GENEL
4/C'li, Dış Kapının Mandalı
Ben, insanların ve meleklerin dilini konuşsam da
Özelleştirme, devletin ekonomik ve sosyal rolünün kısıtlanması demektir. Her ne kadar Türkiye, özelleştirme kavramıyla 1984 yılında tanışmış olsa da, özelleştirme uygulamaları 2002 yılından itibaren ve özellikle 2005 yılı sonrasında yoğunlaşmıştır. KİT’lerdeki gizli işsizlik ve aşırı personel istihdamı, işe gelmeden ücret alma ve sürekli zarar, özelleştirme nedenleri arasında gösterilmiştir. Aslında, KİT’lerdeki aşırı istihdama yol açan uygulamalar siyasi iktidarların uyguladığı bir istihdam politikasıdır. Zararın asıl sebebi ise her dönemde KİT’lerin, iktidarlar tarafından istihdam, yatırım, üretim ve fiyatlandırma konularında politik bir araç olarak kullanılmasıdır
KİT’lerin zarar etmesinin nedenlerinden biri olarak gösterilen aşırı istihdam gerekçe gösterilerek, çalışanların işlerine son verildi ve KİT çalışanları, hükümet tarafından, devletin çeşitli kurumlarında 4-C adı altında istihdam edildi.
Bu istihdamın temel amacı “ekonomik yararlılık” tır. KİT’lerin zarar etme nedenlerinden biri olan ve bu gün 4-C olarak adlandırılan bizlerin, emeğimizle ne yapılacağına karar vermede hiçbir söz hakkımız bulunmamaktadır. Üretici etkinliğimizden yabancılaştırılmış olarak hükümetin insafına kalmış bir şekilde çalıştırılmaktayız. Devlet tarafından kullanılan ve karşılığında, sosyal devlet ilkesi açıkça ihlal edilerek ücret adı altında bize ödenen, karşımıza; ev kirası, bakkalın ekmeği, bankacının kredisi olarak çıkmaktadır.
Sosyal devlet ilkesi, Türkiye Cumhuriyeti tarafından ilk olarak 1961 Anayasasında açık bir şekilde ifade edilmiş, halen yürürlükteki 1982 Anayasası ile güvence altına alınmıştır.1961 Anayasası; Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, milli, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidirşeklinde tanımlanmış, 1982 Anayasasının 5. Maddesinde “Devletin Temel Amaç ve Görevleri” başlığı altında düzenlenerek; Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkeleredayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir şeklinde kayıt altına alınmıştır. Böylece Türkiye, vatandaşların sosyal devlet anlayışından doğan tüm beklentilerini karşılamayı kabullenmiştir.
Ancak, Özelleştirmeden 46 Milyar dolar gelir elde ettiğini gururla açıklayan yetkililer, özelleştirme sonucu işini, özlük hakkını, hayallerini kaybederek 4/c ye geçmek zorunda bırakılan çalışanlarına, sosyal devlet ilkesini uygulamak bir kenara, kendi çalışanına; fazlalık, gereksiz, suçlu, ülke yararına hiçbir katkısı olmayan ve -kendi söylemleriyle- kahve köşelerinden toplanarak ve en sonunda da adeta günahkar ilan edilerek, iradeleri dışında gerçekleşen ekonomik ve sosyal politikalar sonucu alınan kararlarla sisteme yabancılaştırıldılar.
4/C’li bir çalışanın geleceği, kendinin ve yazgısının ellerinden alınarak, şans yüzüne gülerse, çalıştığı kurum veya dava açtığı hakimin ellerine bırakılmıştır. Bunun sonucunda da 4/C’li kendini, güçsüz, herhangi bir alanda etkinliğinin kavranabilirlik ya da tutarlı bir anlam taşımadığı ya da genel olarak yaşamın amaçsız olduğu düşüncesi ile karamsar ve mutsuz hissetmektedir.
Tekrar hatırlatmak isteriz ki: Bu durum sürdürülebilir değildir.
Günlük politikalar üreterek pansuman yapmak yerine, özelleştirme politikalarında insan odaklı rasyonel çözümler üreterek ,anayasaya aykırı bu çalışma modelinden vazgeçilmelidir.