Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Terörsüz Türkiye” hedefi çerçevesinde bir yazılı açıklama gerçekleştirdi.
Bahçeli’nin açıklamalarından bazı önemli noktalar şöyle:
“Terörsüz Türkiye, tarih ve coğrafyanın huzurla şekillendirilmesi, umutla müjdelenmesi ve barış ile kardeşlik duygularıyla kuşatılması amacını taşımaktadır. Uzun yıllardır milletimizin başına bela olan kanlı olayların nihayet sonunun göründüğü ifade edilmektedir.
Sosyal, siyasi, ekonomik ve güvenlik açısından yaşanan kayıplar ve mağduriyetler yüksek seviyelere çıkmış durumda. Silahlı şiddet ve ihanet dönemi kapı aralıyor.
Herhangi bir alternatif veya savunulabilecek bir mazeret olamayacağı gibi, bölücü terörü haklı çıkaracak hiçbir düşünce de kabul edilmeyecektir.
Siyaset ve demokrasi ortamında terör gölgesine daha fazla tahammül gösterilemeyecektir.
Türk milleti, iç ve dış odakların baskılarına boyun eğmeyecek ve risklerle sıkışmış bir pozisyona girmeyecektir.
Terörle demokrasi, silahla siyaset, kaosla huzur ve bölünmeyle birlik arasında güvenilir bir alan yoktur.
Aziz milletimiz, talihsizliğini yenmek adına kararlılığıyla hareket etmektedir.
Son 41 yıllık terör ve bölücülük döneminin yıkıntıları, ortak bir akıl ve irade ile, samimi ve güvenilir adımlarla ortadan kaldırılacaktır.
Terörün kanlı etkileri silinmekte, kalıntıları da tamamen yok edilmelidir. Herhangi bir yanlış anlamanın oluşmaması, olumlu gelişmelerin sekteye uğramaması için dikkatli ve sorumlu olunmalıdır.
Önümüzde büyük bir fırsat bulunmaktadır. Bu fırsat, kuşkuya kapılmadan ortak bir anlayış ve irade ile değerlendirilmelidir.
DEM Parti’nin titiz ve istikrarlı adımları, Türkiye’nin tüm kesimlerine hitap etme yolunda önemli bir aşama kaydedilecektir. 27 Şubat İmralı çağrısı, PKK terör örgütü ve diğer uzantıları net bir şekilde ilgilendirmektedir.
YPG gibi terör örgütlerinin bu çağrının dışında kalabileceğini iddia etmeleri, gerçeklerle çelişmektedir.
Terör örgütü kendisinin feshini istemelidir.
Aksi takdirde, zaman kazanma ve ortamı bulandırma çabaları son derece yanlış bir tutumdur. Anayasa’daki Türk vatandaşlığı tanımını sorgulamak, terörsüz Türkiye hedefini baltalamaya yönelik bir hamledir.
Terörsüz Türkiye seferberlik hedefinin başarıya ulaşması durumunda, tüm vatandaşların kazançlı çıkması kaçınılmazdır. Bizim bakış açımıza göre, herkes Türkiye’dir, milletin tamamıdır.
Toplumun vicdanı, terörün köklü bir son bulması yönündedir. Bu hedefe ulaşmada bir görüş ayrılığı dahi yoktur.
Türkiye, siyasi mutabakat ve toplumsal dayanışma ile terörü sona erdirme amacına odaklanmaktadır.
“PKK terör örgütü ve iltisaklı gruplar derhal silah bırakmalıdır.”
Şüphesiz, terör insanlık suçu olarak kabul edilmektedir. Türk milleti, terörle yaşamaya maruz kalmamıştır.
PKK ve benzeri gruplar, silahlarını Türkiye Cumhuriyeti’ne teslim etmelidir.
Ateşkesin söz konusu olabilmesi için eşit bir ortamın gerekliliği açıktır. Tek taraflı hiçbir teklif, anlamlı olmayacaktır.
Küresel ve stratejik ilişkilerin değişkenlik gösterdiği bir dönemde, terör örgütünün silah bırakması zorunluluktur.
Jeopolitik belirsizliklerin arttığı şu günlerde, ulusal birlik ve dayanışma ruhu daha da önem kazanmıştır. Bölücü terör örgütü, çağrıyı dikkate almalı ve silahlı varlığını sonlandırmalıdır. Aksi bir tutum kabul edilmeyecektir.
Türk vatandaşlığı konusundaki tartışmalar, düşünce ve ifade hürriyeti değil, zarar verici sonuçlar doğurmaktadır. Bu kargaşanın bir an önce son bulması en büyük beklentimizdir.
Suriye’nin bazı bölgelerinde yaşanan çatışmalar, endişe verici bir durum sergilemektedir.
Dış kaynaklı etnik ve mezhepsel provokasyonların ülkemiz ve komşularımız aleyhine geniş bir boyut kazandığı gözlemlenmektedir.
Küresel ve bölgesel yapıların bunalıma sürüklenmesi, derin bir krize zemin hazırlamaktadır.
İkinci Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan uluslararası sistem, büyük tehditlerle karşı karşıyadır.
Adalet ve eşitlik temelinde bir dünya yaratma çabası her bireyi ve milleti yakından ilgilendiren ortak bir meseledir.
Huzur ve barış ortamını güçlendirerek, Türkiye’nin bu konudaki direncini artıracağına eminiz. Türk ve Türkiye Yüzyılı, barışa ve kardeşliğe adanmış bir dönemdir.
Bu nedenle, 27 Şubat 2025 tarihinde İmralı’da yapılan çağrıya tüm grupların uyum sağlaması gerekmektedir.
Terörsüz Türkiye hedefi bir an önce gerçekleştirilmelidir; aksi halde, elinde silah bulunduran kim olursa olsun ağır bedeller ödeyecektir.”