GENEL
4831'liler 500 Atama Bekliyor
ÜLKEMİZ HAYVANSAL ÜRETİM SEKTÖRÜNÜN SORUNLARININ ÇÖZÜMÜ İÇİN ATILACAK İLK ADIMDA ZOOTEKNİST ZİRAAT MÜHENDİSLERİ GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞINDAN "500" ATAMA İSTİYORLAR. SAYICA DİLE DE KULAĞA DA AZ 500 ATAMA İŞSİZLER ORDUSUNU MEMNUN ETMEYE VE ÜLKE TARIM, HAYVANCILIĞINA KATKI SAĞLAMAYA YETECEKTİR!
Bizler ülkemizdeki 28 ziraat fakültesinin hemen her birinde bulunan Hayvansal Üretim Bölümü, Süt Teknolojisi Bölümü, Zootekni Bölümünden mezun mühendisleriz. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının kurumlarına yapılan istihdamlarda açılan kadrolardan Hayvansal Üretim alanında 4831 Kodu altında 3 bölümün atanmasına uygun görülen kadrolara tercihte bulunabiliyoruz. Ülkemizde ziraat fakültelerinin yaygınlığı ve her fakültedeki 4831 kodlu bölümlerin varlığı dikkate alındığında bu üç bölümden yılda ortalama 2500 (alt limit) yeni mühendisler yetişip, diplomalarını alıyorlar ve diğer meslektaşları gibi işsiz zooteknistler ordusuna dahil oluyorlar... İşsizler ordusu diyoruz, çünkü ülkemizde devletçe yapılan istihdamların yetersizliği bir yana dursun, özel sektörde de iş bulma güçlükleri yaşanıyor. Durum böyle olunca 4831 koduna dahil mühendis meslektaşlarımdan şanslı olanlar alan dışı da olsa bir işe yerleşebiliyorlar.
Zootekni Bölümü tüm dünyada bilim dalları arasında saygınlığını korurken, maalesef ki bizim ülkemizde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının yaptığı atamalarda uygun görülen kadrolar bu belli başlıca bir bilim dalı olan bölümün saygınlığının dikkate alınmadığını gözler önüne seriyor. Ancak ülkemizin hayvansal üretim alanında son yıllardaki yetersizliği ithal karkas, ithal canlı hayvan, ithal samandan sonra gözler önüne çıkmasına rağmen zooteknist ziraat mühendisleri itibar görmüyor, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından adeta dışlanıyorlar. İthalatta verdiğim örneklerle zootekni mezunu mühendislerin ne ilgisi var diye düşünecek olursak, öncelikle mesleki eğitimimizin içeriğini de izah etmek istiyorum ve ancak hayvan bilimi diye kısa tabirle geçiştirmeden eğitimimizin tanımını yapıyorum:
Zootekni programının amacı, ürünlerinden yararlanılan hayvanların üretimi, ekonomik verimlerinin geliştirilmesi, bakımları, beslenmeleri ve değerlendirilmeleri konusunda çalışacak insan gücünü yetiştirmek ve araştırma yapmaktır. Bu kapsamda Zootekni Bölümü Hayvan Yetiştirme ve Islahı, Yemler, Yem Teknolojisi ve Hayvan Besleme ile Biyometri ve Genetik Anabilim Dallarına sahiptir. Bu bölümden mezun olan kişiler Zooteknist Ziraat Mühendisi unvanı alırlar. Böylece insanoğlu için en az bir ekonomik verim yönü olan, yahut gösteri, süs ve hobi maksatlı bakım ve besisi/yetiştiriciliği yapılan tüm hayvanların yetiştirilmesi, ıslahı, beslenmesi, barındırılması, bakım şartları, ürünlerinin değerlendirilmesi, yem ve yem teknolojisi gereksinimleri gibi birçok konuda çalışmalar yapan zooteknist ziraat mühendisleri hayvan kökenli kürkten deriye, kuş tüyünden arının sütüne, etten yumurtaya kadar tüm hayvansal ürün ve hayvansal kökenli materyallerin üretilmesi hususunda yetiştiricilerimize teknik destek verirler.
Türkiye hayvan yetiştiriciliğinin başlıca sorunlarını ele alarak Zooteknist istihdamı neden önemlidir sorusuna cevap bulabiliriz. Bu sebeple öncelikle ülkemizde hayvancılık sektörünün başlıca sorunlarını sıralayalım:
1. Hayvan Kaynağı
1. Yem Kaynağı
3. Hayvan Sağlığı Ve Salgın Hastalıklar
4. Örgütlenme Ve Üretim Planlaması
5. Eğitim Ve Teknik Eleman Desteği
6. İşletme Büyüklüğü Ve Altyapı
7. Pazarlama Ve Finans
Sektörün çözülmesi acil yedi temel sorunlarını başlıklar halinden, çözüm yolunda zooteknistlerin görev ve yetkilerinin önemine değinerek başlıkları genişletelim.
1. Hayvansal üretimde verimi belirleyen 2 temel unsur vardır. Bunlardan biri hayvanların genetik değeri ve potansiyeli,
diğeri ise hayvanın içinde bulunduğu çevredir. Gelişmiş tarım ve hayvancılık ülkelerindeki gibi yüksek verime ulaşmak için hayvanların genetik olarak yüksek verim genlerine sahip olmasının yanında, hayvanın sahip olduğu genetik potansiyelin de verime dönüşmesine imkan sağlayacak özellikte çevreye de sahip olunması gerekir. Yani, hayvancılıkta verimi artırmak için yüksek verimli hayvanların uygun çevre koşullarında barındırılması gerekmektedir. Ülkemizde her iki unsur açısından da sorun yaşanmaktadır. Genetik verim yönünden gen ıslahı için ülkemizde ilk adım 1928 yılında yasal düzenlemesi yapılarak başlatılan ıslah çalışmalarıdır. Bu çalışmalar ülkemizde halen devam etmektedir. Ancak Batılı (gelişmiş) ülkelerde 40-50 yılda tamamlanan bu ıslah çalışmaları ülkemizde 86 yıla rağmen hala devam etmekte ve üstelik de hayvan ıslahı ilerlememiz %35 seviyelerine anca ulaşmıştır(!) Bu konuda yetiştiricilerimizi yüksek verimli ırk seçimi ve hayvan besisi, barındırma, gelişimi konusunda modern tarım ve hayvancılık ülkelerindeki ileri seviyelere taşıyacak teknik personeller aldıkları eğitimin gereği zooteknist ziraat mühendisleridir. Ancak ülkemizde 86 yıldır ilgili bakanlığın istihdam politikalarında bu çözüm analizlerine bağlılık oluşmamış, siyasi ve gönülleme usulü atamalar uygulanmıştır. Bu sebeple de Türkiye'den sonra ıslah çalışmalarına başlayan ülkeler bile bizi geride bırakmış, modern, çağdaş ve ekonomik hayvancılık politikalarını ülke genelinde uygulanabilir hale getirmişlerdir. Yetiştiriciliğin bu sorunlarına karşın, devletimizin Zootekni Bölümünde öğretime alıp, mühendis unvanı ile milletimize kazandırdığı zooteknist ziraat mühendisleri, yetiştiricilerimizi ekolojik çevrelerinde en karlı ırklarla çalışmaları hususunda ve çevre koşullarının optimum düzenlenmesi konularında örgütleyerek modern dünyanın yetiştiricilerine ayak uydurmasına yardımcı olacak personellerdir. Dünyada bu sektör içerisinde etkili Türkiye'nin inşasında zooteknist ziraat mühendislerinin istihdam edilmesi mecburidir. Devletçe yayımını yapmadığımız iyi tarım ve hayvancılık uygulamalarından kaynaklanan başarısızlığımızın sorumlusu işsiz zooteknistler ve gerekli teknik destek verilmemiş yetiştiricilerimiz değil, ilgili bakanlığımızdır.
2.Hayvancılık işletmelerinin en büyük gideri yemdir. Genetik varlığı açısından değerli hayvanlardan arzu edilen yüksek verimin alınabilmesi için mutlaka rasyonel besleme uygulanması gerekmektedir. Kaliteli kaba yem (selüloz içeriği yüksek, geviş getiren hayvanların tüketmesi zorunlu olan her türlü yeşil ot, kuru ot, silaj, saman, pancar yaprağı, posa vb.) ve karma yem (yem fabrikalarınca veya işletme koşullarında arpa, buğday, mısır, yağlı tohum küspeleri, kepek vb. yem kaynakları ile vitamin ve mineral premikslerinin belirli oranlarda karışımı ile hazırlanan) kaynaklarının kullanılması, hayvana ait çevrenin iyileştirilmesi açısından verimli hayvancılığın ön koşullarından biridir. Ancak ülkemiz hayvancılığı bu konuda da büyük sorunlar yaşamaktadır. Ülkemiz insanlarının %33'ü açlık sınırında yaşarken, bu kriterleri hayvan varlığımız açısından da değerlendirdiğimizde ülkemiz hayvanlarının %66'sı açlık sınırında yaşamaktadır. Yetersizliğimizin sebebi tabiatın bizim ülkemize sağladığı imkanlardan kaynaklanıyor olsa, elden bu kadar geliyor deyip, bu durumu kabullenir ve çözüm üretmeye çalışırız. Ancak tabiat ana Türkiye coğrafyasına hayvancılık faaliyetleri için çok cömert davranmıştır. Bu kadar zengin kaynaklara rağmen yetersiz yem bitkileri üretimi ve yem teknolojileri sanayisi tamamen ilgili bakanlığın başarısız politikası yahut da yayımı yapılmayan, kağıt üzerinde kalan projelerinden kaynaklanmaktadır. Ülkemizde 1935-2000 yılları arasında 44 milyon hektardan 12,8 milyon hektara düşen, 2001 yılında ise 14.6 milyon hektar olarak belirlenen çayır-mera alanları zamansız, düzensiz ve aşırı otlatma nedeniyle yetersiz durumdadır. Bu alanların acilen ıslaha ihtiyacı vardır. Yeni mera kanunu bu konuda umut vermekte; mera alanlarının ıslahı ve yeni mera alanlarının kurulmasına katkı sağlayıcı nitelikte görünmektedir ancak düzenleme ile ilgili kanunlar, projeler GTHB'nın merkezi kadrolarındaki boş mühendis kadrolarına istihdam sağlanamadığından kırsala taşınamıyor, çözüm tedbirlerinin sadece kağıt üzerinde kalmasına sebep oluyor ve iyileştirme adına yapılan her girişim neticesiz kalmakla birlikte bir de bu projelere harcanan devletin parası heba ediliyor. Ülkemizde bitkisel üretim faaliyetlerinin endüstriyel atıklarından tutun, tarla bakımı, sökün ve hasat atıklarının da büyük bir kısmı yem teknolojisi bilgileri ve tekniği ile hayvan besisine kaliteli yem olarak kazandırılabilir durumda olmasına rağmen, çiftçilerimizin örgütlenmemesi, bu tekniklerle tanıştırılmamış olmasından dolayı hayvan besisinde kullanılacak, ekonomik değeri oldukça yüksek bitkisel atıklar çöpe gidiyor ve bunca nimeti değerlendirmeyen çiftçimiz içeriğinde %5 oranında bile protein değeri bulunmayan kalitesiz samana muhtaç kalıyor. Bu muhtaçlık içerisinde ise ülkemiz yerleştiği bu coğrafyanın zenginliğini inkar edercesine samanı bile ithal ediyor. Bu sorunun çözümünde de yem ve yem teknolojileri, mera ve yayla ıslahı çalışmaları eğitimi zooteknistler ilgili bakanlığın kadrolarında kendisini dışlanmış buluyor.
3. Sağlıklı ürünlerin sağlıklı sürülerden elde edildiği, sağlıklı sürülerin ise karlı bir hayvancılığın temel unsurlarından biri olduğu bilinen bir gerçektir. Ancak ülkemiz hayvancılığının yıllardır sağlık koruma ve hastalıklarla mücadele açısından yeterli olmadığı da görülmektedir. Hayvan sağlığı açısından bir önceki koşulda belirttiğim "Ülke hayvanlarımızın %66'sı açlık sınırındadır" bilgisini dikkate aldığımızda, nasıl ki dengeli ve sağlıklı beslenmeyen ve uygun çevrede yaşamayan bir insanın sıklıkla hastalandığını biliyorsak, %66'sı açlık sınırında yaşayan hayvanlarımızın sağlıklarının ne durumda olduğunu tartışmamıza bile gerek yok. Öncelikle bir hayvanın yaşam koşullarını (barınak, bakım şartları, rasyon) iyileştirirsek, bu iyileştirme oranında hayvan hastalıklarına harcanan devlet desteği ve hastalıklardan kaynaklı ekonomik tüm kayıplarımız o düzeyde azalacaktır. Bu konuda hayvan bakım, besleme, barındırma hususunda zooteknist ziraat mühendisleri çiftçilerimizi ve yetiştiricilerimizi modern dünyanın getirdiği yeniliklere göre örgütleyerek bilinçlendirmelidir ama bunun için öncelikle devlet ilgili bakanlığa zooteknist istihdam etmelidir. Bir zooteknist olarak size uygun olmayan bakım koşullarından komik bir örnek vermek istiyorum:
Her tarafı kapatılmış, küçük pencereleri bile hayvanları kışın soğuktan koruma maksatlı naylonlar ile kapatılmış, kasvetli, havasız, karanlık, içi çamurlaşmış ve her türlü parazite korunaklı ortama çevrilmiş bir ahırda 30 baş sığır besisi yapan bir yetiştirici ile kısa bir sohbet ettik. Ahırda onca ilkel tedbir alınmasına rağmen bir de kışın sıcaklıkların düştüğünde yakılmak üzere soba kurulmuş (!) Yetiştirici ile yaptığım kısa sohbette bu tedbirlerin yanlış olduğunu, uygun koşulların sağlanması için gerekenleri anlatsam da çiftçimiz atadan dededen böyle gördüğünü söyleyerek, kendisinden oldukça genç kalan ve herhangi bir resmi sıfatla uyarı yapma yetkisi bulunmayan benim gibi bir zooteknistin sözümü dinlememiştir. Yani ülkemiz yetiştiricilerinin büyük çoğunluğu ekstansif (ilkel) yöntemlerle üretim yapmaya çalışırken onları ancak resmi görevi bulunan (güven açısından) bir mühendis intansif (gelişmiş) yöntemlere yönlendirebilir.
4. Her bölgede yetiştiricilerin sosyal ve ekonomik kriterlerine göre belirledikleri ortak menfaatlerin savunulması, yetiştiricilikte organizasyonlarla sorunların çözümlenmesi, hayvancılıkta karlılık açısından sürdürülebilir bir plan ve programların belirlenerek bir düzen içinde uygulanması ancak örgütlü bir yapıyla mümkündür. Ülkemiz, toplumsal açıdan örgütlenme sürecini tam manasıyla gerçekleştirebilmiş değildir. Örgütü olmayan, dağınık bir topluluğun sesini duyurması, sorunların çözümü için gerekli güce sahip olması ve bölgesel ve ülkesel
düzeyde üretim planlaması yapabilmesi mümkün değildir. Bu sebeple hayvancılık sektörünün kırsal alanda daha organize ve örgütlü halde sürdürülmesi konusunda yetiştiricilerimize öncülük edebilecek teknik personellerin devletçe kırsal alanda görevlendirilmesi gerekmektedir. Söz konusu alanda örgütlemenin temel anlamı ekonomik verimliliği arttırmak olduğu için, hayvancılık sektöründe çiftçi ve yetiştiricilerimizi kırsalda örgütleyecek teknik personeller zooteknist ziraat mühendisleri olmalıdır.
5. Modern hayvancılık ekonomik bir faaliyettir. Her ekonomik faaliyette olduğu gibi hayvancılıkta da başarı için eğitim ve teknik eleman desteği şarttır. Damızlık değeri yüksek hayvanlardan arzu edilen verimin alınabilmesi için mutlaka yetiştiricinin bakım, besleme ve
sağlık koruma konularında eğitilmesi, gereksinim duyduğu teknik desteğin sağlanması gerekir. Bu desteği hiç bir aracı kuruluş gözetmeden, devletçe istihdam edilen zooteknist ziraat mühendislerince sağlamalıdır. Gerekirse her köy okuluna bir "hayvan yetiştiriciliği ilkeleri" eğitiminin verildiği, yetişkin çiftçilerimizin katıldığı eğitim programları uygulanmalıdır. Bu konuda yalnız bırakılan çiftçilerimizin modern dünyaya ayak uydurmaları beklenmemeli, üretim etkinliklerinin arttırılması için devletçe zooteknist ziraat mühendisleri ekonomik faaliyetinin içerisinde hayvancılığın önemli olduğu tüm yerleşkelerde görevlendirilmelidir.
6. Ülkemizde hayvancılığın gelişememesi ve hayvan yetiştiricilerinin kazançlarının yetersizliğinde en büyük etkenlerden biri de işletme büyüklüğü, alt yapı yetersizliği ve bunların getirdiği diğer sorunlardır. Ülkemizde sığırcılık işletmelerinin %72’sinde 1-4 baş hayvan bulunmaktadır. Az sayıda hayvanın barındırıldığı binlerce işletme olarak ortaya çıkan bu yapı, karlı ve örgütlü bir hayvancılığı engellemekte, ülke hayvancılığının gelişimine sürekli darbe vurmaktadır. Küçük işletmelerle ülke hayvancılığının gelişimi mümkün değildir. Çok sayıdaki bu
küçük işletmeler, eğitim ve teknik eleman desteğinden yoksundurlar. Çok küçük kapasite nedeniyle işletmelerin çoğu uygun fiziki altyapıya sahip değildir. Genellikle bu işletmelerde hayvanlar sağlıksız koşullarda ve uygun olmayan ortamlarda barındırılmaktadır. Şehir kenarlarında yer alan bu tip işletmeler çevre sorunlarına da yol açmaktadırlar. Pek çok işletmede hayvancılık, salt ahırdan oluşan bir tesis olarak algılanmakta, pek çoğunda yem deposu, silo, gübrelik gibi olanaklar bulunmamaktadır. Ülke genelinde modern hayvancılığa ve bölge koşullarına uygun fiziki altyapının belirlenmesinde bilimsel kriterler dikkate alınmamaktadır. Tüm bu problemlerin aşılması için, yetiştiricilerimizi yüksek verimli ekonomik hayvancılık faaliyetlerine yöneltmek gerekmektedir. Küçük işletmeler ve aile işletmelerinde de karlı üretim faaliyetlerine geçiş sağlandığında bu işletmeciler de üretim etkinliklerini arttırarak büyüyecek, kendi aile ekonomilerinin yanı sıra tüketici sağlı ve ekonomisi ile birlikte devlet ekonomik büyümesine de katkı sağlayacaklardır. Bu sebeple alt yapı ve işletme sorunlarını aşmak için öncelikle üreticiyi ekonomik anlamda karlı, refah seviyeye ulaştırmak gerekmektedir. Bu adımda da devlet çiftçilerimize zootekni bilim dalının yayımını yapmak için zooteknist ziraat mühendislerini kırsalda görevlendirmelidir.
7. Ülkemizdeki hayvancılık işletmelerinin aile tipi olması ve birim işletmedeki sürü büyüklüğünün çok küçük olması ve örgütsüzlük, ürün pazarlamada ve ürünün hakkettiği değeri bulmasında büyük sıkıntılar yaratmakta, yüksek faizli krediler nedeniyle de gerekli yatırımlar yapılamamaktadır. Bu kapsamda çiftçilerimizin örgütlenmesi, küçük aile işletmelerinin büyütülmesi gibi koşullar hayvancılığın sadece maddi anlamda desteklenmesi ile aşılamaz haldedir. Maddi destekle birlikte, teknik yetiştiricilik desteğini verecek zooteknist ziraat mühendisleri
de üreticilerin hizmetinde görevlendirilmelidir. Her sene devlet bütçesine külfeti artan maddi desteğin son yıllarda sürekli artış gösteren ivmesine rağmen hayvan hastalıkları oranındaki artma, hayvan besisi girdilerindeki ithalattaki artma, canlı hayvan ve karkas ithalatları ve saman ithalatı gelecek nesillerimiz adına korkutucu bir durumun göstergesi olmuştur. Buradan da görüldüğü gibi maddi destek tek başına bir çözüm üretmez. Aksine maddi desteğe alışmış, üretmeyi unutmuş, hazırcı yetiştirici kimliği zamanla oturarak, hayvancılıkta tamamen dışa bağımlı bir ülke konumuna gelmemize bile vesile olabilir. Maddi desteğin başarılı olması için bu destekleri üretim etkinliklerinde ekonomik verimliliğe çevirmede yardımcı olacak zooteknist ziraat mühendislerinin teknik desteğinin de çiftçilere verilmesi gerekmektedir. Konfiçyüs'ün de dediği gibi "Bir insana iyilik yapmak istiyorsan ona balık vermek yerine, balık tutmayı öğretmelisin" sözü hayvancılık sektöründe çiftçiye maddi destek verilirken teknik hizmetin verilmemesi konusuna tam anlamı ile oturmaktadır.
Zootekni Bilimi ve bu alanda eğitim gören zooteknist ziraat mühendislerinin Türkiye hayvancılığı problemlerinin çözümünde katılımı zorunlu temel meslek grubu olmasına rağmen devlet istihdamlarında bu bölüme uygulanan tecrit gözler önündedir. Öncelikle hayvan varlığımızın dengeli beslenmesi, bakım ve barındırma koşullarının düzenlenmesi gerekmekteyken, bu koşullarında iyileştirme yapılmamış hayvanların sağlık, koruma ve hijyen tedbirleri için çalışmalar yapılmaktadır. Oysa hasta hayvanı iyileştirme tedbirlerinden önce hayvanların hasta olmamasını sağlamak konusunda gerekli teknik bilgi yayımını vermek devletin birinci görevidir. Hayvan sağlığı ve koruma konusunda birinci dereceden önemsenmesi gereken bölüm hijyendir (koruma). Etkin hijyenin sağlanması için ilk öncül ise hayvanın optimum isteklerinin sağlanmasıdır. Bu isteklerin temeli ise aranan bakım, besleme, barındırma koşullarının uygunluğudur. Daha sonraki adım ise terapidir (tedavi). Ülkemizde bilimselliğe aykırı bir şekilde hayvancılık sektöründe sağlık ve koruma konusunda soruna dönüşen ve sorunlarımız içerisinde en büyük orana sahip bakım, besleme, barındırma koşullarının uygunsuzluğundan kaynaklı sorunlarının aşılması gerekliliği ilk sıra yer almaktayken, maalesef ülkemizde sağlık sorunlarının çözümü için medet ikinci adımın, yani terapi (tedavi) hizmetlerinin çözülmesinde aranıyor. Ülkemizde hayvanları dengeli rasyonla beslemek, uygun barınak ve bakım şartlarını sağlamak ve böylece hastalığa tutulma oranını düşürmeyi amaçlayan bir hizmet ve yayımsal politika izlenmesi gerekirken; devlet bütçesine daha fazla yük getiren (ithal ilaç, ithal tıbbi materyaller, hastalıktan telef olan hayvana verilen destekler, hibeler vb.) tedavi hizmetlerinin geliştirilmesi, yaygınlaştırılması gibi hizmetlerin yaygınlaştırılmasına daha fazla önem verilmektedir. Bu konuda bilinmesi gereken tek şey: "HAYVANLARIMIZI DENGELİ RASYON, UYGUN BAKIM VE BARINAK KOŞULLARINDA YAŞATABİLİRİZ ama SADECE ANTİBİYOTİKLERLE YAŞATAMAYIZ!"
TÜİK verisel istatistiklerinden ve KONYA TİCARET ODASI'nın çalışmalarından faydalanarak hazırladığım bu haberde anlattığım hayvan yetiştiriciliği sorunlarımızın kalıcı çözümü ancak kırsala kadar yayımlanacak modern hayvancılık tekniklerinin yaygınlaşması ile mümkündür. Bu sebeplerle 28 ziraat fakültesinin neredeyse tamamında bulunan 4831 Kodlu Bölümlerin (Zootekni, Süt Teknolojisi, Hayvansal Üretim) devlet tarafından istihdam edilerek, tüm kırsal yerleşkelerimizde hayvancılık faaliyetinde bulunan çiftçi ve yetiştiricilerimize hizmet sunması gerekmektedir. 1928 yılında başlayan ve 86 yılda daha %35'i anca yüksek verim standartlarına göre ıslah edilmiş hayvan varlığımızın, modern ve gelişmiş ülkelerdeki seviyelere kadar ilerletilmesi, refah bir kırsal toplum inşası için yetkililerden bakan mesleğinin gölgesinde bırakılarak yıllardır işsizler ordusuna dönüştürülmüş ZOOTEKNİSTLERİN istihdamına da önem vermelerini ve bu sene içerisinde en az "500 ZOOTEKNİST ZİRAAT MÜHENDİSİ" atamasının yapılmasını istiyoruz.
Teşekkürler.
4831 Kodlu Bölümlerden Mezun, Atama Bekleyen Binlerce İşsiz Mühendis Adına: Barbaros MK