GÜNDEM
Albayrak, Gezi Parkı için açtı ağzını yumdu gözünü
Hakan Albayrak, Star gazetesindeki köşesinden Taksim Gezi Parkı eylemcilerine hitaben açık bir mektup yazdı.
DİRENİŞÇİ MÜSVEDDELERİNE AÇIK MEKTUP
Hakan Albayrak / Star
Vay vay vay! Diktatörlüğe karşı direnişe geçtiniz, demokrasi mücadelesi veriyorsunuz, kapitalizme ve emperyalizme meydan okuyorsunuz, öyle mi? Onun için mi halkçı, emek dostu, antiemperyalist Allendeye karşı ABD uşağı faşist cuntayı göreve çağırmak için tencere tava çalan Şilili orta sınıfın izinden gidiyorsunuz? Onun için mi faiz lobisi sizi cici çocuklar olarak bağrına basıyor?
Eylemcilerin fevkalade yüksek eğitim ve bilinç düzeyinden bahsediyor bazı siyasi gözlemciler, siz de kasım kasım kasılıyorsunuz Biz neymişiz be abi! diye. Sağa sola o.çocuğu... yazmayı marifet belleten eğitim ve bilinç düzeyiniz batsın, e mi?
Halk isyanıymış! Kaç tane hacı anne, kaç tane hacı baba var eylemlerinizde? Halkın konuştuğu şivelerden kaç tanesi temsil ediliyor İstanbul Taksim Gezi Parkı, Ankara Kızılay Meydanı, İzmir Kordon boyundaki direnişçi topluluklarda? Başbakanı karşılamak için Yeşilköy Havaalanındaydım. Esenboğadaki karşılamada da bulundum. Pursaklardaki kalabalığa da karıştım. Türkiyede kaç tane şive varsa hepsi konuşuluyordu oralarda. Erdoğana sevgilerini ve bağlılıklarını bildirmek için toplananlardan pek çoğunun resmi eğitim seviyesi düşüktü belki, ama ağzını açan Barış diyordu, Kardeşlik diyordu, Birlik diyordu, Türkiyenin güçlenmesini çekemeyenleri sevindirmeyelim diyordu, Ne söyleyeceksek sövüp saymadan, yakıp yıkmadan söyleyelim diyordu; yüksek bilinç dersi veriyordu okumuş cahillere. Başbakana kast edenlere fevkalade öfkeliydiler, fakat aralarında anlaşmışçasına öfkelerini değil sağduyularını konuşturuyorlardı. O.çocuğu... gibi seviyesizliklere tevessül eden tek kişi çıkmadı. Atılan sloganlar arasında Taksime yürümeye dair bir slogan da var idiyse de, kalabalığın sağduyusu o sloganı çabucak bastırdı.
Bir onlara bakın, bir de kendinize. Siz kabasınız, saygısızsınız, saldırgansınız, ölçüsüzsünüz. Ağzınızı bozuyorsunuz, sağa sola saldırıyorsunuz, ortalığı pisletiyorsunuz, gece yarılarına kadar tencere tava çalarak komşularınızı rahatsız ediyorsunuz ve bundan haz duyuyorsunuz... Onlar ise sizin bütün tahriklerinize rağmen nezaketlerini koruyorlar, saygıyı elden bırakmamaya çalışıyorlar, memleketin itibarı daha fazla zedelenmesin diye bağırlarına taş basıyorlar. Bununla beraber, kalkınma şampiyonu, demokrasi kahramanı ve dünya lideri olarak gördükleri Başbakan Erdoğanı sizin kuru gürültünüzde boğdurmamaya, gâvuru sevindirmemeye kararlı olduklarını lisan-ı münasiple ifade etmekten de geri durmuyorlar tabii.
Ben AK Parti seçmeniyim. 11 senedir her seçimden zaferle çıkan bir partinin taraftarıyım. Bir kere bile zafer sevincimi CHPli komşularıma yansıtmış değilim. Mahallemde, sokağımda zafer kornası çalmış değilim. Oturduğum apartmanda taşkınlık yaparak benim gibi düşünmeyen komşularımı rahatsız etmiş, kışkırtmış değilim. Kalkarım, AK Parti Genel Merkezine gidip kutlamamı orada yaparım. Ne var ki bugün benim mahallemde, benim sokağımda, başörtülü eşim ve büyük kızım hakarete uğrama kaygısı taşımadan yürüyemiyor. Eşime ve kızıma nefret kornaları çalınıyor. CHPli komşularım, evimizin önünde, küçük kızımın 40 derece ateşte yandığını bile bile, gece yarılarına kadar tencere tava çaldılar. Bu rezillik maalesef Türkiyenin pek çok yerinde yaşanıyor. Her gün, her gece. Komşuluk hukuku yerlerde sürünüyor. Komşu komşuyu kin ve düşmanlığa tahrik ediyor. Yazıklar olsun!
Çok önemli not: Gezi Parkındaki başörtülü hanımlar kendi dava arkadaşlarından gördükleri ayrımcılığı protesto etmek zorunda kaldılar. Başbakanı karşılamak için toplanan onbinlerin içindeki binlerce başı açık hanımdan bir tanesinin var mı böyle bir şikâyeti? Evet; bir kendinize bakın, bir de bize.
Tepkilerinizi -neyse onlar- mahalle aralarına ve hatta apartmanlara taşıyarak, entelektüel kılıklı bir barbarın İspanya İç Savaşı senaryosunu hayata geçirmeye çalışıyorsunuz. Komşularınızı kin ve düşmanlığa tahrik etmek için yırtınıyorsunuz. Çıkıp Ne yapıyorsunuz siz? diye bağırsalar da şöyle güzelce bir cenk etsek kelle kucakta diye düşündüğünüz öyle aşikâr ki. (Birkaç ölü olsa ne güzel olur diyen Ulusal Kanal spikerinin kulakları çınlasın.) Hal bu iken, utanmadan Başbakan Erdoğanı suçluyorsunuz Milleti birbirine kırdırmak istiyor diye. Haydi ordan!
Bir de müjdem var: İsrail yekvücut halde sizinle beraber. Siyonist yetkililer Erdoğana karşı mücadelenize destek mesajı vermek için birbiriyle yarışıyor. İsrail Parlamentosu Başkan Yardımcısı Moshe Feiglin Türkiyedeki gösterilerin Erdoğan düşene kadar devam etmesi için dua ediyoruz dedi. Gazzeye atom bombası atılmasını isteyen İsrail Parlamentosu Dış İlişkiler ve Güvenlik Komisyonu Başkanı (eski dışişleri bakanı) Avigdor Lieberman Türkiyede olup bitenler karşısında mutluluğumu gizleyemiyorum dedi. İsrail Altyapı Bakanı Silvan Şalom,Türkiyeyi Yeni Osmanlıların iktidarından kurtaracak her gelişmeyi memnuniyetle karşılarız dedi. Bu arada, İsrailli sağcıların Commentary dergisinde Türk hükûmeti ile PKK arasındaki barışın bozulacağına dair bir yorum yayınlandı. Bilmiyorum, eğitim ve bilinç seviyeniz bu yorumu hakkıyla yorumlamaya, onun arka planındaki tezgâhı fark etmeye yetecek mi?