1. Haberler
  2. SENDİKA
  3. Eğitimde Dönüşüm: Geleceği Şekillendiren Adımlar

Eğitimde Dönüşüm: Geleceği Şekillendiren Adımlar

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Deniz, eğitim değerlendirmesi kapsamında önemli vurgularda bulundu:

Eğitim, toplumun kendine yansıdığı bir aynadır. Bu bağlamda, yalnızca bireylerin yetiştirilmesi değil, bir ülkenin geleceğe yönelik en iddialı adımlarından biri olduğunu da ifade etti. Bugün eğitimle ilgili bir sınıf kapısından içeri giren çocuk, yarının yöneticisi, bilim insanı, sanatçısı ya da hayatın içindeki sıradan ama büyük bir rolün sahibi olacaktır. Eğitim bu şekilde, potansiyelin uyanmasını sağlayan, hayalleri gerçeğe dönüştüren ve toplumsal yapının temellerini atan bir süreçtir.

Bu nedenledir ki eğitimde atılan her adım, yalnızca bugünü değil yarını şekillendirir. Bireylerin kendilerini gerçekleştirebildiği, toplumların ekonomik ve kültürel birikimini sürdürebildiği bir sistemin anahtarı, nitelikli eğitimdir. Eğitim yapısının temeli ise, sadece kayıtlı öğrenci sayısı veya binaların boyutları ile değil, kalite ile sağlamlaştırılır. Kaliteyi artırmak, ihtiyaçlara göre uyum sağlayabilen bir yapıyı inşa etmeyi gerektirir.

Yıllardır Türkiye’nin eğitim sistemini veri temelli olarak inceleyen Deniz, gözlemlerini ve önerilerini her yıl düzenli olarak yayımladığı Eğitime Bakış raporları aracılığıyla paylaşıyor. Bu yıl yayımlanan Eğitime Bakış 2024 Raporu, mevcut durumu ve geleceği şekillendirecek eylemleri içeren bir yol haritası iletiyor.

Elde edilen veriler, belirli alanlarda kaydedilen ilerlemeleri ortaya koyuyor. 2023/24 eğitim-öğretim döneminde toplam öğrenci sayısı 18 milyon 710 bin 265’e ulaşırken, bunlardan yaklaşık 1 milyon 631 bini özel öğretim kurumlarında yer alıyor. 14-17 yaş grubunda net okullaşma oranı %91,3’e yükselmiş durumda; bu oran erkeklerde %90,7, kızlarda ise %91,8. Ancak, ortaöğretim zorunlu olmasına rağmen bu yaş grubundaki çocukların %8,7’si eğitim dışı kalıyor.

18-21 yaş aralığında en az lise mezunu olanların oranı toplamda %76,9; erkeklerde %73,8, kadınlarda %80,1 oranına yükseldi. Kadınların lise mezuniyet oranlarındaki artış son on yılda dikkate değer bir gelişme gösteriyor. Eğitimde fırsatların erişilebilir olması, umut verici bir tablo sunuyor.

Açıköğretim alanında ise ciddi bir düşüş yaşanıyor. 2023/24 yılında açıköğretim öğrencisi sayısı, bir önceki yıla göre 1 milyon 117 bin kişi azalarak 1 milyon 229 bine geriledi. Bu düşüşün sebepleri net olarak belirlenmemiş olup, daha fazla analiz gerekmektedir.

Uluslararası alandaki eğitim performansı da yükseliş gösterecek şekilde bir iyileşme sağlıyor. 4. sınıf matematikte Türkiye, 58 ülke arasında 8’inci, fen bilimlerinde ise 4’üncü sıradadır. 8. sınıf düzeyinde matematikte 13’üncü, fen bilimlerinde ise 7’nci sırada yer alıyor. 2019 TIMSS verileriyle karşılaştırıldığında, her iki alanda da puanların anlamlı bir artış gösterdiği belirtildi.

Ancak eğitimde hala yapısal sorunlar mevcut. 18-24 yaş grubundaki gençlerin %31,1’i ne eğitimde ne de istihdamda bulunuyor. OECD ortalamasının (%13,8) oldukça üzerinde bulunan bu oran, gençlerin sistemin dışında kaldığını ve ekonomik katkı sağlayamadıklarını ifade ediyor.

Özel eğitim alanındaki öğrenci sayısı toplamda 559 bin 725 olarak kaydedildi. Bu öğrencilerin büyük bir kısmı ilköğretimde (440 bin 931) yer alırken, ortaöğretime geçişte sayı 108 bin 126’ya düşüyor. Bu durum, özel eğitime ihtiyaç duyan öğrencilerin önemli bir kesiminin sistemden kopma riski taşıdığını göstermektedir.

2024 yılında KPSS Eğitim Bilimleri Testi’ne 526 bin 947 öğretmen adayı başvurmuş olsa da, aynı yıl öğretmen atama sayısı yalnızca 20 bin olarak belirlenmiştir. Oysa 2015-2016 yıllarında bu rakam 50 bin civarında gerçekleşiyordu. Son yıllarda atama sayılarına yönelik yaşanan bu azalma, eğitimde insan kaynağı planlamasının gözden geçirilmesi gerekliliğini ortaya koyuyor.

Öte yandan, öğretmenlik mesleğinde kadın katılımı artmaktadır. 2023/24 döneminde öğretmenlerin %61,3’ü kadınlardan oluşuyor. Eğitim fakültelerine girişten mezuniyete kadar olan süreçte kadın oranı %65-72 arasında değişiyor. Bu ivme devam ederse, eğitimde kadın etkisi daha da artacaktır.

Öğretmen maaşları da önemli bir konu olarak gündeme geliyor. OECD verilerine göre, öğretmenlerin 15 yıl sonrasındaki maaşları, başlangıç maaşlarından %30-36 daha yüksekken, Türkiye’de bu oran yalnızca %3 seviyesinde. Bu durum, öğretmenlerin motivasyonu ve mesleki bağlılığı açısından ciddi endişe yaratıyor.

Finansal açıdan Türkiye, öğrenci başına yaptığı 4 bin 219 dolarlık harcamayla OECD ülkeleri arasında son sıralarda yer alıyor. OECD ortalaması ise 11 bin 703 dolar civarındadır. Aradaki bu fark, eğitim niteliğini doğrudan etkileyen bir unsur olarak öne çıkıyor.

Bu tablo, eğitimde atılması gereken adımları ertelemenin mümkün olmadığını vurguluyor. Okullaşma oranlarındaki bölgesel farklılıkların yanı sıra, özellikle erkek öğrencilerin eğitime erişimini artıracak yerel çözümler geliştirmek elzem. Açıköğretim sisteminde yaşanan hızlı düşüşün sebepleri dikkatli bir şekilde incelenmeli; bu durumun sistemden kopuşun bir göstergesi mi yoksa mezuniyetin göstergesi mi olduğu netleştirilmelidir.

Ayrıca, özel eğitime muhtaç öğrencilerin ortaöğretime geçiş sürecinde karşılaştıkları engeller, daha planlı bir geçiş sürecinin gerekliliğini ortaya koymaktadır. Bu öğrencilerin eğitim hayatlarını sürdürebilmeleri için mesleki yönlendirme politikalarının güçlendirilmesi şart. Lise mezunu olamayan gençler, özellikle erkekler için eğitimden kopuş sebeplerine inilmeli ve yeniden kazandırılmayı hedefleyen mekanizmalar oluşturulmalıdır.

Ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin sayısı oldukça yüksektir. Bu grup için bütüncül bir gençlik politikası oluşturulması ve gençlerin potansiyellerini ortaya çıkarmaya yönelik çözümler geliştirilmesi gerekmektedir.

Öğretmenlerin, eğitim sistemimizin bel kemiği olduğu unutulmamalıdır. Ancak mevcut atama sayılarının ihtiyaca cevap vermemesi, birçok idealist öğretmeni sistem dışında bırakmaktadır. Bu nedenle atama sayıları artırılmalı ve atanan öğretmenlerin ekonomik güvenceleri, mesleki motivasyon açısından kritik bir öneme sahip olmalıdır. Maaşlar ise yalnızca başlangıç değil, kariyer ilerlemesiyle de orantılı bir şekilde artırılmalıdır.

Kalabalık sınıflar, eşitsiz kaynak dağılımı ve düşük harcama seviyeleri, sistemin başka önemli başlıkları arasında yer alıyor. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısında ve sınıf mevcutlarında OECD ortalaması yakalanması, önemli bir gerekliliktir. Son olarak, öğrenci başına yapılan harcamanın OECD ortalamasının üçte birinde olması, daha fazla bütçe ayrılmasını ve kaynakların daha etkili kullanılmasını zorunlu kılıyor.

Bu yılki rapor, yalnızca sayısal verilerle değil, aynı zamanda eğitimin sunduğu umutları, yapısal eksiklikleri ve çözüm arayışlarını da gözler önüne seriyor. Satır aralarında; okuluna ulaşamayan bir çocuğun sessizliği, görevine tutkuyla bağlı bir öğretmenin çabası, eğitim sisteminden kopmaya yüz tutmuş bir gencin çığlığı gizli. Bu nedenle mesele yalnızca tespit değil, aynı zamanda sorumluluk alma ve harekete geçme meselesidir.

E

Eğitimde Dönüşüm: Geleceği Şekillendiren Adımlar
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Gazete Kamu ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin