Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi Başkanı Kemal Özer, yaptığı yazılı açıklamada, "Ambalajlı Su Raporu"nun hazırlıklarına bir yıl önce başladıklarını, önce tüm markaları analiz etmek için Sağlık Bakanlığı Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi ile görüşmeler yaptıklarını ancak analizler için yüklü bir maliyet çıktığını belirtti.
İnternet taraması yaptıklarında firmaların önemli bir bölümünün kurumsal sitesinin olmadığını gördüklerini aktaran Özer, sitesi olanların çoğunun ise analiz verilerini sitelerinde paylaşmadığını, firmalardan ruhsatı haiz son analiz verilerini paylaşmasını istediklerini ancak birçoğunun verilerini paylaşmayı reddettiğini bildirdi.
"Ambalajlı Su Raporu"nun hazırlıklarını sürdürdükleri sırada bir televizyon programında, bazı marka sularda ciddi oranlarda kirlilik olduğunun dile getirildiğini anlatan Özer, bu önemli çalışmada sulardaki kimyasal ve radyoaktif kirliliğin değil, sadece biyolojik kirliliğin ele alındığına işaret etti.
Bu yayın sonrasında Sağlık Bakanlığı'nın bazı markalarda kirlilik olduğu iddiasıyla sektörün yarıya yakınını teşhir ettiğini belirten Özer, bakanlığın daha sonra markaların numunelerinin yönetmeliğe uygun bulunduğu ve üretim izni verildiği yönündeki açıklamayla kendini tekzip ettiğini savundu.
Özer, bu süreçteki teşhirlerin yeterli bir çalışmanın sonucundan ziyade, kamuoyunu ve medyayı tatmine yönelik bir girişim olduğunu ileri sürerek, Sağlık Bakanlığı'nın süreci yönetemediğini savundu.
"107 su standart dışı"
Kemal Özer, ellerindeki mevcut verilere göre, su markalarının çoğunluğunun ulusal ya da uluslararası standartlara uymadığını ileri sürerek, rapora ilişkin şu bilgileri verdi: "Tespit ettiğimiz bulgulara göre tam 107 su markası, bırakınız ideal değerleri ulusal ya da uluslararası standartlardan bir veya birkaçına bile uygun değildir. İncelediğimiz su markalarında yaklaşık olarak 30 çeşit kimyasal kirleticiye rastlanmıştır. 'Akrilamid' konusunda, toplam 58 su markası Amerika Çevre Ajansı (EPA) standartlarına uygun çıkmazken, bir tanesi ilgili parametrede Yönetmelik, Avrupa Birliği (AB) ve Dünya Sağlık Örgütü kriterlerine de uymuyor.
Benzo(a)piren konusunda ise 2 su markası Yönetmelik ve Avrupa Birliği standartlarına uygun değilken biri EPA standartlarına da uymamaktadır. Bir su markası TSE, Yönetmelik, AB ve EPA'nın 'civa' kriterlerine uygun değil. 8 su markasının 'amonyum' değerleri, TSE'nin değerlerinden bile yüksek. İki su markasının 'kadmiyum' değerleri, hem Yönetmelik hem de Dünya Sağlık Örgütü'nün standartlarına uymazken, 6 su markası EPA'nın 'nitrat' sınırlarının çok üstünde. Yine 2 su markası TS-266'nın 'nitrat' değerlerini aşmaktalar."
"İzin verilen sınırın 100 katı kanserojen madde"
Özer, yaptıkları araştırmada 31 su markasının TSE ve Yönetmeliğin "nitrit" sınırlarını aştığını belirtti.
Kanserojen "epikloridin" parametresine bakıldığında 83 su markasının EPA'nın öngördüğü değerlere uygun olmadığını, bunlardan birinin izin verilen sınırın tam 100 katı değeriyle yönetmeliğe, AB ve Dünya Sağlık Örgütü'nün kriterlerine de uymadığını aktaran Özer, "Tetrakloretan" ve "trikloretan" maddeleri konusunda 16 su markasının da EPA'ya göre standart dışı olduğunu vurguladı.
Yine EPA'nın belirlediği su standartlarına uymayan 18 su markasının "toplam trihalometanlar" parametresinde sınırların dışında olduğunu kaydeden Özer, ayrıca 18 su markasının Dünya Sağlık Örgütü'nün kanserojen "vinil klorür" sınırlarını aştığını, bunlardan birinin söz konusu kategoride dünyadaki hiçbir standarda uygun olmadığını kaydetti.
Sağlık Bakanlığı'na suçlama
Özer, 31 su markasının Sağlık Bakanlığı'na ait yönetmeliğin "pestisitler" konusundaki hükümlerine aykırı olarak pazarlandığını belirterek, şu ifadeleri kullandı: "Polisiklik Aromatik Hidrokarbonlar parametresinde bir su markası TSE, yönetmelik ve AB standartlarına uygun değildir. Bir su markası TSE'nin 'florür', 10 su markası 'klorür', 8 su markası 'sülfat', 4 su markası 'bakır', 4 su markası 'demir', 10 su markası 'mangan' standardının dışındadır. Bir su markası yönetmelik ve AB sınır değerlerine de uymamaktadır. Üstelik bu su markasında izin verilen sınırın 50 katı demir bulunmaktadır.
Genel olarak bakıldığında 59 su markası, Sağlık Bakanlığı 'İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelik' hükümlerine uygun olmayıp, kimyasal terkipleri izin verilen sınırları aşmaktadır. Buna rağmen Sağlık Bakanlığı bu suların pazarlanmasına göz yummaktadır. Ayrıca verilerine ulaşılabilen 60 su markası TS-266'ya, 8 su markası AB EC/98/83'e, 90 su markası EPA'ya ve 21 su markası ise Dünya Sağlık Örgütü içme suyu standartlarına uygun değildir. Öte yandan incelediğimiz 3 su markası ise dünyadaki hiçbir standarda uymamaktadır."
Bunlar da içilebilir su markaları
Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi'nin hazırlıklarını yaklaşık 1 yıl sürdürdüğü 'Ambalajlı Sular Raporu oldukça çarpıcı sonuçlar ortaya koydu. Raporda toplam 115 su markasından 105'i sınıfta kalırken, 10 firma ise tehlike sınırının üstünde kaldı. Bu 10 marka içinde de ilk sırayı Buzdağı firması aldı.
Sağlık Bakanlığı'nca yapılan resmi analiz sonuçlarını göre Türkiye'de yüksek fiyatla satılan tanınmış markaların neredeyse tamamı kimyasal, biyolojik ve radyoaktif kirlilik açısından güvenle içilebilir olmaktan çok uzak. Toplam 105 firmanın tehlike sınırının altında kaldığı analiz sonucunda 10 firma da içilebilir sular arasına girdi.
Tehlike sınırını aşan ve suyu içilebilir firmalar arasında ilk sırayı Buzdağı firması alırken, 2. sırada Tekir, 3. sırada ise Kalabak marka sular yer aldı.
Raporda ilk 10'a giren diğer markalar:
4. Kalabak
5. Abant
6. Kipa
7. Erpınar
7. Efemsu
8. Karlık Madran
9. Fuska
10. Şırlan