GÜNDEM
17 aralığı 8 ay sonra değil 2 gün sonra yazmıştı
Olup bitenlere hiç şaşırmadım. 7 Şubat Hakan Fidan olayı ile su yüzüne çıkan çatışma, 17 Aralık ile zirve noktasına ulaşılıyor. Olayların öncesini, sonrasını, ayrıntılarını süreç içerisinde canlı yayın izler gibi herkes televizyonlardan izleyecek. Bundan dolayı ötesini zamana bırakıp, bugüne bakmak istiyorum.
17 Aralığı, 7 Şubattan bağımsız düşünmek aptallık olur. Her iki atraksiyonun nihai hedefi Başbakan ve hükümet idi. 7 Şubatın böyle bir hedefi olduğunda sanırım herkes hem fikir. MİT Müsteşarının tutuklanıp yargılanması demek, Başbakan’ın tutuklanıp yargılanması demekti. Yüce Divana sevk edilip, idamla yargılanacaktı. Tehlikeyi gören Başbakan gereken yasal düzenleme ile bu defa tehlikeyi atlatmış oldu. Ancak testi kırıldı bir kere, bundan sonra fırsatını bulan ölümcül darbelere devam edecekti.
Ak Parti, Allah’tan samimi bir Müslüman olan Tayyip Erdoğan gibi bir Genel Başkana sahip. Yoksa genel merkezde üç-beş kişi dışında iktidarın keyfini süren, günün zevkini çıkaran bir teşkilatla ABD’nin ve Siyonizm’in entrikaları ile baş etmesi mümkün olamazdı. Burada da yazılacak çok şey olsa da yine sonraya bırakacağız.
17 Aralık operasyonunun hedefinde Başbakan olduğu muhakkak. Tıpkı 7 Şubat Fidan olayında olduğu gibi. Muhtemel bağlantılar kurularak olayın müsebbibi Başbakan gösterilip, Başbakanın istifasına kamuoyu oluşturulacak ve hükümet düşürülecekti. Özellikle 18 ve 19 Aralık tarihleri bu ilişkilerin kurulup, Başbakanın hedefe konulacağı günlerdi. Savcı Öz’ün İstanbul Emniyeti’ni defaten ziyareti ve onlarca telefonla talimatlar yağdırmasında hedef; Yolsuzluğun Şemasını çıkarmaktı. Şu genel müdür, şu bakan ve başbakan şeklinde bir şema oluşturulmak mı istendi? Şebekenin başı Başbakan mı denilecekti? 18-19 Aralık tarihlerinde saniyeler bile çok önemliydi. Yapılacak hamlelerle ya çözülme başlayacak, yada alınan tedbirlerle senaryo ifşa olacak. O yüzden her saniye önemliydi. 20 Aralık’ta atamalarla olaylar kontrol altına alınınca, ibrenin yönü değişti. İşte ne olduysa ondan sonra oldu. Hedefe varamamanın çılgınlığı.
Örgütsel sızmalarda usta olan Pensilvanya merkezli yapı, Başbakan’ın ustalığını hiçe sayıyor, Başgardiyanın herkesten güçlü olduğuna inanıyordu. Sürecin planlandığı gibi işlemediği görülünce, Savcı Öz, teamülleri zorluyor, Pensilvanya ise ağzını açıp, gözünü yumuyor. Aman Allahım! Duyduklarıma gördüklerime inanamıyorum. Bu kadar erken ve bu kadar şedit. Aslına bakarsanız hiçte sürpriz olmadı. Bedduaları yakıştıramamamın ötesinde her şey beklendiği gibi.
Bülent Arınç; “Hocamız yine haklı çıktı” diyor. Rahmetli; “Siz dünya yönetimini görünen politikalardan ibaret mi sanıyorsunuz? Bir insanın yapısını et ve kemikten sanırsınız. Ama deriyi kaldırdığınızda sinirleri, damarları, kasları görürsünüz” derdi. İşte şimdi sinirler ortaya çıkmaya başladı. Kendisini mücadeleye adamış insanların kaybetmesi diye bir şey yoktur. Duamız mü’minler için. Hadi hayırlısı.
Emrullah Aydın'ın 22 Aralık 2013 tarihli yazısı için TIKLAYINIZ