GENEL
Ziraat Fakültesi Mezunlarının Kadro Talebi
GAZETEKAMU / ÖZEL HABER
Ülkemiz mevcut hayvan varlığı göz önünde bulundurulduğunda, hayvan yetiştiriciliği ve hayvansal ürünlerde ülke problemlerimizin hala çözülmemiş olmasının temel nedenine baktığımızda bu sorunun yalnızca uygulanan tarım politikalarından kaynaklı olduğu dikkat çekmektedir. Çünkü ülkemiz coğrafyasının bizlere sunduğu ekolojik çeşitlilik birçok hayvan yetiştiriciliği faaliyetlerinin ekonomik anlamda karlı bir şekilde sürdürülmesine imkan sağlamaktadır. Ancak ülkemiz zootekni bilim dalına verilen önem açısından modern tarım ülkelerini geriden takip ettiği için hayvan yetiştiriciliği gereksinimleri adına nimet sayılacak bu coğrafyada kurulu olmasına rağmen canlı hayvan, karkas, saman gibi birçok hayvansal ürün ve girdisini ithal etmek zorunda kalmaktadır.
Hayvancılık faaliyetleri başta olmak üzere ziraatın tüm dallarında devlet üretime doğrudan destek vermekte, böylece bazı stratejik ürünlerin yetiştiriciliğini sürekli hale getirmektedir. Fakat maddi anlamda doğrudan destek tek başına kalıcı bir çözüm olmamasına karşın, bir de üreticilerimizi garanti para konusunda rahatlatmakta ve boş tarladan destek alan, karsız hayvandan destek alan çiftçilerimiz üretim etkinliklerini ve isteklerini yavaş yavaş terk etmektedirler. Maddi anlamda çiftçi ve yetiştiricilerimizi destekleyen devletimiz bu anlamda gerçekten birçok tarım ülkesini geride bırakmıştır. Ancak bir de Konfüçyüs'ün sözü var ki "Bir kişiye iyilik yapmak istiyorsan ona balık verme, balık tutmayı öğret." Şimdi gerçekten birçok Avrupa ülkesine kıyasla daha iyi düzeyde dağıtılan maddi destekler ve hibe programlarımız olmasına karşın, o birçok Avrupa ülkesinin sap samanına bile muhtaç olmamızın nedeni ne vejetatif gelişim döneminde yağmayan yağmurdur, ne de maddi anlamda yetersiz kalan destektir. Eğer öyle olsa Katar halkı açlıktan ölür, bizdekilerden az destek alan Avrupalı çiftçiler bize ürünlerini satabilirlerdi... Başarısızlığımızın tek nedeni çiftçimizi neredeyse üretimden soğutacak kadar destek verip, onları yüksek verimli ve ekonomik anlamda karlı üretime geçirecek teknik bilgiden yoksun bırakmamızdır.
İlgili bakanlık kırsal kalkınma adına Tar-Gel Projesini uygulamaya koymuş, bu proje ile köylü ve çiftçimizi sahada görevlendireceği ziraat mühendisleri ile buluşturup, gelişmiş tarım ülkelerindeki gibi çiftçi ve yetiştiricilerimizi teknik anlamda da bilgilendirmeyi amaçlamıştır. Ancak bu proje için açılan kadrolar daha uygulama aşamasının en başında amacına aykırı istihdamlarla şişirilerek ziraat faaliyetleri konusunda çiftçilerimizi modern tarım ve hayvancılık adına örgütleme anlamında mesleki bir yetisi olmayan disiplinler projeye monte edilmiştir. Örneğin: Ziraat Fakültelerinin onlarca farklı bölümünden biri olan Tarım Ekonomisi Bölümü mezunu bir mühendis, atanacağı köyde sosyo-ekonomik açıdan çiftçilerimizin tarımsal aile danışmanlığını yapabilecek, ailelerin sahip oldukları taşınır/taşınmaz, canlı/cansız envanterine göre en ekonomik etkinliği tespit edip, çiftçi ailemizin üretim imkanlarını en etkin kullanması konusunda yönlendirebilecek ve üstelik köy sosyolojisi eğitimine sahip ideal personel olmasına rağmen GTHB bu alana makul olan bir ziraat mühendisi ekonomist atayacağı yerde, ziraat fakültesinin saygınlığını kabullenmeyerek doğrudan sosyoloji bölümü mezunlarını atamıştır. Diğer bir örnek ise: Ülkemizde kayıtlı en az 5 milyon çiftçimiz var. Bunların önemli bir kısmı sadece hayvancılık faaliyetleri sürdürmekte. Geriye kalan kısmı ise sadece bitkisel değil, hem hayvancılık hem bitkisel üretim faaliyetlerinin ikisini bir arada sürdürmektedir. Kendi gözlemlerinize dayanarak düşündüğünüzde hak vereceksiniz. Hayvansal üretim faaliyeti sürdüren her üreticimiz bitkisel üretim faaliyetinde bulunmazken, bitkisel üretim faaliyeti sürdüren hemen hemen her çiftçimizin hiç olmazsa bir kümesi, bir ağılı yahut ahırı, arı kovanı muhakkak vardır. Çünkü bizim binlerce yıllık köklü kültürümüzden gelen alışkanlığımız olarak hayvancılık faaliyetlerine bakışımız, isteğimiz, yatkınlığımız diğer alanlardan daha fazladır. Dolayısıyla hayvancılık faaliyetlerinin maliyeti açısından çiftçilerimize en fazla yükü hayvan yemi getirmektedir. Bu alanda en ekonomik ve besin değeri en yüksek rasyonu hazırlama, yem bitkileri yetiştiriciliği ve bitkisel üretim atıklarından yem temini konusunda çiftçilerimizi teknik anlamda destekleyecek Zootekni Bölümü mezunu mühendisler gereken ilgiyi görememekte, aksine bakan mesleğine yapılan kıyakla gölgede bırakılmakta, devlet eli ile tarumar edilen yetkilerini başka mesleklerle paylaşmak zorunda bırakılmakta, tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de zootekni kadrolarına çok fazla ihtiyaç olmasına karşın bakan mesleğinin gölgesinde yapılan atamalarda senede 15-20 kadroyu zor bulmaktadırlar. Oysa ülkemizde hayvan hastalıklarının yaygınlığı ve verimin düşüklüğünün temel sebebi dengesiz rasyonla hayvan beslenmesidir. Nasıl ki insanlar sağlıklı bir şekilde yaşamlarını ikame ettirmeleri için dengeli beslenmeye ihtiyaç duyuyorlarsa, hayvanlar için de aynı kural geçerlidir. Hatta verim yönüne göre birçok ürününden faydalandığımız hayvanlarımızın besisi oldukça önemlidir. Siz hayvan besisinde rasyonun besleme dengesine ne kadar dikkat ederseniz o kadar az hayvan hastalığı ile karşılaşır, o kadar fazla ürün alır, o kadar fazla üreme sağlarsınız. Ancak bizim bakanlıkta sistem hayvanı hastalıktan korumaya değil de; hasta hayvanı tedavi etmeye eğilim gösterdiğinden verim ve ürün kalitesinde iyileşme sağlanmıyor.
Kırsal kalkınmayı sağlamak amacı ile istihdam edilen personellerin görev tanımına uyumsuz atanmalarının yanı sıra, kırsalda köylü ve çiftçilerimize zirai danışmanlık konusunda hizmet verme yükümlülüğü bulunan proje personelleri bazı mesleki statü farklılıklarından doğan ayrımcılık sebebi ve uygunsuz gördükleri köy koşulları nedeni ile asıl görev yerlerine gitmeyip, bakanlığa bağlı il/ilçe müdürlüklerinde tutulmaktadır. Sahaya gönderilmesi gerekirken merkezde boş bekletilen, ancak görev yeri köy göründüğü için bekletildiği merkezde imza yetkileri olmadığından dolayı resmi anlamda hiç bir görev yapmamış görünen (aslında merkez kadro boşluğunun getirdiği personel ihtiyaçlarını giderseler de imza yetkisizliğinden dolayı resmi anlamda iş bitirmiş görünmüyorlar, kendi bitirdikleri işi amirleri bitirmiş gibi üstleniyor) ve yıllardır atıl iş gücü halinde bekletilen bu personeller sebebi ile kırsal kalkınmada proje amacına ulaşılamamış, bu asrın projesi başarısız sayılmıştır. Bakanlık tarımda reform sayılacak bu muhteşem projenin amacını, proje kapsamında atanmış personelleri üzerindeki hükümsüzlüğünden kaynaklı olarak ayrıca saptırmış, projeyi başarısızlığa zorla mahkum etmiştir. Merkezde tutulup, resmi işlem hakkı verilmeyen bu personellerin kurum içindeki adları ise bazı illerde Tar-Gel iken Yan-Gel olarak (yan gelip yatan) değiştirilmiş, alaya, dalgaya alınarak söylenmeye başlamıştır. Milletin parasını yöneten hükumet daha fazla israfı engellemek için ya amacından sapmış bu projeyi sona erdirmeli, ya da tarımda gerçek anlamda reformu sağlayacak, ülke ziraatını ileriye taşıyacak bu projeyi gerçek amacına uygun halde işleyecek şekilde yeniden düzenlemelidir. Aksi halde devletin milyonlarca lirası ziyan edilmeye devam edecektir.
Tabiatın bütün cömertliğini sunduğu ülkemizde, tarım ve hayvancılık faaliyetlerindeki yetersizliğimizin nedeni bilgiye dayanmayan, modern tarımdan uzak, atadan dededen kalma usullerle yarım yamalak sürdürülmeye çalışılan üretim etkinliklerimizdir. Bu ekstansif tarım modelinin sebebi ise kırsal kalkınma adına yetiştirici ve çiftçilerimizi intansif tarım modeline geçirecek, onları modern dünyanın sunduğu teknik tarım olanaklarından faydalandıracak ve üretime teşvik edecek bir devlet politikamızın bulunmamasıdır. Ülkemizde orta ve küçük ölçekli tarım işletmeleri ve özellikle Doğu Anadolu illerimize gidildikçe gözlemlenme oranı artan ilkel tarım metodu oranlarının hala çok yüksek olması, ilgili bakanlığın yayım faaliyetlerini yeterince yapamamasından kaynaklanmaktadır. Zaten ülke tarım politikaları tarihimizin son 40 yılına baktığımızda 13 bölümlü ziraat fakültesinden mezun ziraat mühendislerinin kendi alanlarında ortalama olarak 15 bin kadar az bir sayıda atanması (farklı alanlarda atamalar hariç) modern dünyanın gelişmiş tarım ülkelerini neden 40 yıl geriden takip ettiğimizin cevabıdır aslında. İklim özelliklerine ve tabiat koşullarına göre üretim fazlası çıkartıp, ihraç etmemiz beklenen ürünleri şuan bile ithal ediyoruz (saman, arpa, mısır, buğday, pamuk, canlı hayvan, hayvan yemi, karkas gibi birçok ürünü beklentilerin aksine ithal etmekteyiz). Hem de bizim en küçük coğrafi bölgemizin yüz ölçümüne kıyasla yarısından daha küçük ülkelerden canlı hayvan, saman ve daha nice tarımsal ürünler ithal ediyoruz. Mesela 2012 tarımsal ithalatlarından sadece küçük bir örnek verecek olursak, aynı yıl Amerika'dan "Mısır, Soya ve Buğday" ithal ederek karşılığında 1,1 milyar dolar ödedik. Bu sadece bir örnek. Daha milyarlarca liralık tarımsal ürün ithalatı örneklerimiz var. Ülkemiz sınırları içerisinde asla ekonomik olarak yetiştirilmeyecek ve ikamesi olmayan, zorunlu ürünleri ithal etsek belki de üzülmeyiz. Ancak Buğday Ambarı diye adlandırdığımız Konya Ovası ve Anadolu'nun diğer tahıl üretilebilir milyonlarca hektar arazisi ile coğrafya derslerimizde övünürken, biz bu ürünleri ithal ediyorsak kabul etmek gerekir ki zirai faaliyetlerde yetersiz bir devletiz. Kalıcı çözümler üreten bakanlık ve bakanlık çalışanlarımız yok demektir.
Bizler bu ülkenin ziraatına doğrudan destek vermemiz için devletçe eğitilmiş, yetiştirilmiş, ziraat fakültelerinin 13 farklı bölümünden mezun işsiz ziraat mühendisleri olarak yıllardır hükumete sesleniyoruz. 5 milyondan fazla ÇKS'li çiftçisi bulunan bir ülkede kırsal kalkınmayı sağlamak devletin birinci vazifesidir. Çünkü "Köylü milletin efendisidir". Çünkü ekonomimizin temeli ziraat ve bu temel ülke çalışma yaşına erişmiş nüfusumuzun en az %23'üne doğrudan ve dolaylı olarak istihdam olanağı sağlamaktadır. Bu temel güçlendirilmezse ülke birliği ve selameti de sağlamlaşmaz..! Bu nedenlerle hızla düşen kırsal nüfusun ve köyden kente doğru artan göçün önüne geçebilmek için, kırsalda ekonomik anlamda yüksek karlı üretimin sürekliliğini sağlamak ve kırsal kalkınmayı hızlandırıp, sağlam bir dengeyi oluşturup, korumak için, köylü ve çiftçimizin refahını daha iyi seviyelere getirecek karlı üretim etkinliklerinin örgütlenmesini, kontrol edilmesini devletçe sağlamamız gerekir. Bu zincirin inşa edilip, korunması ise ancak ziraat mühendislerinin aktif katılımı ile gerçekleştirilebilir.
Bizler on binlerce diplomalı işsiz mühendisler olarak yıllardır beklentilerimizi, tespitlerimizi, taleplerimizi imkanlarımız ölçüsünde yetkililere iletmeye gayret ediyoruz. Bundan önceki senelerde tarımsal alanda devletin ilgili bakanlığının özel yetkili şirketlerden hizmet satın almasının tarımsal anlamda başarısız kalacağından ve aksine devlet bütçesine beklenenden daha fazla külfet getireceğini ön görmüş, açıklamalarımızla birlikte bakanlığa dilekçeler şeklinde iletmiş, hatta yayınladığımız haberlerle de bu konulardaki görüşlerimizi kamuoyunun bilgilerine sunmuştuk. Tespitlerimizden bir örnek verecek olursak: Tarımsal Yayım ve Danışmanlık Şirketleri düzenlemesi ile bakanlığımız çiftçilerimize destek verme görevi ile yetkilendirdiği özel şirketlere mühendis, veteriner hekim gibi meslek gruplarından sınavlarla belgelendirdiği danışmanların istihdamına olanak sağlamıştır. Ancak bu uygulamanın maliyeti devletin kendi atadığı personel giderleri ile neredeyse denk hale gelmiştir. Çünkü bir danışman eğer uzman ise 120 değilse 60 adet uygun kriterlere sahip çiftçi ile sözleşme imzalayabiliyor. Sözleşme imzaladığı her bir çiftçi için devlet Ağustos 2013 yılı ödeneğine göre toplam 700 TL karşılıksız hibe veriyor ancak bir de şirketin hizmet giderlerinin fatura edilmesi halinde vergi alacaklarından bu giderler düşülüyordu. Bu uygulama ile ülkemizde bir ayda yüzler, ikinci ayda binlerce şirket ve şubesi açıldı. Ancak bu şirket sahibi zengin patronlar danışmanların kendisini aylık ortalama bin lira gibi çok düşük ücretle sahada aktif halde çalıştırmak yerine sertifikalarını aylık 300 TL ücretler karşılığında denetim yetersizliğinden faydalanarak usule aykırı halde kiralayıp, göstermelik hizmetle devletimizi soydular. Bu şirketler sözleşme imzalattırdıkları danışmanın kağıt üzerinde kalan ve asla sahaya inmeyen, göstermelik hizmetinden 60 (çiftçi) * 700TL = 42.000 TL destek aldılar, uzman danışmandan sağlanan destekte ise 2 katını aldılar. Yıllık sigorta ve kira bedeli 10 bin lirayı geçmeyen kiralık sertifika masrafını düşünce ellerinde kalan danışman başına kar ettikleri paraya ilaveten birde kendi özel dizel araçlarında yaktıkları mazotun ve diğer özel giderlerinin faturalarını da şirketler üzerine göstererek devleti ve ucuza çalışmak zorunda bırakılan köle mühendislerin emeklerini soydular. Buna benzer şekilde özele devredip de hizmet satın aldıkları diğer farklı sektörde faaliyet gösteren şirketler de dahil olmak koşulu ile eksiklik gördüğümüz uygulamalar hakkındaki görüşlerimizi ilgili bakanlığa ilettik, ancak fikirce kabul görülmedik. Bu projeleri hazırlayanların da bir çoğu bizler gibi mühendis olmasına karşın onların bu projelerinin uygulanmasının tek nedeni hepsinin devlette iş imkanı bulmuş olmasıdır. Ancak bizim fikirlerimizin ve uyarılarımızın önemsenmemiş olmasının nedeni ise "bizlerin atanamamış işsiz mühendisler olmasıdır". Fakat 2 sene öncesinden yaptığımız uyarıların neticesini şimdilerde görüyoruz: GTHB web sitesinden bu şirketlerden gereken randımanın alınmadığını itiraf eder nitelikte ve faydalanılmamasına karşın artan bütçe maliyetleri neticesinde danışmanlık şirketleri yönetmeliğinde yeniden düzenlemeye gidileceği duyurulmuştur. Nitekim tecrübeye dayanmayan ancak mantığa ve aldığımız eğitime dayanan akıl yürütmemiz bizi yanıltmamış, GTHB geç de olsa tedbir almaya zorunlu kalmıştır. Ülkemiz geniş coğrafyası ve birçok ülkenin toplam nüfusundan bile kat kat fazla çiftçi nüfusuna sahipken özelde teşvik edilip, hizmet satın alınan bu şirketlerin çalışma usulleri tamamen denetim altına alınamaz. Eğer ısrarla tarımsal alanda hizmet satın alınmasına gidilirse destek ve hibe bütçesine ilave bir de bu şirketleri sürekli denetleyecek personeller atanmalıdır. Aksi halde hizmetler sadece kağıt üzerinde kalmaya devam eder ve desteklemeler sadece israf hanesine yazılır. Ya da özelde desteklenen ve sonra birde onlardan hizmet satın alınan şirketlere son verilir, aynı işi yapan personeller devletçe istihdam edilerek çiftçi ve köylülerimize daha kaliteli bir hizmet sunulur. Seçim GTHB'nin ve dileriz ki kağıt üzerinde mükemmel görünen ancak uygulama aşamasında milletin parasının heba edildiği projeler tamamen sonlandırılıp, israf edilen bu bütçeden gerçek yatırımlara kaynak sağlanır.
-Bizler görüşleri önemsenmeyen on binlerce işsiz mühendisler ordusu olarak devletimizden ziraatımızın geleceği için kalıcı, kesin çözümler üretmesini istiyoruz!
-Bizler hasta hayvanlarımızın tedavisine gösterilen özenle istihdam edilen bakan mesleği veteriner hekimler kadar; hayvan hastalıkları ve ölümleri görülmesin diye uygun barınak koşullarının sağlanması için çiftçimizi aydınlatacak, hayvanların yeterli ve dengeli besisi için rasyon hazırlamayı çiftçilerimize öğretecek, yem teknolojileri ve temini konusunda çiftçiyi aydınlatacak, kaliteli ve yüksek verimlilik için teknik bilgi ve destek sağlayacak zootekni bilim dalı da artık önemsensin istiyoruz!
-Bizler köy ekonomisi ve sosyolojisinin temel eğitimini almış tarım ekonomisi mühendisleri dururken neden zirai faaliyetten anlamayan sosyologlar bizim bakanlığımıza atanıyor diyoruz?
-Su ve sulama sorunları yaşanan ülkemizde neden kuraklığı bahane etmek tarımsal yapılar ve sulama bölümü mezunu mühendisleri istihdam etmekten daha kolay diye soruyoruz?
-Tarla, bahçe bitkileri mezunları işsizken neden mısır, arpa, buğday ve daha nice tarla tarımı ürünlerini ithal ediyoruz, merak ediyoruz?
-Bizler dünyada saygınlığı olan bir mesleğin mensupları olarak neden bizim ülkemizde kırk yıldır unutulduğumuzu bilmiyoruz!
-Sahte, sağlıksız gıdanın temel nedeni olan gıda sanayi girdileri tarımsal ürün yetersizliği ve üretim maliyetlerinden doğan pahalılık iken, sahtecileri teşvik edildiği piyasada kalıcı çözümü ekonomik karlılığı ve rekoltesi yüksek verimli ürün eldesi için ziraat mühendisi istihdamı ile yeterince ve ucuza ham madde üretmek varken neden sahte gıda üretenleri sürekli ifşa etmek zorunda kalan bir bakanlık kalıcı bir çözüm için sahtecilerin gerçeği üretenlerle rekabet edemeyeceği bir tarım piyasası kurmaya yanaşmıyor? Sahtekarları ifşa etmek mi iyi, ifşa edecek bir sahtekar bulamamak mı iyi olan?
-Çalışan nüfusunun doğrudan ve dolaylı olarak istihdamına ortam kuran tarım ve hayvancılığımıza yön veren GTHB'nın şoföründen, hizmetlisine, mühendisinden, veteriner hekimine tüm yurt genelinde toplam çalışan sayısı 58 bin civarında iken, hali hazırda boş bulunan 23 bin civarı merkez kadroda personel açığı ile mi HEDEF 2023 tarımsal hasıla gelirine ulaşacağız?
-Her 3-4 kadrosundan 1 kadrosu boş olan GTHB'nin samanı bile ithal etmesi bir tesadüf müdür? Kaldı ki canlı hayvan, karkas, buğday, arpa, mısır, pamuk ve daha birçok kalem ürün ithal ediyoruz!
-30 sene önce ucuza mal olduğu için kendi çiftçisini tarımsal etkinlikten çekip, Batılının endüstriyel üretiminden kaynaklı fazla ürününü ithal etmeyi alışkanlık haline getiren Somali'nin tarım politikası Aden Korsanlarının gerçek sebebi değil mi? Ham proteinde bile dışa bağımlı kalan, üretmeyen Somali son 30 yılda 100 yıl gerilemedi mi gerçekten?
-Gıda terörünün beslendiği üretim yetersizliği ve maliyet fiyatlarına, kıtlık korkusuna, sahteciliğe, tarımsal ithalatlara, kırsaldan kente göçe, üretimden her geçen gün el çeken çiftçilerimizin yaratacağı sosyolojik depreme, ülke ziraatının temeline kasteden her türlü olumsuz etmene savaşımızı ilan ettik ve devletten onlarca farklı bölümden mezun işsiz ziraat mühendislerine on bin kadro talep ettik. Halkımıza, köylümüze, çiftçi ve yetiştiricilerimize, devlet hazinemize hizmet yolunda işsiz on binlerce ziraat mühendisimiz için devletimizden #GTHB10BİN atamasına onay istiyoruz.
Lütfen sesimizi duyun, düşüncelerimize değer verin artık..
Teşekkürler.
#Zootekni, #Tarla, #Bahçe, #BitkiKoruma, #HayvansalÜretim, #SütTeknolojisi, #Toprak, #TarımMakinaları, #TarımsalYapılarVeSulama, #TarımEkonomisi, #TarımsalBiyoteknoloji, #TütünTeknolojisi, #BitkiselÜretim, #ZiraatFakültesiBölümleri Adına Barbaros MK.