GÜNDEM
Akil İnsanlar çözüm sürecini değerlendirdi
Akil İnsanlar Heyeti gruplarında görev alan bazı başkan ve üyeler, Çarşamba günü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile yapacakları görüşme öncesi "çözüm süreci"ne ilişkin yaklaşık 3 aydır sürdürdükleri çalışmaları değerlendirdi.
24 Haziran 2013, Pazartesi
İç Anadolu Grubu Başkanı Ahmet Taşgetiren, "İç Anadolu Bölgesi, birçok şehit cenazesinin geldiği, annelerin, babaların duyarlılığını görmüş, hissetmiş, içinde yaşamış bir toplumu oluşturuyordu. Tepkilerle karşılaştık ancak toplum kan sürecinin bitmesi noktasında olağanüstü bir kabul gösterdi" dedi.
Bütün Türkiye'de toplum planında, sistemin, kurulu düzenin, statükonun ortaya çıkardığı sorunlar getirildiğini belirten Taşgetiren, "Sistem planında bir iyileşme çerçevesinde Kürt, Alevi, Sünni vatandaşlarımızın, İslami duyarlılığı olan vatandaşlarımızın yani tüm toplumun karşı karşıya kaldığı sorunlar dillendirildi. Ortak bir duygu zemini oluştu ve bütün bu sistem planlanında iyileşmenin toplumun ortak talebi olduğu gözlendi. Süreç içinde silahlı çatışmaların durması, cenazelerin gelmiyor olması, çok önemli bir döneme girildiğinin ve belli ölçülerde başarılar kazanıldığının göstergesi oldu" diye konuştu.
"Şehit ailelerini fedakarlığı bizi çok etkiledi"
En çok etkilendiği şeylerden birisinin şehit ailelerinin "Biz bu acıyı yaşadık, başkaları yaşamasın" tarzındaki fedakarane duruşları olduğunu ifade eden Taşgetiren, şöyle devam etti:
"Birçok şehit annesi, şehit babasının 'keşke bu süreç 6 ay önce yaşansaydı, 10 yıl önce yaşansaydı, benim çocuğumun da cenazesi gelmezdi' tarzında ortaya koyduğu düşünceler ne kadar hayati bir sürecin içinde olduğumuz gerçeğini gösterdi. Bizim ilişkimiz siyasi bir ilişki değildi. Toplumla toplumun kendi içinden çıkmış ilişkiydi, yatay bir ilişkiydi. Yukarıdan aşağıya bir ilişki değildi. Onun için sağlıklı iletişim kurduğumuzu söyleyebilirim. Toplumun dinlenmesi olgusudur yaptığımız hadise. En özgür, en geniş biçimde toplumdan adeta yönetimlere, devlete yönelik bir mesaj niteliği taşıdı. Aracı bir görev üstlendiğimizi söyleyebilirim."
Yeni bir demokrasi deneyimi
Sürecin devam etmesi ve Türkiye'de bir daha böyle acılar yaşanmaması gerektiğine dikkati çeken Taşgetiren, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Akil İnsanlar Heyeti yeni bir demokrasi deneyimidir. Bu tarz deneyimin daha sonraki sorunlarda da gündeme gelebileceğini, Türkiye'nin iyi bir tecrübe yaşadığını düşünüyorum. Bu tarz bir formülasyonun etkili olduğunu düşünüyorum. Türkiye'nin başka sorunları da var başka farklı kompozisyonlarla bu tarz bir iletişim kanalının oluşmasının faydalı olduğunu düşünüyorum. Çalışmalarımız boyunca hep söyledik, Türkiye evlere şehit cenazelerinin, genç tabutlarının gelmediği bir ülke olsun. Kanın akmadığı, dağlara bombaların düşmediği bir Türkiye olsun. Bu adeta toplumun ortak dileğiydi. Dileriz bu yolda barış, çatışmasızlık kalıcı olur. Türkiye buna layıktır ve Türkiye herkesin huzur içinde yaşayabileceği bir ülkedir diye düşünüyorum."
Ahmet Taşgetiren, hazırladıkları raporun Kamu Güvenliği Müsteşarlığına iletildiğini, çarşamba günü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile göreşeceklerini ve sunumlar eşliğinde değerlendirme yapılacağını sözlerine ekledi.
Karadeniz Grubu'nun raporu 300 sayfa
Akil İnsanlar Heyeti Karadeniz Bölgesi Grubu Başkanı Yusuf Şevki Hakyemez, çözüm sürecineilişkin Karadeniz bölgesinde yürüttükleri çalışmaya ilişkin hazırladıkları raporu çarşamba günü İstanbul'da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla gerçekleştirilmesi planlanan toptantıda sunacaklarını belirtti.
Raporun ana fikrinin 25 sayfada toplandığını, katılımcıların görüşlerinin de yer aldığı eklerle birlikte raporun tamamının 300 sayfa olduğunu ifade eden Hakyemez, şunlara söyledi:
"Rapor, güzel bir kaynak olarak karşımıza çıkıyor. Süreç başladığı zaman Karadeniz bölgesi ve Ege bölgesi için 'çözüm sürecine halkın büyük çoğunluğu karşı' denildi. Biz raporumuzda bunun böyle olmadığını ifade ediyoruz çünkü gezdiğimiz yerlerde de gördük ki Karadeniz bölgesindeki insanlar çoğunlukla süreci destekliyorlar. Bu nedenle bölge insanının çözüm sürecini desteklediğini ifade ettik ama bu şartsız desteklemek anlamına gelmiyor. Bölge insanı diyor ki 'bazı kırmızı çizgilerimizin olması lazım.' O kırmızı çizgiler nelerdir? Tek devlet, tek bayrak, tek millet çünkü bölünmez bütünlük noktasında hassasiyetleri vardı. Bu aynı zamanda bizim de hassasiyetlerimizdi. Bunu Karadeniz bölgesindeki insanların toplantılarda ifade etmesi önemliydi çünkü biz raporu yazarken, bize göre çözüm süreci nasıl olmalı değil, Karadeniz insanının nasıl düşündüğünü aktarmaya çalıştık ve bölgenin hassasiyeti olarak vurgu yaptık."
"En büyük tehlike olarak sürecin kesintiye uğramasını görüyorlar"
Hakyemez, Karadeniz bölgesinde yaşayanların sürecin iyi yönetilmesi gerektiğini düşündüklerini anlatarak, şöyle devam etti:
"En büyük tehlike olarak sürecin kesintiye uğramasını görüyorlar. Bu işe girildi, bu işten sonuç alınması gerekiyor. O nedenle burada sonuç alıcı şekilde hareket etmek gerekiyor. Hiçbir şekilde rehavete kapılmamak, sonuna kadar gidilmesi gerekiyor. Süreci de hükümetin yönetmesinden fevkalade memnunlar çünkü süreci hükümet yönetmese o zaman burada ciddi endişeler ortaya çıkabilir. Onun için de şuna vurgu yapıyorlar ve biz de raporumuzda buna yer verdik. Söz gelimi süreçle ilgili hükümetten ziyade Kandil'den veya İmralı'dan açıklamalar geldiğinde hükümetin sesinin daha fazla çıkmasını bekliyorlar çünkü inisiyatifin hükümette olması gerektiğini söylüyorlar. Onun içinde bir algı yönetimine ihtiyaç var. Yine Karadeniz Bölgesindeki insanlar medyanın tutumuna da vurgu yapıyorlar. Yani medyanın sürece bir barış dili oluşturarak katkı sağlaması gerektiğini ifade ediyorlar."
Hakyemez, muhalefeti mümkün olduğunca sürecin içine dahil etme önerilerinin de raporda yer aldığını ifade ederek, "Raporlar açıklandıktan sonra hükümet bu raporlara istinaden daha gerçekçi, toplumun bütününün beklentilerine uygun biçimde yol haritasına devam edecektir" dedi.
"Türkiye özelinde iyi bir deneyimdi"
Akil İnsanlar Heyeti Akdeniz Bölgesi Grubu Genel Sekreteri Tarık Çelenk de Akil İnsanlar heyetlerinin çalışmalarının nihayetlendiğini ve hazırlanan raporların Başbakan Erdoğan'a sunulacağını bildirdi.
Mersin ve Hatay gibi bir arada yaşama kültürünün bulunduğu bölgelerde yaşayan insanların sürece daha ılımlı baktıklarını kaydeden Çelenk, bir arada yaşama kültürünün olmadığı yerlerde ise kan dökülmemesi, silahların bırakılması ve şehit haberleri gelmemesinden mutluluk duyulduğunu, fakat biraz da bilgi eksikliğinden sürece karşı çıkıldığını, biraz önyargılı olunduğunu kaydetti.
Çelenk, "Sonuç olarak şunu gördük ki şehit ve gazi yakınları gibi aşırı tepkili gruplarda bile konuştukça algılar değişiyor ve politik bir olgunluğa ulaşılabiliyor. Aslında keşke Hakkari'den bir kanaat önderi, Isparta'da ya da Antalya'da konuşabilse bu önyargılar kırılabilir" diye konuştu.
Sürecin muhalefet ve medya tarafından biraz politize edildiğini, akil insanlar heyetlerinin bu nedenle bazı seyahatlerde ciddi sıkıntılarla karşılaştığını da ifade eden Çelenk, "Yine de Türkiye özelinde iyi bir deneyimdi. Türkiye'de arayüz olabilecek sivil toplum kuruluşları olmadığı için akiller bu durumu doldurmaya çalıştı" dedi.
"Anayasayla ilgili genişçe bir önerimiz oldu"
Akil İnsanlar Heyeti Doğu Anadolu Bölgesi Grubu Sekreteri Ayhan Ogan da yapılan çalışmaların ardından sürecin bundan sonraki durumuna ilişkin geniş bir rapor hazırladıklarını söyledi.
Raporun sunumunu çarşamba günü yapacaklarını ifade eden Ogan, şöyle devam etti:
"Çözüm sürecine ilişkin heyet üyelerinin birtakım önerilerini, bize iletilen bütün talepleri, endişeleri ve kaygıları başlıklar halinde sınıflandırarak, hazırlanan rapora koyduk. Bölgede heyet olarak ne mesaj verdik, izlenimler neler? Raporda açılan bir bölümde onlara da yer verdik. Yapılacak olan işlerle ilgili teklif ve önerilerimizi de yine başlıklarla rapora işledik. Yasama faaliyetleri yani hukuk çerçevesinde neler yapılabilir? TCK, CMK, siyasi partiler ve seçim kanunları gibi kanunlarda bazı değişiklikler önerdik. Temel olarak anayasayla ilgili genişçe bir önerimiz oldu. Bu sürecin sonunda yeni bir anayasanın yapılması kaçınılmaz. Bu anayasanın nasıl yapılacağı hakkında bir takım öneriler sunduk. İdari işlemler açısından yürütmenin atması gereken adımlarla ilgili teklif ve önerileri rapora koyduk. Ekler kısmında heyet üyelerinin konuşmaları birer sayfayla dosyaya konuldu."
"Ege'de çözüm sürecine destek arttı"
Akil İnsanlar Heyeti Ege Bölgesi Grubu Üyesi Fadime Özkan ise Ege bölgesinin çözüm sürecine desteğinin her geçen gün arttığını belirterek, şöyle konuştu:
"Ege Bölgesi için söylenebilecek ilk cümle sürece devam olmalı. Destek yüzde 40'ların üzerinde seyrediyordu ancak beş ayı aşkın süredir sürecin sağlıklı yürümesi, cenazelerin gelmemesi, evladı askerde olan insanların yüreği ağzında, 'Kötü haber alacağım' diye korkmaması gibi nedenlerle sürece destek oranı arttı, yüzde 60'ları aştı."
"Akiller Heyeti, Türkiye’nin yol haritasını çıkarttı"
Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Başkanı ve Akil İnsanlar Heyeti Karadeniz Bölgesi Grubu Üyesi Bendevi Palandöken, Akil İnsanlar Heyeti'nin çalışmalarıyla ülkede birliğin ve dirliğin kurulduğu zeminin oluşturulduğunu anlattı.
Yaptıkları görüşmeleri rapor haline getirdiklerini belirten Palandöken, “İnsanlar ne bekliyorlardı bu çözüm sürecinde, ne istiyorlardı. Bu sürecin katkısı ne olacaktı. Eleştirilere rağmen 63 kişilik Akiller Heyeti, Türkiye’nin yol haritasını çıkarttı” dedi.
"Süreci sorgulayan bir kişiye dahi rastlamadık"
Akil İnsanlar Heyeti Güneydoğu Anadolu Bölgesi Grup Sekreteri Mehmet Emin Ekmen, "Hazırladığımız 30 sayfadan oluşan raporumuzu bugün sunduk" dedi.
Ekmen, çözüm süreciyle ilgili farklı kesimlerden insanların düşüncelerini öğrenmek için Diyarbakır, Mardin, Şırnak, Siirt, Batman, Şanlıurfa, Adıyaman, Gaziantep ve Kilis'te 10 bini aşkın kişiyle görüştüklerini söyledi. Görüştükleri insanlar arasında çözüm sürecine karşı olan tek bir kişi ile dahi karşılaşmadıklarını vurgulayan Ekmen, bölgedeki tüm illerde sürece çok büyük destek olduğunu anlattı.
Ekmen, vatandaşların çözüm sürecine karşı olmadığını, aksine sürecin zarar görme ihtimalinden büyük endişe duyduklarını dile getirerek, "İnsanlar başlatılmış olan çözüm sürecinin başarıyla sonlandırılarak, 30 yıldır süren ve 40 bini aşkın kişinin ölümüne neden olan sorunun sonlanmasını istiyor. Çözüm sürecinin, bölge halkına büyük umut getirdiğini gördük" ifadesini kullandı.
Yaşanan çatışmalı ortamdan kendisi veya yakını zarar gören kişilerin çözüm sürecine verdiği desteğin, göreceli olarak daha az zarar görenlere oranla çok daha yüksek olduğunu vurgulayan Ekmen, şöyle konuştu:
"Bu destek çok anlamlıdır. Çünkü zarar gören insanlar, başka insanların aynı acıları yaşamasını istemiyor, başka kişilerin mağdur olmalarını istemiyor. Bu çok önemlidir. 10 binin üzerinde kişiyle temas kurduk, toplu veya bireysel olarak görüştük. 10 bini aşkın kişi arasında süreci sorgulayan bir kişiye dahi rastlamadık. Yılmaz Erdoğan'ın söylemiyle bölgede çözüm sürecine verilen destek yüzde 110'dur. İnsanlar her ortamda sürece destek verdiğini dile getirdi.Hazırladığımız 30 sayfadan oluşan raporumuzu bugün sunduk."
Bütün Türkiye'de toplum planında, sistemin, kurulu düzenin, statükonun ortaya çıkardığı sorunlar getirildiğini belirten Taşgetiren, "Sistem planında bir iyileşme çerçevesinde Kürt, Alevi, Sünni vatandaşlarımızın, İslami duyarlılığı olan vatandaşlarımızın yani tüm toplumun karşı karşıya kaldığı sorunlar dillendirildi. Ortak bir duygu zemini oluştu ve bütün bu sistem planlanında iyileşmenin toplumun ortak talebi olduğu gözlendi. Süreç içinde silahlı çatışmaların durması, cenazelerin gelmiyor olması, çok önemli bir döneme girildiğinin ve belli ölçülerde başarılar kazanıldığının göstergesi oldu" diye konuştu.
"Şehit ailelerini fedakarlığı bizi çok etkiledi"
En çok etkilendiği şeylerden birisinin şehit ailelerinin "Biz bu acıyı yaşadık, başkaları yaşamasın" tarzındaki fedakarane duruşları olduğunu ifade eden Taşgetiren, şöyle devam etti:
"Birçok şehit annesi, şehit babasının 'keşke bu süreç 6 ay önce yaşansaydı, 10 yıl önce yaşansaydı, benim çocuğumun da cenazesi gelmezdi' tarzında ortaya koyduğu düşünceler ne kadar hayati bir sürecin içinde olduğumuz gerçeğini gösterdi. Bizim ilişkimiz siyasi bir ilişki değildi. Toplumla toplumun kendi içinden çıkmış ilişkiydi, yatay bir ilişkiydi. Yukarıdan aşağıya bir ilişki değildi. Onun için sağlıklı iletişim kurduğumuzu söyleyebilirim. Toplumun dinlenmesi olgusudur yaptığımız hadise. En özgür, en geniş biçimde toplumdan adeta yönetimlere, devlete yönelik bir mesaj niteliği taşıdı. Aracı bir görev üstlendiğimizi söyleyebilirim."
Yeni bir demokrasi deneyimi
Sürecin devam etmesi ve Türkiye'de bir daha böyle acılar yaşanmaması gerektiğine dikkati çeken Taşgetiren, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Akil İnsanlar Heyeti yeni bir demokrasi deneyimidir. Bu tarz deneyimin daha sonraki sorunlarda da gündeme gelebileceğini, Türkiye'nin iyi bir tecrübe yaşadığını düşünüyorum. Bu tarz bir formülasyonun etkili olduğunu düşünüyorum. Türkiye'nin başka sorunları da var başka farklı kompozisyonlarla bu tarz bir iletişim kanalının oluşmasının faydalı olduğunu düşünüyorum. Çalışmalarımız boyunca hep söyledik, Türkiye evlere şehit cenazelerinin, genç tabutlarının gelmediği bir ülke olsun. Kanın akmadığı, dağlara bombaların düşmediği bir Türkiye olsun. Bu adeta toplumun ortak dileğiydi. Dileriz bu yolda barış, çatışmasızlık kalıcı olur. Türkiye buna layıktır ve Türkiye herkesin huzur içinde yaşayabileceği bir ülkedir diye düşünüyorum."
Ahmet Taşgetiren, hazırladıkları raporun Kamu Güvenliği Müsteşarlığına iletildiğini, çarşamba günü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile göreşeceklerini ve sunumlar eşliğinde değerlendirme yapılacağını sözlerine ekledi.
Karadeniz Grubu'nun raporu 300 sayfa
Akil İnsanlar Heyeti Karadeniz Bölgesi Grubu Başkanı Yusuf Şevki Hakyemez, çözüm sürecineilişkin Karadeniz bölgesinde yürüttükleri çalışmaya ilişkin hazırladıkları raporu çarşamba günü İstanbul'da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla gerçekleştirilmesi planlanan toptantıda sunacaklarını belirtti.
Raporun ana fikrinin 25 sayfada toplandığını, katılımcıların görüşlerinin de yer aldığı eklerle birlikte raporun tamamının 300 sayfa olduğunu ifade eden Hakyemez, şunlara söyledi:
"Rapor, güzel bir kaynak olarak karşımıza çıkıyor. Süreç başladığı zaman Karadeniz bölgesi ve Ege bölgesi için 'çözüm sürecine halkın büyük çoğunluğu karşı' denildi. Biz raporumuzda bunun böyle olmadığını ifade ediyoruz çünkü gezdiğimiz yerlerde de gördük ki Karadeniz bölgesindeki insanlar çoğunlukla süreci destekliyorlar. Bu nedenle bölge insanının çözüm sürecini desteklediğini ifade ettik ama bu şartsız desteklemek anlamına gelmiyor. Bölge insanı diyor ki 'bazı kırmızı çizgilerimizin olması lazım.' O kırmızı çizgiler nelerdir? Tek devlet, tek bayrak, tek millet çünkü bölünmez bütünlük noktasında hassasiyetleri vardı. Bu aynı zamanda bizim de hassasiyetlerimizdi. Bunu Karadeniz bölgesindeki insanların toplantılarda ifade etmesi önemliydi çünkü biz raporu yazarken, bize göre çözüm süreci nasıl olmalı değil, Karadeniz insanının nasıl düşündüğünü aktarmaya çalıştık ve bölgenin hassasiyeti olarak vurgu yaptık."
"En büyük tehlike olarak sürecin kesintiye uğramasını görüyorlar"
Hakyemez, Karadeniz bölgesinde yaşayanların sürecin iyi yönetilmesi gerektiğini düşündüklerini anlatarak, şöyle devam etti:
"En büyük tehlike olarak sürecin kesintiye uğramasını görüyorlar. Bu işe girildi, bu işten sonuç alınması gerekiyor. O nedenle burada sonuç alıcı şekilde hareket etmek gerekiyor. Hiçbir şekilde rehavete kapılmamak, sonuna kadar gidilmesi gerekiyor. Süreci de hükümetin yönetmesinden fevkalade memnunlar çünkü süreci hükümet yönetmese o zaman burada ciddi endişeler ortaya çıkabilir. Onun için de şuna vurgu yapıyorlar ve biz de raporumuzda buna yer verdik. Söz gelimi süreçle ilgili hükümetten ziyade Kandil'den veya İmralı'dan açıklamalar geldiğinde hükümetin sesinin daha fazla çıkmasını bekliyorlar çünkü inisiyatifin hükümette olması gerektiğini söylüyorlar. Onun içinde bir algı yönetimine ihtiyaç var. Yine Karadeniz Bölgesindeki insanlar medyanın tutumuna da vurgu yapıyorlar. Yani medyanın sürece bir barış dili oluşturarak katkı sağlaması gerektiğini ifade ediyorlar."
Hakyemez, muhalefeti mümkün olduğunca sürecin içine dahil etme önerilerinin de raporda yer aldığını ifade ederek, "Raporlar açıklandıktan sonra hükümet bu raporlara istinaden daha gerçekçi, toplumun bütününün beklentilerine uygun biçimde yol haritasına devam edecektir" dedi.
"Türkiye özelinde iyi bir deneyimdi"
Akil İnsanlar Heyeti Akdeniz Bölgesi Grubu Genel Sekreteri Tarık Çelenk de Akil İnsanlar heyetlerinin çalışmalarının nihayetlendiğini ve hazırlanan raporların Başbakan Erdoğan'a sunulacağını bildirdi.
Mersin ve Hatay gibi bir arada yaşama kültürünün bulunduğu bölgelerde yaşayan insanların sürece daha ılımlı baktıklarını kaydeden Çelenk, bir arada yaşama kültürünün olmadığı yerlerde ise kan dökülmemesi, silahların bırakılması ve şehit haberleri gelmemesinden mutluluk duyulduğunu, fakat biraz da bilgi eksikliğinden sürece karşı çıkıldığını, biraz önyargılı olunduğunu kaydetti.
Çelenk, "Sonuç olarak şunu gördük ki şehit ve gazi yakınları gibi aşırı tepkili gruplarda bile konuştukça algılar değişiyor ve politik bir olgunluğa ulaşılabiliyor. Aslında keşke Hakkari'den bir kanaat önderi, Isparta'da ya da Antalya'da konuşabilse bu önyargılar kırılabilir" diye konuştu.
Sürecin muhalefet ve medya tarafından biraz politize edildiğini, akil insanlar heyetlerinin bu nedenle bazı seyahatlerde ciddi sıkıntılarla karşılaştığını da ifade eden Çelenk, "Yine de Türkiye özelinde iyi bir deneyimdi. Türkiye'de arayüz olabilecek sivil toplum kuruluşları olmadığı için akiller bu durumu doldurmaya çalıştı" dedi.
"Anayasayla ilgili genişçe bir önerimiz oldu"
Akil İnsanlar Heyeti Doğu Anadolu Bölgesi Grubu Sekreteri Ayhan Ogan da yapılan çalışmaların ardından sürecin bundan sonraki durumuna ilişkin geniş bir rapor hazırladıklarını söyledi.
Raporun sunumunu çarşamba günü yapacaklarını ifade eden Ogan, şöyle devam etti:
"Çözüm sürecine ilişkin heyet üyelerinin birtakım önerilerini, bize iletilen bütün talepleri, endişeleri ve kaygıları başlıklar halinde sınıflandırarak, hazırlanan rapora koyduk. Bölgede heyet olarak ne mesaj verdik, izlenimler neler? Raporda açılan bir bölümde onlara da yer verdik. Yapılacak olan işlerle ilgili teklif ve önerilerimizi de yine başlıklarla rapora işledik. Yasama faaliyetleri yani hukuk çerçevesinde neler yapılabilir? TCK, CMK, siyasi partiler ve seçim kanunları gibi kanunlarda bazı değişiklikler önerdik. Temel olarak anayasayla ilgili genişçe bir önerimiz oldu. Bu sürecin sonunda yeni bir anayasanın yapılması kaçınılmaz. Bu anayasanın nasıl yapılacağı hakkında bir takım öneriler sunduk. İdari işlemler açısından yürütmenin atması gereken adımlarla ilgili teklif ve önerileri rapora koyduk. Ekler kısmında heyet üyelerinin konuşmaları birer sayfayla dosyaya konuldu."
"Ege'de çözüm sürecine destek arttı"
Akil İnsanlar Heyeti Ege Bölgesi Grubu Üyesi Fadime Özkan ise Ege bölgesinin çözüm sürecine desteğinin her geçen gün arttığını belirterek, şöyle konuştu:
"Ege Bölgesi için söylenebilecek ilk cümle sürece devam olmalı. Destek yüzde 40'ların üzerinde seyrediyordu ancak beş ayı aşkın süredir sürecin sağlıklı yürümesi, cenazelerin gelmemesi, evladı askerde olan insanların yüreği ağzında, 'Kötü haber alacağım' diye korkmaması gibi nedenlerle sürece destek oranı arttı, yüzde 60'ları aştı."
"Akiller Heyeti, Türkiye’nin yol haritasını çıkarttı"
Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Başkanı ve Akil İnsanlar Heyeti Karadeniz Bölgesi Grubu Üyesi Bendevi Palandöken, Akil İnsanlar Heyeti'nin çalışmalarıyla ülkede birliğin ve dirliğin kurulduğu zeminin oluşturulduğunu anlattı.
Yaptıkları görüşmeleri rapor haline getirdiklerini belirten Palandöken, “İnsanlar ne bekliyorlardı bu çözüm sürecinde, ne istiyorlardı. Bu sürecin katkısı ne olacaktı. Eleştirilere rağmen 63 kişilik Akiller Heyeti, Türkiye’nin yol haritasını çıkarttı” dedi.
"Süreci sorgulayan bir kişiye dahi rastlamadık"
Akil İnsanlar Heyeti Güneydoğu Anadolu Bölgesi Grup Sekreteri Mehmet Emin Ekmen, "Hazırladığımız 30 sayfadan oluşan raporumuzu bugün sunduk" dedi.
Ekmen, çözüm süreciyle ilgili farklı kesimlerden insanların düşüncelerini öğrenmek için Diyarbakır, Mardin, Şırnak, Siirt, Batman, Şanlıurfa, Adıyaman, Gaziantep ve Kilis'te 10 bini aşkın kişiyle görüştüklerini söyledi. Görüştükleri insanlar arasında çözüm sürecine karşı olan tek bir kişi ile dahi karşılaşmadıklarını vurgulayan Ekmen, bölgedeki tüm illerde sürece çok büyük destek olduğunu anlattı.
Ekmen, vatandaşların çözüm sürecine karşı olmadığını, aksine sürecin zarar görme ihtimalinden büyük endişe duyduklarını dile getirerek, "İnsanlar başlatılmış olan çözüm sürecinin başarıyla sonlandırılarak, 30 yıldır süren ve 40 bini aşkın kişinin ölümüne neden olan sorunun sonlanmasını istiyor. Çözüm sürecinin, bölge halkına büyük umut getirdiğini gördük" ifadesini kullandı.
Yaşanan çatışmalı ortamdan kendisi veya yakını zarar gören kişilerin çözüm sürecine verdiği desteğin, göreceli olarak daha az zarar görenlere oranla çok daha yüksek olduğunu vurgulayan Ekmen, şöyle konuştu:
"Bu destek çok anlamlıdır. Çünkü zarar gören insanlar, başka insanların aynı acıları yaşamasını istemiyor, başka kişilerin mağdur olmalarını istemiyor. Bu çok önemlidir. 10 binin üzerinde kişiyle temas kurduk, toplu veya bireysel olarak görüştük. 10 bini aşkın kişi arasında süreci sorgulayan bir kişiye dahi rastlamadık. Yılmaz Erdoğan'ın söylemiyle bölgede çözüm sürecine verilen destek yüzde 110'dur. İnsanlar her ortamda sürece destek verdiğini dile getirdi.Hazırladığımız 30 sayfadan oluşan raporumuzu bugün sunduk."