GÜNDEM
AK Partinin zenginleri nerede?
Star gazetesi yazarı Mustafa Karaalioğlu, iktidar zenginlerini(!) yazdı. Yazısında AK Parti kendi zenginin yarattı. Bunlar Geziolaylarında neden ortaya çıkmadılar? sorusuna cevap arayan Karaalioğlu, Türkiyede orta ölçekli Anadolu şirketleri hariç, siyasal sınıf bilincine sahip yüksek hacimli bir muhafazakarsermaye kesinlikle yoktur. diye yazdı.
İşte Karaalioğlunun bugünkü yazısı:
AK Partinin zenginleri bu tabloya karşı neden tavır koymadı?
Tavır koymadı çünkü yaygın kanaatin aksine AK Partinin zengini yoktur. Birbirinden haberdar bir sermaye sınıfı bilinci de yoktur. İlk 100 zengin aile içinde muhafazakâr karakterli üç-beş isim varsa da bu kadarı toplam içinde anlamlı bir ağırlık teşkil etmemektedir. Kısacası, zenginlik AK Partininyola çıktığı gün hangi grupların elindeyse bugün de hala o grupların elindedir. Üstelik, AK Partinin icraatları sayesinde 10 yıl içinde zenginlikleri (kabaca) 10 kart artmış haldedir. Bir başka ifadeyle, 10 yıl önce Erdoğana karşı olanlar her kimse bugün 10 kat daha güçlenmiş olarak yine onun karşısında bulunmaktadır.
Yıllardır bir şehir efsanesi olarak ortalıkta dolaşan iktidar zenginleri efsanesi de bir haftada çökmüştür.
Özetleyelim... Bugün Taksimdeki eylemler her ne amaçla başlamış olursa olsun veya polisini hatasına bağlı olarak büyümüş olsun kısa sürede aldığı şekil bir güç oyunudur. Hedefi de AK Parti ve Erdoğandır... Merkezinde Gezi Parkının bulunduğu etrafında şiddet halkası olan bir eylemle karşı karşıyayız. Dıştaki görünmeyen en büyük halka ise iktidar oyunu halkasıdır.
Erdoğanın mücadelesi ve sorunu da o halkayladır. Son konuşmalarında da açıkça görüldüğü gibi meydanla sorunu yoktur. Meydanı bahane ederek kendisiyle bilek güreşi tutmaya yeltenen güçlerle hesaplaşmaktadır.
Faiz lobisi olarak tanımladığı; esasen iktidarın parçası olmayı alışkanlık haline getirmiş olan, AK Parti döneminde ise bu imkanını yitiren ulusal sermaye ve uluslararası müttefikleridir.
Tablo ortada... Sermaye bu süreçte iyi sınav vermedi; bilakis hayal kırıklığı yaratacak kadar kötü bir tavır sergilendi. Elbette hiçbirisi kendisini Başbakana borçlu hissetmek, Onun gibi düşünmek ve hatta destek vermek zorunda değildir. Aslan payını onlar alsa da ekonomi onlar için değil sokaktaki insanın zenginleşmesi için büyüdü. Ama, Başbakana karşı değilse bile Türkiyeye karşı sorumlu davranmalarını beklemek herhalde toplumun hakkıdır.
Ülkenin büyük şirketlerinin patronları eylem safında yer aldı. Birçok büyük şirket bizzat çalışanlarını eylemlere katılması için örgütledi. Birçok işadamına ait vakıfların üniversiteleri öğrencilerinin eylemlere katılabilmesi için tatil ilan etti. Medyayla ilişkilerini de eylem bazında tanzim ettiler.
Bu, sermayenin doğal davranış biçimidir, kimse şaşırmasın. Cumhuriyet mitinglerinden beri yaşadığımız tecrübelere bakacak olursak, muhtemelen bazıları Erdoğanın bu olaylarla gideceğini zannetmiş ve hesaplarını buna göre yapmış bile olabilirler.
Bütün bunlar olurken çevremden yakınmalar duyuyorum... Bazıları muhafazakar sermaye olarak tarif edilen şirketleri soruyor. Yani, AK Parti kendi yandaşlarını zenginleştirdi, onlar nerede? diyenler oluyor.
Böyle şirketler olsaydı mesela, bu şirketlerin patronları demeçleriyle kamuoyuna pozitif hava yansıtabilirdi...
Mesela, birçok şirket ülkede savaş varmış gibi ilan-reklamı keserken onlar daha fazlasını vererek piyasaya moral verebilirdi...
Mesela, bazı şirketler dünya kamuoyunu hareket geçirmek için çaba gösterirken, onlar da dünyaya gereken mesajı verebilirlerdir vs.
Bunların hiçbirisi olmadı ve olmaması bu şirketlerin kusuru değildir. Çünkü siyasal elitlerle dayanışacak ve toplumsal etki yaratacak çapa sahip yeni ve demokrat eğilimli bir zengin sınıfı yoktur. Bütün kritik zamanlarda elini taşına altına koyan orta ölçekli Anadolu şirketleri hariç, siyasal sınıf bilincine sahip yüksek hacimli bir muhafazakar sermaye kesinlikle yoktur. Sayıları ancak bir elin parmaklarıyla sayılabilecek büyük sermayeli şirketler olsa da toplam içindeki paylarının kıymet-i harbiyesi yoktur.
Bu kaydedilsin. Kaydedilsin de gerçek iktidarı oluşturan güç odakları tasnif edilirken hata yapılmasın.
EYLEMİNİN ÜÇÜNCÜ GÜNÜNDE DÜNYA MEDYASINA İLAN VEREBİLEN BİR 'HALK HAREKETİ!'
Taksim eylemlerine bir de şu açıdan bakalım....
Daha eylem yola koyulmadan ilanlar New York Timesda yayınlanıyor. İnternet, dünyanın en büyük 10 ajansı tarafından örgütleniyor. Dünyanın en büyük reklam dağıtım şirketlerinin temsilcileri ilanları kesiyor. Ülkenin en büyük şirketleri hemen gardlarını alıyor. Dünya medyası büyük bir tahmin kabiliyetiyle Taksimde gösteriler olacağını tahmin ederek canlı yayın rezervasyonlarını önceden yaptırıyor, bütün muhabirleri İstanbula hücum ediyor. İşadamları yatıştırıcı tek söz söylemiyor. Hatta duygusal zekaları biraz düşük olanlar pankartlarla sokağa koşuyor...
Bugüne kadar hiç böyle bir halk ve taban hareketi gördünüz mü?
Düşünün... Elinde tencere tava eylem yapan emekli öğretmen teyzelerle, sağa sola molotof kokteyli yağdıran gençlerin aklına birdenbire New York Timesa ilan vermek geliyor. Hemen aralarında 60-70 bin dolar toplayıp bastırıyorlar ilanı.
Başbakan Erdoğan 2023 için hiç endişe etmesin... Böylesine yüksek organizasyon kabiliyetine sahip bir halk bütün hedefleri ikiye katlar!
YENİ TÜRKİYE KUŞAĞI!
Bir haftadır eylemcilere kimlik üretmeye çalışan yorumcu, gazeteci ve akademisyenleri başka bir şaşkınlıkla izliyorum. Aslında eylemcilerin ideolojik ve sosyal karakterini çok iyi biliyorlar. Bazıları zaten bizzat o karaktere sahip... Ama ısrarla gençlerin Yeni Türkiyeye ait olduğunu söylüyorlar. Bu şablon sokağa uymuyor ama ısrara devam...
Yeni Türkiye kavramını eskiden beri bunu tanımlayan, 12 Eylül 2010 referandumu sabahından itibaren bu ülkeye yakıştıran bir yorumcu olarak itiraf edeyim, bu çaba hoşuma gitmiyor değil.
Ancak, hatırlatayım Yeni Türkiye, Gezi Parkındaki hareket değildir.
Şudur:
Kürt sorununda çözüm istemek, dindarlar dahil farklı fikir ve hayat tarzlarından insanların bir arada yaşama hakkına sadakat göstermek, askeri vesayetle bütün bağları koparmak, amasız - fakatsız demokrasi kültürüne sahip olmak ve serbest seçim sistemine inanmak...
Göstericilerin felsefesi bu temel prensiplerle bağdaşmıyor ne yazık ki... Hatta, bu ölçülere vurulduğunda Eski Türkiye görüntüsü veriyorlar.
Ama fikir ve ideolojileri ne olursa olsun, Taksimde kendilerini diledikleri gibi ifade ederken kullandıkları gösteri imkanı tartışmasız bir Yeni Türkiye yaklaşımıdır. Yeni Türkiye meydanında Eski Türkiye gösterisi gibi bir paradoks yaşıyoruz.