GENEL
2023 Hayal Tarım Vizyonumuz ve Gerçeklerimiz
Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, "2013-2017 Stratejik Planı", tarımın makro göstergeleri ve 2023 tarım vizyonumuz ile ilgili katıldığı basın toplantısında 2023 yılı vizyonunda gıda maddeleri dış ticaretinde net ihracatçı konumunu geliştiren bir Türkiye öngördüklerini dile getirdi. Eker, rekabet gücünü arttırmış, tarımsal gayri safi yurtiçi hasılasını 150 milyar dolara ulaştırmış, tarımsal ihracatını 40 milyar dolara çıkarmış, parçalı arazilerini birleştirerek arazi toplulaştırma işlemlerini tamamlamış,tarımarazilerinin bölünmesini önleyen bir yapıya kavuşturmuş, dünyada ve bölgesinde tarımda söz sahibi bir Türkiye hedeflediklerini belirtti. Ek olarak gıdasanayi ile birlikte tarımsal sanayinin geliştirilmesinin önümüzdeki günlerde en önemli stratejilerinden biri olacağına işaret etti. Yani ülkemiz tarım ve hayvancılık sektörünü ve bu sektöre bağlı sanayi yatırımlarını sürekli destekleyerek ülke milli ekonomimize bu sektörlerden sağlanacak gelirin 150 milyar dolara ulaştırılacağını belirtti. 2023 yılı için bu “öngörülerin” hedeflendiği ülkemizde şuan için kasaplık ve kurbanlık canlı hayvan ile bu hayvanları besleyecek kaba ve kesif yemler ithal ediyoruz. Kasaplık karkas ve damızlık hayvan ithal ediyoruz. Arpa, mısır, buğday, pirinç, şeker ithal ediyoruz. Üstelik tarım arazilerimiz her sene imar ve kurulacak diğer tesisler için eritiliyor, günden güne azalıyor. Kırmızı etin kilosunu 30 Tl’den ucuza, piliç etinin kilosunu 9 Tl’den ucuza yiyemiyoruz. Yeterli iç su kaynaklarımıza ve yarım ada konumumuza rağmen tanıtım noksanlığı ve fiyat yüksekliği bakımından balık tüketen bir toplum değiliz. Sebze, tahıl, bakliyat ve meyve fiyatlarının üretim dalgalanmalarına paralel olarak aşırı değişkenlik gösteren fiyatları tüketiciyi endişelendiriyor. Bakanlığın beslemekle yükümlü olduğu 77 milyon halk yarınki pazar fiyatlarından endişe içerisinde korkarken, 2023 tarımsal hasıla hedefi GSYH’de 150, ihracatta ise 40 milyar dolar olan bir bakan ile karşı karşıyayız. Üzülerek söylüyorum ki Sn. Eker bu bakanlığın hakkını veremedi, veremeyecek! Şuan için 77 milyon olan ülke nüfusumuzu, turist ve mültecileri beslemekte bile yetersiz kalan, bu yüzden Anadolu için stratejik ürünler listesinde bulunan tarımsal ve hayvansal ürünleri ithal eden ve hatta ithal hayvanını ithal yemle besleyen bir Türkiye öncelikle 2023’te tarımsal hasılasını öngöreceğine, 2023’te beklenen nüfusunu öngörmeli! Çünkü şuan için 77 milyona yetemeyen Türkiye, 2023’te öngörülen 85 milyon nüfusunu ve o zamanın şartlarına göre değişecek turist ve sığınmacılarını nasıl besleyecek? Üstelik de her sene artan nüfusa rağmen her sene azalan tarım arazileri ve yerinde sayan ıslah faaliyetleri ile… Bakan Eker söylüyor; Tarımda Avrupa birincisi, Dünya yedincisiyiz diye. Bu hesap toplam ürün rekoltesi üzerinden yapılarak kamuoyu yanıltılıyor. Ne demek istediğimi örnekle anlatayım:
Ukrayna nüfusu 45 milyon, yıllık süt üretimi ise 10,8 milyon ton ancak Türkiye nüfusu 77 milyon, yıllık süt üretimi ise 14 milyon ton. Bakan Eker’in Avrupa’da 1.’yiz dediği hesaba göre 14 milyon ton > 11 milyon tondan şeklinde. Fakat kişi başına düşen günlük süt miktarına bakarsak Türkiye de [(14.000.000/77.000.000) * 1000] / 365 = 0,49 Lt’dir. Yani vatandaşımıza günlük yarım litre süt ve süt ürünleri düşmüyorken sıralamada çok gerilerde bıraktığımız Ukrayna’da ise bu hesap; [(11/45) *1000] / 365 = 0,67 Lt’dir. Yani Ukrayna vatandaşları günlük süt tüketimi bizi solladı. Bu aynı ülke için et ve et ürünleri tüketiminde de aynı şekilde. Yani yapılan sıralamalar sıralamadaki ülkelerin ekili ve dikili alanlarını, hayvan varlıklarını, nüfuslarını ortak bir sayıda eşitleyerek değerlendirilmedikçe elbette ki Türkiye üst sıralarda çıkar. Çünkü hayvan sayımız fazla, çünkü tarıma elverişli alanlarımız fazla. Fakat yüzölçümümüzün 5’de 1’i kadar olmayan ülkelerle nerdeyse eşit miktarda üretiyor ancak nüfusumuzun o ülkelerden ortalama 3-4 kat fazla olması nedeni ile de onlardan daha dengesiz besleniyoruz. Tarımda birincisi olduğumuz Avrupa’da kişi başına süt ve süt ürünleri tüketimi, et ve et ürünleri tüketimi, meyve ve sebze tüketimi miktarları açısından neden birinci değiliz sorusunu kendi kendine soran her vatandaş Sn.Eker’inkağıtüzerindeki sıralamasının Çin’de Mao’nun açlıktan ve sefaletten ölen halkını dünyanın en tok ve zengin halkı gibi gösterdiği raporlarından farksız olmadığını anlar.
Yeniden 2023 tarımsal vizyonda GSYİH 150, ihracat gelirleri ise 40 milyar doları bulan Türkiye hayaline dönelim. Şimdiye kadar büyük hüsrana uğrayan tarım ve hayvancılık politikalarını hedeflenen refah seviyesine göre değerlendirelim. Şüphesiz hedef büyük ama imkansız değil. Çünkü ülkemiz de büyük! Hatta ülkemize göre hedef küçük!..Peki bu hedefe ulaşmak için neler yapılıyor ve neler yapılmalı?
Öncelikle artan nüfusa rağmen azalan tarım alanı ve üretim rekoltelerinin iyileştirilmesi için her alanda ıslah çalışmalarının tamamlanması, bitirilmesi şart. Çünkü ülkemizde maalesef ki büyük ölçüde ekstansif (ilkel) tarım metotları yaygın şekilde uygulanıyor. Peki tarımda mekanizasyon ve modernizasyonu gelişmiş ülke seviyelerine çıkartmak için bakanlık ne yapıyor? Sadece kağıtlara iyi şeyler (temenniler) yazıyor. Etkili, etkin bir tarım ve hayvancılık politikası geliştirilmiyor ve çiftçilerimize gelişmiş tarım ilkeleri uygulamalarının yayımı yapılmıyor. 6 milyona yakın kayıtlı çiftçiye teknik hizmet sunmak için araziye gönderilen ziraat mühendisleri sadece sayım memuru, kayıt memuru olarak çalıştırılıyor. Üstelik 13 farklı branştan oluşan ziraat fakültesi mezunu mühendislerin arazide yayım yapmak için atanmış sayısı toplamda 6.123 adettir. Bu sayıyı bölüm başına düşünürseniz 6.123 / 13 = 471’dir. Yani 6 milyon çiftçimize yayım yapmakla görevli bölüm başına mühendis sayımız 471. Yani bir bölümden bir mühendise düşen çiftçi sayımız ise 6 milyon / 471 = 12.738’dir. Bir mühendis kaba hesapla 12.738 kayıtlı çiftçiye nasıl hizmet sunabilir? Hizmet kalitesi ne ölçüde olabilir? Bu soruların cevabını ise her bir çiftçimizin birer modern tarım teknikleri öğrencisi olduğunu düşünüp, bir sınıfta bir öğretmene düşen öğrenci sayısı ile bir mühendise düşen öğrenci çiftçi sayısını kıyaslarsanız rahatlıkla bulabilirsiniz.
Toplam çalışan sayısı 56 bin civarı olan (60 farklı disiplinden).Bu çalışanlardan ortalama 18 bini 13 farklı bölümlü ziraat mühendislerinden oluşan.Bu mühendislerin de sadece 6.123’ü tarımsal yayımı geliştirmek adına arazide çalıştırıldığı bir bakanlığın organize ettiği zirai faaliyetlerin büyük kısmının henüz ilkel tarım metotlarından oluşması kader mi, tesadüf mü varın sizler cevap verin.
Ülkemiz ekonomisinden bahsedilirken ilkokul kitaplarından bugüne kadar rast geldiğiniz tanımı Türkiye’nin bir tarım ve hayvancılık ülkesi olduğudur. Esasen mevcut kaynaklarımıza, arazi yapımıza bakıldığında bu tanımın da yerinde olduğu anlaşılmaktadır. Kaldı ki bu sektör ülke milli gelirimize %8 pay veren ve ülke çalışan nüfusumuzun %23’üne istihdam imkanı sağlayan tarafı da ülkemiz sosyal ve ekonomik yapısı açısından hayati önem taşımaktadır. Ancak iyi tarım uygulamalarının yayımı ve tarımdaki verimliliğin eksiklikleri yüzünden kırsal nüfus ve kırsal ekonomi bozulmakta, kırsaldan kente göçler hızla devam etmektedir. Bu sektörün ekonomik anlamda bitik görünen hali genç neslimize cazip gelmemekte; bu alanda yapılan istihdam sayıları hızla azalmakta; buradan atıl kalan iş gücüne yeter sanayi olmadığından işsizlik hızla artmakta; üretimin yavaşlaması ile pazara giren ürün miktarı azalmakta; azalan ürün miktarı ile pazar fiyatları yükselmekte; yükselen pazar fiyatları gıda sahteciliğini tetiklemekte; birbirine bağlı bu zincirin en son halkası olan tüketicilerin, yani bizlerin ise yaşam kalitesi sürekli olarak düşmektedir. Bu en kısa tanım bile tarımın hayatın kendisi olduğunu bizlere anlatmaya yetmekteyken, ilgili bakanlıklar bu sektörün geliştirilmesi için gerekli adım atmaktansa üretmeyen çiftçiye verdiği destekle övünürken öte yandan da ithalata dayalı bir tarım modelini ülkeye kabullendirmekle meşguldürler.
Yaratıcımızın cömertçe yarattığı bu coğrafyada mevcut kaynaklara rağmen üretimdeki çevre şartlarına bağımlılığı modernize edilmiş modern tarım uygulamaları ile kırmaktansa, hala düşük verimliliğin suçunu zamanında yağmayan yağmur bahanesi ile Mikail (a.s.)’in üzerine atan bir bakan ile 2023 Tarımsal Hasıla hedefi asla gerçek değil, hayal olur! Tarım sadece yağmura endeksli ise İsrail adlı ülkenin coğrafyasına ve yağış miktarına bir bakınız… Bizim ülkemizin en kurak hali İsrail’in en bol yağış aldığı haline denk ancak biz dahi dünyanın birçok ülkesinde İsrail tohumları toprağa ekilmekte, sofralara girmektedir.
Modern tarım uygulamalarına kapılarını kapatmış bir bakanlık, bu alanda hizmet verecek teknik personel atamasını bile uygun görmeyen bir bakanlık, ülkesinde neredeyse 90 yılı geride bırakan ıslah çalışmaları daha %35 dolaylarında kalan bir bakanlık, düşük verimin suçunu vejetasyon döneminde yağmayan yağmura yükledikçe biz ülke olarak daha çooooooook uzun seneler SAMANI bile ithal ederiz!
Velhasıl dünya gelişiyor ve biz gelişen dünyanın nimetlerinden bütçemizin yettiği kadarı ile nasipleniyoruz. Tarımı geliştirmek için bu sektöre teknik personel istihdamı yapmıyoruz, bu sebeple üretemiyoruz. Üretemediğimiz için gelişmiyoruz, gelişenleri ise ancak para ile taklit ediyoruz. Çünkü sporda yenilgiyi esmeyen rüzgara bağlayan teknik adamların 4 milyon Euro garanti ücret aldığı, samanı bile ithal edip suçu yağmayan yağmura bağlayan tarım bakanlarının hala görevde olduğu bir ülkeyiz. Ne diyelim, Mikail (a.s.) telafi eder inşallah hatasını..(!)
Bıkmadan okuduğunuz için teşekkürler. Saygı ve sevgilerimi sunarım.
Barbaros. gazetekamu / özel haber