GENEL
Kamu Sen Sendikacı Polislerin İhracını Kınadı
Emniyet-Sen kurucusu 6 polis memurunun örgütlenme haklarını kullandıkları için ihraç edilmeleri, hukuk dışı bir karar olarak tarihe geçmiştir. Emniyet Genel Müdürlüğü bir ilki gerçekleştirmiş, hak aramak üzere örgütlenenleri işten atarak demokratik bir hakkın kullanımına nasıl engel olduklarını kamuoyuna göstermiştir.
- Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinin 11. maddesinde; 1. Herkes asayişi bozmayan toplantılar yapmak, demek kurmak, ayrıca çıkarlarını korumak için başkalarıyla birlikte sendikalar kurmak ve sendikalara katılmak haklarına sahiptir.
2. Bu hakların kullanılması, demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçlarıyla ve ancak yasayla sınırlanabilir. Bu madde, bu hakların kullanılmasında silahlı kuvvetler, kolluk mensupları veya devletin idare mekanizmasında görevli olanlar hakkında meşru sınırlamalar konmasına engel değildir. Hükmüne yer verilerek, sendika kurma hakkının herkese tanınmış bir hak olduğu, sınırlamanın olacağı ancak yasaklamanın olmayacağı vurgusu yapılmıştır.
Yine; Birleşmiş Milletler Evrensel Beyannamesinin 23/4. maddesinde; Herkesin çıkarını korumak için sendika kurma veya sendikaya üye olma hakkı vardır. İbaresi yer almış,19.03.1954 tarihli İnsan Haklarını ve Ana hürriyetlerini Korumaya Dair Sözleşmenin 11/1 maddesinde ise; Herkes asayişi ihlal etmeyen toplantılara katılmak, sendika tesis etmek, sendikalara girmek hakkına sahiptir. Hükmüne yer verilmiştir. Belirtilen uluslar arası sözleşmelerin ortak paydası, sendikal özgürlüklerin kullanılması örgütlülüğün sağlanması noktasında hiçbir ayrıma yer vermemesidir.
Bilindiği üzere; Anayasamızın 90. maddesinin son fıkrasına; 22.05.2004 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 5170 sayılı yasa ile şu hüküm eklenmiştir. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası anlaşma hükümleri esas alınır. Anayasanın 90.maddesi bir bütün halinde değerlendirildiğinde;
Anlaşmalar iç hukukun bir parçası niteliğindedir ve iç hukukta kendiliğinden uygulanabilir, Anayasaya aykırılıkları ileri sürülemez.( Bu durumda doğal olarak, anayasaya aykırı olsalar dahi uygulanabilirler), anayasaya aykırılığı ileri sürülemeyen anlaşmanın, sonradan çıkan yasa ile uygulanmaması söz konusu olmayacaktır. Andlaşmadan sonra yürürlüğe giren yasa andlaşmayı değiştirmeyecektir.
Kısaca özetlemek gerekirse; uluslararası anlaşmalar iç hukukta doğrudan sonuç doğurmaktadır. Uygulanması için ayrıca yeni bir düzenleye gerek bulunmamaktadır.
Uluslar arası sözleşmelerin bağlayıcılığı hakkında çeşitli Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararları bulunmaktadır.
-Anayasa Mahkemesi 1986/18E Sayılı kararında ...Milletlerarası Hukukta devletlerin taraf oldukları ikili ve çok taraflı sözleşmeler, milletlerarası teamüller (örf ve adetler) medeni milletlerce kabul edilen ve temek hukuk prensiplerinde bulunan iyi niyet ahde vefa, kazanılmış haklara saygı, devletler hukukun iç hukuka üstünlüğü ilkeleri ve yardımcı kaynak sayılan ilmi kazai içtihatlar oluşturmaktadır.... hükmüyle açıkça uluslar arası hukukun iç hukuka üstünlüğü vurgulanmıştır.
-Anayasa Mahkemesi 274 sayılı Sendikalar Yasası ile ilgili 1967 tarihli ve 967/29 sayılı kararında ise; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 11. maddesini bir Anayasa Kuralı olarak değerlendirmiş ve böylece sözleşmenin anayasal değer taşıdığını kabul etmiştir.
-Anayasa Mahkemesinin 1988/13 sayılı bir başka kararında ......Anayasanın 90. fıkrası uyarınca, usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslar arası anlaşmalar yasa hükmündedir bunlar hakkında Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Hükmüne yer vermektedir.
Yukarıda belirtilen Uluslar arası sözleşmeler anayasanın 90. maddesinin emredici hükmü ile birlikte değerlendirildiğinde, her ne olursa olsun çalışanların sendika kurma hakkının mutlak bir hak olduğu açıktır.
Bu Bir Hukuk Cinayetidir
Sendika kuran polisleri işten atan irade sendikanın tüzel kişilik kazandığını hukuki varlığını sürdürdüğünü, mahkemelerin herhangi bir kapatma kararının olmadığını göz ardı etmiştir.
4688 Sayılı Kanunun kuruluş işlemleri başlıklı 6. Maddesinde; Sendika ve konfederasyonlar önceden izin almaksızın serbestçe kurulurlar. Sendika kurucusu olabilmek için kamu görevlisi olarak çalışmak yeterlidir. Sendikanın kurucuları; sendika tüzüğü ve kamu görevlisi olduklarını gösterir belge ile sendikayı ilk genel kurula kadar sevk ve idare edeceklerin isimlerini kuruluş dilekçelerinin ekinde sendika merkezinin bulunacağı ilin valiliğine vermek zorundadırlar.
Valilik, tüzük ve belgelerin birer örneğini, onbeş işgünü içinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına gönderir. Tüzüğün veya bu maddede sayılan belgelerin içerdikleri bilgilerin kanuna aykırılığının tespit edilmesi ya da bu Kanunda öngörülen kuruluş koşullarının gerçekleşmediğinin anlaşılması halinde, ilgili valilik eksikliklerin bir ay içinde tamamlanmasını ister. Tamamlanmadığı takdirde sendika veya konfederasyonun faaliyetinin durdurulması için ilgili valilik bir ay içinde iş mahkemesine başvurur.
Mahkeme, kanuna aykırılığın veya eksikliğin giderilmesi için altmış günü aşmayan bir süre verir. Verilen süre sonunda tüzük ve belgeler kanuna uygun hale getirilmemişse, mahkeme sendika veya konfederasyonun kapatılmasına karar verir.
Hükmüne yer vermiştir. Bu hükümle birlikte değerlendirildiğinde, Emniyet-Sen kurucularının bu sıfatlarının sendikalarının tüzel kişiliği ile birlikte devam ettiği açıktır. Üstelik ihraç kararını veren idare; sendikanın kapatılması faaliyetlerinin durdurulması şikayeti ile Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunmuş, bu şikayetleri bu konuda iş mahkemelerinin yetkili olduğu gerekçesi ile red edilmiştir.
Bu haliyle; ihraç kararı veren idare örgütlülüğe müdahale etmiş, uluslararası sözleşmeleri sendikalar yasasını inkar etmiştir.
Başbakana Çağrı
Sendikal örgütlenme haklarını kullanan, 6 Emniyet çalışanının bu gerekçeyle hukuksuz bir şekilde meslekten men edilmeleri, Uluslararası Arenada ülkemizin itibarını olumsuz olarak etkileyecek bir durumdur. Sayın Başbakan 2002 yılından bu yana, ileri demokrasi ve demokratik hakların, evrensel hukukun Batı standartları düzeyinde geliştirme ve hayata geçirme iddiasıyla iktidar oldunuz. Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğünü gerekçe göstererek, hukuksuz bir şekilde iş akdi fesh edilen Emniyet-Sen kurucularının derhal göreve iadelerinin sağlanması, hem ülkemiz için hem de siyasi iktidar için önemli bir kazanım olacaktır. Aksi durum Uluslararası platformda, temel insan haklarının uygulanması açısından kredi notu zaten çok düşük olan ülkemizin, bir kere daha itibar kaybına uğramasına neden olacaktır.
Hukuk düzeninde tüzük, yönetmelik gibi alt düzenleyici işlemlerin kanunlara, Anayasaya ve ülkemizce kabul edilen uluslararası sözleşmelerde yer alan temel insan haklarına ilişkin hükümlere aykırı olamayacağı malumunuzdur. Yaşanan bu hukuksuzluk karşısında sergileyeceğiniz tutum, ülkemiz ve iktidarınız için bir sınav olacaktır. Umuyoruz ki, bu hukuk dışı tutumdan bir an önce vazgeçilmesini ve Anayasa ile güvence altına alınan demokratik haklarını kullanan 6 emniyet mensubunun görevlerine iadesini sağlarsınız.
Sonuç olarak; hak arama mücadelesi için örgütlenmek demokratik bir toplumun vazgeçilmez bir niteliğidir. Bu hakkın engellenmesi, hükümetlerin bu hakka müdahale etmesi özgürlüklerin açıkça ihlalidir. Emniyet-Sen mensubu çalışanlarında en temel haklarını kullanırken bu temel gerekçe içerisinde değerlendirilmeksizin cezalandırılmaları işsiz bırakılmaları kabul edilemez.
Türkiye Kamu-Sen olarak ülkemizde Sivil Toplum Örgütlerine yapılan baskı ve yıldırmaları kınıyor, tüm çalışanları sendikal örgütlenmeye davet ediyoruz.
Hak mücadelesi verirken mağdur edilen Emniyet-Sen yöneticilerinin, her zaman yanlarında olacağımızı ve her platformda mücadelelerine destek vereceğimizi kamuoyuna saygıyla duyururuz.