GENEL
GTHB su ürünleri mühendislerinin sesi
Sayın İlgili, sucul kaynaklar kirlilik, iklim değişikliği, aşırı av baskısı gibi nedenlerle çökme noktasına gelmiş ve ilgili önlemlerin alınmadığı takdir de geri dönüşü imkansız bir geleceğe doğru sürüklenmekte olduğunu kanıtlayan verileri sizlerle paylaşmak istiyoruz;
- Tarım ve Gıda Örgütü(FAO) Balıkçılık Departmanının sunmuş olduğu raporda Dünyadaki sucul kaynakların gerekli önlemler alınmadığı taktirde 2048 yılında çökeceği belirtilmiştir.
- Marmara Denizinde yapılan ölçümler sonucu oksijen değerlerinde sürekli bir düşüş saptanmış ve bazı yerlerde sıfıra yakın değerler tespit edilmiştir.(TÜİK 2008 verilerine göre Marmara'da ekonomik değere sahip 143 tür yok olmuştur.)
-Yasadışı, bildirilmeyen ve düzenlenmeyen(IUU) balıkçılık faaliyetinin bir sonucu olarak, Akdeniz foku gibi nesli küresel ölçekte tehdit altında ki türler hayalet ağların tuzağına düşmektedir.(SAD-AFAG 2011 yılında 82 fok gözlemlediğini bildirmiştir.)
- Her yıl 10 milyon ton inorganik madde, 400bin ton üzerinde petrol, 500 milyon metreküp evsel atık Karadeniz'e dökülmekte ve birde aşırı avcılık baskısı sonucu hamsi, palamut, kalkan gibi türlerin popülasyonlarında sürekli bir azalış görülmektedir.(TÜİK 2008 verilerine göre 50 yıl içerisinde Karadeniz'de yaşayan ekonomik değere sahip 52 türün yarısı yok olmuştur.)
-Dünyada her yıl 1 milyon deniz kuşu ve 100bin üzerinde deniz memelisi hayalet ağlar nedeniyle yaşamını yitiriyor. Araştırmalara göre İzmir, Gökova ve İskenderun körfezinde hayalet avcılık, yıllık 1 milyon TL'lik ekonomik kayba neden olmaktadır.
- .Balık yağı n-3 yağ asitleri EPA ve DHA'nın tek kaynağıdır. Yapılan araştırmalarda, n-3 yağ asitlerini almanın kalp damar hastalığı riskleri ile LDL kolesterolü azalttığı ve AIDS'in önlenmesinde ve yönetilmesinde faydalı olabileceği bilinmekte ve bu sebeple su ürünleri tüketimi tavsiye edilmektedir.
- FAO Balıkçılık Departmanı 2012 raporuna göre Su Ürünleri Sektörü önümüzdeki 10 yılda hayvansal üretimde lider konuma geleceğini bildirmiş, ülkemizde 900 milyon dolar olan yıllık ihracatı Su Ürünleri yetiştiriciliği ve avcılığında sürdürülebilir politikalarla 1,1 milyar dolara çıkarılabilir olduğu tespit edilmiştir.
- HES projelerinde balıkların özellikle somon ve mersin balığı gibi nesillerini devam ettirmesi için önlerine çıkan engelleri aşmalarının tek yolu olan balık geçitleri projelendirilmelidir.( 80'li yıllardan beri, başta Almanya olmak üzere pek çok Avrupa ülkesi bu geçitleri kullanmakadır. 2013 yılı itibari ile USA balık geçidi olmayan eski barajları kaldırıp balıkların göçlerini tamamlamasını sağlamaktadır.)
- Sucul canlıların üreme, beslenme, korunma ve yaşam alanı olarak kullandığı kıyı alanı içerisinde bulunan ve özellikle Akdeniz'e özgü ve denizlerin akciğeri olan deniz çayırları (Posidonia sp.), turistik faaliyetlere, gemi taşımacılığı faaliyetlerine ve özellikle yasadışı avcılığa karşı korunmalıdır.
- Gıda kaynaklı insan sağlığını tehdit eden unsurları önlemek maksatıyla, Avrupa ülkelerinde başlatılan ve dünya geneline yayılan “İyi Tarım Uygulamaları(GLOBALGAP)” referans alınarak oluşturulan “Su Ürünleri Yetiştiriciliğinde İyi Uygulamalar Kriterleri” kapsamında su ürünleri üretim uygulamalarının (denizden sofraya) sağlıklı yürütülmesine önem verilmelidir.
-TUİK verilerince Türkiye kişi başı yıllık balık tüketimi ortalama 6 kg civarında iken, AB ülkelerinde 24 kg, Japonya ve Norveç’te ise 75 kg’lara kadar çıkmaktadır.
-Kopan ve kaybolan ağların avlanmaya devam ederek sucul kaynaklara ve deniz memelilerine zarar vermekte, öldürmektedir.
Bu sorunlara çözüm önerileri ise;
Balıkçılık ve Su Ürünleri alelade bir konu olmadığı gibi, gelişi güzel kararlarla yönetilemez. Bu sebeple tüm paydaşların öncülüğünde gerçekleştirecek çalıştaylar ile ekosistem tabanlı yaklaşım benimsenerek, Ulusal Balıkçılık ve Su Ürünleri Politikası hayata geçirilmelidir.
Avcılık baskısı nedeni ile stokların kendini yenileyebilmesi şuan ki koşullarda çok zordur. Bu sebeple avcılığa ve ticari aktivitelere kapalı, Deniz Koruma Alanları tüm Türkiye satına yayılmalı ve bu alanların daimi kontrolü kamu ve kolluk gücü nezdinde gerçekleştirilmeli.
Stokların devamlılığını sağlayabilmesi için her tür en az 1 kez üreyebilmelidir. Bu sebeple ticari öneme sahip su ürünleri türleri için (örn, Lüfer, Hamsi, Levrek, vb.) minimum avlanabilir boyun ilk üreme boyundan daha küçük olmamak kaydı ile tekrar ele alınmalı (Örn, Lüfer balığı ortalama 25-27 cm boyunda eşeysel olgunluğa geldiği araştırmacılarca tespit edilmiştir.) ve denetim mekanizması kati suretle işletilmeli.
Yasadışı, bildirilmeyen ve düzenlenmeyen(IUU) balıkçılık faaliyeti hem denetlenemeyen bir vergi boşluğu, hem de su ürünleri stokları üzerinde olumsuz ve tahrip edici bir etkidir. Bu yasadışı faaliyetin önüne geçilmesi için karaya çıkış noktalarında Su Ürünleri Avcılık Kontrol Birimlerinin kurulması sağlanmalı ve tüm teknelerin gerekli teknik, teknolojik ekipmanlar ile bu birimlerden izlenmesi sağlanmalı.
İstenmeyen avcılık ve hedef dışı av balıkçılıkta sürdürülebilirlik açısından sorun teşkil etmekte ve bunun önüne geçilmesi için elektrik-elektronik teknolojiler ile kontrol edilebilir avcılık araçlarının kullanımı desteklenmeli ayrıca araştırmalar ile seçicilikte başarılı olmuş av araçları kullanımı yaygınlaştırılmalı, teşvik edilmelidir.
Ülkemiz su ürünleri stok miktarı üzerine çalışmalar yetersizdir. Su ürünleri fakülteleri, araştırma enstittüleri ve kamu ortaklığında stok tespit çalışmaları yapılmalı ve her çalışma sonrasında ise her tür için kota sistemi uygulanmalıdır. Bu gün ülkemiz balıkçılığının çoğunu karşılamakta olan Karadeniz için özellikle Hamsi için yürütülen çalışmalar, diğer türler içinde hayat geçirilmelidir.
Av baskısı sonucu yok olan ve azalan türler için yetiştiricilik yöntemi ile uygun balıklandırma metodu eşliğinde avlaklar balıklandırılmalı böylece doğal dengeye katkı sağlanmaya çalışılmalı. Bu sebeple kamu/özel balık üretme çiftliklerinden gereken miktarlar sağlanabilir.
Endüstriyel balıkçılıkla rekabet edemeyen kıyı balıkçılığı korunmalı ve teşvik edilmelidir. Çünkü, modern yöntemlerle düzenlenmiş av araçlarının kullanımıyla kıyı balıkçılığının ekosistem üzerine etkileri az denecek kadar azdır. Avlanma zamanı, ağ göz açıklığı, ağ derinliği vb. pek çok parametre hedef dışı avcılığın önüne geçerek daha iri ve istenen türü yakalamayı sağlar ve böylece stoklar üzerinde sürdürülebilir bir denetim sağlamış olunur.
Balıkçılık faaliyeti sonucu istemli/istem-dışı av sonrasında denizde bırakılan ağlar kaybolup “hayalet ağ”lara dönüşür ve hedef dışı ve hedeflenen türleri avlamaya devam ederler. Deniz altında yaşayan birçok deniz canlısını katleden bu hayalet ağlar aynı zamanda deniz memelileri ve su kuşlarının da ölümüne sebebiyet verir ve meydana gelen çürüme ile deniz fauna ve florasını etkiler, dip yapısında fiziksel zararlar oluşturur. Ülkemizde ne kadar av aracının kaybolduğu bilinmemektedir. Bu sebeple kamu üniversite işbirliği ile bu hayalet ağların tespiti yapılmalı ve bu ağlar toplanmalı, zarar gören habitat uzun dönem gözlemlenerek, habitatın sağlığına kavuşması sağlanmalıdır.
Akdeniz ülkeleri ve özellikle AB, Akdeniz havzasında deniz altı kaynaklarını araştırmaya çok yoğun ilgi göstermekte ve büyük maddi kaynaklar ayırmaktadır. Bu araştırmalardan biri olan hassas habitatlar (örn, deniz çayırları, mercan resifleri, vb.) haritalanmalı ve bu alanların geleceğin Deniz Koruma Alanları olması hedeflenmeli ve böylece sucul canlıların beslenme, barınma, üreme faaliyetlerini devam ettirdiği bu alanların korunması hasebiyle sürdürülebilir bir balıkçılık sağlanmakla kalmayıp doğal dengeye en büyük katkı sağlanacaktır.
Amatör su ürünleri avcılığının da önemli bir sektör olduğunu unutmamalı, balıkçılık sektörüne katkısı bir yana(yem, olta vb.)faaliyetin gerçekleştiği bölgedeki dükkanlar oteller restoranlara da ekonomik gelir sağlamaktadır. Fakat amatör su ürünleri faaliyeti ile uğraşanların sayısı tam olarak bilinmemekte ve faaliyet sonucu elde edilen su ürünlerinin pazara sürülerek satışa sunulması haksız kazanç ve rekabete sebep olmaktadır. Amatör su ürünleri avcılığı ile uğraşanlar kayıt altına alınması, bu faaliyetin zaman, mekan ve boy yasaklarıyla desteklenmesi bir yana, denetim mekanizmasının da tam manasıyla işletilmesi stokların sürdürülebilirliğine en önemli katkıyı sağlayacaktır.
Üç tarafı denizlerle çevrili, zengin iç suları olan ülkemiz ne yazık ki su ürünleri tüketiminde çok geridir. Su ürünleri; zengin protein içeriği, A,D, K ve B vitaminler ile iyot, fosfor, magnezyum gibi minerallerce zengin bir gıda olması aynı zamanda vücudun üretemediği çoklu doymamış yağ asitleri olan EPA ve DHA nın ihtivası su ürünlerinin vaz geçilmez bir besin maddesi yapmaktadır. Böylesine önemli ve sağlıklı bir gıda maddesinin, süt,yumurta,peynir gibi küçük yaşlardan çocuklara sevdirilmesi amacı ile okullarda tanıtıcı faaliyetlerde bulunulması ve tüm halkı bilinçlendirici kamu spotlarının yayınlanması sağlanmalıdır. Geleceğimiz olan gençlerimizi fastfood gibi zararlılardan korumalı, sağlıklı ve faydalı su ürünlerinin tüketilmesi sağlanmalıdır.
Yukarıdaki gerekçelerle Su Ürünleri ve Balıkçılık Teknolojisi Mühendislerinin,
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'na bağlı;
- Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü ve taşra teşkilatında,
- Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu ve taşra teşkilatında,
- Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü ve taşra teşkilatında,
- Sınır Kontrol Müdürlüğü ve taşra teşkilatında
Orman ve Su İşleri Bakanlığı'na bağlı;
- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ve taşra teşkilatında,
- Su Yönetimi Genel Müdürlüğü ve taşra teşkilatında,
- Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ve taşra teşkilatında,
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na bağlı;
- Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü ve taşra teşkilatında,
- Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü ve taşra teşkilatında
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’na bağlı;
- Denizcilik Müsteşarlığı,
- Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü ve taşra teşkilatında
istihdam ettirilmesi gerekmektedir. Ülkemizde 30 yılı aşkın akademik geçmişe sahip, yaklaşık 15000 mezunu olan Su Ürünleri ve Balıkçılık Teknolojisi Mühendisliği mesleği ülkemizde gereken önemi ve ilgiyi görmemektedir. Mezunlar alanları dışında çalışmak zorunda kalıp atıl duruma düşmektedirler. 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu ile 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunuyla mesleki anlamda yetkin olduğu bu konularda yetkisiz bırakılmış istihdam alanları kısıtlanmıştır. Sucul kaynaklarımızın korunması, kontrolü ve sürdürülebilirliği için Su Ürünleri ve Balıkçılık Teknolojisi Mühendisleri ilgili bakanlıklarda ve il-ilçe belediyelerinde istihdam ettirilmelidirler. Geleceğimizi ilgilendiren bu hassas konunun meclis gündemine taşınmasında katkılarınızı bekliyor, ilginize teşekkür ediyoruz. Saygılarımızla.
Su Ürünleri ve Balıkçılık Teknolojisi Mühendisleri