2011 yılından bu yana yetkili olan Eğitim-Bir-Sen, TÜİK ve Resmi Gazete kayıtlarıyla belgelendirilmiş 88 kazanımıyla dikkat çekerken, hemen çevresindeki iki sendikanın on bir yıllık süreçte hiçbir kazanım elde edemediği belirtiliyor.
Birçok sendikanın siyasi amaçlarla hareket eden algı operasyonları ve karalama kampanyaları, mücadelenin kalitesini olumsuz etkilemiş durumda. Bu sendikaların, yaptığı çabalarla nitelik ve nicelik açısından da ilerleme kaydedemedikleri görülüyor.
Henüz daha birçok ilde şubeleşme aşamasını dahi geçememiş olmaları, piyasanın onlara ihtiyaç duymadığını gösteriyor. Ancak, sosyal medyada yaptıkları saldırgan paylaşımlar ile durumu düzeltmeye çalışmaları, mesleğin onuruna zarar vermekte. Bu durum, sanal ortamda gerçekleştirdikleri var olma mücadelesinin acı bir yansıması.
Örneğin, sosyal medyada viral olan bir komik video, inşaat alanında iş sağlığı ve güvenliği kurallarına uymayan, amatörce çekilmiş görüntülerle dolu. Eğitim çalışanı olarak, sendikaların bu konuda ne yaptığını merak ediyorum.
Bir sendikanın genel başkanının gece geç saatlere kadar sosyal medyada öğretmenlere hakaret etmeyi alışkanlık haline getirdiği iddiaları dolaşıyor. Bu durum, Adanalıların tabiriyle, ‘ayıkınca’ paylaşımların silinmesiyle sonuçlanıyor.
Başka bir sendikaya geldiğimizde, Resmi Gazete’de yayınlanan ek ders ödenmeleri hakkında bakanlığın yazdığı bir yazıyı, yüksek lisans ve doktora yapan üyelere yönelik bir kazanım olarak gösterip kendilerini zaferle kutladıkları görülüyor. Oysa durum, idarecilerle ya da yüksek lisans-doktora eğitimiyle alakalı değil.
Bir diğer sendika yetkilisi ise, “Atatürk’ten başka Başöğretmen olmaz” diyerek kariyer basamakları sınavına katılmamayı öneriyor, fakat kendisi bu sınava katılıyor ve günümüzde bir başöğretmen olarak görev yapıyor. Aynı sendikanın bir başka il başkanının özel ders verip çocuklarını özel okulda okutması, “ücretli eğitime karşıyız” söylemiyle çelişiyor.
Bazı sendikalar, “biz memur sendikasıyız, öğretmen sendikası değiliz” derken, şimdi öğretmenlerle ilgili paylaşımlar yaparak bu iddialarının ne kadar gerçekçi olduğunu sorgulatıyor.
Yeni adıyla “X”, eski adıyla “twit sendikacısı” olarak bilinen bir sendika temsilcisi, sürekli olarak bakanlıkla görüştüğünü iddia ediyor. Ancak, bu görüşmelerin ardında neler döndüğü konusunda kamuoyunun bir fikrinin olup olmadığı merak ediliyor.
Öte yandan, 13 Ocak’ta bir grup sendikanın iş bırakma eylemi kararı alması üzerine, bakanlık tarafından tüm illere bir yazı gönderildi. Sendikaların eylem hakkı yasal bir durumdur ve bu sürecin ardından tebliğ edilen yazıyla, eylem kararı alan üyeleri savunup savunmayacakları sorgulanıyor.
Bu yazının tebliğ edilen üyelerinin haklarına sahip çıkacaklar mı? Kendilerine güvenip aksiyon alan bu üyeleri koruyacaklar mı? Şimdi, almış oldukları sözlerin arkasında durarak bu yazıya itiraz etmeleri gerekiyor.
Sendikaların bu duruma verecekleri tepki merakla bekleniyor. Cem Yılmaz’tan bir alıntıyla, “Hadi! Kameralar sizi çekiyor!”
