha fazla taşınmaması gerekir. (bugün)