GENEL
Memurlarnet 28 Şubat Medyasına mı özendi?
memurlarnet'in Memur-Sen kavgasını deşifre eden yazıyı Cengiz Armağan yazdı...
20 Ağustos 2013, Salı
GAZETEKAMU / ÖZEL HABER
Wendel Phillips; “Bizi idare edenler, hükümetler ve gazetelerdir” der. Türkiye’de Phillips’in sözünün ‘hükümetler’ kısmını silip sadece gazeteler kısmı yazılması gereken dönemler olmuştur. Yakın tarihin yüz karası olarak anılan 28 Şubat postmodern darbesinin en önemli ayaklarının başında karargâh gazetelerinin geldiğini bilmeyen yoktur. Gazete patronlarının operasyon yaptığı ve kanına girdiği siyasetçi sayısı halkın tavsiye ettiğinden ne yazık ki fazladır. Elindeki kalem ve imkânı hiçbir etik değer gözetmeksizin silah olarak kullanma alışkanlığının zirve yaptığı dönemlerin artık pabucu dama atılmış durumdadır. Yazılı medyanın yerini internet medyası almış, anlık gelişmeler ilk önce internete düşmeye başlamıştır. Özel haberlerin dışında gazetelerde bulunan tüm haberleri bir gün önce internetten okumak artık mümkün. Gazeteler kadar hatta gazetelerden fazla etkili olan yeni iletişim alanı internet medyacılığıdır. Kadife devrimlerin, Soros ve Otpor ve Gene Sharp’ın sosyal medya üzerinden mühendislik nasıl yapılacağına dair verdiği taktikler ve sosyal medyanın önemine girmiyorum.
İnternet sitelerinin manipülasyon ve mühendislikte kullanılmasıyla ilgili detay ise “Andıç Siteleri” kurmak ve yönetmek iddiasıyla Ergenekon Davası içerisinde görülen yargılamada gizlidir. Normal bir olayı tersyüz etmenin ya da olduğundan farklı göstermenin nasıl yapıldığını görmek isteyenler için yeterli miktarda örneğin bulunduğu bir ülkede yaşıyoruz. Ahlak kurallarının gücü elde edene kadar geçerli olduğu başka bir ülke var mıdır bilemiyorum ama bildiğim bir şey var ki o da; James Fenimore Cooper’in “Gazeteler tiranlarla mücadele ederler, sonra da kendi tiranlıklarını kurarlar” sözüdür.
Türkiye’de yazılı medyanın tiranlaşmasının ne gibi sonuçlar doğurduğunu herkes gördü. Sanal medyanın tiranlaşmasının sonuçlarını ise henüz test edemedi. Erken kalkanın yol alan bir sektör olan internet medyasını yakından takip edenler satır aralarını okumakta zorlanmazlar. Ben önceki yılda toplu sözleşme görüşmeleri sonrası bir internet sitesinin kendisini bir sendika yerine koyarak yetkili konfederasyonunun başkanını istifaya davet etmesi üzerine söz konusu sendikayla ilgili girdiği haberleri izlemeye aldım.
31 Mayıs 2012 tarihinde “Maç bitti... Ahmet Gündoğdu, artık istifa etmeli” başlığı ile girdiği haber sonrası Memur-Sen’in; “Memur-Sen’i Memur-Senliler Yönetir” başlığı ile verdiği cevapta “…derin devletin toplum mühendisliğine son veren Memur-Sen’e, Memur-Sen üyelerine bu numaralar sökmez” cümlesi bana memurlar.net sitesinin konuya ilişkin haberlerin arşivini tutmayı öğretti.
Medya gücü kullanılarak Memur-Sen’de bir şeylerin yapılmak istendiği hissine kapıldım. Memurlar.net’in “Maç bitti... Ahmet Gündoğdu, artık istifa etmeli” çıkışını birinci sorti olarak değerlendirdim. 27 Mayıs 2013 tarihinde “Ben gerçekten böyle bir şey söyledim mi?” başlığını ikinci sorti olarak gördüm. Memur-Sen’in; “Habercilik Yerine Mühendislik Yapmayı Tercih Edenler Kaybetmeye Mahkumdur” cevabı bir şeylerin çarpıtıldığını anlatmaya çalışıyordu. Akil Adamlar toplantılarında Ahmet Gündoğdu’nun bir çobanla diyaloğundan yola çıkılarak yapılan haberle balta taşa vurulmuştu anlaşılan. “Mersin'de yapılmış bir toplantı yok. Ama yazıda Mersin mekan olarak gösteriliyor. Basının karşısına çıkamamak şeklinde bir durum söz konusu değil, ısrarla böyle bir ithamda bulunuluyor. Toplantıda kullanılan ifadelerin herhangi biriyle ilgili olarak, 'Ben gerçekten böyle bir söz söyledim mi?' sorusunu içeren bir diyalog yok. Kurmaylarla böyle bir diyalog geçmiş varsayımı ortaya konuyor. Kısaca yer verilen bilgilerin neredeyse tamamı yanlış ya da yalandır.” Diye açıklama yapan Memur-Sen üzerinde operasyon yapılmak istendiği anlaşılıyordu.
2014-2015 yıllarını kapsayacak olan Toplu Sözleşme süreci öncesi iki haber daha dikkatimi çekti. Birincisi 24 Temmuz 2013’te Memur-Sen’in “Gazeteciler ve Basın Bayramı” vasıtasıyla Ankara Rixos Otel’de toplu sözleşme öncesi Basın İftarı’nın memurlar.net sitesinden veriliş tarzıydı. Anadolu Ajansı’nın servis ettiği haber’in başlığı 25 Temmuz 2013’te “Gündoğdu, 5 yıldızlı Rixos Otelde iftar verdi” şeklinde atılmıştı. Bütün sivil toplum kuruluşlarının bazı prestij toplantılarında ortam seçimine dikkat ettiği yerde Basın İftarı için yer seçiminde özenli davranan konfederasyon’un atılan ekstra başlıkla itibarsızlaştırılması hedeflenmiş gibiydi.
Yine aynı gün Memur-Sen’in, işçi sendikalarında yetkili olan ve toplu sözleşme yapan sendikanın diğer sendika üyelerinden ve sendikasızlardan kendi kasasına aldığı dayanışma aidatı konusunda sendika lehine değil ama kendi üyeleri lehine toplu sözleşme priminin farklı uygulanmasını istemesi haberinin sunuluşu dikkat çekiciydi. “Memur Sen, kendi üyelerine özel ek zam istedi” başlığı ile diğer bütün haber kaynaklarından farklı verilen haber dikkatten kaçmamıştı.
Toplu Sözleşme İkramiyesinin farklı uygulanması ve işçilerde olduğu gibi yetkili olan ile olmayan sendikanın belli olması, dayanışma aidatı ile yetkili sendika olmanın ödüllendirildiği sistemin memur sendikalarında da olması talebi toplu sözleşme masasına da yansıdı. Memur sendikalarında yetkili olan sendikanın cezalandırıldığı yapıdan kurtulması gerektiğinin altını çiziliyordu. Memur-Sen Ahmet Gündoğdu’nun İsmail Koncuk’a seslenerek; “ bunu yetkili olduğunuz zaman siz istiyordunuz. Şimdi 10 hizmet kolunda yetki Memur-Sen’e geçince neden karşı çıkıyorsunuz diye çıkıştığı ve Koncuk’un; “o zaman genel başkan başkasıydı. Şimdi başkası (benim). O gün öyle istemiş olabiliriz ama şimdi böyle istiyoruz” dediği yansıdı. Gündoğdu’nun ise Koncuk’u tutarlı olmaya davet ederek; “Memur-Sen’den buraya Ahmet Gündoğdu değil, çaycımız Şükrü’de gelse aynı duruşu sergiler. Kaldı ki o metnin altında Genel Sekreter olarak sizin imzanız var dediği, Koncuk’un ise “o zaman Genel Sekreterdim” dediği aktarıldı. Bu konuda Memur-Sen haklı görünüyor. Böyle bir konunun “Memur Sen, kendi üyelerine özel ek zam istedi” diye sunulması dikkatimden kaçmadı.
En son olarak;2 Ağustos 2013’te “Gündoğdu için toplu sözleşme masasına ayar...” başlığı ile verilen haber ilginçti. Kamu İşveren Heyeti Temsilcisi ile Kamu Sendikaları Heyeti Temsilcisi’nin eşit şartlarda masaya oturmasının işareti olan, Toplu Görüşme düzeni zamanında Kamu-Sen’in arzu ettiği ve mahkemeye verdiği davayı kazandığında ise yetkiyi kaybettiği için ısrarcı olmadığı durumun düzeltilmesinin veriliş tarzı yine ilginçti. Memurlar.net’in hem olayı sunuş hem de veriş tarzı mühendislik kokuyordu. Haberi verirken; “Ahmet Gündoğdu'nun bir talebi olmaksızın, hükümet kanadınca kendiliğinden yapılmasını olası görmüyoruz.” Demesi ve milleti yoruma yönlendirmesi hiçte masum bir davranış olarak gelmedi.
15 Agustos 2013 tarihli “Ahmet Gündoğdu istifa edecek mi? başlıklı haber, “nerde kalmıştık” diyor ve benim tezimi doğruluyor. Memur-Sen’e “Memur Sen camiasının internet sitesini kullanarak bizleri hedef almaya ve itibarsızlaştırmaya çalışsa da, kendisinden korkmuyor ve çekinmiyoruz.” diyen siteye cevap gecikmedi. 17.08.2013 tarihinde “Yalancı Ve İftiracı İnternet Sitesinin Yöneticileri İstifa Etmeli” cevabı verildi. Memurlar.net işi biraz daha ileri götürüp site kapağındaki haberlerin çoğunu Memur-Sen’i eleştiren haberlerle doldurarak kavgayı tamamen açığa vurdu. Sanırım memurlar.net okuyucu kitlesine çok güveniyor. Tıpkı Türkiye’de merkez medyanın yıllardır alışkanlık haline getirdiği 3-5 yıl önceki hali gibi.
Memur-Sen ve memurlar.net bu yazıma ne derler bilemiyorum. Ama bir şeye kanaat getirdim ve eminim. O da mühendislik yapılmaya çalışıldığının kesin olduğudur. Kitle iletişim araçlarını yakından izlemeye alanların fark edebileceği bu yeni mühendislik türüyle ilgili Malcom X’in bir sözü geldi aklıma; “Eğer dikkatli olmazsanız gazeteler sizin mazlumlardan nefret etmenizi, zalimleri ise sevmenizi sağlar''
Sizce haksız mıyım?
Cengiz ARMAĞAN
EĞİTİMCİ-19.08.2013
Bu yazının tüm hakları GazeteKamu.com'a aittir. "www.gazetekamu.com" biçiminde bağlantı kurulabilir, açık kaynak gösterilmek kaydıyla içerik kullanılabilir.