SENDİKA
10 Aralık Başörtüsü Eylemi ve Simurg
Eğitim-Bir-Sen, ''10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü''nde kamusal alanda başörtüsüne özgürlük eylemi yapıyor. Bu vesileyle bir Ahmet ÖZCAN öyküsünü hatırladık yeniden;
Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Simurg Anka, bilgi ağacının dalları arasında yaşar ve her şeyi bilirmiş. Kuşlar Simurg'a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürlermiş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg'u bekler dururlarmış. Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler. Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg'un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg'un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg'un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler. Ancak Simurg'un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağının tepesindeymiş. Oraya varmak için yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş. Kuşlar hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. Yorulanlar ve düşenler olmuş. Önce bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp; papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş, -oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış - kartal yükseklerdeki krallığını bırakamamış, baykuş yıkıntılarını özlemiş, balıkçıl kuş bataklığını. Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış. Altıncı vadi '' şaşkınlık'' , yedinci ise 'yokoluş'' vadisiymiş. Kaf Dağı'na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış.
Nihayet Simurg'un yuvasını bulunca bakmışlar ki, Simurg Anka, otuz kuş demekmiş. Onların hepsi, her birisi de birer Simurg'muş.
Bir Simurg hikayesi bizimkisi. Simurg yok. Simurg biziz. Yola devam edersek eğer Kurtulmak için yola çıkar, zor vadilerde dökülürüz. Ayağa kalkmak ister, tökezleriz.
Uçmaya çalışır, ayaklarımızı ilk fırsatta yere basarız.
Bir Simurg Anka Kuşuna benzeriz. Kendimize sadece kendimiz kavuşacağızdır sonunda. Bizden görünenler zor vadilerde geri dönecek ve sadece biz varacağızdır kaf dağına. Bir Simurg Anka gibi kendimizi yok oluşa attıkça yeniden doğacağız küllerimizden.
Sabır, kararlılık, cesaret menzilimizin taşlarıdır. Özgürlüğe giden yolda azalmamız, küçülmemiz, yalnız kalmamız sessiz ve durgun duruşumuzdur küllerimiz.
Ayağa kalkmak zor iştir. Özgür olmak kolay değil. Ayağa kalkışımız, arınmak ve yenilenmek demektir. Yediğimiz her darbe biraz daha arındırır, temizler bizi.
Bir Simurg öyküsüdür bizimkisi. Bir biz varız yeryüzünde, bir de küllerimiz. Simurg, özgürlüğünü, onurunu ve erdemini koruyabilendir. Menzile daha çok vadi geçilerek ulaşılacaktır. Şaşkınlık vadisini geçerken şaşırmamak günün özgürlüğüdür.
Daha çok vadi var önümüzde geçecek; derin puslu vadilerde kurtların, çakalların ulumalarından ürküp yüksek dağların insanı büyüleyen zirvelerine çakanlar da olacak tabiî ki. Aynı şekilde teferruata takılıp pasifleşenler de olacak. Ama biz yolumuza devam edeceğiz, bileceğiz ki bedel ödenmeden özgürlük olmaz. Bizi bedel ödemeyi göze alamayanların hapsedildikleri kafeslere davet eden çığırtkanlara cevabımız bellidir; özgürlüğün pazarlığı yapılmaz.
Celal DEMİRCİ