GÜNDEM
Memurlara hak olan kıyafet, üç kurumda niye yasak?
Memurlara hak olan kıyafet, üç kurumda niye yasak?
01 Ekim 2013, Salı
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın dün açıkladığı yeni düzenlemelerden en önemlileri şunlar:
Kamuda kısmen başörtü serbestliği.. Özel okullarda anadilde eğitim imkanı.. İlkokuldaki “andımız” metninin kaldırılması..
Sondan başlayayım..
“Andımız”daki bazı ifadeler sorunlu idi..
Sadece o ifadelerin değiştirilmesi de, yeterli olabilirdi.. Herkesi kapsayıcı bir metinle, çocukları motive edici bu aktivite sürebilirdi..
Ancak, tümü ile kaldırılmasına da, karşı çıkacak değilim..
İlerde toplumsal bir talep oluşursa, kimseyi dışlamayan bir metin üzerinden yeniden uygulamaya geçilirse, daha faydalı bir uygulama olacağı kanaatindeyim.
İkinci önemli değişiklik, daha önce seçmeli ders olarak başlayan “anadilde eğitim hakkı”nda, bir sonraki aşamaya geçilmesi..
Düne kadar, özel okullarda, isteyenler İngilizce eğitim görüyorlar, Fransızca eğitim görüyorlardı.. Ama sıra Kürtçe ve diğer dillere gelince “Hooop kardeş” deniliyordu.
Bu mantıksızlığa, şimdi son veriliyor..
Makul, haklı ve gerekli olan bir değişiklik, gecikmeli de olsa hayata geçiriliyor.
Onun için, siz bakmayın MHP’li Oktay Vural’ın, “İstemezük” teranelerine.
İngilizceyi, Fransızcayı, Almancayı istiyorsunuz da.. Kürtçeyi, Lazcayı, Çerkezceyi, Arapçayı, Farsçayı niye istemiyorsunuz?
İngilizden, Fransızdan, Almandan yana tavrınızın sebebi nedir?
Özel okulda, anadilde eğitime evet ama..
Bunun bir adım ötesinin, aynı desteği görmeyeceğinin de bilinmesi lazım.
Yani, “İstediğimiz her devlet okulunda, bize anadilimizde eğitim vermelisiniz” isteği, makul da değildir, haklı da değildir.
Şöyle düşünün.. Halk içinde en çok konuşulan dil olan Türkçe ortak paydasında bile, öğretmen ihtiyacı karşılanmış değil. Sınıflardaki öğrenci sayısının iyi bir eğitim için gerekli noktaya çekilmesi halinde, en az mevcut öğretmen sayısının yarısı kadar ilave öğretmen ihtiyacı olduğu, tartışmasız bir gerçek...
Ülke nüfusunun % 5’inin (sadece Kürtçe değil, diğer dilleri de dikkate alınız), farklı anadillerde, eğitim isteyeceği ihtimaline göre hesap yaptığınızda..
Dersleri boş geçen göstermelik bir eğitim değil de.. Gerçekten anadilde eğitim imkanı tanırsanız.. Matematik, fen, sosyal, din, biyoloji vesair derslerin analdilde verildiği okullar düşündüğünüzde…
Yüz binlerle ifade edilecek bir öğretmen ihtiyacı olacağı açıktır. .
Derslik ihtiyacı (okulun tümü tek farklı anadili isterse sorun yok da.. Aynı okulda, bir sınıfın yarısı şu, yarısı bu anadili isterse, ilave derslik ihtiyacı zorunlu olarak çıkacak) ve öğretmen ihtiyacının karşılanması için gerekli bütçe bir kenara, her branşta yeterli öğretmen bulunup bulunamayacağı sorunu bile çok ciddi bir konu..
Şunu peşinen söyleyelim..
Bana göre, dün de silah kullanmak için hiçbir haklı sebep yoktu.
Bugün de yok..
Hatta bugün artık, hiç sebep yok..
Anadil eğitimi yasak diye, askeri-polisi vurmak mı lazımdı?
Yasağın müsebbibi, asker-polis miydi ki, böylesine haince eylemler yapılıyordu?
Olayın bu yönü bir tarafa, dün açıklanan “anadilde eğitimin özel okullarda serbest olması” düzenlemesi ile, artık Kürtçülük istismarcıları nezdinde de, silaha başvurmanın küçücük bir meşruiyeti kalmamıştır.
BDP’li Gültan Kışanak’ın “Pakette bir şey yok” sözü samimi olarak söylenmiş ise, kendisine teklifim; seçim meydanlarında da, “Özel okulda anadilde eğitim gereksizdir” demesi, diyebilmesidir.. Ki, Kürtler de onun yüzüne tükürsün!
Kamuda başörtü hakkına gelirsek.
Önce şunun altını çizelim..
Yıllarca yazıldı.. Ama dün Başbakan’ın ağzından bir defa daha itiraf edildi..
Kamuda yüz binlerce çalışanın kıyafet hakkı, kanunla değil, yönetmelikle kısıtlanıyordu. Anayasa’da, “temel hakların ancak kanunla sınırlanabileceği”ne yönelik düzenlemeye rağmen, darbe döneminde çıkarılmış bir yönetmelik gerekçe gösterilerek kıyafet dayatması yapılıyordu..
Hatta yönetmelikteki kıyafet kuralına aykırılığın cezası, kanunda olmamasına rağmen memuriyetten ihraca kadar giden müeyyidelerle büyük mağduriyetlere sebep oluyordu.
Şimdi o yönetmelikle ilgili yeni bir düzenleme yapılacak.. Ve serbestlik sağlanacak..
Yani kanundaki öngörülen serbestlik, yönetmeliğe de aynen geçirilecek..
Kanunda yasaklanmayan kıyafet, yönetmelikte de yasaklanmayacak.
Bana sorarsanız, zaten yönetmeliğin yargı tarafından iptali gerekirdi. Kanunda olmayan yasak, yönetmelikle nasıl konulur?
Ama burası Türkiye.. Bu tür keyfilikler adeta olağan hale gelmişti..
Kıyafetle ilgili bu yenilik olumlu ise de, TSK, yargı ve emniyette, yine yasağa izin verilmesi çelişkili bir tavır.
Kıyafet konusunda diğer memurlara tanınan hakkın, bu üç kurum için “hak olarak tanınmaması”nın, hiçbir haklı izahı yok..
Bu üç kurumda, diğer memurlardan ayrı olarak, kendi bünyelerinde belirlenecek, temel haklara saygılı özel bir düzenleme yapmaları istenebilirdi..
Ama daha ilk dakikadan, bu üç kurumda “yasağın süreceğinin kabullenilmesi”, darbe süreçlerinin hâlâ devam ettiğinin, bence en önemli göstergesi!.. (Yeni Akit)
Kamuda kısmen başörtü serbestliği.. Özel okullarda anadilde eğitim imkanı.. İlkokuldaki “andımız” metninin kaldırılması..
Sondan başlayayım..
“Andımız”daki bazı ifadeler sorunlu idi..
Sadece o ifadelerin değiştirilmesi de, yeterli olabilirdi.. Herkesi kapsayıcı bir metinle, çocukları motive edici bu aktivite sürebilirdi..
Ancak, tümü ile kaldırılmasına da, karşı çıkacak değilim..
İlerde toplumsal bir talep oluşursa, kimseyi dışlamayan bir metin üzerinden yeniden uygulamaya geçilirse, daha faydalı bir uygulama olacağı kanaatindeyim.
İkinci önemli değişiklik, daha önce seçmeli ders olarak başlayan “anadilde eğitim hakkı”nda, bir sonraki aşamaya geçilmesi..
Düne kadar, özel okullarda, isteyenler İngilizce eğitim görüyorlar, Fransızca eğitim görüyorlardı.. Ama sıra Kürtçe ve diğer dillere gelince “Hooop kardeş” deniliyordu.
Bu mantıksızlığa, şimdi son veriliyor..
Makul, haklı ve gerekli olan bir değişiklik, gecikmeli de olsa hayata geçiriliyor.
Onun için, siz bakmayın MHP’li Oktay Vural’ın, “İstemezük” teranelerine.
İngilizceyi, Fransızcayı, Almancayı istiyorsunuz da.. Kürtçeyi, Lazcayı, Çerkezceyi, Arapçayı, Farsçayı niye istemiyorsunuz?
İngilizden, Fransızdan, Almandan yana tavrınızın sebebi nedir?
Özel okulda, anadilde eğitime evet ama..
Bunun bir adım ötesinin, aynı desteği görmeyeceğinin de bilinmesi lazım.
Yani, “İstediğimiz her devlet okulunda, bize anadilimizde eğitim vermelisiniz” isteği, makul da değildir, haklı da değildir.
Şöyle düşünün.. Halk içinde en çok konuşulan dil olan Türkçe ortak paydasında bile, öğretmen ihtiyacı karşılanmış değil. Sınıflardaki öğrenci sayısının iyi bir eğitim için gerekli noktaya çekilmesi halinde, en az mevcut öğretmen sayısının yarısı kadar ilave öğretmen ihtiyacı olduğu, tartışmasız bir gerçek...
Ülke nüfusunun % 5’inin (sadece Kürtçe değil, diğer dilleri de dikkate alınız), farklı anadillerde, eğitim isteyeceği ihtimaline göre hesap yaptığınızda..
Dersleri boş geçen göstermelik bir eğitim değil de.. Gerçekten anadilde eğitim imkanı tanırsanız.. Matematik, fen, sosyal, din, biyoloji vesair derslerin analdilde verildiği okullar düşündüğünüzde…
Yüz binlerle ifade edilecek bir öğretmen ihtiyacı olacağı açıktır. .
Derslik ihtiyacı (okulun tümü tek farklı anadili isterse sorun yok da.. Aynı okulda, bir sınıfın yarısı şu, yarısı bu anadili isterse, ilave derslik ihtiyacı zorunlu olarak çıkacak) ve öğretmen ihtiyacının karşılanması için gerekli bütçe bir kenara, her branşta yeterli öğretmen bulunup bulunamayacağı sorunu bile çok ciddi bir konu..
Şunu peşinen söyleyelim..
Bana göre, dün de silah kullanmak için hiçbir haklı sebep yoktu.
Bugün de yok..
Hatta bugün artık, hiç sebep yok..
Anadil eğitimi yasak diye, askeri-polisi vurmak mı lazımdı?
Yasağın müsebbibi, asker-polis miydi ki, böylesine haince eylemler yapılıyordu?
Olayın bu yönü bir tarafa, dün açıklanan “anadilde eğitimin özel okullarda serbest olması” düzenlemesi ile, artık Kürtçülük istismarcıları nezdinde de, silaha başvurmanın küçücük bir meşruiyeti kalmamıştır.
BDP’li Gültan Kışanak’ın “Pakette bir şey yok” sözü samimi olarak söylenmiş ise, kendisine teklifim; seçim meydanlarında da, “Özel okulda anadilde eğitim gereksizdir” demesi, diyebilmesidir.. Ki, Kürtler de onun yüzüne tükürsün!
Kamuda başörtü hakkına gelirsek.
Önce şunun altını çizelim..
Yıllarca yazıldı.. Ama dün Başbakan’ın ağzından bir defa daha itiraf edildi..
Kamuda yüz binlerce çalışanın kıyafet hakkı, kanunla değil, yönetmelikle kısıtlanıyordu. Anayasa’da, “temel hakların ancak kanunla sınırlanabileceği”ne yönelik düzenlemeye rağmen, darbe döneminde çıkarılmış bir yönetmelik gerekçe gösterilerek kıyafet dayatması yapılıyordu..
Hatta yönetmelikteki kıyafet kuralına aykırılığın cezası, kanunda olmamasına rağmen memuriyetten ihraca kadar giden müeyyidelerle büyük mağduriyetlere sebep oluyordu.
Şimdi o yönetmelikle ilgili yeni bir düzenleme yapılacak.. Ve serbestlik sağlanacak..
Yani kanundaki öngörülen serbestlik, yönetmeliğe de aynen geçirilecek..
Kanunda yasaklanmayan kıyafet, yönetmelikte de yasaklanmayacak.
Bana sorarsanız, zaten yönetmeliğin yargı tarafından iptali gerekirdi. Kanunda olmayan yasak, yönetmelikle nasıl konulur?
Ama burası Türkiye.. Bu tür keyfilikler adeta olağan hale gelmişti..
Kıyafetle ilgili bu yenilik olumlu ise de, TSK, yargı ve emniyette, yine yasağa izin verilmesi çelişkili bir tavır.
Kıyafet konusunda diğer memurlara tanınan hakkın, bu üç kurum için “hak olarak tanınmaması”nın, hiçbir haklı izahı yok..
Bu üç kurumda, diğer memurlardan ayrı olarak, kendi bünyelerinde belirlenecek, temel haklara saygılı özel bir düzenleme yapmaları istenebilirdi..
Ama daha ilk dakikadan, bu üç kurumda “yasağın süreceğinin kabullenilmesi”, darbe süreçlerinin hâlâ devam ettiğinin, bence en önemli göstergesi!.. (Yeni Akit)