GENEL
Atama Bekleyen Mühendislerden Hükümete Sesleniş
ZİRAAT FAKÜLTELERİ MEZUNU, 13 FARKLI UNVANLI MÜHENDİSLER HÜKUMETE SESLENDİ:
Tüm dünyada saygın bir yeri olan ziraat mühendisleri, dilimizin alıştırıldığı gibi tek bir bölüm değildir. Çünkü ziraat etkinlikleri tek başına bir bilim dalı olarak incelenemeyecek kadar geniştir. Bu sebeple bu fakülteler tıpkı öğretmen yetiştiren eğitim fakültelerinde olduğu gibi branşlar bazında 13 farklı bölüme ayrılmıştır. Bu bölümler ise; Zootekni, Süt Teknolojisi, Hayvansal Üretim, Bahçe Bitkileri, Tarla Bitkileri, Tarım Makinaları, Tarım Ekonomisi, Tarımsal Yapılar ve Sulama, Bitki Koruma, Bitkisel Üretim, Toprak Bilimi ve Bitki Besleme, Tarımsal Biyoteknoloji, Tütün Teknolojileri ve direk Ziraat Mühendisliği lisansıdır. Dünyada tarımda ileri seviyeler gitmiş, çiftçi ve yetiştiricilerinin refah seviyeleri yüksek, tüketicilerinin gıda güvenliği sorunu yaşamadığı, birçok dünya ülkelerine tarımsal ve hayvansal ürünlerini pazarlayan ülkelere baktığımızda, o ülkelerde ziraat mühendisliği ve her bir alt branşı gerekli değeri alan, bu bölümleri bilim dalı sayan, ziraat mühendislerinin iş sorunu yaşamadığı ülkelerdir. Örneğin: İsrail. Bu devlet ziraat mühendislerinin saygınlığını koruyup, onlara devlet politikaları gereği gereken desteği gösterdiği için bugün bizim de sofralarımıza giren ve dünyanın birçok ülkesinde pazarlama sorunu yaşamayan ürünlerinden o küçük coğrafyasına, verim sıkıntısı olan arazi yapısına, hatta su temini sorunlarına rağmen bizim tarımsal hasılamızdan kat ve kat daha fazla para kazanmaktadır.
Tarım ve hayvancılık faaliyetleri insanoğlunun yaşamını sürdürmesi için sürekli halde ihtiyaç duyacağı temel besin maddelerinin üretim faaliyetlerinin tümünü içine alır. Bu sebeple gıda sektörünün sürekliliği için ziraat mühendislerinin faaliyetleri asla terk edilemez bir zorunluluktur. Maalesef ülkemizde yaygın olan ekstansif tarım metodu nedeniyle tabiat ananın bize bir nimet olarak sunduğu, yeryüzünün en ideal tarım coğrafyasında yaşıyor olmamıza rağmen canlı hayvan, karkas, saman, arpa, buğday, mısır ve daha saymakla bitiremeyeceğimiz ürünleri ithal etmek zorunda kalıyoruz. Dünya topraksız tarıma geçmiş, bitkiye minimum düzeyde su vererek yüksek verimli tohumları ıslah çalışmaları ile geliştirmiş, tüm dünyaya pazarlarken bir yarım ada konumundaki ülkemizde saman ithalatına bile mazeretimiz "Vejetasyon döneminde yağmayan yağmur" oldu. Oysa başka ülkelerden kopya değil de, kendi ülkemizin ekolojik ve sosyo-ekonomik şartlarına göre hazırlanmış, bizim kültürümüze yakın iyi tarım politikaları hazırlayıp, devletçe tüm yurda yayımı ile tüm çiftçilerimizi eski atadan dededen kalma tarım yöntemlerinden, intansif tarıma yöneltmek gayet mümkün, tabii bir zorunluluktur. Devlet sınırları içerisinde tarımsal ürün yetiştirme geleneğini ilk ve son terk eden ülke Somali bize örnek olmalıdır. Somali, 40 sene evvel, Batılı devletlerin endüstriyel üretim sayesinde çok miktarda ürettiği ürünleri ucuza aldığı için tarımsal ürünlerin ithalatına giderek, ülke çiftçilerine verdiği teknik ve maddi desteği kesmiştir. Zamanla yerli çiftçiler de bu işi bırakınca, ülke ham proteinde bile dışa bağımlı hale gelmiş, böylelikle tamamen açlıktan kaynaklı anarşi ve terör ülke geneline yayılmış, hatta bugün dünya devletlerinin başına bela olan korsanlar bile bu sebeplerden ötürü yaygınlaşmıştır. Çünkü halk o verimli arazilerde üretmeyi unutmuştur. Bizde devlet olarak son yıllarda ithalata dayalı tarım ve hayvancılık politikasını benimsedik. Ama bu çözüm olsa bir Alman vatandaşı etin kilosunu bizim paramıza göre 8-10 liraya alırken, bizim ülkemizde bu değer 30-40 lira düzeyindedir. Bir Hollandalı vatandaş sütün litresini bizim paramıza göre 20 Krş'a alırken, bizde sütün litresi 1-1,5 TL'dir.
Milyonlarca hektar tarım arazisi, bahçe bitkileri ülkesi diye anılan coğrafyamız, hayvancılık ve alternatif yetiştiricilik adına bir cennet sayılacak ekolojik zenginliğimiz, milyonlarca hektar yayla ve meralarımız, milyonlarca büyükbaş ve küçükbaş hayvanımız, milyonlarca baş kanatlı hayvanımız, milyonlarca arı kolonimiz, dağlarımız, denizlerimiz, ovalarımız, göllerimiz, iç su kaynaklarımız... Yaratıcı bu coğrafyaya çok cömert davranmış ancak bizim Güneydoğu Bölgemizden daha kurak, susuz, verimsiz İsrail'den de tonlarca tohum ve gıda maddesi ithal etmeyecek güçlü bir idareyi henüz nasip etmemiş. İşte bu kötü gidişattan kurtulmamız için, tohumu ve toprağı kullanarak, bitkisel ve hayvansal üretim yapan ziraat mühendislerini bu coğrafyada kurulu, her bir köye, köylü ve çiftçinin yanına göndermemiz gerekir. Çiftçilerimiz, 60 yaşındaki de, 20 yaşındaki de birer tarım öğrencisidir aslında. Çünkü aynı yüzyılda yaşamalarına rağmen gelişmiş tarım ülkelerindeki çiftçilerimizle çağdaş olamayacak kadar modern tarım tekniklerine uzak bırakılmışlardır. Bu sorun çiftçilerimizin aile ekonomilerine yansıyor olsa da sorunun kaynağı yeterli yayımın sağlanamadığı tarım ve hayvancılık politikalarımızı oluşturanlardır.
Mekanizasyon oranı yüksek, modern tarımdan habersiz bırakılan çiftçilerimizin düşük verimli üretimleri öncelikle üretici ailelerine ekonomik anlamda olumsuz etkilerini yaşatırken, ülke ekonomimize ve tüketici alım gücü ve sağlığına da olumsuz yansımaktadır. Tüm sektörlere doğrudan illiyet bağı bulunan tarım ve hayvancılık sektörü kendi başına gelişmeye bırakılamayacak kadar önemlidir. Nasıl ki ilköğretim okullarını kapatırsak bir süre sonra liseye kaydolacak bir öğrenci bulamayız ya, modern tarımın yayımını yapacak ziraat mühendisi teknik personelleri de köylü ve çiftçinin destekçisi olarak yayım yapmaya göndermezseniz, sahip çıkılmayan o çiftçilerden de yüksek verimli, kaliteli ürünler bekleyemezsiniz. Teknik, modern, çağdaş tarım ve hayvancılık yayımının eğitimini alan ziraat mühendisleri bile her alanda üst düzeyde donanımlı olamazken, devletçe yalnız bırakılmış ama üretimin temelini oluşturan, koskoca bir ülkeyi beslemek zorunda olan üreticilerimizden tarım ve hayvancılıkta tek başlarına bir reform bekleyemeyiz. Fakat çiftçi ve köylümüze sahip çıkmak için 13 farklı bölümden oluşan ziraat mühendisleri devletçe istihdam edilip, bu toprakları emek emek işleyen köylü ve çiftçimizle buluşturulduğu an; işte o zaman Türkiye tarım ve hayvancılıkta ihya olacak, ithalatları kırıp, ihracatta tarımsal hasılayı kısa zamanda daha yukarılara taşıyacaktır.
Çiftçi ve yetiştiriciye kırsalda teknik destek amacı ile bakanlık tarımsal yayım ve geliştirme kapsamında Tar-Gel Projesini uygulamaya aldı. Ancak bu projede istihdam edilen teknik personel sayısı 10 bin ve bu 10 bin yayımcının içerisinde de Ziraat Mühendisi sayısı 13 bölümden toplamda sadece 6 bin civarındadır. Ülkemizde 5 milyondan fazla kayıtlı çiftçi varlığı dikkate alınırsa 6 bin mühendis ne kadar yeterli olur, ne kadar verimli olur, tartışılır... Üstelik GTHB'de il/ilçe merkez kadrolarındaki boşluktan dolayı Tar-Gel personellerinin büyük bir kısmı kırsala henüz inememiş, sadece merkez teşkilatın işlerini yapmaktadır. Köylü ve çiftçi ise kalkınmak adına Bakan Eker'in 7 yıldır köylere atadım dediği teknik personellerini beklemektedirler. Bu konuda da GTHB kesin çözüm bulmalıdır. Ya Tar-Gel Personellerini gerçekten görev yerleri olan kırsala göndermeliler, yahut onları merkeze çekip, kırsala yeni personel atamalıdır devlet. Yoksa milletin vergisi ile sürdürülen bu proje başarısızlığa devlet eli ile mahkum edilir ve bu projedeki örnek başarısızlık yüzünden tarımda reformu sağlayacak böylesine güzel bir projeye bir daha hiç bir hükumet destek vermek istemez.
Güvenilir gıda, tarlaya ekilen tohumdan, ahırda beslenen hayvandan, uygun şartlarda korunan kovandan başlar. Sürekli gıda temini, iyi tarım uygulamalarının tamamıyla örgütlendiği çiftçi ve köylülerin alnından tarlaya karışan terinden başlar. Ülkede artan sahte gıda pazarının temelinde yatan gerçek sebep, yetersiz ve pahalıya üretilen tarımsal ve hayvansal ürünlerdir ve bu sebebi ortadan kaldıracak kaliteli, yüksek verimli üretim için ülke çiftçi ve yetiştiricilerimizi örgütleyecek, onlara iyi, modern ve teknik tarım yöntemlerinin yayımını yapacak ziraat mühendislerini atamadıktan sonra sizler istediğini kadar sahte gıdacıları ifşa ediniz; gıda pazarına yeterli miktarda, ucuza kaliteli ürün sokamazsanız sahtecilerin her zaman yenileri çıkar. Hayvanlarımızın bakım, besleme, barındırma, gelişim gibi temel yetiştiricilik ilkelerini ideal uygulamalara çevirecek ziraat mühendisleri atanmazken, beslenme ve barında olumsuzlukları ile hasta olan hayvanları tedavi etmek için tamamen ithal ilaçlar kullanmak ve bunları daha çok uzun yıllar desteklemek zorunda kalırız. Sonra kesime hayvan bulamayız, kasaplık hayvan bulamayız, sonra kasaplık ayrı, kurbanlık ayrı, damızlık ayrı, karkas ayrı, vb. ithalat sezonu başlatırız. Sonra ithal hayvanları besleyecek yem bulamayıp, yem bitkileri yetiştiriciliğini yayacak ziraat mühendisi de atamayıp, samanı bile ithal ederiz.
Bu ülkede toprak var, su var, uygun iklim çeşitleri var... Peki çalışıp üretecek çiftçi mi yok? O da çok fazla. Sırf ÇKS'i 5 milyon çiftçimiz var. Eee o halde neden? Neden bizim Konya ilimiz kadar küçük ülkelerin samanına muhtacız?
Ülkemiz çalışma yaşındaki nüfusunun toplam %23'üne doğrudan ve dolaylı olarak istihdam olanağı sağlayan tarım ve hayvancılık sektörümüz, ülkemiz ekonomisinin gerçek lokomotifidir. Bu sektöre yapılan her yatırım, doğrudan insanlığa yapılmıştır. Çünkü havasız, susuz yaşayamayacağımız gibi, gıdasız da yaşayamayız! Verimi ve etkin kullanıldığında tarım ve hayvancılık ürünleri ile komşu ülkelerini bile besleyebilecek kaynaklara sahip ülkemiz, bugün saman ithal ediyorsa yarın ham proteinde bile dışa bağımlı hale gelmememiz için 5, 10, 20 bin değil; her 30 çiftçi ailesine 1 Ziraat Mühendisi tarımsal ve hayvansal aile danışmanı olarak atanmalıdır. Ülkemizin çok üretmeye ihtiyacı var. Çünkü teknoloji pazarlayan bir ülke değiliz, o halde elimizdeki zengin kaynakları kullanarak dünyada ürünlerimizin sofrasına girmediği ülke kalmamalı. Bir İsrail, bir Hollanda, bir Belçika bizimle baş edememeli. Dünya tarım piyasasında sözü geçen bir Türkiye için tez zamanda binlerce ziraat mühendisi kırsalda köylü ve çiftçilerimizin hizmetine verilmeli ve bu görevlendirme sadece devlet bünyesinde yapılmalı.
40 yıldır unutulmuş, ötekileştirilmiş ancak unutulmuşluğuna rağmen her sene binlerce öğrenciyi mühendis unvanı ile mezun eden ziraat fakülteleri ve 13 bölümlü ziraat mühendisleri küresel ısınma, artan nüfus, çevresel kirlenme, tarım alanlarının daralmasına tedbir olarak göreve başlatılmalıdır. Bunun için 13 bölüm birden haykırıyoruz; gelecek nesillerimizin devamı için #GTHB10BİN'e onay istiyoruz!
UNUTMAYINIZ Kİ, GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞINA YAPILACAK ATAMA İÇİN 10 BİN KADROYA ONAY BEKLEYEN 60'A YAKIN FARKLI MESLEK GRUBU BULUNMAKTADIR. BU TALEP BÖLÜM BAŞINA DEĞERLENDİRİLDİĞİNDE GERÇEK ANLAMDA ÇOK MAKUL DÜZEYLERDE ATAMA TALEBİDİR. ÜLKE TARIM VE HAYVANCILIĞININ ÜLKE GENELİNDE İNTANSİF TARIMA GEÇİRİLMESİ, SAĞLIKLI, GÜVENİLİR, YÜKSEK KALİTELİ VE SÜREKLİ BİR ÜRETİM PLANLAMASI YAPILMASI İÇİN, HER BİRİ BİRBİRİNDEN KIYMETLİ ZİRAAT FAKÜLTESİNİN 13 FARKLI BÖLÜMÜNE, ZİRAAT MESLEK YÜKSEK OKULLARI VE ZİRAAT LİSESİ MEZUNLARINA, GIDA MÜHENDİSLİĞİ VE GIDA ÖN LİSANS BÖLÜMLERİNE, VETERİNER HEKİM VE TEKNİSYEN/TEKNİKERLERİNE, SU ÜRÜNLERİ VE BAL-TEK MÜHENDİSLERİNE, PEYZAJ MİMARLARINA, SOSYOLOGLARA VE BU BÖLÜMLERİN YÜKSEK LİSANSLI İŞSİZLERİNE #GTHB10BİN ATAMA İLE FIRSAT VERİLMELİDİR. BİZLER ONLARCA FARKLI BÖLÜM MEZUNLARI OLARAK EN SON GÖRDÜĞÜMÜZ TOPLU ATAMANIN ÜZERİNDEN GEÇEN İKİ SENENİN ARDINDAN HÜKUMETİN BU TALEPLERİMİZE CEVAP VERMESİNİ BEKLİYORUZ..
TARİHE KARIŞAN VE 17 BÖLÜME VERİLEN SON TOPLU ATAMA..
Yatırımların en hayırlısı, insana yapılan yatırımdır ve bilinmelidir ki ziraat faaliyetleri insanoğlunun varlığı için su ve nefes kadar önemlidir.
GAZETEKAMU ÖZEL HABER / Barbaros MK