Hastalarını kontrole götüren yakınları, hastanelerin taşıma hizmetlerinden yaralanabilecekler. Müjdeyi, Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak'ı ziyaret eden Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu verdi. Müezzinoğlu, taburcu olmuş hastaların aniden kapısını çalarak dertlerini dinlediğini, bu ziyaretlerin sonunda yeni bir hasta taşıma sistemi kurduğunu söyledi. Bakan, Türkiye genelinde bin hasta transfer aracı sağlandığını açıkladı. 

15 Ekim'de torba kanunda değişiklik yaparak üniversitedeki hocaların mesai sonrasında da çalışması için izin çıkacak. Bu üniversitelerde yüzde 70-80 rahatlama sağlayacaktır. 

Bütçeden sağlığa ayrılan payı artırmak yerine sağlık serbest bölgeleri ve sağlık turizmi ile kazancı artırmayı hedefliyoruz. Balkan ülkelerini, Ortadoğu'yu Türkiye'ye çekebiliriz. Çünkü Batı'da 100 bin dolara yapılan bir ameliyatı biz 50 bin dolara yaparak gelir elde edebiliyoruz. Türkiye bu alandaki potansiyelinin şimdi ancak yüzde 20'sini kullanabiliyor. İki üç yıl içinde yüzde 70-80'ini kullanabilecek. Sadece özel hastanelerde değil, kamu ve şehir hastanelerinde de yabancı hastaları ağırlayabileceğiz. Önümüzdeki hedef 1 milyarlık bir nüfustur. 

Taburcu olmuş hastalara da ziyarete gitmeye başladım. Hastanelerden yoğun bakımda kalmış, uzun süre tedavi görmüş bazı hastaların adreslerini alıp kapılarına gidiyorum. Geçen gün kalça kırığı yaşamış, tedavisine evde devam edilen yaşlı bir hastamızı ziyaret ettim. Ancak kapıyı açan olmadı. Mahalleli seferber oldu. kızı kuaförmüş. İşte olduğundan annesi yataktan kalkıp kapıyı açamamış. Bana kontrol için hastaneye götüremediklerini söylediler. Acil olmadığı için ambulans da çağıramıyorlardı. Aynı gün ziyaretine gittiğim 96 yaşındaki bir hastadan da aynı talep geldi. Bunun üzerine hasta transfer sistemi kurmaya karar verdik. Tüm Türkiye'de yoğun bakımı bulunan büyük hastanelere bin adet hasta transfer aracı sağladık. Böylece hastaların ulaşımı ve kontrollerinin yapılması sağlanacak. İl genel sekreterleri bu sistemin kurulmasını sağladılar. 

Geçen gün ısrarla bir vatandaşımız "hava ambulansı istiyorum" diye tutturdu. Sohbet ettik. 11 yaşında torunu olduğunu öğrendim, "sen torununa bisiklet aldın mı?" diye sordum. Almamış. Benden bisiklet istese, bununla ilgili bir sistem kursak daha mutlu olacaktım. Çünkü yalnızca hastalanınca hastaneye giderek sağlığı koruyamıyoruz. Sağlıklı yaşamı hayatımızın içine çekmemiz gerekir. Çocuklarımızı bilgisayar başından kurtarmalıyız. İstanbul İl Başkanı olana kadar hastaneye evimden bisikletle gittim. Hâlâ bisikleti herkese öneririm. Okullarda öğretmenlerin, müdürlerin arabaları ile gelip bütün gün sınıfta oturup çocuklara hareketli olmayı, spor yapmayı öğretmelerine imkan yok. Haftada birkaç saat belli hareketleri yaptırarak da sağlıklı yaşam aşılayamazsınız. Halbuki 11 yaşın altındaki çocuklarımızın yüzde 30'u obez. Onları kurtarmamız gerekli. 

"Spor yapmaya vaktim yok" diyene inanmıyorum. Ben her sabah 06.00'da kalkarım. Haftada dört gün yüzüyorum. Her gün yarım saat, spora çok rahat ayrılabilir. 40 yıldır bu benim alışkanlığım olmuştur. 

Gece yarısı hastanelere gidiyorum. Gördüğüm şudur; canla başla çalışıyorlar. Evde annelerine, ailelerine böyle bakıyorlar mı diye merak ediyorum. Sabah, akşam böyle çalışan başka bir meslek grubu var mı? Ona rağmen şiddet oluyor. Hekim ile hasta arasında güvenlik olmaz, bu iş böyle önlenemez. Şimdi yeni torba kanun ile hekime, sağlık personeline şiddet gösterenin hemen tutuklanması mümkün olabilecek.

Benim dayım 130 kiloydu, ağabeyim 120 kilodur. Ben ne zaman şişman birini görsem üzülürüm. Onları incitmeden uyarmaya çalışırım. "Yediklerinizi yüzde 20 azaltın" derim. Üç dilim ekmek yiyorsa iki dilime indirebilir, pilavı iki kaşık eksik yerse rahatlıkla kilo verebilir.

sabah