GENEL
Tarih diye öğretilen kuyruklu yalanlar
Milli Gazete yazarı Ahmet Anapalı bu haftaki 'Fitarih' köşesinde 'Tarih diye öğretilen kuyruklu yalanlar'ı gündeme taşıdı.
15 Ekim 2013, Salı
Biz, oryantalistlerin gözünden Doğuya bakarken ve tarihi karakterleri öyle değerlendirirken Hazreti Musa’nın gözünden Firavun’a veya Hazreti İsa’nın gözünden Sezar’a hiç bakmadık, hatta bunu aklımıza bile getirmedik. Dünya tarihinde varsa yoksa Avrupa. Başka bir kıtadan hiç bahsedilmez. Hindistan, Çin, Ortadoğu dünya tarihinde sanki hiç rol almamıştır.
TÜRKİYE’DE eskiden beri Avrupa merkezli tarih okutuluyor. İlkokuldan üniversiteye kadar her eğitim kademsinde bu böyle. Bu bize öğretilen Avrupa merkezli, Avrupa perspektifli tarih sanki bir film senaryosu ve bu senaryodaki başrol tabi ki ve elbette sarışın mavi gözlü Avrupalı adamda… Bu iyi yürekli Avrupalı adam Etrafına ve daha çok Ortadoğu’ya barışı, insanlığı, yaşama zevkini getirmek için hiçbir zorluktan kaçmıyor. Yani milyonlarca insanı katlediyor, milyonlarca ırzı kirletiyor, toprağın altını üstünü sonuna kadar sömürüyor, kapitalizm adı verilen ve tanrısı para olan dini uğruna etrafına kan, gözyaşı, rezillik, esaret, barut kokusu dağıtmaktan da çekinmiyor. Ama ne olur yanlış anlamayın bütün bunları insaniyet namına yapıyor!!!
Her düzeydeki okul sıralarında bize öğretilen tarih ilmi, sanki Hollywood yapımı bir aksiyon filmi ve bu filmin iyi adam rolündeki başrolünü Avrupa oynuyor. Bunun yanı sıra etrafına kötülük saçmaktan başka bir düşüncesi olmayan, bitişik kaşlı, sarı dişli, tıknaz, iyi olan her şeye düşman filmin kötü adamı da tahmin edeceğiniz gibi Müslüman dünyasıdır. İşte bize batılı Oryantalistlerin gözüyle böyle bir tarih anlatıldı. Batılı adam Sezar’ı veya Firavun’u nasıl gördüyse biz de öyle gördük ve öyle tanıdık… Bize öğretilen tarihte büyük ve kudretli Roma İmparatoru Sezar çok muhteşem ve Avrupa demokrasisi içinde yeri doldurulamayacak bir kahramandır. Sezar, bize öğretildiği üzere güya Roma İmparatorluk medeniyetini en baştan dizayn ederken daima insanlık prensiplerini göz önünde tutmuş ve temel dinamik olarak ortaya insanı yerleştirmiş. Sezar o kadar muhteşem bir imparator ve hükümdarmış ki ondan sonra Roma tahtına oturan krallar kendi isimlerinin önüne bir sıfat gibi “Sezar” kelimesini getirmişler. Augustus Octavanius, Lepidus ya da Antonius Pius gibi.
Evet bize öğretilen Sezar budur. Senelerce Sezar hakkında bu yalanı bir gerçeği ifade edercesine bizlere söyleyen tarihçiler, Sezar’ın Avrupa’da ve Kuzey Afrika’da yüzbinlerce insanın vahşice katledilmesinden sorumlu olduğunu, onun bir katil olduğunu sır gibi sakladılar. AMA NEDEN??? Üstelik Sezar hakkında bizlere destanlar düzen Batı gözlüklü tarihçiler onun çok duygusal ve hoş aşk şiirlerinin de yazarı olduğunu romantik ifadelerle söylerken bu şiirleri kadınlara değil de erkeklere yazdığını çünkü Sezar’ın kadınlardan değil erkeklerden hoşlandığını söylemediler.
Amerika Kıtası’nı keşfederek insanlık ufkunu açan ve Avrupa’ya göre de Ortaçağı kapatan Kristof Kolomb Türkiye’de yaşayan herkesçe bilinir ki büyük kâşif ve denizcidir. Yani bizlere böyle öğretildi. Fakat atlanılan, söylenmeyen, üstü çizilen dağ gibi bir hakikat var ki; Kristof Kolomb insanlık tarihinin en seri cinayetlerini işleyen profesyonel bir katildir. Hem de öldürdüğü ya da öldürttüğü insan sayısı öyle binler onbinlerle değil, yüzbinler ve hatta milyonlarla ifade edilmelidir. Kolomb, Amerika Kıtası’nda yaşayan yerli halklardan Aztekleri, Mayaları, İnkaları ve Kızılderilileri katleden, bir kaç ırkı, milleti ortadan kaldıran ve bu coğrafyada kendinden sonra başlayacak ve yüzyıllar sürecek olan insan avını başlatan belki de dünyanın en büyük zalimi ve katilidir. Neden işin bu tarafı hep atlanılır da nesillere bu bilgiler verilmez?
Biz, oryantalistlerin gözünden Doğuya bakarken ve tarihi karakterleri öyle değerlendirirken Hazreti Musa’nın gözünden Firavun’a veya Hazreti İsa’nın gözünden Sezar’a hiç bakmadık, hatta bunu aklımıza bile getirmedik. Dünya tarihinde varsa yoksa Avrupa. Başka bir kıtadan hiç bahsedilmez. Hindistan, Çin, Ortadoğu dünya tarihinde sanki hiç rol almamıştır. Meşhur “Kavimler Göçü” olmasaydı ve Türk kavimleri Avrupa’ya göç etmeseydi Norveç veya Finlandiya Kuzey Avrupa’da değil, Orta Avrupa’da olacaklardı. Türkler Avrupa’ya girdi ve bu kavimleri İskandinav bölgesine, Kuzey Avrupa’ya itti, dolayısıyla İskandinav ülkeleri oluştu. Ve bu dönemde dünya Türklerin sayesinde Demir Çağı’na girdi. Yine dünya Türklerin sayesinde İlkçağdan çıkıp Ortaçağa, Ortaçağ’dan çıkıp Yeni Çağa girdi. Yani dünya Türklerden dolayı 3 çağ gördü.
Şu anki Avrupa haritasında Türklerin etkisi niçin anlatılmıyor? Ve niçin bilinmiyor? Çünkü bu Avrupa merkezli tarih yalanlarla doludur. Kandırmaca tarih olur mu? Evet, efendim, olur. Bizde olur. İsterseniz seneler boyu her yerde, her kurumda bize hakikatmiş gibi öğretilen birkaç yalandan bahsedeyim de hadisenin vahametini siz de anlayın;
Bakın şimdi:
* Amerika’yı Kristof Kolomb keşfetmiştir. (Yalan)
* Vasko Da Gama Ümit Burnu’nu keşfetmiştir. (Yalan)
* Okyanus yollarını hep Avrupalı denizciler bulmuştur. (Yalan)
* Osmanlı Sultanı, Sultan İbrahim Han, delidir. (Yalan)
* Lozan Antlaşması bir zaferdir. (Yalan)
* Birinci İnönü Zaferi isminde bir galibiyet vardır. (Yalan)
* Sultan Vahideddin Han Sevr’i imzalamıştır. (Yalan)
* Kuva-i Milliye’yi Atatürk kurmuştur. (Yalan)
* İsmet İnönü muzaffer bir kumandandır. (Yalan)
* Menemen’de Kubilay’ı öldürenler molla idi ve din devleti istiyorlardı. (Kuyruklu Yalan)
* Bandırma Vapuru pusulası bozuk ve köhne bir gemiydi. (Yalan)
* Mustafa Kemal Paşa Millî Mücadeleyi başlatmak için Anadolu’ya çıkan ilk paşadır. (Yalan)
* Sultan Abdülhamid Kızıldır. (Yalan)
* Sultan Vahideddin Han, haindir. (Vallahi Yalan)
* Osmanlı Padişahları nikahsız beraberliklerden meydana geldikleri için “Veled-i Zinadır.” (Bu haysiyetsiz söz yalan değil düpedüz iftira ve kepazeliktir.)
Ve daha nice nice yalanlar… Nice yalanlar… Biz bu yalanlarla büyüdük. Ama herkes böyle değil yani Allah zalimler içinden adamlar da çıkartıyor. Yani her türlü olumsuzluğa rağmen batıda dürüst araştırmacılar da çıkıyor. Mesela Dr. Anne Millrad onlardan biri. Diyor ki:
“Kristof Kolomb da, Vasko Da Gama da Müslüman kılavuzlar kullandı. Müslümanlar onlardan çok çok daha önce buraları biliyorlardı.”
Araştırmacıdan bir örnek daha:
“Bartalomeu Diaz, 1487 yılında Afrika’nın güney ucundaki kıyılara ulaşmayı başardı. Burası ‘Ümit Burnu’ olarak adlandırıldı. Bu ilginç bir isim değil mi? Diğer kara parçaları kendilerine ilk ulaşan denizcilerin isimleriyle adlandırıldıkları halde burası neden Bartalomeu Diaz Burnu olarak isimlendirilmedi?
Bu geçişten on sene sonra aynı yolu bu sefer Vasko Da Gama geçti. O da gördü ki Ümit Burnu denen yerden zaten Arap Denizciler on yıllardır geçmekteydi. Zaten o da bu burundan geçerken yanına bir Arap rehber aldı.”
Ne dersiniz? Gerçekler eninde sonunda meydana çıkıyor. Peki bu gerçekleri kendi okul kitaplarımızda ne zaman göreceğiz?..
Coğrafî gerçekler ne kadar çarpıtılmış,
Tarihî gerçekler de öyle, Hatta sosyal ve politik hakikatler de. Seneler senesi hep masal dinlemişiz ve dinlemeye devam ediyoruz…
Son ve çarpıcı bir hakikat daha. Okuyun, okuyun ve çarpılın…
850’li yıllarda İspanya’daki Endülüs Emevileri’nde sıcak yaz aylarında şehrin büyük meydanlarında halkı serinletmek için (Şimdi sıkı durun) basit bir akümülatör tertibatına bağlı dev aspiratörler kullanılıyormuş…
Harun Reşid’li Abbasi Sarayı’nın gündelik işlerini sarayın dünyaca meşhur makine mühendisi ‘El Cezeri’nin icad ettiği robotlar yapıyormuş. Evet, yanlış okumadınız dünyada ilk robot yapan kişi Ebul İz Bin Rezzaz El Cezerî isimli Müslüman bir bilim adamıdır. İnanmayanlar Google arama motoruna “El Cezeri” yazsın da görsün neler çıkıyor karşısına…
Ve Harun Reşid, İngiltere Kralı’na El Cezeri yapımı ve su ile çalışan saat başı çalan bir guguklu saati hediye olarak göndermiş. İngiltere Kralı saat başı ses çıkartan bu saati şeytan sanmış ve büyük bir dinî törenle yaktırmış…
Gerçek tarih ne kadar farklı değil mi?
Muhabbetle...
KOCA BİR YALAN...
Bize yıllarca bu fotoğrafın açıklaması olarak bu masada 32 Kral 62 Cumhurbaşkanı var dendi ve içlerinden Atatürk’ün fark edilmesi istendi. Bu beş madde itibari ile yalandır.
1- Atatürk Cumhurbaşkanlığı süresince hiç yurt dışına çıkmamıştır.
2- 1923–1950 yılları arasında tek tek ya da toplu halde 94 tane dünya lideri Türkiye’ye hiç gelmemiştir.
3- Fotoğrafın çekildiği yer Sovyetler Birliği Elçiliğidir. (7 Kasım 1927)
4- 1927 yılında dünya üzerinde zaten yaklaşık 120 kadar devlet vardır.
5- Bu adamlar Sovyetler Birliği diplomatları ve Türk yetkili memurlarıdır...
Bize yıllarca bu fotoğrafın açıklaması olarak bu masada 32 Kral 62 Cumhurbaşkanı var dendi ve içlerinden Atatürk’ün fark edilmesi istendi. Bu beş madde itibari ile yalandır.
1- Atatürk Cumhurbaşkanlığı süresince hiç yurt dışına çıkmamıştır.
2- 1923–1950 yılları arasında tek tek ya da toplu halde 94 tane dünya lideri Türkiye’ye hiç gelmemiştir.
3- Fotoğrafın çekildiği yer Sovyetler Birliği Elçiliğidir. (7 Kasım 1927)
4- 1927 yılında dünya üzerinde zaten yaklaşık 120 kadar devlet vardır.
5- Bu adamlar Sovyetler Birliği diplomatları ve Türk yetkili memurlarıdır...
“Mustafa Kemal farkı Eğileni merak ediyorsanız İngiltere Kralıdır, İngiltere Kralı’nın Atatürk’ün önünde eğildiği O AN, İngiltere Kralı Atatürk’ün önünde böyle eğildi”
İŞTE BÖYLE SERVİS EDİLDİ BU FOTOĞRAF KAMUOYUNA
YALAAANNN BU DA YALAN Zira;
1- İngilizlerde saygıdan ötürü “el öpme” adeti yoktur. Sadece bayanların eli öpülür.
2- Fotoğrafı renklendiren Ateş Akkor ve Engin Gökdeniz yaptıkları açıklamada o adamın herhangi bir adam olduğunu söylemiştir.
3- Fotoğrafın çekildiği tarih 24 Temmuz 1927’dir. O tarihlerde Türkiye’ye herhangi bir İngiltere kralı gelmemiştir VE HATTA HİÇBİR İNGİLİZ YETKİLİ GELMEMİŞTİR...
ANLATABİLİYOR MUYUM?...
İŞTE BÖYLE SERVİS EDİLDİ BU FOTOĞRAF KAMUOYUNA
YALAAANNN BU DA YALAN Zira;
1- İngilizlerde saygıdan ötürü “el öpme” adeti yoktur. Sadece bayanların eli öpülür.
2- Fotoğrafı renklendiren Ateş Akkor ve Engin Gökdeniz yaptıkları açıklamada o adamın herhangi bir adam olduğunu söylemiştir.
3- Fotoğrafın çekildiği tarih 24 Temmuz 1927’dir. O tarihlerde Türkiye’ye herhangi bir İngiltere kralı gelmemiştir VE HATTA HİÇBİR İNGİLİZ YETKİLİ GELMEMİŞTİR...
ANLATABİLİYOR MUYUM?...
Bizlere gazeteler aracılığı ile böyle anlatılan bu haber de ne yazık ki koca bir yalan zira;
1- 1926 yılında ne S. Arabistan vardı ne de Suudi Kralı vardı. İngilizlerin işgali sürmekteydi. Çünkü Suudi Arabistan 1932’de kuruldu.
2- El yazısı ile telgraf çekilmez, mors alfabesi ile gönderilir.
3- 1926 yılında Mustafa Kemal Atatürk ismini almamıştı. Soyadı kanunu çıkmamıştı. Dolayısıyla hiçbir metinde Atatürk imzası olamaz.
4- Bu tür telgraflar Dışişleri Bakanlığının arşivlerinde saklanır ve hem Cumhurbaşkanlığı hem de Dışişleri arşivi herkese açıktır. Ne ilginçtir ki şu ana kadar hiçbir araştırmacı böyle bir telgrafa rastlamamıştır.
5-Türk birliklerinin tâââ Mekke’ye kadar nasıl gidecekleri, İngiliz idaresindeki Irak ile Fransız mandası altındaki Suriye’den nasıl geçecekleri düşünülmeden, özellikle o dönem Türkiye’sinde din ile ilgili uygulamalar bile hatıra getirilmeden ortaya atılan bu tuhaf iddia da palavradan ibarettir. Üstelik arşivlerde de bu konu hakkında tek bir belge yoktur!
1- 1926 yılında ne S. Arabistan vardı ne de Suudi Kralı vardı. İngilizlerin işgali sürmekteydi. Çünkü Suudi Arabistan 1932’de kuruldu.
2- El yazısı ile telgraf çekilmez, mors alfabesi ile gönderilir.
3- 1926 yılında Mustafa Kemal Atatürk ismini almamıştı. Soyadı kanunu çıkmamıştı. Dolayısıyla hiçbir metinde Atatürk imzası olamaz.
4- Bu tür telgraflar Dışişleri Bakanlığının arşivlerinde saklanır ve hem Cumhurbaşkanlığı hem de Dışişleri arşivi herkese açıktır. Ne ilginçtir ki şu ana kadar hiçbir araştırmacı böyle bir telgrafa rastlamamıştır.
5-Türk birliklerinin tâââ Mekke’ye kadar nasıl gidecekleri, İngiliz idaresindeki Irak ile Fransız mandası altındaki Suriye’den nasıl geçecekleri düşünülmeden, özellikle o dönem Türkiye’sinde din ile ilgili uygulamalar bile hatıra getirilmeden ortaya atılan bu tuhaf iddia da palavradan ibarettir. Üstelik arşivlerde de bu konu hakkında tek bir belge yoktur!
Mustafa Kemal Paşa tarafından kurulduğu yalanı tüm nesillere söylenen ama esasında her biri kendi kendine kurulan Kuva-yı milliye gruplarından Balıkesirli bir birlik...
Tüm dünyaya insanlık dersi vermeye kalkışan ve kendinden başka hiç kimseye yaşama hakkı tanımayan küstah Avrupa’nın vahşi tarihinden bir kesit.
Bizlere yobazların yaptığı bir katliam olarak anlatılan Menemen Olayları’nın başrol oyuncuları. ŞAMDAN MEHMET, DERVİŞ MEHMET,AYYAŞ MEHMET. İyi ama bu adamların Kütahya’ya kadar gelmiş Yunan Askerleri ile ne ilgisi var?
Galiba Menemen Olayları da bir uydurmadan ibarettir.
Galiba Menemen Olayları da bir uydurmadan ibarettir.