GENEL
Her animasyon çocuk filmi değildir
Animasyon filmler çocuklar kadar yetişkinlerin de dikkatini çekiyor. Hal böyle olunca bazı animasyonların her dört sahnesinden üçünde çocuklara uygun olmayan içerik karşımıza çıkıyor.
Sinemanın bütün koltuklarını afacanlar doldurmuş. Cıvıltıları iyi hoş da tekrar biletinizi kontrol etme gereği duyuyor, “Acaba çocuk filmine mi geldim?” tereddüdü yaşıyorsunuz. Eğlence garantili, şöyle neşeli bir saat için animasyon film tercih etmiştiniz. Filmin on dakikasına geldiğinizde başınızı geriye çevirip çocuklarla birlikte kahkahalar atan birkaç ebeveyn fark ediyorsunuz. Küfür, şiddet ve çarpık ilişkilerin uçuştuğu filmin yarısına geldiğinizde ise animasyonun, değil çocuklara size bile uygun olmadığını fark ediyorsunuz. Hayal kırıklığıyla salonu terk ediyorsunuz ama çocuklar halinden memnun, seyri sürdürüyor. Aileler de bu coşkuya eşlik ediyor tabii. Çoğumuzun başından geçen bu deneyimi yaşayanlardan biri de psikolog Mücahit Gültekin olacak ki “Animasyonlar çocuk filmi midir?” diye bir soru atıyor ortaya. Sorusuna ebeveynlerden cılız cevaplar geldiğinden, animasyonlarla ilgili akademik bir çalışma kaleme almış. Gişe rekorları kıran ve ailece izlenen filmler maalesef sınıfı geçememiş. Çünkü Gültekin, izleyiciyle buluşan örneklerin her dört sahnesinden birinde olumsuz içerik ve görüntü fark etmiş.
Kabul edelim, çocukları susturmak için imdada koşuyor çizgi filmler. Her ne kadar hoşumuza gitmese de televizyonun açma düğmesine basıp yavrucağı sakinleştirmek kolayımıza gelebiliyor. Çizgi filmlerin masumiyeti ayrı bir tartışma konusu. Lakin animasyonla çizgi filmin aynı kefeye konması başka tehlikeleri de beraberinde getiriyor. Çünkü cinsellik ve şiddetin yoğun bir şekilde karşımıza çıktığı animasyonlar en fazla çocukların ilgisine mazhar oluyor. Çocuk filmiymiş gibi sunulan yapımların bir diğer sorunuysa ailelerin de hoşlanacağı biçimde çekilmesi. Böylece anne-baba zevkle evladına eşlik ediyor. Fare ve kedi kavgasını izlemekten daha eğlenceli çünkü yeşil bir devin dünyalar güzeli prensese olan aşkını izlemek. Psikolog Mücahit Gültekin, animasyon filmlerin genelinde yetişkinlerin ilişkilerini konu aldığını nazara veriyor.
Tam da bu sebeple masum görülen yapımlarda, kaba kuvvet, vandalizm hatta eşcinsellik bile yer bulabiliyor. Gültekin, aileleri bu tür filmlerin çocuklarda oluşturduğu olumsuzluklara karşı uyarıyor: “Animasyon filmler çocuk filmi değildir, onlara izletmeden önce mutlaka siz seyredin. Özellikle ilişkilerin onları nasıl etkileyeceğine odaklanmakta fayda var. Renkler, metinler, kahramanlar çocukları cezbedebilir, çok da sevebilirler. Fakat bu, o yapımları aklamaya yetmez.” Çocukların hayal dünyasına hitap eden bu kurguların temasını ise şöyle özetliyor: “Saygısız ol, kaba davran ve kazan!”
Masum karakterden şeytanî işler
Ailesini arayan bir balık, kovandan kaçan arı, atari oyunundan sıkılan bir kahraman ya da kötü bir dadıya bırakılmış bir minik… Hepsi ne kadar da sevimli geliyor kulağımıza. “Hikâyeler ne kadar kötü olabilir?” demek geliyor içimizden. Lakin senaryoların bizim hoşumuza gitmesi çocuklara iyi örnek olacağı manasına gelmiyor. Zaten Mücahit Gültekin, yapımların şirinlikleri sebebiyle eleştirel bir gözle izlenmediğini de itiraf ediyor. Sinema filmlerinde otokontrol devreye giriyor fakat burada ona gerek duymuyoruz bile. Psikolog Elif Sultan Demirhan, çocuklara olumsuz örnek olabilecek her türlü davranıştan uzak durduğumuz gibi ses ve görüntüden dahi kaçınmamız gerektiğini izah ediyor. Bazı animasyon kahramanların uygunsuz davranışlarının çocukların psikolojisine zarar verdiğine dikkat çekiyor: “Saldırgan, sınır tanımaz davranışlar sergileyen karakterler çocuğun değer yargılarını alt üst ediyor. Şiddete ve küfre gülen bir ebeveyn profili zihinlerine kazınıyor. Bazı olumsuz davranışlar meşrulaşıyor. Çocuk bu tür davranışları sergilemekte sakınca görmez hale gelebiliyor. Agresif davranışlar edinebiliyor.” Bazense çocuk şiddet ve cinsellik karşısında içe kapanabiliyor. Ailesinin öğrettikleri ile izledikleri arasında sıkışıp kalıyor. Dolaylı yollardan pasif, edilgen bir karaktere bürünüyor.
Pırıl pırıl parlayan uydumuz ayı çalmaya kalkışan karakteri izleyen miniği düşünelim. O hayal dünyası, şirin çizgiler, yüzlerdeki tatlılık, şeker kızlar hepsi masalın içine çekip alıyor zavallıyı. Fakat hırsızlığın, insanları aldatmanın kötü bir davranış olduğu gerçeği gözden kaçıyor. Başka bir filmde sevimli kız çocuğunun anne-babası çok yemek yediği için domuza dönüşüyor. Alt metinlerinde iyinin kötüyle mücadelesini konu alan animasyon, bu ve benzeri birçok sahneyle çocuklar için sakıncalılar listesine giriyor. Bu tür yapımların her biriyle ilgili değerlendirmede bulunmamız imkânsız. Her yıl yenileri sinemaseverlerle buluşuyor. İlginç evrenler resmeden animasyonların çekiciliğine kapılıyoruz çaresiz. Lakin yapımların reklamlarında “Ailece izlenebilir.” ibarelerinin yer alması hâlâ açıklanmaya muhtaç. Ayrıca eleştirmenlerin minikleri içine alan bir pazarlama stratejisine ortak olması, ‘çocuk filmi’ kanısını kuvvetlendiriyor. Bütün sorumluluğun ebeveyne bırakıldığı tabloyla karşı karşıyayız görüldüğü üzere. Yazımızı okuyan anne-babalar birkaç gününü sadece animasyon filmleri ayıklamakla harcayacak belki de. Umarız çocuklara uygun örnekler vardır içlerinde. (zaman)