EĞİTİM
Eğitimi düzeltmek mi istiyorsun? İşe öğretmenlerden başla...
Eğitimi düzeltmek mi istiyorsun? İşe öğretmenlerden başla...
09 Kasım 2013, Cumartesi
Eğitimi düzeltmek mi istiyorsun? İşe
öğretmenlerden başla...
Herkes, ‘Eğitimi düzeltmek lazım’ diye konuşuyor ama ne demek ‘Eğitimi
düzeltmek’ bu konuda aramızda bir anlaşma olması lazım.
Bana göre, ‘düzgün eğitim’ şu
demek: Nasıl ailelerden geliyor olurlarsa olsunlar bütün çocukların eşit
doğduğu varsayımından hareket eden ve onların doğumdaki bu eşitliğini okuldaki
ilk 12 yıllarının sonunda mümkün olduğunca muhafaza eden sistem.
Tabii bu eşitliği, sefalette, yani en az bilgi düzeyinde değil dünyayla rekabet
eder, hatta dünyanın ilk onu arasına girer bir bilgi/eğitim seviyesinde
gerçekleştirmek.
Bu varsayım, hiçbir çocuğun eğer yeterince ilgi gösterilirse okulda başarısız
olmayacağını, belli bir ortalamayı mutlaka tutturabilecek kapasiteye sahip
olduğunu doğal olarak içerir.
İlk sekiz yılın sonunda çocuklar arasında elbette farklar olacaktır ama
matematik, fen ve dili kullanma becerisi gibi temel alanlarda bu fark yüzde
10-15’i aşmamalıdır.
Bilen biliyor, bizim mevcut sistemimizin tam tersini söylüyorum burada.
Türkiye’de lise mezunları arasındaki eşitsizlik öyle büyük boyutta ve biz
bilmeden bu eşitsizliği öyle çok alkışlıyoruz ki, şimdi ‘eşitlik’ dediğimde,
özellikle Milli Eğitim Bakanlığı’nın o kelimeye boş gözlerle baktığını tahmin
etmem zor değil.
Dünyanın en iyisi kabul edilen ve uzun yıllardır da bu tahtını koruyan
Finlandiya’nın eğitim sistemi tam da böyle bir sistem işte. Bundan aşağı yukarı
40 yıl önce gerçekleştirilen bir reformun sonunda doğmuş Finlandiya’nın eğitim
sistemi.
Sistem, çocukların neredeyse doğdukları andan itibaren ‘öğrendikleri’ varsayımı
üzerine kurulu. O yüzden her doğumdan sonra ailelere bir kitap veriliyor.
Ülkede 8 aylıktan itibaren bütün çocuklar için ‘Günlük bakım merkezleri’ var. Bunlar
bizim anladığımız ‘kreş’ler
değil; çalışan anne-babaların çocuklarını bırakıp gidecekleri. Buralarda
oyunlar oynuyor bebekler, çocuklar. Ve sistemin felsefesinde ‘eğitmek’ yok;
çocuklar daha bebeklikten itibaren ‘öğrenmeyi öğreniyor’lar. Okul öncesi eğitim
zorunlu değil ama okullaşma oranı yüzde 100.
Okul çağı orada beş yaşında değil, yedi yaşında başlıyor. 9 yıllık zorunlu
eğitimden geçiyor bütün çocuklar. Bu dokuz yılın ilk altı yılında hiçbir sınav
yapılmıyor; çocuklar hiçbir biçimde akademik anlamda ölçülmüyor.
Özel okul yok gibi bir şey, var olanların da fiyatları sıkı denetim altında.
Eğitim ücretsiz. Okulların öğrencileri başarılarına göre kabul etmesi yasak.
Herkes evine en yakın okula gidiyor. (Evde eğitime izin var ama çok ender
görülen bir şey.) Çocuklar daha ‘akıllı’
veya değil, aynı sınıfta okuyorlar, özel çocuklara özel muamele
yok.
Bütün öğretmenler üniversiteden
‘master’ derecesine sahip. Öğretmenlik, ülkede doktorluk ve
avukatlıkla eş prestije sahip bir meslek ve öğretmen olmak çok zor. 15 yıllık
bir lise öğretmeni, kendisiyle aynı eğitime sahip ama öğretmen olmayanlara göre
yüzde 102 daha fazla para kazanıyor. Öğretmenlere maaşları dışında hiçbir ek
ödeme yapılmıyor.
9 yıllık ilköğretimin ardından Finli çocuklar 3 yıllık zorunlu olmayan liseye
gidiyor. İsteyen akademik eğitimi, isteyen mesleki eğitimi seçebiliyor.
Ülkedeki liselerde okullaşma oranı yüzde 93. (Bizde şu an yüzde 70 ama 12 yıllık eğitimin devreye
girmesiyle yakında yüzde 90’ın üzerine çıkacak.)
Lisenin ardından üniversite var, yine ücretsiz olan. İki çeşit üniversitesi
var Finlandiya’nın: 1. Bilim yapılan üniversiteler; 2. Uygulamalı bilimler.
Ülkede üniversite mezunu oranı dünyanın en yükseklerinden, Avrupa’nın da
birincisi.
Ülkede eğitimin standardını merkezi hükümete bağlı bakanlık belirliyor ama
okulların yönetimi, işletmesi ve öğretmen seçimi yerel yönetimler tarafından yapılıyor.
Sınıfların 20 kişiyi geçmemesine özen gösteriliyor. Öğretmen, genel ilkelere
uymak şartıyla dersi nasıl öğreteceği, hatta hangi ders kitabını seçeceği
konusunda bile geniş bir otonomiye sahip.
Bütün ülkede liseyi bitiren en başarısız öğrenci ile en başarılı öğrenci
arasındaki fark, sınav notu olarak yüzde 15’in altında. (Bizdeki fark yüzde 100’e yakın.)
Ve üstelik, Finlandiya’nın öğrenci başına eğitim harcaması, mesela
Amerika’dan yüzde 30 daha az! (İsmet Berkan/ hürriyet)