İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Milli İstihbarat Teşkilatı, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı iç güvenlik harcaması yapan kurumlar ve bu kapsamda pastada en büyük pay Emniyet Genel Müdürlüğü’nün. 2013 yılında yüzde 70 olan Emniyet Müdürlüğü’nün iç güvenlik harcamalarının içindeki payı, 2014, 2015 ve 2016 bütçelerinde yüzde 74’e çıkıyor.
"En hızlı artış personele yönelik"
Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi ve aynı zamanda Kamu Harcamalarını İzleme Platformu Sözcüsü Prof. Dr. Nurhan Yentürk, iç güvenlik harcamalarında en hızlı artışın personele yönelik olduğunu söylüyor; “Emniyet Genel Müdürlüğü ve MİT harcamaları içinde de personel harcamaları hızla artmakta. Demek ki polis büyüyecek” diyor.
Rakamlar da Türkiye’nin, Rusya’dan sonra, nüfusuna oranla en fazla polise sahip ikinci ülke olduğunu gösteriyor. Türkiye, her 100 bin kişiye 474,8 polis düşüyor.
Türkiye yıllar içinde askeri harcamaların gayrisafi milli hasılaya oranını düşürürken, iç güvenlik harcamalarının payı arttı. Peki Türkiye’de böyle bir ihtiyaç var mı?
"Bölgesel gelişmeler güvenlik ihtiyacını artırdı"
SETA Güvenlik Araştırmaları Direktörü Murat Yeşiltaş’a göre bölgesel gelişmeler güvenliğe olan ihtiyacı çeşitlendirdi. Al Jazeera’ye konuşan Yeşiltaş, Türkiye’nin risk tahminini yüzde 70’lerden 90’lara çıkarmış olabileceğini, bütçedeki artışı da bu bağlamda değerlendirmek gerektiğini söylüyor. Yeşiltaş’a göre bu bütçe artışında üç başlık öne çıkıyor: Politik riskin yeniden değerlendirilmesi, teknolojik ekipman ihtiyacı ve yeni aktörlerin ortaya çıkma riski.
“Arap Baharı ve sonrasında güvenlik riskleri de arttı. Türkiye’de toplumsal olayların farklılaşması ve buna yönelik bir risk tahmini ile bütçede artış olabilir. Güvenliği sağlayacak ekipman ve bu kapasite artışının getirdiği masraflar olabilir. Bunun yanı sıra Türkiye’de hem bölgesel hem de Kürt sorununa ilişkin gelişmelere bağlı olarak devlet dışı silahlı aktörler ortaya çıkabilir. Kobani olaylarında gördük, farklı Kürt grupların birbirleriyle çatışmaları da olabiliyor.”
Yeşiltaş, Türkiye’de polis sayısının fazla olması konusunda ise “Her ülkenin kendi dinamikleri içinde değerlendirilmesi gerektiği” yorumunu yapıyor:
“İngiltere’de sayı Türkiye’den azdır. Türkiye’de fazladır. Her ülkeyi siyasi konjonktürü, güvenlik tehditleri ve çatışma eksenleri üzerinde değerlendirmek lazım. Her ülkenin güvenlik tehditleri birbirinden çok farklı. Mesela İsrail’deki polis sayısı Türkiye’den az görünebilir çünkü birçok olayda orada polis değil, asker müdahale ediyor. Bugün Mescid-i Aksa’da polis değil asker müdahale ediyor.”
En pahalı polis eğitimi Türkiye'de
Stratejik Düşünce Enstitüsü Savunma ve Güvenlik Koordinatörü Doç Dr. Erkan Koca’ya göre ise, iç güvenlik konusunda emniyete ayrılan payın yüksek oluşu kendi içinde belli sorunlar taşıyor:
"Askeri harcamaların tersine polise ayrılan pay AB ülkelerine kıyasla fazla. Bunun siyasal ve toplumsal pek çok nedeni var. Bir kere Türkiye gibi büyük ölçekli, bölgesel farklılıkları yüksek, çatışmalı toplumlarda güvenlik maliyeti yükseliyor ve kamu düzenini sağlamak daha pahalı hale geliyor. Buna adalet mekanizmasının iyi işlememesi, demokratik düzenin ve özgürlük ortamının yeterince derinleşememesi de katkıda bulunuyor. 100 bin kişiye düşen polis sayısı, Türkiye’de AB ülkelerine göre çok daha fazla. Bunda bir diğer neden polisle bağlantılı olarak etkin bir gider-maliyet analizin uzun yıllardır yapılmıyor oluşu.”
Koca ayrıca Emniyet’in masraflarında eğitimin de önemli bir payı olduğunu vurguluyor.
Dünyanın en pahalı polis eğitimi Türkiye’de. Polis memuru yetiştiren iki farklı okul var. Bunlardan biri, Polis Meslek Yüksek Okulları (PMYO) liseden sonra iki yıllık önlisans eğitimi veriyor, diğeri Polis Meslek Eğitim Merkezi (POMEM) ise 4 yıllık üniversite eğitimi sonrası 6 aylık bir eğitim veriyor. Bu okullara yıllık toplam 10 bin öğrenci alınıyor. Buna ilaveten Polis Akademisi de amir yetiştiriyor ve buraya da yıllık 300-400 öğrenci alınıyor. Emniyet Genel Müdürlüğü'nün 2009-2023 Stratejik Planı'na göre yıllık yaklaşık 11 bin polis memuru alımı öngörüldü.
Koca’ya göre maliyetin yüksek olmasında polis yetiştiren okulların yatılı olması ve fazla personelle işletilmesi önemli rol oynuyor:
“Emniyet bürokrasisinde gider-maliyet ve etkinlik ilişkisine dayalı hesaplamalara dair yerleşik bir kültürden söz etmek zor. Her yıl maliyeti artan bir güvenlik bürokrasisi ve polislik hizmeti söz konusu. Polis eğitimi masraflı, bunun sebeplerinin başında da polis eğitiminin organizasyon şekli ve işleyişinin 'militer' bir yapıda biçimlendirilmiş olması ve bunun doğurduğu katı hiyerarşi içerisinde ekonomik verimlilik konusuna dönük bir çalışma kültürü ve yönetimin olmayışı geliyor. İngiltere'de örneğin polislik hizmetinin maliyeti oldukça önemli ve partiler arasındaki başlıca tartışma maddelerinden birini oluştururken Türkiye'de bu türden tartışmalara pek rastlamıyoruz. Tartışma genellikle polisin partizanlaşması ve 'hükümet-yanlısı' olması gibi konular üzerinden döner."
Emniyet Teşkilatı Kanunu değişiyor
Emniyet teşkilatının yapısında değişiklik hükümetin de gündeminde. 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu’nda yapılacak düzenlemelerin bu ay içinde yasalaşması bekleniyor. Bu tasarıda, polis eğitimi de yeniden yapılandırılıyor. Koca’ya göre, bu tasarıyla verimlilik amaçlandı:
"Buna göre hiyerarşik yapı daha verimli hale getiriliyor ama belki de en önemlisi idari ve mali işler dairelerinde çalışacak kişilerin emniyet dışından profesyonellerden atanması maddesi. Bunun nedeni elbette yönetimin verimlilik temelinde düşünülmeye başlanması."
SETA Güvenlik Araştırmaları Direktörü Yeşiltaş da bu tasarı ile Polis Akademisi’nin kapatılacağını anlatıyor:
“Polis olmak isteyenler, Polis Akademisi yerine normal devlet üniversitelerinde eğitim görüp, 5-6 aylık polis eğitimi alacaklar. Bu, hem ekonomik verimlilik olarak katkı yapabilir hem de politik olarak ortaya çıkan örgütlenmelere engel olunabilir.”
Kaynak: Al Jazeera
aljazeera.com.tr