GENEL
"Kıyamet Kopmadı"
Ne zamandır izliyorum. 21 Arallık 2012 tarihinde mayaların kehaneti tutmadı ama bu sefer kesin kıyamet kopar diye düşündüm.
18 mart gününden bu yana öğretmenlerin kahir ekseriyeti okullarına, memurların büyük çoğunluğu büro ve işyerlerine istedikleri kıyafetle gider oldular. Ama kıyamet kopmadı. Neden ?
Barış süreci diye adlandırılan, çözüme yaklaşıldığı şu günlerde, edilen sözler de, yapılan görüşmeler, yollanan mektuplar da, kıyametin kopmasına neden olmadı.
Eskiden olsa, laiklik ilkesi çaaat diye ortadan çatlayıverirdi, güzide Cumhuriyetimizin temellerine konacak bu baş örtüsü bombası nedeniyle maazallah yıkılıverirdi. Kıyametin kızılcası kopar bazı yerlerde camilerin tepesine çıkan kubbelerin üstüne tüneyen azgın azınlık kahrolsun şeriat naraları atardı. Akşam evine dönünce de bende müslamanım diyerek Müslümanlığı da kimseciklere bırakmazdı. Hatta bir kısım medyatörler masabaşında üretecekleri haberlerle malum çevrelerin sinir uçlarını uyarır, bazı ismini açıklmak istemeyen üst düzey subaylar durumun vehametini, rahatsız olduklarını aba altından sopa gösterivererek beyan ederlerdi.
Öyle olmadı. Artık öyle olamıyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti , büyük devlet oluşunun farkına vardı, büyük devlet gibi davranarak vatandaşı ile kavga eden değil, haklarını savunan, yasaklarla insan hak ve hürriyetlerini sınırlayıcı, kısıtlayıcı değil, alabildiğine özgür demokrat olunca daha huzurlu olunduğunu idrak etti.
***
Bu gün terörle yürütülen mücadele ve yanında kafese kapatılan başı ile yapılan müzakere de şunu gösterdi on yıllar boyu kimse birbirini dinlememiş, sanki kimse silahın, şiddetin, asimilasyon ve yok farz etmenin elimize bir şey katmadığını görmemiş gibi bunları yeniden keşfetmeye başladı. Sonu. Kaç haftadır ne bir mayın patlıyor, ne de bir şehit haberi geliyor. Fena mı oldu? Analar Ağlamasın diyen siyasi irade başı Sayın Başbakanın , gerekirse, kellesini ortaya koyması ile bu noktaya gelindi. Acaba TSK ne der gibi boş bir soruyu kimse akıllara getirmiyor. Çünkü TSK da Terörle mücadelenin yek başına silah ile olmadığını biliyor.
Burada özellikle şu noktanın altını çizelim. Hiçbir zaman terör ve teröristler ile barış değil. Ancak ve ancak toplumsal barış. Yani kapı komşusu ile, yani Diyarbakırlının Uşaklılar ile, yani Şırnaklının Denizlili ile barışı. Bizler artık birbirimize kem gözlerle bakmak istemiyoruz diyordu bir TV programında bir vatandaşımız.
İşte bu. İşte, kıyametin kopmasından nemalanacak zihniyetlerin dişlerini gıcırdatarak izlediği, hem serbest kıyafet hem de Çözüm süreci devletin toplumu ile yeniden ünsiyetini, barışını, toplumun kendi arasında barışını ve birbirine yeniden sarılmasını sağlamaya dönük iki süreç.
Bu gün yazımda bilerek iki süreci birlikte ele aldım. Çünkü toplumsal barış açısından ikisine birbirinden ayrı tutmuyorum. Bir yanda fark edilmek isteyen Kürt kardeşlerimiz, diğer yanda ise inandığı gibi yaşamak isteyen dindar kesim. Her iki kesime yönelik atılan adımların toplumsal barışı sağlamaya dönük adımlar olduğunu düşünüyorum.
Barış herkese lazım, tıpkı adalet gibi. İyi baharlar efendim.
Muhammet ÇİFCİ
Kocaeli/ Eğitimci-Yazar
Bu yazının tüm hakları GazeteKamu.com'a aittir. "www.gazetekamu.com" biçiminde bağlantı kurulabilir, açık kaynak gösterilmek kaydıyla içerik kullanılabilir.