SENDİKA
Devletin Sadık Kulları Çiçek Olun
Hayatımda en az katlanabildiğim şey, kutsallığın karikatürleştirilmesi ve saygıya karşı saygısızlık olmuştur. Biliyorum, hastalıklarından kurtulamıyor, saygılı olmakta zorlanıyor ve saldırmadan da duramıyorlar. Nietzschenin Öyleleri vardır ki, eğer hastalıkları tedavi edilirse ölürler. Çünkü hastalıkları hayatta sahip oldukları tek şeydir sözünün tam da bu güruhu tarif ettiği geliyor aklıma. Kendi kendime boş ver, saygısızlık yapan ne kadar değerliyse saygısızlığı da o kadar değerlidir, muhatap alma diyorum.
Hoşa gitmeyen davranışı, hakareti karşılıksız bırakmanın, içine atmanın hazmetmek olduğunu bildiğim için hazmedilemeyecek zırvalıklara karşı bizim oraların Haddini bilmeyene haddini bildirmek, yetim çocuğa elbise diktirmek kadar sevaptır tabiriyle karşılık verirken, ağzı bozuklara Edebim el vermez edepsizlik edene / Susmak, en güzel cevap edebi elden gidene de ve geç diyen arkadaşlara hak vermeden de edemiyorum. Her defasında edepsizliği elden bırakmadıkları için Kalmamış ar ve haya; gitmiş edep, sizlerden / Edepsizlik utanır, şimdi Edepsizlerden!.. diyerek, oturun oturduğunuz yerde açtırmayın insanın ağzını çiçek olun diyorum. Başlıktan hareketle, hangi devletin sadık kulu diye soranlar olacaktır. Sözün tamamı arif olana söylenmez. Onu da okuyanların ferasetine bırakıyorum.
12 Eylülün kördövüşünde sebep oldukları masumların vebalini kısa sürede üzerlerinden atarak sermaye yaptıkları kanlar üzerinden rant devşirip, kaset çekenler unutmasın ki küçükken topu inşaata kaçanların fotoromanları yayınlandı demek geçiyordu içimden. Eşi başörtülü cumhurbaşkanı seçilecek diye ortalığı karıştırmak isteyen paşalardan sufle alanlar diye başlayıp okkalı bir cevap vermeyi düşündüm. Fakat sağduyulu üyelerinden ve milletten aldıkları cevapla sendeleyenlerin, dün ya sağcısın ya solcusun diyerek kamplaştırdıkları insanlar tarafından yok bunların birbirinden farkı, al birini vur ötekine diyerek ayrılmalarının öfkesini yenemediklerini gördüm. Dünkü hasımlarla şimdi hısım olup, omuz omuza stratejik düşman Eğitim-Bir-Sene saldırmaya devam edenlere gazanız mübarek olsun deyip pandoranın kutusunu açmayı düşündüm ve la havle çekip vazgeçtim.
Sendikacılık adına söyleyecek sözleri kalmayanların varlık sebebimiz olan din ve değerler üzerinden dine de, değerlere de zarar verecek tarzda salya fırlatıp samimiyet testine tabi tutmaya çalışmalarını irdelemek, kilise çanı-şarap-papağan üçlemesi ile dindar geçinenler cevabı yazıp, bırakın kahramanlık öykülerini biz sizin cemaziyel evvelinizi de biliriz demeyi düşünüyordum. Konu, en temel insan hakkı olan inanç hürriyetinin vazgeçilmez parçası olan başörtüsü olduğu için siz haklısınız demeden ben vatan-millet-mukaddesat sermayesi üzerinden seslenenlere hodri meydan diyor, alana davet ediyorum.
Malazgirtte, Miryakefalonda, Çanakkalede, Büyük Taarruzda, hatta Kerbelada Hz. Hüseyinin yanında gösterdiğinizi varsaydığınız gayret ve kahramanlığınızı neden başörtüsü mağdurlarının özgürlük feryatlarını duyurma ve haklarını teslim etme konularında da göstermiyorsunuz?
Milli meselelerde muhalif siyasi partilerin bile hükümete destek olduğu biliyoruz. Yakın geçmişten buna birçok örnek sayabiliriz. Hükümetin kamuda kılık kıyafet konusunda özgürlüklerden yana bir niyet içinde olduğunu düşünüyorsanız, neden hükümete özgürlüklerin sınırlarını genişletme konusunda kamuoyu desteği sağlamak yerine, bunu yapmaya çalışanlara köstek oluyorsunuz diye soruyor; samimi olduklarını anlatmakta zorlananlara, bırak köstek olmayı, hadi Halep oradaysa arşın burada, destek olun diyorum.
Yeter ki bu sorun çözülsün. Kimsenin hatırlamadığı ama yaptıklarını iddia ettikleri Başörtüme Dokunma! eyleminin ötesine geçmelerini teklif ediyorum. İstismar diyenlere, ızdırabı yaşayanın feryadı neden istismar olsun diye soruyorum. Kaldı ki, eğer öyleyse destek verirsin, herkes için serbestlik gelir, böylece eğer istismar söz konusuysa, başörtüsü istismar edilmekten de kurtarılmış olur!
Dinden geçinenler varsa, bu vesileyle sermayeleri de ellerinden alınmış olur. Yok eğer başörtüsünü rant olarak düşünüyorsanız, buyurun rantı da, neması da sizin olsun.
10 Aralık Dünya İnsan Hakları Gününde Kamuda Başörtüsü Yasağına Hayır eylemimiz için ağababalarınız izin verirse ve yerseniz pazartesi günü sizleri alanlara bekliyoruz.
Ateşi Nemruttan korkar mı İbrahim olan,